- 1320 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞAKTIM DEĞİRMENDE ÖĞÜTÜLDÜM UN OLDUM 6
Arafat
Şirketimizin o günkü programı Mekkede ki kutsal yerlere gezidi. Sabah erkenden yola koyulduk,ilk durağımız Arafat dı. Yani mahşer yeri, Hz Adem ile karısının buluşma yeri. Cenap Allah Adem ve karısını cennetten kovup dünyaya atmış ama bir birilerinden uzağa atmış. Bir birilerini 300 sene aramışlar ve Adem Yaradanına dua etmiş ‘’Beni yüksek bir yere çıkarda eşimi bulayım’’. Cenap Allah Ademi Arafat’ın tepesi Ceber’ül Rahme çıkartmış. Oradan gözünün alabildiğine düz bir alan var ve Adem eşini görmüş. Onun için Arafat buluşma ve toplanma yeridir. Mahşer günü bütün ölüler dirilecek ve Arafat da buluşacak.
Arafat’a gidince içimi heyecan kapladı. Her taraf otobüs ve insan doluydu. Gözlerimi kapadım ve kendimi mahşerde gördüm. Akın akın insanlar geliyordu. Ceberül Rahme tepesine baktım ve insanlar tepenin her tarafından, kayalardan tepeye tırmanıyorlardı. Sanki bir ağaca tırmanan karıncalar gibi. Yine annemle elele ve diğer hacı annelerle patikadan beter kayalardan tepeye tırmandık. Tepeden aşağıya baktım ve gözümün alabildiğine dümdüz bir arazi vardı. Allah’ın büyüklüğünü her an görüyor ve sana daha da bağlanıyordum. Oradan aşağıya bakınca haccada gelmek istedim. Namazımı kıldım,’’Allah’ım bana Hacılığı da nasip et’’diye duamı ettim ve bütün günahlarım için afdileyip bir daha yapmaya tövbe ettim. Tövbe etmek için buradan daha güzel bir yer olabilir miydi. Hocalarımız tepede yükselen taş sutuna bir şey yazmayın dediler çünkü biri ‘’Bize her yer Trabzon’’ yazmış. Nasıl bir insan böyle bir şey yapabilir aklım almıyordu.
Oradan Hz İbrahim’in, Hz İsmail’i kurban etmek istediği yer, hacda kalınan çadır şehirleri gördüm. Hacca gitmeyi ve bu çadırlarda kalmayı bir kez daha istedim. Şeytan taşlama yerinin yakından geçtik, Cennet’ül Mualla’nın (Hz Hatice annemiz ve bir çok sahabinin yattığı yer) kenarından yavaşlayarak geçtik. Cennet’ül Muallayı görünce sahabi olmak, o zaman yaşıyor olmak ve orada yatmak istedim. Otobüsümüz hareket halindeydi ve Sevr dağında durduk.
Hocalarımız gittiğimiz her yeri tanıtıyor ve Peygamber efendimizin orada yaşadıklarını anlatıyordu. Sevr dağı da Peygamber efendimizin Mekke müşriklerinden Hz Ebubekir le saklandıkları mağaranın bulunduğu dağdı. Halk arasında Peygamber efendimizi (sav) yılanın beklediği ve ‘’ben yüzyıllardır Muhammed Mustafayı bekliyorum’’ dediği ve Ebubekir, efendimize zarar verir korkusuyla deliğine ayak parmağını soktuğu ve yılanın peygamber efendimizi görmek için ayağını soktuğu mağaranın bulunduğu dağ.
Oradan Efendimize ilk vahiy’in geldiği Hira mağrasının bulunduğu Nur dağının eteğine gittik. Hira mağrasına üç saatlik bir tırmanma sonunda ulaşılıyormuş ve mağranın orada çok fazla maymun varmış. Maymunlar insanların elindekileri almak için üzerine atlıyorlarmış hatta bu şekilde bir çok kişi uçurumdan yuvalanıp şehit olmuş. Şirketimiz oraya herkesi çıkartamayacaklarını ama kendi aramızda grup oluşturup kendi imkanlarımızla çıkabileceğimizi ve bir şey olduğu taktirde sorumluluk almayacaklarını söylediler. Anneme bende çıkayım izin ver dedim ama ‘’Bir şey olur gitme, benim razılığım yok’’ değince annemi kırmamak için mağaraya çıkamadım.Oysa Hira mağarasında namaz kılmayı çok istemiştim.
