- 1092 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞAKTIM DEĞİRMENDE ÖĞÜTÜLDÜM UN OLDUM 8
Cennet’ül Baki’nin duvarlar
Annem ezan okundu diye sabah bizi kaldırdı. Hemen Mescidi Nebevi’nin yolunu tuttuk, sabah namazının sünnetini kıldık imamı bekliyoruz farzı kıldıracak diye ama imamın namazı kıldıracağı yok. Dedik herhalde geç kadık ve namaz bitti, bizde namazımızı kıldık ve Yeşil Kubbenin önüne gittik. Havada bir tuhaflık vardı, daha aydınlanmamıştı. Var bu iste bir tuhaflık diyordum ama ne. Hocamızı ve diğerlerini beklerken,Mescidin etrafındaki işportacılara bakmaya başladık. Bir müddet sonra ezan okunmaya başladı. Sabah ezanı yeni okunuyordu. ‘’Anne bu ne hani sabah ezanı okunmuştu, öyle dedin. Bizde namazımızı kıldık’’dedim. Annem ezan diye ne duyduysa artık. Biz tekrar sabah namazı kıldık. Ben orada telefon kullanmadığım için saatini de yerel saate göre ayarlamamıştım, saatin kaç olduğundan haberim yoktu. Namazımızı yeşil kubbenin önündekılmak istedik ama kılamazdık çünkü kubbe kıbleye bakıyordu. Kubbenin önünde namaz kıldığımız zaman Peygamber efendimiz arkamızda kalıyordu ve bu Efendimize sagısızlıktı. Peygamber efendimizin arkasında kılmalıydık onu imamımız gibi görmeliydik.
Namazdan sonra tekrar Yeşil kubbenin önünde toplandık, hocalarımız geldi. Gece yorgunluktan ve karanlıktan Yeşil Kubbeyi iyi görememiştim. Tekrar efendimize selam verdim kubbe çok güzel gözüküyordu sanki bize gülümsüyordu. Sanki efendimiz selamımızı alıyor ve bize gülümsüyordu. Huzur vardı orada. Peygamber efendimizin evine misafir olduk o da bize şefaati ve huzuru ikram ediyordu.Huzur içimi kapliyor ve hafifliyordum.
Efendimizin canını Azrail kabz ederken efendimizin son sözleri ‘’Refik-ialaya Rab’’ yani (Yüce dosta, Rab’ıma gitmekistiyorum) diyor ve Azraile canını teslim ediyor.Peygamberler vefat ettiği yerde defnedilir. Peygamber efendimizde evinin Hz Aişeye ayrılan oda da vefat etmiş. Cenaze namazını önce melekler, sonra erkekler ve sonrada kadınlar kılmış. Sonrasında kabrinin olduğu yeri mescide döndürülmüş. İlerki zamanlarda da yeşil kubbeyi yapmışlar. Kubbenin tam altında Efendimizin kabri var.
Kubbe yapıldıktan epey sonra Medine de kuraklık başlamış, aylardır bir damla yağmur düşmemiş. Alimlerden biri Peygaber Efendimizi rüyasında görmüş, ‘’Kubbenin üzerine delik açın’’ demiş Efendimiz. Kubbenin üzerine delik açmışlar ve o an yağmur yağmaya başlamış,Medine yağmura doymuş. Kubbenin delik açılan yeri daha sonra kapatılmış ama yeri bellidir.
Kubbenin yanında beyaz bir kubbe daha var ve iki adet minare. Yeşil Kubbe’nin sağ tarafındaki minare Medine de olan bir depram sonucunda kubbenin üzerine yıkılmış. O zamanın Osmanlı Paşası yeni minare yaptırmış, sağ tarafa meyil verilerek yapılmış minare. Bir daha deprem olursa kubbenin üzerine değilde diğer tarafa yıkılmasın diye.
Mescide küçük çocuklar bebeklerle geliyorlar, insanlar ne işleri var bu çocukların demiyorlar. Mescit de namaz kılmaya başlamadan önce çocuk sesi duyamazsınız, belkide kalabalıktan ve uğultudan duyulmuyor. Ne zaman namaza başlasak, çocuklar hep bir ağızdan ağlamaya, gülmeye,konuşmaya başlıyorlar. Sanki büyüklerin namaz kılmaya başlamasını bekliyorlar.
