Bir Baba Adam
Çok olmadı henüz yedi sekiz yıl öncesi..Bir kongredeyiz bilinen belli başlı bir üniversitede.. Genişçe bir grup olarak katılmışız. İki bildiriyle de ben yer almışım. Biri oral yolla sunum, diğeri poster şeklinde..
Üç günlük süreyle ağırlanıyoruz. İlgi alaka bol. Günüz gün boyu kongre merkezinde, akşam şehirde çarşı pazardayız. Sabah çay poğaça simit, akşam cağ kebabı ve kadayıf dolma yiyerek,lezzetin tadına vararak..
Organizatörümüz tam bir baba. Samimi ve sıcak bir insan. Prof unvanlı ve hocaların hocası olarak nam salmış birisi. Daha önce de görmüşlüğüm,bir araya gelmişliğim var.
Organizasyonda aksayan bir husus olmasın diye kendi dahil herkesi seferber ediyor. Kusursuz bir ev sahipliği yapıyor.
İçecekler ve yiyecekler sıralanmış. Ne ararsanız var, eksiksiz hemen her şey. Soğuk olsun sıcak olsun..Bir tarafta çay diğer tarafta kahve..Ortaya ne kadar malzeme varsa yığılmış. Böreğinden,çöreğinden, simidinden,katmerinden ketesinden ne varsa. İstediğinizden dilediğiniz kadar alabiliyor yiyebiliyorsunuz.
Yöreye özgü hemen her şey.
Oturum sonrası aralarda çayınızı alıyor simitle keteyle bir güzel atıştırıp açlık yatıştırıyorsunuz.
Memleketin batısından doğusundan oldukça geniş bir kitle teşrif etmiş durumda.
Epey bir rütbeli var. Rütbeliden kasıt unvanlı yani. Hemen her kariyerden..
Yine bir çay molasındayız ve hoca iki asistanına sıkı sıkı tembihte bulunuyor ve biz konuşulanları işitiyoruz.
Yeni de değiller onlar da kariyer basamaklarını epey tırmanmışlar ama esas duruştalar karşısında.
Eski tarz hocalardan,klasiklerden,hiç ödün vermeyenlerden. Nasıl yetiştirildiyse öyle isteyenlerden. Vaktiyle kendisi de el pençeydi sus pustu mutlak.
İyi takip edin diyor hoca.
İyi izleyin,iyi kollayın fırsat vermeyin.
Bakın yarıya indirmişler simidi,neredeyse tamamını bitirecekler diyor.
Gözlerimle gördüm bir bayan hoca grubu çantalarına indirdiler üçer beşer diyor.
İzlemiş demekki bir kenardan.
Takip etmiş.
İnanamazsınız ama gerçek.
Komik ve eğlenceli bir durum cidden.
Bu iş eğitime kariyere bakmıyor anlaşılan.
Her toplum kademesinde yaşanılıyor.
Sıkı takip edin,göz açtırmayın diyor.
Biz talimatları dinlerken, hocayı süzüyorduk baştan aşağı, arkadaşımla..
Klasik hocalardandı,eskilerdendi,nesli tükenenlerdendi.
Günümüzde hoca profili değişmişti ama o ısrarcıydı değişip dönüşmemekte.
Elli yedide başladım asistanlığa demişti.Yıl elli yedi, yani henüz biz hayatta yokken. Kemerine ilişmişti gözümüz. Saf deriden olan ince kemerine. Sanırım o da elli yedi modeldi. İlk asistanlık yıllarından kalmaydı.
Yıpranmış görünüyordu. Parası değil fırsatı yoktu anlaşılan hocanın. Ya da umursamıyordu. Zaten işe kendisini kaptıranlar üstü başı o kadar önemsemezlerdi.
Eğlenceli bir üç gündü bizim için. Zaten sununuz varsa az çok heyecan duyar biraz gerilirsiniz. O bakımdan bizim için oldukça rahatlatıcı olmuştu.
Kazançlıydık boşa geçirmemiştik,yeteri kadar çıkarım edinmiştik bu sürede.
Makam unvan kariyer ne olursa olsun,bir yerde unutuyorduk tüm bunları,gerçek kişiliğimize dönebiliyorduk..İkramlık simidi çantamıza indirebiliyorduk..
Hocanın meseleyi takibi ayrı bir güzellikti. İşi gücü bırakmış olayın peşine düşebilmişti.
Ya hoca asistan ilişkisi. Çok görmemek gerekirdi. Coğrafyanın sertliği buraya da yansımıştı.
Kemerse işin tuzu biberiydi. Her şeyi anlatıyordu. Fazla söze gerek yoktu..
Kemal GÜL
27.01.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.