Kız Düz Devam etti
Parkın girişindeki Algida dondurma dolabının hemen dibinde elindeki gazeteyi çok ağır bir havayla okuma numarası yaparak sevdiği kızı bekliyordu. Belki gelecekti belki de gelmeyecekti. Ne de olsa çılgınca seven divane kendisinden başkası değildi. Hayır, kızın onu sevdiği yoktu, belki sadece arada sırada etkisinde kalarak ilgi duyuyordu ona (çoğunlukla çocuğun sevgisinden bunalıyordu). Hiç el ele tutuşmamış, hiç cilve yapmamışlardı birbirine. Cilve için yaklaşık on yıl daha beklemesi gerekiyordu erkeğin.
‘’Şu otobüs Aksaray’dan gelen… Kesin şimdi inecek. Kız yanına gelirken görmemiş numarası yaparak önüne filan bak!’’ diye geçirdi içinden. Hayali veya gerçek kahramanımız, ayak uçlarına bakmanın saçma olacağını düşünerek, tekrar elindeki gazeteyi okuma numarası yaptı. Otobüs durakta durdu. Önüne siper ettiği gazetenin köşesinden otobüsün arka tarafına baktı. Aman Allah’ım otobüs hareket etti, kız karşı kaldırımda mavi gömleğiyle siyah kumaş pantolonuyla bir artist gibi gence baktı. Omuzunda çantasını eliyle göğsüne doğru çekti, ayakuçlarına baktı, yola baktı, güneşte parlayan saçlarına dokundu sağ eliyle.
Erkek bir erkekten çok bir kız gibi yerinde kıpırdayıp durdu, palas pandıras gazeteyi katladı. Etrafında bir tur attı kızı görmemiş numarası yaparken. Artık kaçamazdı. Kız gülümseyerek yanına kadar gelmişti bile.
‘’Merhaba’’ dedi havalı bir sesle kız. Dudağını ısırdı. Kendine güvenen ağır ve kibar bir kız gibi boynundan akan teri eliyle siliyormuş gibi yaptı.
‘’Merhaba,’’ dedi ve parkın sakin bir köşesinde veya yakınlarda bir yerlerde bir şeyler içebileceklerini söyledi. Son anda elini uzattı. Biraz geç de olsa tokalaştılar. Erkeğe bir güven geldi, gülümsedi. Bir buçuk yıldır yüzünü görmediği kız karşısındaydı işte. ‘’Bu anı unutma, bak çantasını içinde bir hazine varmış gibi tutuyor ve ayakları hatırladığından daha küçükmüş. Şirin ayakları varmış,’’ dedi içinden erkek.
‘’Otobüs çok kalabalıktı. Rahatsızım. Bir şeyler içmesek daha iyi olur. Parkın bir köşesinde oturalım. Fazla zamanım da yok.’’
Parkın sessiz bir köşesine oturdular. Erkek daha rahattı artık. Bacak bacak üstüne attı, kıza dikkatle baktı. Çantasındaki ses kayıt cihazını çalıştırmak isterdi ama bunu çaktırmadan nasıl yapacağını bilmiyordu erkek. Ses kayıt cihazını unutmaya çalışarak,’’ E, hayat nasıl gidiyor? ‘’ dedi erkek. Hava da kız da güzeldi. Birazdan güneş iyice alçalacak hava soğuyacaktı. Soğuyacaktı her şey.
Bir süre geçmiş günlerden konuştular. Havadan sudan konuştular. Bu işe artık bir son vermenin zamanının geldiğini tartıştılar medeni insanlar gibi. Böylece akşam ezanı okudu. İncecik elbiselerin içindeki beden titremeye başladı soğuktan. Bugün 1 Mayıstı ama hava fazla soğuktu artık. Hemen ileride oturan çift öpüşmeye başlayınca kız ile erkek görmemiş numarası yaparak mantıklı bir dille aralarındaki sorunlardan konuşmaya devam ettiler. Pattadak kız kendisinden beklenmeyen bir bakışla erkeğe baktı. Erkek başını başka tarafa çevirdi. ‘’Bu kızın niyeti ne?’’ diyerek içinden kızdı. ‘’Ben bunun için mi o kadar ağladım, gözlerimin yaşını silmedim?’’ Artık kendisine daha fazla güveniyor, kızdan tamamen koptuğunu, aşkının o dakikada bittiğini kavrıyor, mutlu oluyordu.
