- 1045 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ural- altay dil ailesi ve türkçe- birinci kısım- (342)
Komşumuz İran Hint- Avrupa dil ailesindendir. Diğer komşumuz Gürcistan İber- Kafkasya dil ailesindendir. Ermenistan Ermenileri yine adıgeçen dil familyasındandır. Yunanistan yine öyledir; greko-grabar spesifik istanasiyle.
Bizimle aynı uruktan olduğu söylenen Bulgarlar, lisanları Slav dil gurubundandır. Komşu Araplar tümüyle ve Yahudilerle Sami dil ailesindendir.
Ve ne ise... neden ise Türkçe. Bu çevrili lisanların ortasında Ural- Altay dil ailesindendir?
Bu bilimsel konuya itiraz noktalarımız olacaktır.
Bu itirazlar tamamen teknik ve bilimsel olabilir mi?
Bu mümkün değildir.
Çünkü neticede biz bir dilbilimci değiliz.
Eleştirel ve şüpheci birkaç sorudur bizimkisi.
İlk soru: Benim hatırladığım: Atatürk, Larousse Ansiklopedisine itiraz etmiştir. Türklerin sarı ırktan değilde beyaz ırktan geldiğini ispatlamış ve ansiklopediden bu maddede ki yeni görüşü ibraz etmesini istemiştir. Ayrıca bu gibi değişmesi gerekli maddeler için Türk Tarih Kurumunu kurmuş olmasını okullarda öğrenciydik öğrendik.
Avrupa’nın Türkolojik- bilimsel kasıtlı yaklaşımını Atatürk, tarih alanında değiştirebiliyordu. Fakat Atatürk’ün ölümünden sonra dil de sarıırk dil gurubundan olmadığımızı kimse savunmamıştır.
Tarih sahasında olduğu gibi gerçeğe dönük bir temellendirme dilde yapılmadı.
Ve bizim hala dil gurubumuz yanlış olarak: Ural- Altay dil gurubudur.
Spesifik vaziyeti belki yeni bir kategori tanzimi icat etmeğe lüzum gösterecektir.
Beyaz ırktan geldiğimizi Avrupa, Atatürk’ün ısrarlı isbatlarıyla kabul etmek durumunda kaldı.
Lisanımızın sarıırk olmadığımız halde sarıırk lisanı olarak kalması yani Ural- Altay lisan ailesi inşallah üniversitelerimizin çalışmalarıyla doğru bir temele ulaşır.
İkinci soru: Osmanlı lisanı hangi lisan gurubuna girer?
Osmanlıca Arapça ve Farsça’dan meydana geliyor.
Osmanlıca Arapça ve Farsça üzerinden girdiği lisan gurubuna dair bir açıklama var mıdır? Varsa ki sanırız bu hangi lisan gurubuna girmesi lazımdır.
Osmanlıca ve Türkçe hangi lisan ailesine daha yakın hangisine uzaktır.
Üçüncü soru: Nasıl olmuştur Türkçe lisanı diğer lisan ailelerindede düşünülmemiştir.
Atatürk Türkçeyi Sümer lisanıyla düşünürken çok isabet etmiştir. Sümerce hangi dil ailesindendir? lSümerce Hititçe üzerinde Çalışma yapmıştır Atatürk. Atatürk gerçekçilikten uzak değildi. İkinci ve birinci dünya savaşı dönemlerinde Osmanlının yıkılması projesiyle Türkoloji inşaa’ında Almanları, İngilizleri Türkçenin mistifikasyonlara bulaştırdıklarını tahmin ediyoruz.
Bir lisan mekanından... çok başka bir mekandanım diyecek kadar yabancılaşacak ve bu dikkat çekmeyecektir. Bunu biz bir benzer yöntemle benzeştirerek anlaşılmasını sağlayabiliriz.
İspanyollar Güney Amerika’ya gittiler ve döndüler. İspanyollar şöyle bir yanılsamaya uğrarlar mı? Biz İNKALARDAN geliyoruz.
Biz Türkler Orta-Asya’ya gittik ve döndük. Bizim esas yerimiz Hazar Denizi ve Basra Körfezi kıta sahasıdır.
İlhan Kemal’in yorumunu değerli buldum. Buraya almak istiyorum:
" Sırasıyla gidelim:
1) Toplumları monoblok algılamamak lazım. Örneğin Farsça Hint-Avrupa dilidir ama aynı topraklarda hatırı sayılır miktarda Türkmen ve Azeri de yaşamaktadır. Türkçe’nin o bölgeden geçişinin izlerini onlarda görmek mümkündür. Bulgarlar’ın bugün konuştukla Slav, yani Hint Avrupa kökenli Bulgarca (ki 9. yüzyılda adapt edilmiştir) ile ondan önceki dilleri olan Bulgar Dilini (Türkçe ile aynı ailedendir) karıştırmamak gerekir. Bulgar 9. yüzyılda Slavlaşırken (yani Slav adetlerini, dinini, yaşayış tarzını benimserken dillerini de değiştirdiler). Bulgar hükümdarları 852 yılına kadar Han ünvanını kullandılar. O tarihten sonra ünvanlarla beraber isimleri de Slavlaştı.
