- 1060 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YAVUZ SULTAN SELİM HAN ve MISIR'LI CARİYENİN AŞKI
Yavuz Selim Han’ın Mısır seferinde başından geçtiği söylenen bir olayın hikayesi şöyledir;
Yavuz’a aşık olan Mısırlı bir cariyenin, çaresiz aşkı ve bu aşkını söyleyemeden vefat etmesi...
CARİYENİN AŞKI
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettiğinde, idareyi eline alıp kendi hakimiyetini yerleştirmek için bir süre orada kalmaya karar vermiş. Bu sırada bir çadırda kalıyormuş. Çadırı süpürüp temizleyen, yemeklerini yapan, Mısırlı bir cariye varmış. Yavuz Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor, akşam olunca da Yavuz Selim Han çadırına dönüyormuş.
Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim Hanı görmüş ve Ona âşık olmuş. Ama ümitsiz bir aşk. Zira bir tarafta koskoca cihan padişahı Halife-i Rûy-i Zemîn, diğer tarafta basit bir cariye...
Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hâle gelince, ne yapacağını bilmez hâlde Halife’ye açılmaya karar vermiş. Lâkin aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokuyor, kararsız hale getiriyormuş. Bir yandan aşkının dayanılmaz baskısı, diğer yandan aradaki devasa farkın kendini engellemesi arasında bocalayan cariye, Halife’nin karşısına çıkma cesaretini kendinde bulamadığından, yazıyla ilanı aşk etmeye karar vermiş. Ve 3 kelimelik bir not yazarak Halife hazretlerinin yatağına bırakmış. Notta şöyle yazıyormuş:
“DERDİ OLAN NEYLESİN!”
Akşam çadırına gelip de yatağının üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim Han, kağıdı okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren cariye olduğunu anlamış. Ve kağıdın arkasına cevabını yazmış:
“DERDİ NEYSE SÖYLESİN!”
Kağıdı, sabah aynı yere bırakmış ve çıkıp gitmiş. Bir müddet sonra Cariye, temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kağıdı aramış. Kağıt bıraktığı yerde duruyormuş. Kaparcasına kağıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artmış. Halife’nin cevabından cesaretlenen cariye, kağıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi eklemiş:
“KORKUYORSA NEYLESİN?”
Akşam olmuş. Halife çadıra dönmüş. Kağıdı okumuş. Cevabı yazmış:
“HİÇ KORKMASIN SÖYLESİN!”
Sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiş: Aşkını bu akşam halifeye söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık. Ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip Halife’yi beklemeye başlamış.
Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler bulmuş. Cariye, Halife’yi görünce hemen ayağa kalkıp temenna durmuş. Yavuz Selim Han "Buyurunuz, sizi dinliyorum" deyince, cariye bütün cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturmuş. Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuş. Kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahçup bir sesle: "Efendim!” demiş. “Cariyeniz... Size..." ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalmış.
Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu tertemiz aşkı karşısında koca halife etrafındakilere dönerek gözyaşları içinde şu irade-i kelamda bulunmuş:
“Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira âşık, mâşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.”
İşte bizim atalarımız ve onlara gönül verenler.Şimdikiler gibi heves değil,aşkları da gönülleri de “Allah için!”çarpıyor.Tabii Yavuz Sultan Selim Han olmak öyle kolay değil.Allahın yeryüzündeki halifesi ve onun aşkına cevapta böyle olur.
İkisini de yaratan affetsin ve yattıkları yer nurla dolsun!Tarihten alıntı..
Kemal DOĞANAY
YORUMLAR
Değerli Arkadaşım.
Yavuz Sultan Selim ve Cariye arasındaki bu aşk da dahil olmak üzere tarihin en büyük aşklarını '' En büyük aşk '' Başlıklı bir yazımda yazmıştım...Orada Tarihin en büyük aşkının hangisi olduğu sorusunun cevabı da var ( Tabii ki bana göre )
Yazının linki: edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=88368
Bir göz atarsanız sevinirim.
Selam ve sevgilerimle.
k.doğanay
İbret verici bir öykü. Aşk böyledir işte. Hem heyecan hem de can verir...
Aşk hem gül hem dikendir
seven sevdiğinin gönlüne gül dikendir.