Az ileride öpüşen çift kalkıp gitti. Yakınlarda kimse kalmayınca erkek kendini huzursuz hissetti. Kıza dikkatlice baktı. Hayır, bu kızı sevmiyordu artık. Kız üşüyordu. Kendisi de üşüyordu. Elindeki gazeteyi yuvarlayarak, ‘’Hadi gidelim!’’ dedi erkek. Kız milletinin ne düşündüklerini anlamak zordu.
‘’Tamam, gidelim!’’ dedi kız aşırı kendine güven duyan bir sesle. Hayali veya gerçek kahramanımızın güveni sarsıldı. Yürümeye başladıklarında ağlamak istedi, hayır kızı unutmuş değildi. Kendisini kandırıyordu.
Caddeye çıktılar.
‘’Ne yapıyorsun, araba çarpacak sana!’’ diye atılarak erkeğin yola doğru kendisini atmasına izin vermedi.
‘’Kafam biraz dağıldı, kusura bakma,’’ dedi erkek. Bilerek yapmamıştı gerçekten. En kötü anında bile böyle bir şey yapmazdı.
Yürüyüş bitmiş, yolun sonu gözükmüştü.
‘’Ben düz devam edeceğim,’’ dedi kız. Yaşlarla dolan gözlerini karanlığın gizlediğini düşündü, rahatladı.
‘’Hı, tamam. Ben düz devam etmeyeceğim, sapacağım,’’ dedi erkek. Gözleri yaşlarla dolmasın diye kendini sıkarken.
Tokalaştılar babacanca…
Kız düz devam etti, erkek saptı dolambaçlı yollara...
YORUMLAR
Güzel hikayenize, hikayemde alıntılayarak cevap versem:
Bankta oturan iki kişi; ayrılık çat kapı önlerindeydi:
“Artık çok geç!” dedi kadın
“Kaldığımız yerden notamızı birleştirsek…” dedi adam.
“Kırılmış bir şişeyi onarabilir misin?” dedikten sonra elindeki bira şişesini var gücüyle yere çarptı. Şişe yerde tuzla buz olmuştu.
“Toplayabilirsen bu parçaları…” dedi kadın.
...
Aşk, onlara bir gömlek bol gelmişti. Alışkanlıklar bazen, sıradanlığı, usandırmalığı getirir. Kadın, önceleri taparcasına sevdiği adamı terk etmiş; alışkanlıkla gelen sevgisi azalmış ayrılık çat kapı önlerine düşmüştü.
Her notanın bir hikayesi olduğu gibi her insanın da binlerce hikayesi vardır; yazılanları okuyor yazılmayanlar ise yüreklerde saklanıyordur. Ve birbirimize benzeriz çünkü insanız...
Teşekkürler Cumalı kardeşim. Gerçek hayattan bir kesit okurken anlatılanların görselini izler gibi oldum yani film gibi...
Sevgilerimle
ccelayir
DemAN
Spass
insan bazen kafasının içinde kurduklarına kaptırıyor kendini ve küçücük gerçek bir an insanı hayalden uyandırıyor. hayat ne tuhaf ama yazıdaki fotograf izlemeye değerdi. parktaki arka masalardan birinde olmak vardı, hayali yada gerçek kahramanın halini çözümşemek ve olay üzerine tahminlerde bulunmak da eğlenceli olabilirdi mesela :) (çok acımasız oldu bu :))