13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1460
Okunma
Bilindik bir fıkrayla başlayalım gerisi Allah Kerim.
Fıkramızın kahramanı da Salamon olsun mu? Hani şu aklıyla, zekası ve kurnazlığı ile meşhur olan Yahudi Salamon...Ülkemizde adı Salamon olmasa da onunla aynı ruhu taşıyanlar o kadar çok ki pek yabancı gelmeyecektir mutlaka.
Kendisinden başka herkesi kör, sağır ve aptal sanan Salamon, milletin ne kadarının sığır, ne kadarının öküz, ne kadarının kaz olduğunu tespit etmek için yollara dökülür.
Tabiatın yarattığı (!) ve o güne kadar hiç görmemiş olduğu pek çok börtü böceğe selam vererek nihayet bir köye yaklaşır ve ilginç bir manzara görür. Vatandaşın biri dolaba bir eşek bağlamış ( Elbise dolabı değil bu. Su dolabı..Su kesik olduğundan eşeği bağlamış ) Eşeğin de gözlerini bağlamış; kendisi gölgede kestiriken eşek dön baba dönüyor.
Sormuş Salamon:
-Bu eşeği bağlamışsın, kendin de yatıyorsun..Sen yatarken eşek durursa?
Cevap vermiş Köylü:
-Kafasına çan bağladım.Durursa çanın sesi kesilir. O zaman da ben kalkar basarım sopayı
-İyi ama eşek dönmez de sadece kafasını sallarsa?
-Ohoooo...Beyim öyle senin kadar akıllı eşek nerede bizde? Bizim eşekler anlamaz öyle hilelerden.
Salamon bu saf ve cahil köylünün kendisini akıllı bulmasından memnun yoluna devam eder ve köyün içine girer.
Köyün içinde bir bakar ki köylünün biri antika bir tabak içinde bir kediye süt içiriyor. Tabii ki hemen ’’ Şu cahil, bidon kafalı , ahtapot beyinli, balık hafızalı ve dahi göbeğini kaşıyan öküz köylüden bu antika tabağı almam lazım. Allahın sığırı elindeki antikanın değerinin farkında bile değil ’’ Diyerekten yaklaşır köylüye.
-Hemşerim ne güzel bir kedin varmış. Çok beğendim . Onu bana satar mısın?
Köylü kafasını kaldırır:
-Elbette satarım beyim.
-Kaç para peki?
-Bir yüzlük ver yeter.
-Yüz lira çok ama olsun..Neyse al sana bir yüz lira.
Salamon yüz lirayı verip kediyi alır ama asıl niyeti antika tabak tabii ki. Malum Salamonlar her zaman asıl niyetlerini kamufle ederler ve diğer insanların da bunu yediğini sanırlar.
-Hemşerim rica etsem kedinin süt içtiği o tabağı da alabilir miyim? Kedicik alışmıştır şimdi o tabaktan süt içmeye. Başka tabakla verirsem yadırgayabilir.
Köylü ’’ Vermem ’’ Der. Bunun üzerine Salamon para teklif eder ama köylü ’’ Vermem, satmam ’’ Der da başka bir şey demez. Sonunda dayanamaz Salamon :
-Yahu hemşerim kediyi sattın da tabağı neden satmıyorsun? Benim verdiğim parayla yüz tane tabak alırsın. Hem o kirlenmiş eski tabağı da değiştir artık?
Köylü patlatıyor cevabı:
-Beyim ben eğer bu tabağı değiştirirsem ya da sana satarsam, senin verdiğin parayla bir sürü yeni tabak alırsam, gelen başka müşterilere kedileri nasıl satacağım?
Köylü milletine hep okumamış, cahil, aptal, bi halttan anlamaz, beyinleri birilerinin cebinde gezen insanlar olarak bakanlara güzel bir derstir bu fıkra ama anlamazlar, anlatamazsınız bu Salamonlara. Çünkü bunlar her şeyi kendilerinin bildiklerine, her türlü yanlışlığı sadece ve sadece kendilerinin gördüklerine o kadar inandırmışlardır ki kendilerini, kendilerinden başka herkesi kör, kendilerinden başka herkesi aptal sanırlar. Köylü bilmiyor mu o eski tabağı değiştirmeyi? Elbette biliyor ama onun da kendine göre haklı sebepleri var değiştirmek istememesi ile ilgili...İşte bunu Salamonlara anlatamazsınız.
Evet...Salamonlara göre kendilerinden başka herkes uykudadır...Gözü açık olanlar sadece ve sadece kendileridir..Onların baktığı yöne bakan, onların gördüğünü görenlerdir gözü açık olanlar. Gayrısı hep uyumaktadır...
Şimdi denilebilir ki ’’ Ama insanların gözünün açık olması Salamon’un işine gelmez ki . O halde ne diye insanları uyandırmak için bunca zahmete girmiş ki?’’’ Doğrudur...İnsanların gözlerini açmak, eğer varsa onları uyudukları gaflet uykusundan uyandırmak değildir Salamonun gayesi. Asıl gayesi eğer gözlerini açmış birileri varsa onu bulmak ve tekrar gözlerini yummasını sağlamaktır. Bu yüzden de merak içindedir ’’ Acaba bu memlekette benden daha uyanığı var mı ’’ Diye...Zaten başına gelenler de hep bu meraktandır.
Salamonun o köye geliş amacı da budur zatyen. Duymuştur birilerinden bu köylülerin aslında akıllı ve gözüaçık insanlar olduğunu...’’ Ulan ben de o uyanık geçinen amip beyinli köylüleri kandırmazsam bana da Salamon demesinler.’’ diyerekten varmıştır Anadolu’nun bağrına...Yoksa ne işi var Anadolu’da?