Dağa ve Mağaraya bakınca Peygamber Efendimizin ilk vahiy geldikten sonra aşağıya inerken taşların, kayaların, ağaçların ona selam vermesini hayal ettim. Yarabbi sen ki taşları bile Efendimize inandırmışken ve selam verdirirken bu zavallı kulların nasıl inanmazlar diye çok üzüldüm.Peygamber efendimiz(sav) oraya birkaç günlüğüne inzivaya çekilirmiş ve Hz Hatice annemiz üç saat tırmanıp ona yemek götürürmüş. Efendimize olan aşkına hayran kaldım. Oradan bizi bir deve çiftliğine götürdüler ve taze taze deve sütü içtik şifa niyetine. Tatlımsı bir tadı vardı ben beğendim. Ben oradaki her şeyi çok beğeniyordum zaten.
Oradan da Hudeybiye mescidine gittik ve ihrama girdik. Efendimizin Medine den hac görevini yapmak için Müslümanlarla gelip yapmadan geri döndüğü yerdir. Mekke Medine arası 450 km ve o günün şartlarına göre çok meşakatli bir yolculuk yapıp hac vazifesini yapmadan dönmenin ne kadar üzücü bir şey olduğunu siz hayal edin.. Müslümanlarla Mekkeli müşriklerlerle ilk antlaşma imzaladıkları yerdir. Her ne kadar kötü gibi gözükse de Mekkeli Müşriklerle imzalanan antlaşmada Efendimizin Allah’ın Resulu diye mührünün olmasıdır. Bu da Mekkelilerin Hz Muhammed Mustafa’nın Allah’ın Resulu olduğunu kabul etmeleri açısından bir zaferdir. Oradan da Mescid-i Haram’a yani Kabeye gidip bir umre daha yaptık. Hacı annelerden biri yorgunum ve kedimi iyi hissetmiyorum değip otele döndü.
Ben gece Kabe de sabahladığım ertesi sabahta gezi, öğlen Umre yaptığım için çok yorulmuştum. Hacı annelerde tavaf yapmak istiyorlardı. Hacı annelerden biri kendini iyi hissetmiyordu ve otele gitmek istiyordu. Bende anneme. ‘’Anne çok yoruldum, izin verirsen otele gidip biraz dinlenmek istiyorum. Siz, bensiz otele gelebilir misiniz?’’ diye sordum. Teyzem daha genç ve daha aklı başında bulduğum için ona’’ Teyze bak Merve tepesinin olduğu bu kapıdan çıkın, kalabalığı takip edin, bu kalabalık hacılar Türk hacılar servisler bu tarafta, servise binip otele gelin. Ama sakın başka kapıdan çıkmayın kaybolursunuz’’ dedim. Tamam dediler ve ben otele döndüm. Yine odayı toparladım, Kuran’ımı okudum. Biraz uyuyup dinlendim. Geleli epey olmuştu ama annemlerden ses yoktu. Kendi kendime ‘’Maşallah ne güzel ibadet ediyorlar’’ deyip seviniyordum.
Biraz daha vakit geçtikten sonra annem,teyzem ve hacı anneler geldi. Ben ‘’Aferin size ne çok tavaf yaptınız’’ demeye kalmadan, annem’’KAYBOLDUK’’ dedi. ‘’Nasıl olur ben size çıkacağınız kapıyı ve nasıl geleceğinizi anlattım nasıl kayboldunuz’’ diye sordum. Annem ve diğerleri anlatmaya başladı.
-Senin dediğin kapı Kabeye uzak diye Kabeye yakın bir kapıdan çıktık. Saat kulesini sol tarafımıza (aslında sağ tarafa almaları gerekiyor ters istikamete doğru gitmişler) aldık kalabalığın peşine takıldık. Ama ben teyzene dedim bunlar Türk’e benzemiyor biz yanlış insanların peşine takıldık, beni dinlemedi ki doğru doğru değip bilmediğimiz yerlere götürdü. Çok yürüdük ama servisler falan yoktu, dükkanlar vardı. Kaybolduk ve bulacak gibi değildik epey bakınıp yürüdükten sonra bir taksiye bindik. Üç kadın başımıza buralarda taksiye binmek de varmış kızım. Yaşlı ağzında dişleri dökülmüş bir taksiciye otelin kartını gösterdik. Adamda oteli bilmiyormuymuş, bizi bilmediğimiz yollardan götürdü.