Yıllar önce çocukların mescide girmelerinden ve çok gürültü yapmalarından dolayı cemaat şikayet edermiş. Kral gelen bu şikayetler sonucunda çocukların mescide girmesini yasaklamış ve kanun çıkarmış. Peygamber Efendimizin çocukları ne kadar çok sevdiğini biliyorsunuzdur. Namaz kılarken bile Hasan Hüseyin sırtına çıkarmış ve onları üzmeden incitmeden namazını kılarmış. Çocukların başını okşar ve severmiş. Kral mescide çocuk girmesini yasaklayan kanunu çıkarınca Mescidi Nebevi’nin kapıları bir bir kapanmaya başlamış. Ne yapsalarda kapıları açamıyorlarmış, çilingirler, teknik elamanlar ne yapsa hiçbir kapı açılmamış. Efendimiz sanki ‘’Çocuklar bu mescide giremezse sizde giremezsiniz’’ dermişçesine hiç kimsenin mescite girmesine izin vermemiş. Kral olanları duyunca kanunu iptal etmiş ve kapılar kendiliğinden bir bir açılmaya başlamış. Efendimizin bir mucizesi ve dersi daha karşıma çıkmıştı.
Mescidin içinde namaz kılmak için bir saat önceden gitmek gerekiyordu. Bir kaç kez akşam namazına gidip yatsıyı mescit de bekledik ama annem yorulduğunu söylüyordu. Onun için ekseriye namazlarımızı avluda kılıyorduk. Ben Kabede olduğu gibi mermerin üzerinde namaz kılıyordum. Mermerler bile gül okuyordu ve ben o kokuyu duymak istiyordumBir gün öğle namazını ( neredeyse bütün namazları Mescidi Nebevi de kıldım) avluda kılmaya gitmiştik. Oranın halkı hatta başka arap ülkeleri namazların sünnetini kılmıyorlar. Sadece farzlarını kılıp tespih çekmeden gidiyorlardı.
Namaza durucakken yanıma daha bir yaşına gelmemiş bebeğiyle bir bayan geldi, bebeğin elinde de poaça vardı. Ben namaza durdum. Bebek bana tutunmaya, tırmanmaya başladı. Ben oturduğumda ve secdeye vardığımda bebek sırtıma çıkıyor, kucağıma geliyor, secde edeceğim yere okuruyor. Bana gülümseyerek bakıyordu. Ben kalkarken onu düşürmemek için incitmemek için usulca kalkıyordum. O da üzerimden kayıyor ve gülüyordu. Poaçasını eteklerime kollarıma bacaklarıma, yerlere ovaladı. Arada annesi sırtından çekiyor ama o annesinin elinden kurtulup yine bana bakıyordu. Bebekle birlikte sekiz rekatı kıldık. Son sünnete ben namaza devam ederken, annesi bebeği aldı,üzerimdeki kırıkları eliyle süpürerek temizledi. Bebeğini aldı gitti. Bir bayan görevli geldi anneye hiç bir şey demeden, orayı süpürdü, paspasladı ve gitti. Eğer bizde olsa diye düşündüm. Namaz kılan kadın, bebeğin annesine, ‘’Çocuğuna sahip çık, birde çocuğun eline poaçamı verdin’’ diye söylenir. Kırık dökülen yer süpürülmez, cemaat kırıklara basar geçerdi. Yaşadıklarım çok hoşuma gitmişti.
Mescit de küçük çocuk doluydu ve çocuklar beni sever onlarda sevdi. Bir keresinde de Mescidin içinde namaz kılarken arkamda namaza durmuş kadının iki yaşlarındaki çocuğu sırtıma çıkmış ve secde de o inene kadar beklemiştim. Annem ve hacı anneler çocukların ne işi var diye söyleniyorlardı. Çocuklardan şikayetçi olmayan ve anlaşan teyzemle bendim. Ailecek mescidi Nebeviye sabah namazına geliyorlar, avlusunun bir kenarına örtü serip kahvaltı ediyorlar, termosla getirdikleri çay kahveyi içiyorlardı. Sonra ibadetlerine devam ediyorlardı.
Çocuğu küçükken mescide ve camilere götürmek lazım. O çocuklar önceleri mescit de ağlar, yaramazlık yapar ama alışır. Büyüyünce de yaramazlık yaptığı mescide namaz kılmaya gelir ve öylede oluyordu. Yedi yaşına gelen çocuklar kızlı erkekli namaz kılıyorlardı. Çok hoşuma gitti, ‘’Rabbim benim çocuklarıma ve neslimede böyle evlatlar ver ve böyle evlatlar eğitecek ana baba ver’’ diye dua ettim.
