- 630 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kibir Tevazu Gıybet Konusu
Kibir Tevazu Gıybet Konusu
“Kibir sahibine tevazu zillettir!” der bir ilim adamı. Tevazu güzeldir ama kibirlen kişiye karşı tevazu olmaz! Kibir sahibinin gerçek yüzünü ortaya dökmek gerek. Bazı cahiller eski zaman, özellikle “Orta Çağ” ulularının öğretileriyle diğer insanları aşağılamaya çalışır! Cehaletine bakmadan ezber ettiği üç parça ilmi eski kaynaklardan naklederek diğer insanlara aklınca kutsal üstünlük sağlamaya çalışır! İşte bu zavallıların paçasını aşağı alıp cehaletini yüzüne vurmak gerekir. Bu durumda tevazu göstermek zillettir. Cahilin büsbütün azmasına sebep olur!
Bakınız çoğu insanın kişiliği kalmamış; ya dini önderine kurban, ya köy ağasına yanaşma, ya şehir eşkıyasına yancı, ya siyasetçiye çanakçı, ya da cahilliğini saklamak için ideolojik, dinsel, ırksal alanda ezbere taraftarlık yapıyor! Bu kişiliksiz insanı eğer yüceltirsen sen alçalırsın! Zaten onları yüceltirsen ilk fırsatta seni alçaltmayı deneyecektir; başarır ya da başaramaz, dener! Gerçekler çıplaktır. Cahil, cahilliğini yüzüne vurmadan susmaz!
Aklıma gıybet konusu geldi. Geçmiş zaman, bizim dairede (Kurum) bir imamı vardı; cumartesi, pazar mesai yok, sabah ve yatsı da yok, akşam da sadece kış aylarında bir ay gibi kısa bir dönem rastlar. Yani sadece öğlen ve ikindi namazına gelinecek. Bizim imam ona da gelmek istemez ya da bazı gelemez! Cemaat de imamın rahat çalışma şartlarını kıskanıyor mudur, nedir? Devamlı bu durumu mevzu ederdi. Yani “Hoca, öğlen ve ikindi namazına düzenli gelmiyor!” şeklinde söylenirdi. Cuma namazlarının konusu da doğal olarak "Gıybet" konusu olurdu. Çünkü hoca, hakkında hafta içi söylenenleri; ona yaranmak isteyenlerden duyardı! Kutsal kaynaklardan bu konuda kendi önlemini cuma vaazında kullanırdı! Bakın "Gıybet" neymiş; bir Müslümanın ardında, yani ortamda o yokken hoşuna gitmeyecek bir sözü etmek! Eğer bu hoşa gitmeyecek söz gerçek ise "Gıybet" gerçek değil ise iftira oluyormuş. Yani gerçek de olsa Müslümanın hoşuna gitmeyeni ardından söyleyemezsin. Şimdi yüzüne söyleyenler çıkar onlara da başka kutsal kaynaklardan yardım gelirdi. Müslüman, Müslümana hoş davranır! Müslümanlar birbirinin kusurunu, ayıbını örter! Şeklinde bir yığın kutsal söylemle hocamız hem kendini aklar hem de tepkileri sustururdu. Ama bakın sorun şurada diyelim Müslüman biri haksızlık yaptı bunu dillendirme şansı kalmıyor! Haksızlığı gerçek olsa gıybet yalan olsa iftira, yüzüne dense Müslümanın ayıbını açıklamak olmaz! O halde kapat gitsin… Diyelim aynı duruma benzer haksızlığı toplumda serbest yaşamıyla tanınan Necmi Bey yaptı; o zaman iş değişir! Necmi beyin rahat yaşamı konusunda spekülasyonlar yapılır, adı ayyaş ve namussuza çıkar! Ayyaşlık ve namussuzluk (Yani bireyin kendi namusu; başkasının namusuna ilişmeden, başkasına namussuzluk olarak görünen ama birey için gayet normal olan haller!) kişiyi dinden çıkarmaz! Sanki onu dinden çıkarıyormuş gibi hüküm verilir ve herkes istediğini yüzüne veya ardından söyler, hatta eklemeler yapar ve abartır. Belki o kişinin rahat yaşamı da kıskanılır perde ardında! Atış serbesttir, yalan-yanlış her şey söylenir; kutsal bir mani de yok zannedilir…
Son tahlilde; bu yazıdaki içerik bile geri toplumlara dair! Kutsal söylemlerle kabahatleri gizlemek, aklamak toplumu felakete sürükler! Bu bir zaman işe yarar ama aksatılan görevlerin ve kötüye kullanılan yetkilerin ileri aşamada toplumda mutlaka bir tepki alacağı düşünülmelidir! Tahterevallinin iki ucunda oturanlar gibi bir yukarı bir aşağı salınım kaçınılmaz olur! Yani haksızlık yapıp üste çıkan diğerinin haksızlığıyla alta düşer. Bu devam eder gider. Yukardayken sevinç zafer çığlığı, aşağıdayken de elem ve yakınmalar duyarsınız. Adam gibi kimse kimseyi alçaltmaz ise bir aşama sonrasında kendi alçalmaz! Tahterevallide yükseliş başkasının alçalmasına bağlı olduğundan hep yukarda kalmak mümkün olmaz. Aşağıda olan zaten bıkarsa iniverir o zaman fena bir düşüş kaçınılmaz. Yani denge bozulmasın…
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.