Orada teyzem atlıyor lafa
- Eray kızım adam bizi bir yerlere götürecek, başımıza neler gelecekti kim bilir. Adama burası değil deyip omzuna vuruyorum. Adam bizi anlamıyor biz adamı anlamıyoruz. Birde yaşlı, zayıf bir adam. Ben sinirden ağlayacağım neredeyse annende gülmeye başladı mı? (annem sinirleri bozulunca güler) ona da sinir oldum. Sonra genç bir çocuğa sorduk o tarif etti de oteli zor bela bulduk. Ama neredeyse bir saat takside dolaştık. Ya kızım adam bizi bi yerlere götürse ne yapardık.
-Ben size demedim mi bu kapıdan çıkacaksınız servisler bu tarafta neden beni dinlemiyorsunuz. Bir kere sizi bıraktım ondan da kayboldunuz aferrin size. Valla teyze adam gördü üç tane tombul hanımı sizi evine götürseydi 4 hanım serbest, arap karsı olurdunuz. Ne güzel işte istediğin zaman umrede hacda yapardınız. Anne bizim kocalar var (teyzemi gösterip) bu dul bunu al deseydiniz ya.
Başladı hepsi gülmeye biraz moralleri düzelmişti. Ben başladım bunlarla eğlenmeye.
-Adamcağız üç tane tombul hanımı gördü. Adamda yaşlıı, zayıııf bunlar beni öldürür ne yapıp ne edip oteli bulup bunlardan kurtulayım demiştir. Adamcağız diyorum.
Hepsi gülmeye başladı keyifleri yerine gelmişti.
-Mekke de kaybolmadık demeyin, gidince anlatacağınız maceranız bile oldu
Sonrasında birkaç kez ‘’Kapıda bir taksi var üç tombul hanım arıyor’’ diye dalgamıda geçtim. Bir daha da onları yalnız bırakmadım. Neme lazım hacı anneler elden giderse, annesiz,teyzesiz kalırım. Babama ve diğerlerinin kocalarına,çocuklarına ne derim. Gerçe teyzemin kocadan yana sıkıntısı yok eniştemi gömdü, şimdi keyif sürüyor.
Damadımın halasının kızı ve ailesi Mekke de yaşıyorlar. Kızı Türkiye Milli eğitimine bağlı bir Türk okulunda öğretmen eşi bir Türk restorantında müdür. Damadımın halası da kızlarını ziyarete gitmiş ve oradaymış. Ahmet(damadım) Erdek’te iken aradı ve’’orada kaçak çay ve sallama çay varmış. Onlarda o çayı sevmiyorlarmış, giderken birkaç paket çay götürür müsün ? Onlar gelip senden alırlar anne’’ dedi. Bende ‘’elbette oğlum istedikleri başka bir şey varsa söylesinler götürürüm’’ dedim. Oraya gidince aramak için telefon numarasını aldım.
Mekkeye gidince arayıp Ahmet’in hediyeleri olduğunu gelip alabilermi diye sordu. Halası da kızının ve damadının işten geç geldiğini Kabe ye getirebilirmiyim diye sordu. Ben Kabeye paketleri götürmek istemiyordum ve buluşmamız için telefonu da götürmem gerekiyordu ve ben yanımda telefon taşımak istemiyordum. Orada kaldığım müddetçe bir gece telefonu götürdüm o da kızkardeşimi aramak için. Aradığımda ‘’Kardeşim bu şehir uyumuyor 24 saat ibadet ediyorlar’’ demiştim. Telefon götürdüğümde biri ararsa Beytullah’a saygısızlık olarak görüyordum. Akşam otele gelmelerini hem çay içer sohbet eder hemde hediyelerinizi alırsınız diye ısrar ettim. Ama kesinlikle Kabeye telefon götüremeyeceğimi söyledim. Böyle birkaç telefon konuşmamız oldu ve ben sizi sonra ararım dedi.
