- 1379 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mustafa Coşkun'u tanıyalım
Mustafa Coşkun’un hayatı
Mustafa Coşkun, 1895 yılında Muğla’nın Fethiye İlçesi, şimdiki yeni ilçemiz olan Seydikemer’in Ören Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Şimdiki Başar soy isminden olanlar Mustafa Coşkun’un geride kalan akrabalarıdır.
Habib ve Hatice’den olma 1861 doğumlu dedeli İsmail, Mustafa Coşkun’un babasıdır. Dedeli İsmail Yusuf ve Kezban’dan olma 1873 doğumlu Fatma ile evliliğinden dünyaya gelen Mustafa Coşkun, Köyceğizli Halil ve Habibe’den olma Zehra Hanım ile evliliğinden de iki oğlan ve altı kız evladı dünyaya gelmiştir. Kızı Türkan 1933, Zeynep 1938,Gülten 1940,Gülşen 1941, oğlu İsmail 1944, oğlu Altan 1946,kızı Fitnet 1948, kızı Fatma 1951 doğumludur. Coşkun, halk müziğine ve kültürümüze çok büyük hizmetler vermiş bir sanatçıdır. 20-04-1962 yılanda hayatını kaybetmiştir. Mezarı Fethiye şehir mezarlığındadır.
Mustafa Coşkun, Muzaffer Sarısözen aracılığı ile çok sayıda Fethiye türkülerimizi TRT’ye kazandırmıştır. TRT Müzik Dairesi arşivlerine kaydedilmiştir.
Coşkun,1 yaşında annesini, 3 yaşında babasını kaybetmiştir. Akrabaları Mustafa 6-7 yaşlarında Rodos’tan bir tanıdık vasıtasıyla Okka’nın Ayşe Hanım adında bir bayana evlatlık olarak verilmiştir. 20 yaşına kadar Rodos ta yaşamış mükemmel İngilizce, Almanca, İtalyanca ve Rumca konuşurdu. Çok güzel ud çalardı, saz ve cura çalarak kendini müziğe adamış birisiydi. Rodos’ta bir folklor grubu kurmuş, grupta 15 yaşında bir kızı sevmiş. Ona bir türkü yazmış; atalım mı ey Rum kızı atalım mı vay vay, kaçırıp ta 15 sene yatayım mı vay vay. Rumca bu şarkıyı söylerdi babam. Bir gün, baba Türkçesini de söyler misin dediğimizde, Türkçesini okudu ve hikâyesini anlattı bizim çok hoşumuza gitti.
Yıllar sonra İbrahim Tatlıses’ten bu şarkıyı duyduğumuzda çok şaşırmıştık. Rum kızı yerine arap kızına çevrilmiş sözleri.
Rodos’tan Doğu Anadolu’ya bu şarkı nasıl gitti acaba?
Babam 20 yaşına gelince askerliğini yapmak üzere çağırmışlar. Ben yabancı ülkede askerlik yapmam diyerek Fethiye’ye kaçmış ve Fethiye liman Müdürlüğüne teslim olmuş. Askerlik muamelesi yapılmış ve Datça’da jandarma olarak askerliğini yapmış.
Asker ocağında, Gargı deresinin pıynar odunu türküsünü bestelemiş. Rodos’ ta aldığı Eğitimle Folklor grubu kurmak için köylerden kıyafet ve Efe kostümleri toplamış
Yine elinde Udu Sazı müziğe devam ederken Alman harbi sona erdikten sonra Rodos’a kaptan olarak gidip gelmeye devam etmiş. Rodos’tan gelirken Fethiye halkının ihtiyaçları olan çeşitli yiyecek, içecek ve giyecekler getirerek ticaret yaparmış.
Son seferini Köyceğiz’e götürmüş, bir ahbabının evinde misafir olarak kalmış. Yan komşusunun kızını yani annemi görmüş. Annemi istemiş, fakat anneannem Denizciye kız vermem diyince babam denizciliği bırakıp, Fethiye’de kurulan Fransız maden ocağına çavuş olarak işe girmiş. Dil bilmesinin de faydasını burada görüyor. Ben babamın ortanca kızıyım: Gülşen. Babamla hep gurur duydum.
Babamın 30 a yakın besteleri vardır. Babam gençliğinde iyi yaşadığını dile getirmiştir.
Hamdi Özbay, Ahmet Günday babama gelip sohbet ederlerdi, babam bilgilerini onlarla paylaşırdı.
Bir gün İzmir radyosundan Muzaffer Sarısözen ve arkadaşları evimize geldiler yemek yediler şarkılar türküler çaldılar ve söylediler. Babamı İzmir radyosuna program için davet ettiler. Babam defalarca gitti ve canlı yayın programları yaptı. Plak yaptıklarını da söyledi. Yılmaz ipek’ in babası Mustafa ipek, babama şöyle derdi, bir gün ölünce insanlar türkülerini dinleyip merhum Mustafa Coşkun’dan alınma türküler bunlar diyip rahmet okuyacaklar sana. Maalesef ölenler unutulurmuş.
Bedia Akartürk ‘ü babam çok severdi, zaman zaman babamın türkülerini Ahmet Günday, Kıraç, Sümer Ezgü, Hale Gür gibi sanatçılar okuyorlar ama nedense Mustafa coşkun’dan alınma türkü demiyorlar.
Biz köçek Mustafa’nın evlatları olarak bu duruma çok üzülüyoruz.
Not: Ahmet Günday’ın Her yönüyle Fethiye adında kitabı çıkmıştı, o kitabı bulursanız tüm türkülerine erişirsiniz.
İzmir radyosunun arşivinde kayıtlarının olduğunu biliyoruz.
