Nostalghia
‘’ Anne! Başının etrafında dolaşan ve sen güldükçe berraklaşan o hafif şey havaymış.’’
İnsanoğlu sonsuza kadar yaşamak ister. Ne olursa olsun ‘’son’’da inanmadığı şeylere inanmaya başlar, aciz olur. Doğduğu gün gibi çaresiz, önünde sonsuz bir yaşamın olduğunu düşünür. Benin ‘’Nostalghia’’ filminden çıkardığım sonuç bu.
Dünyevi anlamda ise ‘’deli’’ eylemcinin insanoğlunun ne kadar ilkelce ve basit olduğunu (uygulamaları) insanlara anlatmaktadır. Eylemlerimizin basitliğinden şikâyetçidir. Erdemin ikinci plana atıldığını vurgulamaktadır. Dünya için beraberlik vurgusu yapmış. Kendini akıllı sananların dünyayı düşürdükleri durumu ortaya koymuştur şiirsel metinde. Özgürlük bizi birbirimizden ayırmaktadır. Eşitsizliği egemen kılan özgürlüklerimizdir.
Şiirsel anlatım, metafizik ögeler ön plandadır filmde. Düşünsel ögelerin bu kadar yoğun şekilde, insanı bunaltacak biçimde verildiği nadir filmlerden bir tanesindir. Her zamanki gibi içleri sularla dolmuş harabeler, damlayan sular, delilik Tarkovsky’nin bu filminde de ön planda. Ve memleket manzaraları (Rusya).
Adamın bisikletin pedalını boşa çevirdiği sahne, duvardaki 1+1=1 yazısı diğer önemli kabul ettiğim sahneler. Adam kendisi yakarken sadece köpeğin tepki vermesi. Ve adam son nefesini verirken köpeğinin ismini sayıklaması…
Nostalghia Replikler
1- ‘’Eğer bir şeyler sağlamayan tesadüfü seyredenler varsa, o zaman hiçbir şey olmaz. ‘’
2- ‘’Neden en çok dua edenler kadınlardır?’’
‘’Bence bir kadının çocukları olmalı onları yetiştirmeli. Siz, mutlu olmak istiyorsunuz! Daha önemli şeyler var…’’
3- ‘’Ne okuyorsun?’’
‘’Arseni Tarkovsky’nin şiirleri.’’
‘’Rusça mı?’’
‘’Hayır, çeviri. Oldukça iyi.’’
‘’At gitsin!’’
‘’Neden?’’
‘’Şiir tercüme edilemez diğer edebi türler gibi.’’
3- ‘’Birbirimizi nasıl tanıyacağız?’’
‘’Sınırları fesh ederek’’
4- ‘’1+1=1’’
5- ‘’Hepiniz özgürlük diyorsunuz. Onu elde edince ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.’’
6- ‘’Neden çekici olmayan erkeklerden hoşlanırım ki? Bunu mu istiyorsun!’’
7- ‘’Büyük âşıkları bilirsin… Öpüşmek yok. Bu yüzden büyük. Dile getirilmeyen duygular unutulmazdır.’’
8- ‘’Bir adam balçık havuzuna batan başka bir adamı kurtarır. Bu arada kendi hayatını tehlikeye atar. Şimdi ikisi de havuzun kenarında uzanmaktadırlar. Nefes nefese, tükenmiş… Kurtarılan adam der ki: ‘’Ahmak, bunu neden yaptın, orada yaşıyorum! Gücenmiştir.
9-
Domenico burada, Bagno Vignoni’nin delisi.
Hayır, onun deli olmadığını biliyorum.
Öyleydi, bunu anlayacaksın.
O burada Roma’da, bir gösteri için.
Üç gündür konuşmalar yapıyor.
...
10-
Nasıl gidiyor?
Kalbin nasıl?
Bilmiyorum, sınıra dayandım.
İçimde hangi atam konuşuyor?
Hem aklımda hem de bedenimde...
Aynı anda ayrılamam.
Bu yüzden tek kişi olamıyorum.
Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum.
Fazla büyük usta kalmadı.
Zamanımızın gerçek kötülüğü budur.
Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış.
Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz.
Okul duvarları, asfalt ve refah reklâmlarının
Uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere...
Böceklerin vızıltıları girmeli.
Her birimizin gözlerini ve kulaklarını...
Büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız.
Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı.
Yapmamamızın bir önemi yok!
O isteği beslemeliyiz...
Ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz...
Sınırsız bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız...
El ele vermeliyiz.
Sözüm ona sağlıklıları...
Sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.
Siz sağlıklı olanlar!
Sağlığınız ne anlama gelir?
İnsanoğlunun bütün gözleri, içine...
Daldığımız çukura bakıyor.
Özgürlük faydasızdır...
Eğer gözlerimizin içine bakmaya...
Yemeye, içmeye ve...
Bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa!
Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler...
Sözüm ona sağlıklı olanlardır.
