- 973 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞAKTIM DEĞİRMENDE ÖĞÜTÜLDÜM UN OLDUM 4
Yukarıda ki fotoğraf sabah 03 de çekildi
Sabah karşı saat üçte Mekke de ki otelimize sonunda ulaşmıştık. Bir önceki gün sabahın 6 sın dan bu yana ayaktaydık ve yorgunduk. Meşakatli bir yolculuk ve gün geçirmiştik. Hocalarımız saat 7 ye kadar dinlenmemizi ve kahvaltıdan sonra Kabe’ye gitmek için lobide buluşmamızı söylediler. Heyecandan uyumak mümkün değildi ama ertesi gün daha da yorucu bir gün olacaktı. Az da olsa uyumamız gerekiyordu. Uykuya dalmamla kalkmam bir oldu ya da bana öyle geldi. Buralara gelmeden önce Erdek’te gördüğüm rüyayı yine görmüştüm. Mescidi Haram’a(Kabe ye) gidiyordum tam Kabe’yi görecekken uyanıyordum yine uyandım. Kabe’yi göremeyeceğim diye çok korkuyordum.
Sabah saat 7 de lobiye yanımda sorumlu olduğum beş kadınla (annem, teyzem, üçte onların arkadaşları) indik. Servis araçlarına bindik ve Kabe’nin yolunu tuttuk. Etrafı inceliyordum burası dünya değildi burası başka bir alem, başka bir boyuttu. Yolumuzun üzerinde tepecikler vardı adını bilmediğim dağ karşımda heybetli duruyordu. ‘’Rabbim bu topraklara Hz Adem ve Peygamber efendimiz Hz Muhammed (sav) ayak izleri var. Şu karşı tepede efendimiz dinlenmiş, yürümüş, Mekke’yi seyretmişti.’’ Mekke’nin maneviyatını hemen hissetmiştim. Servislerden indik Kabe’yi göremiyorduk. Yürümeye başladık toprağa hızlı basmaya çekiniyordum. Sanki hızlı bassam toprak inleyecek, incilecekmiş gibi geliyordu. Yürürken bile dikkat etmeye çalışıyordum.
Sonunda Mescidi Haram’ın havlusuna ulaştık ve 99 kapısından(bir çoğu kapalı) açık olan büyük bir kapının önüne geldik. Hocalarımız başımızı eğmememizi, ayak parmaklarımıza bakarak yavaş yavaş yürümemizi, başımızı hiç kaldırmamızı söylediler. Ayak parmaklarımıza bakarak yürümeye başladık. Sanki saatlerdir yürüyorduk, kilometrelerce yol yürüyormuş gibi yol bir türlü bitmiyordu. Heyecanım gitgide artıyor ve kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Yürüdük yürüdük ve sonunda durun dediler. Durduk. Başımızı yavaşça kaldırmamız söylendi. Başımı yavaş yavaş kaldırdım.
Allah’ım Kabe karşımdaydı. Bütün gözümün görebildiği her yer Kabe di. Sanki tüm dünya Kabe di. Muhteşem ve çok büyüktü. Karşımda duruyordu ve sanki bana ‘’Hoş geldin hey kulum’’ diyordu. Ben Kabe’yi görür görmez gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Birkaç damla değil yağmur gibi yağıyordu. Engel olmak mümkün değildi zaten engel olmakta istemiyordum. O anki duygularımı yazacak kelimeler yok, harfler yetersiz kalır.
Ben ağlıyordum, durmadan ağlıyordum. Ne kadar hiç bir şey düşünmeden öyle baktım bilmiyorum. Kabeye bakarak ellerimi açtım ‘’Allahım sana geldim. Burada ve bundan sonra edeceğim hayır dualarımı kabul eğle. İki cihanda da beni güldür yarabbi’’ diye dua ettim. Sonrasında ise ‘’Yarabbim burayı görmek isteyen herkese görmeyi nasip eğle, görmek istemeyenin de kalbine ateşini koy onlarda görmek istesinler’’ diye dua ettim. Dakikalarca Kabeye öylece baktım ve ağladım.