Babamızın müzik kayıtlarına ulaşıp bizimle paylaşırsanız çok mutlu oluruz. Kaynak kişi: Kızı Gülşen
YEŞİLKAYA.
Gülten Şahinci’nin oğlu Oğuz Şahinci’den dedesi Mustafa Coşkun’un anıları
Kendisinden yaş olarak küçük bir kıza aşık olan Mustafa Coşkun, bu gizli aşkı için “Al yazmam dalda kaldı” türküsünü bestelediği bilinir.
TÜRKÜNÜN SÖZLERİ SÖYLEDİR.
Al yazmam dalda kaldı,
Aman gözlerim yolda kaldı.
Yıkılası meyhaneler,
Aman sarhoşum nerde kaldı.
Amanın da dumanın,
Ben neler oldum,
İçmeden sarhoş oldum.
Mendil aldım onbeşe,
Yudum serdim güneşe,
Senin yarın gül ise
Benimki mor menekşe.
Amanın da dumanın,
Ben neler oldum,
İçmeden sarhoş oldum.
Ekin ektim yollara,
Biçtirmedim ellere,
Gizlice bir yar sevdim,
Sevdirmedim ellere.
Amanın da dumanın,
Ben neler oldum,
İçmeden sarhoş oldum.
Sevdiği bu kızı dizelerinde belirttiği gibi, ellere vermemek için dağa kaçırır. “Ak Dağdan İnmem Ben, Gümüş Mavzerimi Vermem Ben “ demesine rağmen kızın yaşı küçük olduğundan yakalanarak Elmalı Cezaevine konur. Cezaevi günlerinde en büyük dostu ve sırdaşı yine sazı ile curasıdır. “Yayla Yollarında Kaldım Yalınız - Bahçalarda kumdarı “ adlı oyun havalarını bestelemiştir.
1946 – 1961 yılları arasında Muzaffer Sarısözen ve Yılmaz İpek’le tanışarak İzmir Radyo evinde Fethiye türkülerini tüm Türkiye’ye söyleyerek sevilmesini ve dinlenmesini sağlamıştır. Radyolarımızda en zaman bir Fethiye türküsü duyulsa Mustafa Coşkun akla gelirdi. Büyük saz ustası Yılmaz İpek’in yardımıyla plak çıkardı.
Sık sık İzmir Radyosu’nda canlı programlara çıkardı. Yine canlı programların birinde bağlamasının alt teli kopar. Telaşla; “Hay anasını sattığımın teli tam kopacak zamanı buldu” diye tepki gösterir. Yayın görevlileri bir yandan Dedemi uyarmaya çalışırken bir yandan yayını keserler ama sözü dinleyicilere çoktan ulaşmıştır.
Mustafa Coşkun’un Köçek Mustafa olarak bilinmesinin sebebi, çok güzel Zeybek ve Teke oyunu oynamasıdır. Bir gün üç arkadaş Kasap Mustafa isimli arkadaşlarının düğününde buluşurlar. Üçünün adı da Mustafa’dır. Biri Kasap Mustafa buru Sarı Mustafa üçüncüsü de Mustafa Coşkun’dur. Sazlar çalınır, zeybekler oynanır. Bir ara Mustafa Coşkun kadın kıyafeti giyerek çok güzel bir Teke oyunu oynar. Gören kadınlar, “Bu köçeği de nereden getirdin” diye düğün sahibine kızarlar. Kısa bir zaman sonra kadın elbiselerini çıkartan Mustafa Coşkun tekrar aynı oyunu oynar. Bu olaydan sonra adı “Köçek Mustafa” olarak kalır.
Fethiye folklorunu Türkiye’ye hatta Dünya’’ya tanıtmayı çok istermiş kendisi. Bir gün, iskeleye turist gemisi yanaşır ve gemiden çıkan yerli ve yabancı misafirlere Rafet Restaurant’ın önünde arkadaşlarıyla birlikte folklor gösterileri sunmaya başlarlar. Bir ara oyun ekibindeki oyuncunun biri denize düşer. Hemen denizden çıkan ekip elemanının üzerini değiştirmeye başlarlar. Bunun üzerine söz alan Mustafa Coşkun “Efeler ıslansalar da bir şey olmaz” der ve Efenin ıslak olarak gösteriye devam etmesini sağlar.
En tanınmış eserlerini şöyle sıralayabiliriz:
Gargı Deresinin Pıynar Odunu,
Al yazmam Dalda Kaldı,
Aşağı Yol,
Kadıoğlu Zeybeği,
Yayla Yolları,
Ak Dağından İnmem Ben,
Altı Aydır Dağda Gezerim,
Yardan Ayrılan Bir Günde Kavuşur,
Bahçalarda Kum Darı,
Buhurcular Akgedikten Üfledi,
Kınık Türküsü,
Ve Türk Halk Müziği Repertuarlarına kazandırdığı 20 den fazla Türkü ve Oyun Havaları vardır.
İtalyanca, Fransızca ve Rumca bilen altı kız iki de erkek sekiz çocuk babası olan Mustafa Coşkun 1962 Yılında Fethiye’de hayatını kaybetmiştir. Kabri, Fethiye Şehir Mezarlığında bulunmaktadır.
Fethiye Belediyesi rahmetlinin adını yaşatmak için Çalış-Koca çalış arasındaki caddeye “Köçek Mustafa Caddesi adını vermiştir.
Rahmetliyi Saygı ve Sevgiyle Anıyoruz. Kaynak kişi
Rahmetli Kızı
Gülten Coşkun’un Oğlu
Oğuz ŞAHİNCİ.
FETAV Kültür Komisyonu Üyesi Araştırmacı Yazar Adem Güngör
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.