Bir gün annemle ve diğerleriyle Kabe de öğle namazımızı kıldık Tavaf yapalım dedik. Tam tavafa başladık, karşımda sadece gözleri gözüken bir kadın ‘’Eray Hanım’’ diye boynuma sarıldı. Peçesi olduğundan (orada sadece gözler açıkta kalacak şekilde giyiniyorlar) tanıyamadım,peçesini açtı. Birde ne göreyim damadın halası. Kabe de annemi bir kez ama diğer hacı annelerle kalabalıktan defalarca kaybolduk ama gel sen kadınla sözleşmediğimiz halde Kabed e buluştuk. Allah’ın hitmeti. Hoş beşten sonra birlikte tavaf ettik ve otele hediyelerini vermeye gidiyorduk.
Benim hacı anneler Mekke de dışarıda yemek yemek istiyorlardı. Mekke’yi bilmiyorduk. Halaya ‘’Buralarda arap yemeği yiyebileceğimiz otele yakın bir lokanta var mı, damadınıza sorar mısınız?’’ dedim. Hala da damadının Türk restorantı müdürü olduğunu Türkiye den gelen grupları ve arap gruplarını ağırladıklarını ve gruplara göre yemek yaptıklarını söyledi. Damadını arayıp yemek varsa oraya gidebileceğimizi söyledi. Allah’ım orada da yardım etmişti çünkü damadı deve eti olduğunu söylemiş. Allah razı olsun adam arabasıyla Kabe’nin oradan bizi aldı. Lokantaya götürdü, bizi ağırladı. Nasibimizde deve eti yemekte varmış Mekkede dedik. Herkes nasibin de ne varsa onu yer. Bizim nasipte de arap usulu pilav üstü deve eti kavurması varmış. Deve etini çok beğendim, dana etinden daha yumuşak ve lezzetliydi. Hacı annelerde hallerinden çok memnundular. Onlara Medinede de restorantı olan birini tanıdığımı söyleyince dahada çok mutlu oldular. Allah razı olsun, Allah ayağına taş değdirmesin diye dua ettim çalışanlara, damada ve halaya.
İkindi ezanı (orada sala diyorlar) okundu. Namaz vakti bütün dükkanlar kapanır, namaz kıl kılma dükkanlar açılmaz, 20 dakika kapalı kalmak zorunda. Yemeği lokantanın kadınlara özel bölümünde yemiştik ve o bölümdeki mescit ve sohbet yerinde namazlarımızı kıldık sohbetimizi ettik. Halaya, ‘’Mekkelilerin giyinişleri ve yaşam tarzları İslama ve şeriata uygun peki inançları nasıl’’ diye sordum. O da ‘’Dinine çok bağlı olup ibadetini yapanda var istemese de zorunlu olduğu için kapananda. Aynı Türkiye gibi’’ dedi. Çok şaşırmıştım böyle bir yerde insanın inancını nasıl zayıf olabilir diye.
Vakit epey olmuştu, hacı annelerin karnı doyup üzerine demleme çay içince canları sıkıldı ve gitmek istediler. Damat ve hala bizi otelimize bırakacaklardı ama oteli yine bulamıyorduk, olduğumuz yerde dolanıp duruyorduk çünkü her yer oteldi. Hepimiz aynı anda AYETEL KÜRSİ yi okuduk ve birde baktık ki otelin önündeyiz. Allah hep bize ben yanınızdayım diyordu. Hediyelerini ve Türkiye den getirdiğimiz Erdek’e özel peynirimizi hediye edip çok teşekkür ederek ayrıldık.
Mekkede böyle ilginç anılarımızda oldu. Yarın Mekkeden Medineye yolculuk. Aşkın yaktığı şehirden huzurun olduğu şehir Medineye gidiş.
YORUMLAR
Bu bölüm biraz anı yazısı gibi olmuş,biz oraları görmediğimizden daha çok okurken görebileceğimiz yazı istiyoruz.O heyecanı yaşamak istiyor insan
Yeni bölümü beklerken,tebrik ederim saygılarımla.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
yeni bölümüde yayınladım
selam ve sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
yeni bölümüde yayınladım
selam ve sevgiler
Eray hanım
O dağlara çıkarken insan kendi çektiği sıkıntıyı görünce peygamber efendimizin ne zorluklara katlandığını ve ne sıkıntılar çektiğini daha iyi anlıyor değilmi?
Güzel yazınızı keyifle okuyor ve sayenizde Mukaddes yerlerin manevi iklimini soluyoruz.
Kaleminize yüreğinize sağlık.
Saygı selamlarımla.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve sevgiler