Hocalarımızın eşliğinde tavafımızın başlayacağı yere yeşil ışığın oraya yürüdük. Yeşil ışık yani Hacerül Esved taşının bulunduğu köşeden tavaf başlıyordu. Hocalarımızın yardımıyla niyetimizi yaptık ‘’Senin rızan için niyet ettim Umre tavafı yapmaya. Bunu benden kabul eğle, bunu bana kolaylaştır’’. Tavafımıza başladık, çok kalabalıktı ama ben sadece Kabe’ye bakıyordum, gözüm başka hiçbir şey görmüyordu. Allah’ım ben sana nasıl bir kulluk ettim, ben nasıl güzel bir şey yaptım da beni buralara sana getirdin. Beni bu kadar çok mu seviyordun. Yarabbim ben senin sevgini kazanmak için ne yaptım. Benim kör kalbim senin sevgini nasıl görmemiş. Benim gibi günahkar bir kulunu bu kadar çok mu seviyordun. Ben sana uzak kaldım. Ben sana kulluk edemedim. Ben senin rızan için ibadet edemedim. Ben seni seviyorum, hemde çok seviyorum ama sana sevgimi gösteremedim. Oysa sen beni ne kadar çok seviyormuşsun. Allahım beni affet, yalvarırım affet Yarabbim. Diye durmadan dualar ediyordum, birden bire etrafa yayılan kokuyu duydum. Allah’ım bu koku ne Yarabbim. Kabe den etrafa misk amber kokusu yayılıyordu. Bu koku hiçbir şeyin kokusuna benzemiyordu. Kabe’nin kendi kokusuydu ve cennet kokuyordu. Ben ölmüş ve cennete gelmiştim. Burası dünya değildi burası cennetti.
Göz yaşlarım durmak bilmiyordu. Kolumda annem, gözlerim Kabe de tavaf ediyordum. Birden bire Allah’a karşı kendimi mahçup hissettim. Utanıyordum, işlediğim günahlardan, kulluk yapamamaktan utanıyordum. Gözlerimi Kabe indirdim, başımı eğdim. Kabe’ye bakamıyordum, çok utanıyordum, Senin evine bakacak yüzüm yok Yarabbim diyordum. Başımı eğdim, gözyaşlarım yanaklarımdan, yerdeki mermere damlıyordu. Ağlıyordum, durmadan ağlıyordum. Af diliyordum, tövbe ediyordum, dua ediyordum. ‘’Rabbim gözyaşlarım gibi sende günahlarımı akıt. Sırtımdaki cehennem ateşimi göz yaşlarımla söndür. Kalbime aşkının ateşini koy. Tövbe ediyorum, bütün günahlarım için tövbe ediyorum. Bir daha yapmamak için sana söz veriyorum. Tövbeni kabul et. Beni cehennem ateşine atma, beni cennet bahçelerine koy. Kevser şarabından içir. Bana cennetinin kapılarını aç. İki cihanda da bana sıkıntı verme Yarabbim’’ diye dua ediyordum. Dua ederken dudaklarım, dilim kımıldamıyordu. O zaman anladım ki dil susunca kalp konuşuyordu. Yaradanla kalpten konuşuyordum ve kalbimin dili hiç susmuyor sürekli yakarıyordum. Bunca yıl boşa yaşadığımı, kendime ne kadar yazık ettiğimi, kendime yaptığım kötülüğü anlamıştım.
Kabe’nin etrafında bir kere dolaşmaya Şavk deniyordu. Yedi Şavk bir Tavaf ediyordu. Tavafımızı yaptık. Kabe’nin önünde mermerlerde seccadesiz Kabeye bakarak iki rekat tavaf namazı kıldım. Namaz sonunda, kendi dünyam ve ahretim için dua ettim. Çocuklarım için, annem, babam, kardeşlerim, sevdiklerim ve bütün ümmeti Müslümanlar için dua ettim. Sonra zemzemden içtim hemde doya doya, kana kana içtim. Başıma zemzem döktüm, yüzümü ellerimi yıkadım. Şifa niyetine Yarabbim diye dua ediyordum.
Sonra Sa’y yapmak için Sefa tepesine yürüdük. Gözlerimden yaşlar akıyordu, durmuyordu. Sürekli ağlıyordum, o kadar kalabalık yerde ağlamaktan utanmıyordum. Gözyaşlarım bitmiyordu, ağladıkça yağmurun artması gibi artıyordu. Sefa tepesine gelince yine niyetimizi yaptık. Allah’ım Sefa, Merve tepesi arasındaki yol, insan nehri gibiydi. İnsanlar dalga dalga akıyordu sanki. Binlerce insan aşkla yürüyordu. Hiç durmadan, konuşmadan dünyavi ne varsa bırakmış sadece Allah aşkıyla yürüyorlardı. Ben ve annem yürümeye başladık. Annem yavaş yürüdüğü için gruptan kopmuştuk. Teyzem ve diğerleriyle birbirimizi kaybettik.