Neyse efendim..Hikayenin bundan sonrasını mişli geçmiş zaman kipiyle anlatalım.
Salamon daha sonra başka bir köyün daha içine girmiş. Bakmış koşturmaca oynayan çocuklar... Ama içlerinden birisinin parmağında çok değerli bir yüzük var. Hemen yaklaşmış çocuğa:
-Çocuk o parmağındaki yüzüğü bana satar mısın?
Çocuk yüzüğü satmak istememiş. Bunun üzerine Salamon çocuğa para teklif etmiş, hatta yüzüğün neredeyse yarı fiyatını teklif etmiş ama çocuk ’’Satmam’’ demiş. Lakin Salamon da ısrarlı...Salamonu’un ısrarları karşısında çocuk dayanamamış.
-Amca sana bu yüzüğü parayla satmam ama eşek gibi anırırsan veririm.
Salamon ’’ Kabul ’’ Deyip eşek gibi anırmaya başlayınca çocuk :’’Amca sen bir eşek olduğun halde bu yüzüğün değerini biliyorsun da ben insan olarak bilmeyeyim mi?’’ Diyerek oradan uzaklaşmış.
Evet Salamonlar böyledir hep. Karşılarındakileri hiç bir şeyi görmeyen, anlamayan kör sanırlar kendi eşekliklerinin farkında bile olmadan.Çünkü onlar doğruyu gören gözlerin sadece ve sadece kendilerinde olduğuna o kadar emindirler ki, bir başka gözün ya da gözlerin de bir takım olan bitenin farkında olabileceği hiç akıllarının ucundan bile geçmezler. Elin yumruğunu bilmedikleri için kendilerinkini balyoz sanırlar hep. Ya da bir başka deyişle kendilerine giren kazığın farkında değillerdir ama başkalarının gözündeki çöpe mertek derler.
Neyse devam edelim.
Salamon daha sonra yaşlı bir çoban görür ve ona sorar Ama tabii ki gırgır olsun diye:’’ Amca ben bu Köyde’de ne iş yapsam çok çok para kazanırım?’’ Yaşlı ve de ilim irfandan nasibini almamış (!) hatta kullanacağı oy kesinlikle ve kesinlikle bir Salamon’un oyuna eşit olmaması gereken (!) yaşlı çoban cevap vermiş : ’’ Oğul İşkembe ticareti yap...İçini sen yersin, dışını elaleme satarsın. Hem karnın doyar, hem de para kazanırsın.’’
Eeee...Böyledir işte..O Hiç hesaba katmadığın ’’ Bi boktan anlamaz ’’ Diye hakir gördüğün, ’’ Ulan niçin benim gördüğüm çarpıklıkları bir türlü görmüyor bu adamlar ’’ Diye kızdığın,küfür ettiğin o insanlar günü gelince insana işte böyle işkembenin içindekini yedirirler. Gerçi bunu demokratik bulmaz Salamonlar ama bulsalar da bulmasalar da işkembenin içini yemişlerdir neticede.
Devam edelim:
Salamon dolaşa dolaşa nihayet Kayseri’ye varır. ’’ Benim asıl işim ticeret..Ne işim var memleketin cahil cühela köylüsüyle, ben şehirlerin adamıyım...Şu uyanıklığı ile meşhur Kayserili’ye bir kazık atayım ki nam olsun, şan olsun ’’ Der ve sütyen ticareti yapmaya karar vererek bir mağaza açar. Daha mağazayı açtığı gün bir vatandaş gelerek hem de hiç pazarlık yapmadan tüm sütyenleri tanesi on liradan satın alır ayrıca aldığının iki misli kadar da sipariş verir aynı adam.
Salamon çok mutludur. Seri üretime geçer...Bir sürü sütyen daha üretir. Üretim tamamlanır tamamlanmaz o adam yine çıkagelir. Salamon uyanık ya bu sefer sütyenleri tanesi yirmi liradan satmaya kalkar ama adam yine pazarlık yapmadan, itiraz etmeden tüm sütyenleri alır. Salamon sevinçten ve ’’ Kandırdım enayiyi ’’ Diyerekten göbek atmaktadır.
Daha sonra Salamon otuz, kırk derken sütyenlerin fiyatını elli liraya kadar yükseltir ama adam yine pazarlık filan yapmadan tüm sütyenleri satın alınca artık dayanamaz.
-Yahu kuzum benden bir sütyeni elli liraya alıyorsun peki sen kaça satıyorsun ki bundan para kazanıyorsun? Hem kuzum sen kime satıyorsun bunca sütyeni
Adam cevap verir:
-Ben bunları Yahudilere satıyorum.
Yahudi hayretle gözlerini açar?
-Nasıl yani?
Adam cevap verir.
Senden elli liraya aldığım her sütyeni ortadan ikiye ayırıyorum. Oluyor sana iki tane kipa. ( Yahudi başlığı ) Kipaların her birini tanesini yüz liradan satıyorum. Bayağı kazançlı bir iş.
Demek ki neymiş ?
1- İnsanları adam yerine koymaz da her b.ku kendinizin bilidiğini sanırsanız hiç farkında bile olmadan eşekten beter durumlara düşersiniz
2-Karşınızdaki insanları hep cahil, kendinizi her şeyi bilen sanırsanız b.ku yediniz demektir.
3-Siz siz olun Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayın.
4-Riskleriniz sizi her zaman mutlu kılsın. ( Bunu da Selçuk Yöntem’den arakladım. )