MUTLU BİR EVLİLİĞİN ANAHTARI...
Yaşlı bir çift uzun yıllar sonra evliliklerinin altın yılını kutluyormuş. Kahvaltı yaparken kadın şöyle bir düşünmüş: “ Elli yıl boyunca hep kocamı düşündüm ve ekmeğin kabuklu kısmını ona verdim. Sonunda bugün bu tadı ben tatmak istiyorum”… Ve ekmeğin kabuklu kısmına yağ sürmüş, diğer kısmını kocasına vermiş… Tahmininin tersine kocası çok mutlu olmuş, onun yanağını öpmüş ve şöyle demiş: “ Karıcığım, bana günün en büyük mutluluğunu verdin. Elli yıl boyunca ekmeğin en çok sevdiğim yumuşak kısmını yiyemedim. Hep çok sevdiğin için o kısmın senin olmasını istedim…”
Bu kısacık öyküyü ilk okuduğumda yüreğim “cız” etmişti… Sanırım aynı duyguları yaşadınız… biraz hüzün, biraz acıma, biraz hayranlık, belki biraz da şaşkınlık. İşte öylesine karma karışık duygular… Hüzünlendim ve acıdım, çünkü elli yıl boyunca, çok sevdikleri halde, biri ekmeğin kabuğunu yiyememiş, diğeri yumuşak kısmını… Kim bilir bu elli yıl boyunca, uyum sağlayıp mutlu olabilmek için , daha nelerden vazgeçti biri diğeri adına… Onca yıl birbirlerine gösterdikleri incelik ve sevecenliğe hayranlık duymadan da edemedim. Ama aynı zamanda da, neredeyse bir ömür süren beraberliklerinde birbirlerini hiç ama hiç anlayamadıklarına bir türlü akıl sır erdiremedim. Bu evlilikte sevgi mi ya da saygı mı ön planda diye uzun uzun düşündüm. İlk bakışta her ikisi de ön planda gibi gözüküyor. Baksanıza birbirlerine duydukları sevgi ve saygıdan kendi tercihlerini elli yıl boyunca hep göz ardı etmişler. Kadın erkeğe, erkek de kadına değer vermiş. İstekleri doğrultusunda olmasa da birçok şeyi paylaşmışlar. Onca yıl birlikte olmaktan sevinç duymuşlar ki evliliklerinin altın yılını kutluyorlar…
Yoo yoo bunun adı sevgi olamaz!... Evet, paylaşma var, değer verme var. Ama sevgi aynı zamanda açık olmaktır. İçten olmaktır. Dürüst olmaktır… Karşımızdakini anlamaktır, tanımaktır… Eğer eşim sürekli benim adıma karar veriyor, kendi düşüncelerini benim düşüncelerimmiş gibi görüyorsa bunun adı sevgi olabilir mi?... Kişiliğim özgür olmalı evlilikte. Karşımdakinin de… evlilik bağı kişilerin, beğenilerine, uğraşlarına, hedeflerine ipotek koymamalı diye düşünüyorum… Diyelim ki eşim sinemaya gitmeyi çok seviyor ben de tiyatroya… Eşim çok seviyor diye sürekli sinemaya gidemem ki… Belki o bundan çok mutlu olacak. Peki benim mutluluğum ne olacak?.. Ne o hep mutlu olmalı, ne de hep ben mutsuz… Bir orta yolu bulmalıyız birlikte. Ama nasıl?... Kartları açık oynayarak… Yeri geldiğinde tartışarak, yeri geldiğinde tepkimizi koyarak… Yalnız birbirimizi incitmeden, kırmadan, daha fazla tanımaya, daha fazla anlamaya çalışarak… “İleride evlenirsen eşinle sürekli konuş” derdi babam… Konuşursanız her türlü sorununuzu kolaylıkla çözebilirsiniz ve mutluluk oyunu oynamaz, gerçekten mutlu olursunuz!..”
Onun ne demek istediğini şimdi çok iyi anladım… Yaşlı çiftin evliliğinde eksik olan şeyi buldum: DİYALOG !..