YORUMLAR
Özellikle şiirin diğer edebi metinler gibi tercüme edilemeyeceği bölümü tam isabet. Filmi izlemek gerekli. Üzerine konuşabilmek için. Fakat izlediklerinden enstantaneler aktaran yazanları ayrı bir yere koyuyorum yaşamımda. Adeta hep doğru açıyı yakalayabilen fotograf sanatçıları gibi. Yazının altında yer alan besleyici yorumlar da, yazının ne denli kaliteli olduğunu gösteriyor zaten. Ancak böylesi yazıların altına bu türden yorumlar yazılabilir zira. Tebrikle.
ccelayir
"Nostalji Nostalghia Bir delinin haykırışı 1983
Yapımı : 1983 - Fransa , İtalya , Rusya
Tür : Dram
Süre: 125 Dak.
Yönetmen : Andrei Tarkovsky
Oyuncular : Erland Josephson , Delia Boccardo , Laura De Marchi , Piero Vida , Domiziana Giordano
Senaryo : Andrei Tarkovsky , Tonino Guerra
Yapımcı : Renzo Rossellini , Manolo Bolognini
Tanınmış bir Rus şair olan Andrei, 18. yüzyılda yaşamış ve Bolonya’da eğitim görmüş memleketlisi müzisyen Sosnovsky’nin hayatını araştırmak için İtalya’ya gelir. Güzel İtalyan tercümanı eşliğinde Toskana’dayken mutsuz evliliğinin, karısının ve çocuklarının Rusya’daki hatırası onu avlar. Seyahati giderek içsel bir serüvene dönüşürken mistik bir aydınlanma, şairin yolunu aydınlatacaktır.
Tarkovsky’nin ülkesi dışında çektiği ilk film olma özelliğine sahip olan Nostalji, yönetmenine Cannes’da 2 tane çok prestijli ödülü birtden getirmişti."
"Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler...
Sözüm ona sağlıklı olanlardır."
replikler ve müzik "Farid Farjad Robabeh Jan"...harika
doğallığını erdemini yitirmiş günümüz dünyasının insanının yaşadığı sıkıntılar bunaltılar şiirsel görsel duyusal... sanat diliyle çok güzel aktarılmış...
filmden bölümler izlerken aklıma daha önce izlediğim konuyla ilgili bir belgesel geldi doğal yaşam özelliklerini yitirmemiş kayıp türkler olarak adlandırılan "dukhalar" ...
"Bir toplum düşünün, doğaya karşı o kadar saygılı ki, kirletmemek için ellerini nehirde yıkamıyor, su içerken nehirden izin istiyor ve ona teşekkür ediyor. Hayvanları avlamak yerine onlarla dostluk kuruyor. Kuralları yok, dolayısıyla suç da yok. Eşitlik var, aralarında hiyerarşi yok. Onlar gerçek! Üstelik Türkçe konuşuyorlar!
Atlas dergisi Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek ve fotoğrafçı Selcen Küçüküstel, Moğolistan’ın Kuzey sınırındaki Sayan Dağları yamaçlarında yaşayan ve Türkçe konuşan ‘Dukha’ adlı toplulukla iki ay geçirdiler.
Kayıp Türkler diye medyada gündem olan Dukhaların doğayla barışık, özel mülkiyetin olmadığı komün yaşantıları “on bin yıl önce insanlık nasıl yaşıyorsa öyle yaşıyorlar” diye hayranlıkla ve biraz da günümüz dünyasının stres ve tüketim toplumuna nazireyle bizlere aktarıldı.
Moğolistan’a Tuva’dan gelen; avlarını paylaşan; ormanlardan yemiş toplayan; doğayla uyumlu ortaklaşmacı bir toplum olan Dukhalar, Sayan Dağları’nda yaşayan ve nesli hızla tükenen ren geyikleriyle birlikte göçebe olarak yaşıyor. Ren geyiklerinin sütü ve peyniriyle, topladıkları yaban yemişleriyle beslenen bu topluluğun Türk dilini konuşması dikkat çekiyor.
Yüksek ve Küçüküstel, dünyada benzeri olmayan özellikleriyle Türklerin en saf, en eski sırlarına sahip olduğu belirttikleri Dukhaların çadırına konuk oldular. Dukhaları inceleyen Özcan Yüksek ile Selcen Küçüküstel, “Dukha Halkı Kayıp Türkler” adlı bir belgesel hazırladılar. Belgeselin tanıtımı İstanbul’da gerçekleşti
Yönetici sınıfının olmadığı Dukha toplumunda eşitlikçi ilişkiler var. Suç işlemiyorlar. Kadın erkekten ya da erkek kadından üstün değil. Nesli tükenmekte olan ren geyiklerinin sütü ile beslenip yabani meyveleri toplayarak yaşıyorlar. Bu göçebe topluluk avlanırken bile ihtiyaçları dışında doğaya zarar vermekten kaçınıyor. Aynı zamanda şaman inancına da sahipler."
ccn tv haberi
http://www.kuraldisidergi.com/5178/kayip-turkler-dukhalar/
dukha belgeseli:
http://www.belgesell.com/kayip-turkler-dukhalar.html
bir başka örneği olmayan bu belgesel de izlenirse filmin önemi daha da ortaya çıkacaktır..:)
karanlıklara ışık olan paylaşımlar için teşekkürler tebrikler iyi ki varsınız Cumali dost sevgi saygı selamlarımla..