Gelelim yine sabaha, hocamızın eşliğinde yakın yerlerdeki kutsal yerleri ziyaretimize dönelim. Teyzem ve diğer hacı anneler çok yorgunuz diye otele geri döndüler. Annemle ben kolkola grupla birlikte gezimize başladık. İlk durağımız Cennet’ül Baki di. Oraya erkekler girebiliyorlar, bayanları içeriye almıyorlardı. Cennet’ül Baki İslama emek vermiş, mallarını, canlarını veren sahabilerin kalıcı cennetiydi. Yani kabristandı. Biz bayanlar duvarlardan ve parmaklıklardan bakabiliyorduk ama oraya bile yaklaşmak mümkün değildi. Bende ulaşamadım. Oradan Hz Ali’nin mescidine gittik, mescidin her tarafından yol geçiyor ve yolun ortasında kalmıştı. Yanına gidemedik,ayrıca hocamızdan öğrendiğim Hz Ali’nin kabri Bağdat da olduğu söyleniyor ama yinede orada olduğu kesin değildi. Şiilerin kızdınğı bütün halifelerin kabri Medenedeyken Ali’nin kabri nin yeri neden belli değil ve neden önem verilmemesiydi.
Oradan Hz Ebubekir’in mescidine gittik. Hz Ebubekir halifeliği zamanında bu mescit de vakit namazı, cuma namazı ve bayram namazı kıldırmış imamalık yapmış. Oradan Hz Osman mescidine gittik. Hz Osmanda bu mescit de imamlık yapmış. Oradan Bulutlu Mescit de gittik. Peygamber Efendimiz (SAV) in başında sürekli küçük beyaz bir bulut bulunurmuş. Nereye gitse bulut takip edermiş gölgelik olarak. Medine de yine kuraklık varmış, Efendimize yağmur duasına çıkmasını istemişler. Efendimizde mescidin bulunduğu yerde yağmur duasına başlamış. Başındaki bulut kararmış,büyümüş, büyümüş tüm Medinenin göğünü kaplamış ve bulut yarılırcasına yağmur başlamış. Medine yağmura doymuş ve dua ettiği yere mescit yapmışlar ve adınada Bulutlu Mescit denilmiş.
Mescitler birbirine ve Mescidi Nebevi ye yakındı ama kapıları kilitliydi yani ibadete açık değildi. Annem ‘’neden kilitli, namaz kılınmıyor ‘’ diye sordu. Bende saf ve meraklı olarak, annemin sorusunu hocaya sordum. Hocanın cevabı, ‘’Mescidi Nebevi de bir rekat bin rekata denk neden burada namaz kılsanlar’’dedi. Çok mantıklıydı, Efendimizin kabri şeriflerinde yapılan ibadet ve dua bire bin veriyordu. Bu da karlı bir alışveriştive ben bu alışverişten karımı almalıydım. Oradan Hz Ömer’in mescidine giderken annem, ‘’çok yoruldum otele dönelim, yürüyemiyorum kızım’’ dedi. Bende annemi kırmamak ve yalnız bırakmamak için grupdan yaramaz çocuklar gibi kaçtık ve otele geri döndük.
Mekke-i Mekerreme beni yaktı. Kalbimdeki aşk tüm ruhumu ve kalbimi sarmıştı. Orada Allah’ın beni nekadar çok sevdiğini gördüm. Medine-i Münevvere ise efendimizin misafirlerine verdiği bir huzur vardı. Burada kendimi dingin ve huzurlu buluyordum.
Bir dahaki bölümde akşam Ravzaya gideceğiz. Yoğruluyordum, ama çok yoğrulmam gerekiyordu pişmem için.
YORUMLAR
eray hanım üç bölümüde okudum ve bize her yer trabzon yazılmasını yadırgamanızı ve daha sonraki bölümde inşaatlardan rahatsızlık duymamanızı ama osmanlının eserlerinin izlerini silinmesinden rahatsızlık duyduğunuzu belirtiyorsunuz her şeyi en ince ayrıntısına kadar yansıtmışsınız ve güzel bir paylaşım olmuş kaleminize sağlık herşeyin gönlünüzce olması dileğimle saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve saygılar
yazınızın her satırı yaşadığınız ve duyduğunuz ayrı güzelikleri anlatıyor yinede benim en etkilendiğim bölüm
alemlerin sultanı olan yüce peygamberimizin çocuklara olan sevgisini anlatan bölüm oldu.mescidi nebevinin acılmayan kapılarının çocukların çiçek bahçesine çevirmesini isteyen peygamber efendimizin isteği üzerine yeniden açılır hale gelmesiydi.
insanlığın ve tabiki müslümanların yüz akı göz bebeği peygamber efendimizin çocuklara olan sevgisi ve şefkatinin somut bir göstergesiydi.
o güzel ve mukkades toprklara duyulan özlem, sevgi, hasret hiç bir şeyle ölçü tutulamaz ve ifade edilemez.
kaleminize gezip gören gözlerinize imanlı yüreğinize sağlık.
saygı sevgi selamlarımla..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve sevgiler