2) Osmanlıca Türkçedir. Bir dili herhangi bir dil ailesine ait olması kelime kökenleriyle değil, cümle yapısı, fiil çekimi, isim halleri ve kelime türetme şekliyle ile belirlenir. Osmanlıca Arapça ve Farsça kelimeler ve tamlamalar kullansa da cümle yapısı şekliyle Türkçe’dir.
3) Türkçe Hint-Avrupa ailesinin dil özelliklerini göstermez. ’Marketing menaceri çörnlememizi rijekt etti’ cümlesi neredeyse tamamen Hint-Avrupa kökenli kelimeler içerse de, cümle yapısı, fiiller ve ekler tamamen Türkçedir (Bu arada örnek cümledeki Türkçe’den dolayı herkesten özür dilerim. Ama gerçek hayatta böyle bir cümleye tanık oldum).
4) Her ne kadar Sümerce’nin agglutinative (ekli) yapısı olsa da Altay ailesiyle bir bağı yoktur (Sümerce, Hititçenin aksine, Hint-Avrupa dil ailesinde de değildir). Cumhuriyetin erken dönemlerinde bu tip zorlamalar olduysa da, bugün bu tip yakıştırmalar geçerli değildir. Hatta bugün Ural-Altay dil ailesi bile kabul görmemektedir. Ural dilleri ve Altay dilleri birbirinden bağımsız tanımlanmaktadır.
Saygılarımla."
Farsça’da NA- FAYDA faydasız demektir. NA öneki olumsuzlaştırmak ekidir kelimeyi olumsuz yapar. Na- rahat, mesela Azerbaycan Türkleri yoğun kullanır. Onlarda Farsça’dan almıştır. Rahat’ın önüne NA önekini getirdiğinizde kelime olumlu kelime olmaktan çıkıyor olumsuz kelime şekline geçiyor.
Na- fayda doğrudan kulllanılır Türkçe’de bazen.
Na- çare, na- rahat, na- fayda da gördüğümüz NA olumsuzlama eki Türkçeye NE soru zamiri olarak geçmiştir.
Türkçe ’Ne’ soru zamirini Farsça’dan NA olumsuz ekinden alarak yapmıştır. Çünki Türkler Basra ve Hazar arasındaki sahada rucah olmuş bir topluluktur.
"NE- FAYDA?"
Ne fayda’da ki ne, ne soru zamiridir: Neye yarar anlamındadır.
Ne NA’dan doğmuş bir Farsça sözcükken nasıl oluyor Türkçe Orta- Doğu aleminden lisan ailesinden kopuyor Sibirya havalisine intisap ediyor? Anlayamadığımız bu şeydir kısacası.
Türkçenin dil aile yapısı... nevi şahsına münhasıran- suigeneris... yeni dil ailesine kavuşturulmalıdır.
Türkiyenin dil bilimcileri ve kültür-a priorisi bunun altından kalkabilecek seviyededir... diğer dış türk dilbilimcilerle hayda hayda bunu yapabilirler!
yalçıner yılmaz
3-2-2014
YORUMLAR
Sırasıyla gidelim:
1) Toplumları monoblok algılamamak lazım. Örneğin Farsça Hint-Avrupa dilidir ama aynı topraklarda hatırı sayılır miktarda Türkmen ve Azeri de yaşamaktadır. Türkçe'nin o bölgeden geçişinin izlerini onlarda görmek mümkündür. Bulgarlar'ın bugün konuştukla Slav, yani Hint Avrupa kökenli Bulgarca (ki 9. yüzyılda adapt edilmiştir) ile ondan önceki dilleri olan Bulgar Dilini (Türkçe ile aynı ailedendir) karıştırmamak gerekir. Bulgar 9. yüzyılda Slavlaşırken (yani Slav adetlerini, dinini, yaşayış tarzını benimserken dillerini de değiştirdiler). Bulgar hükümdaları 852 yılına kadar Han ünvanını kullandılar. O tarihten sonra ünvanlarla beraber isimleri de Slavlaştı.
2) Osmanlıca Türkçedir. Bir dili herhangi bir dil ailesine ait olması kelime kökenleriyle değil, cümle yapısı, fiil çekimi, isim halleri ve kelime türetme şekliyle ile belirlenir. Osmanlıca Arapça ve Farsça kelimeler ve tamlamalar kullansa da cümle yapısı şekliyle Türkçe'dir.
3) Türkçe Hint-Avrupa ailesinin dil özelliklerini göstermez. ''Marketing menaceri çörnlememizi rijekt etti'' cümlesi neredeyse tamamen Hint-Avrupa kökenli kelimeler içerse de, cümle yapısı, fiiller ve ekler tamamen Türkçedir (Bu arada örnek cümledeki Türkçe'den dolayı herkesten özür dilerim. Ama gerçek hayatta böyle bir cümleye tanık oldum).
4) Her ne kadar Sümerce'nin agglutinative (ekli) yapısı olsa da Altay ailesiyle bir bağı yoktur (Sümerce, Hititçenin aksine, Hint-Avrupa dil ailesinde de değildir). Cumhuriyetin erken dönemlerinde bu tip zorlamalar olduysa da, bugün bu tip yakıştırmalar geçerli değildir. Hatta bugün Ural-Altay dil ailesi bile kabul görmemektedir. Ural dilleri ve Altay dilleri birbirinden bağımsız tanımlanmaktadır.
Saygılarımla.