Sen Yokken
Sen yokken çok zengin oldum ben. Kimsenin gözü kalmasın babadan kalma değil bu zenginlik, tamamen kendi birikimim. Her şeyi biriktirdim sen yokken ben. Değerli, değersiz her şeyi : Hüzünlerimi, gözyaşlarımı, can kırıklarımı, ve acısı sağaldıkça yaralarımdan düşen kabuklarımı. Öylesi çoğaldım işte sen yokken, içimde eksilenlere inat...
Sen yokken isyankar oldum ben! Ayaklanmalar başlattım yüreğimin güvertesinde. Hırçın, asi dalgalar gibi kabarttım öfkemi. Tevekkülünü yitirmiş, tövbesini bozmuş bir günahkar oldum sen yokken.
Ölümsüz oldum sen yokken ben.Mitolojiye geçti adım. Her gece sarı bir hüzünle ölüp, her sabah gri küllerimin arasından yeniden -olanca gücümle- mavi bir gökyüzüne doğdum ben.
Sen yokken yazar oldum ben. Geceler neredeyse şafakla kucaklaşmaya hazırlanırken, uykuyla vuslata erememiş bir çift gözün, fasılasızca yağan yağmurun, çoğul yalnızlığıma konuk olan saatin nihayetsiz sesleri eşliğinde kitaplar dolusu satırlar yazdım sana.
’ Lal ’ oldum ben sen yokken. Düğüm üstüne düğüm attım dilime sensiz cümleler kurmasın diye. Şimdi içimde biriken söylenmediği, dile getirilmediği için birleşen binlerce hecenin biraraya gelerek karşıma dizildiği güçlü askerlerden oluşan bir cümle ordusu var. Biliyorum ki; savaşmaktan - susmaktan - bir vazgeçsem, ihata ile alınmış bir kale kapısı gibi açıversem içimin, dilimin kapaklarını, neler dökülecek kalemin surlarından yüreğimin mazgallarına...
Sen yokken diğer kadınlara benzemeye çalıştım ben. Kek, börek tarifi aldım, verdim - 5 kilo aldım- Dedikodu yaptım, onu bunu çekiştirdim -beceremedim- Agresif oldum. Bağırdım, çağırdım herkese çemkirdim -hiç hoşuma gitmedi-
Ayrıca Olimpiyatlara da katıldım sen yokken ben.
’ Gözyaşımda serbest yüzme ’ de Altın,
’ Saçımı, başımı koparma ’ da Gümüş,
’ Gururla, yüksek at/la/ma ’ da Bronz madalya aldım ben. Sayısız dünya rekorunu da egale ettim ama hadi onları söylemeyeyim şimdi. Sonra kim uğraşacak öyle GUİNESS ( filan)
Sen yokken sanırım büyüdüm ben. Yukarıda yazdıklarım gibi acıyla dalga geçmeyi öğrendim. Gözyaşlarıma rağmen gülümseyerek bakabilmeyi hayata. Şimdi dizlerim hiç kanamıyor biliyor musun? Düşe - kalka ayakta dimdik kalmayı da öğrendim ben.
Ben var ya ben! Sen yokken hiç doktora gitmedim. Ülserim azdı, Migrenim tuttu. Tonsilit, faranjit ve bilimum üst solunum yolları enfeksiyonları geçirdim. 40 derece ateşle yatıp, havaleye davetiye çıkartırken dahi bilinçli-siz bir hasta olarak tedaviyi reddettim. ( Bkz. Hasta hakları 3. madde) Yarası kronikleşen bir hastaya hangi doktor em olacaktı ki? Yarası YAR olan hastanın ondan gayri devası olur muydu?
Sen yokken çok yoruldum ben. Günden güne büyüyen yokluğunu, hasretini, kim/se(s)izliğimi taşımaktan yoruldum. Bir gece ansızın gelebilme, o şiirde ki gibi beni - yeniden- sevebilme ihtimalini sevdim.
Sen yokken kadınlığımdan geçtim ben. Bir çift gözün bakışındaki titremeyi unuttum. Zemheride kalan kuru bir dala dönüştüm bir ’ Yediveren’ den. Güneş görmeden, gonca vermeden yaşamaya alıştım. Sabahın taze çiğlerinin yapraklarımda dolaştığı, kokumu sıcak iklimlere götürdüğü o ılık bahar rüzgarlarını da yitirdim.
Ne çok şey yaptım sen yokken!
Ve hiç bir şey yap (a) madım sensizken.
Aslında seni, sadece seni sevmekten başka bir şey yapmadım sen yokken.
İlk günkü - hatta daha da fazla- seni sevmekten başka.
Burada her şey bırakıp gittiğinden beri aynı. Değişmedi.
Değişen tek şey takvimdeki günler, haftalar...
Ben hala, inatla bütün sabahları seninle başlatıyorum, tıpkı tüm geceleri seninle bitirdiğim gibi.
Uykuya dalarken seni mıh gibi aklımda tutuyorum ki ; sabah uyandığımda ilk sen gelesin yine aklıma.
Sen yokken... Seni seviyorum
Sen yokken içimin ince, derin, büyük sızısına rağmen yine seni seviyorum...
Ve gittiğin için sana hiç kızmıyorum. Anlıyorum...
’ Ben size hiç küsmedim ki bayım!
Hiç kırılmadım size
Ekmek kadar kutsal
Su gibi azizdiniz siz
Bilmezdiniz.
Eylül’ leri sevmezdim ben
Bilmezdiniz mahur makamında ağladığımı
Ve bayım siz hiç bilemezdiniz
Sol yanımdaki en güzel Yar/a olduğunuzu...’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.