erik ağacı
Erken çiçeklendi erik ağacı…
Kırmızı erik olmalı bu; çiçekleri pembeye meyletmiş. Annem bahar gelip ağaçlar çiçek açtığında, kıştan kalma kuru dallar birden al al filizlendiğinde hep “ bak kızım, ağaçlar gelin olmuş” derdi.
Bahar düğündü bizde. Ondanmış demek; içimde kelebekler uçuşurdu bahar geldiğinde… ayaklarım yerden kesilir, yüzümde aptal bir gülümseme. Görünmeyen bir el, huylu yanlarımı sürekli gıdıklıyormuş gibi; kıpır kıpır, çocukça…
Ama erken çiçeklendi erik ağacı….
Bahar aşktı, sevdaydı; kalbime bir türlü yaşatmadığım , bundandır her kapısını çalanın suratına kapıları çarptığım… aşktan ve narında yanmaktan, en çokta hata yapmaktan korktuğum için… çünkü bütün güzel sevmeler efsanelerde kalmıştı ve efsanelerin yolu hep imkansıza çıkıyordu.
Gönlümün en güzel köşesi, bir bebek gibi sarıp sarmaladığım, tatlı uykulara dalsın diye şiirleri ninni diye söylediğim yanım bahar gelince kanatlanırdı. Kuru dalları çiçeklenir, kendi can suyunu kendi verir, Bilmediği şeylere sevdalanır,sevdasının acısını yaşardı içinde. Rüzgar okşar yanağını, alıp başını giderse hasret başlardı. Dala konar kuşlar,ona öterdi ya.. terkederlerse dalı, felaket olurdu. Güneşin önünden bulut geçse, deniz biraz dalgalansa yaraya tuz olurdu..
Erken çiçeklenmişti ya erik ağacı…
Sonra kar yağardı kışları. Annem bir şey demezdi kar yağdığında ama ben içimdeki kelebeklerin kulağına fısıldardım” kainat kristal gelinliğini giydi” diye… Kar yağardı; babamdan öğrenmiştim mütemadiyen ince bulgur serperdim gazete kağıdının üstüne, kuşlar aç kalmasın için.. sonra da uzaklaşır izlerdim. Kışın ortasında baharım olurdu daldan dala atlayarak yemine ulaşan serçeler…
Bu kez erken çiçek açtı erik ağacı…
Yaz akşamları asmanın altında oturur, bahçeyi aydınlatan ışığa doğru uçan pervaneleri izlerdim. Döne döne ateşe yol alırdı pervaneler. O an bi boşluğu hayal eder, ateşine uçan pervanenin yasını tutardım. Sonra aklıma Karaburun sahilinde deniz kıyısında yürüyüşlerim, dalgaların tavında dövülüp şekillenen taşları toplarken rastladığım yunus balığı gelirdi. Kıyıya vurmuş, çoktan can vermiş. İlkokul çağlarımda ders kitaplarının birinden öğrenmiştim; yunus balıkları sevdiğine bir şey olduğu vakit,onsuz bir yaşamı redderek intihar eder, böyle kendisini kıyıya vururmuş. Kimbilir nasıl bir hikayesi vardı bu adı güzel balığın; adında vefa olan, adında tövbe, adında kabul….
Neden Erken çiçeklenmişti erik ağacı…
Bu yıl az yağmıştı kar; alemin kristal gelinliği eksik kalmıştı. Az seyretmiştim daldan dala gezinerek bıraktğım yemine kanatlanan serçeleri. Bu yıl erken açmıştı güneş, ısıtmadan içimi.. eksik kalmıştı içimin kelebekleri…
bu yıl erken çiçek açmıştı erik ağacı; yalancı güneşe aldanmış, gelin olmaya sevdalanmıştı. Bu yıl eksik kalmıştı erik ağacı.. eksik bırakmıştı beni…içimdeki boşluk küçülmüş, ben içinde kalmıştım., bu bahar kelebekler uçmuyordu içimde..
Çünkü.
Erken bezenmişti erik ağacı çiçeğe…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.