Yedi kez Sefa Merve arası yürüyecektik. Dört tur yürüdük, annem çok yorulmuştu. Yürüyecek dermanı kalmamıştı. Araplar para karşılığında tekerli sandalye ile Sefa Merve arası götürüyorlardı. Son üç tur için anneme tekerlekli sandalye kiraladım. Fiyat konusunda bir türlü anlaşamıyorduk. Yanımızda riyal yoktu, tl vardı. Arap hacı (herkes orada birbirine hacı diyordu) Türk lirasından anlamıyordu, onun istediğinden daha fazla para verdik çünkü bizde bilmiyorduk. Helali hoş olsun. Annem tekerlekli sandalyede bende yanında yürüyerek arada zemzem içerek Sa’yımızı tamamladık. Yanımızda getirdiğimiz küçük bir makasla saçımızdan parmağımızın boğumunu çevreleyecek kadar saçlarımızdan kestik. Umremizi yapmış olduk.
Yorulmuştk ama otele gitmek istemiyorduk. Merve de kaza namazları kıldım, nehir gibi akan insanları izledim ve yine aşkla dolmuştum. Allahım senin aşkın için bunca insan buraya geldi sen onlara ve bana selamet ver aşkını ver kalbim aşkınla dolsun diye dualar ediyordum. Biraz dinlendikten sonra teyzemlerle karşılaştık ve bizi mıknatıs gibi çeken Kabe ye gitmek ve defalarca tavaf etmek istiyorduk. Kabe Allahım eviydi ve ben ona misafir olmak istiyordum. Şefaatinden, ikramından, izzetnden almak faydalanmak istiyordum.
Bütün gün Kabe de kaldık ve ben bütün gün ağladım,ağladım. Dualarım kabulunu, tövbemin kabulunu, günahlarımın affını diledim.
Ne kadar dua etsem, af dilesem azdı. Değirmen beni öğütmeye başlamıştı ama canım acımıyor kalbim sıkışmıyor aksine içime huzur ve ferahlık kaplıyordu. İçim, kalbim, ruhum genişliyordu.
Bir dahaki bölümde değirmenden ne olarak çıkacağım acaba
YORUMLAR
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Ben bu sitede çok fazla yazı ve şiir yazmıyorum ve malesef okuyamıyorumda. Arkadaşların yazı ve şiirlerini okuyamadığım ve yorum yazamadığım için özür dilerim
Selam ve sevgilerimle
eray hanım İNŞALLAH ALLAH dualarınızı kabul eder çok güzel yakarışlar yapmışsınız ve çok güzel aktarmışsınız sayfaya görüp yaşadıklarınızı ilgiyle okudum saygılarımla
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Ben bu sitede çok fazla yazı ve şiir yazmıyorum ve malesef okuyamıyorumda. Arkadaşların yazı ve şiirlerini okuyamadığım ve yorum yazamadığım için özür dilerim
Selam ve sevgilerimle
Kabe de ağladığını yazmışsınTürkiyede olsaydı hemen derdik kocasından,kızından,diye bir sürü şeyler üretirdik.Orada olunca kalbim temizlendiğini yaradanı için göz yaşı döktüğü için kıskanır insanlar.Güzel bir anlatım bize de nasip eder Allahım saygılarımla.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Ben bu sitede çok fazla yazı ve şiir yazmıyorum ve malesef okuyamıyorumda. Arkadaşların yazı ve şiirlerini okuyamadığım ve yorum yazamadığım için özür dilerim
Selam ve sevgilerimle
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Ben bu sitede çok fazla yazı ve şiir yazmıyorum ve malesef okuyamıyorumda. Arkadaşların yazı ve şiirlerini okuyamadığım ve yorum yazamadığım için özür dilerim
Selam ve sevgilerimle
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Ben bu sitede çok fazla yazı ve şiir yazmıyorum ve malesef okuyamıyorumda. Arkadaşların yazı ve şiirlerini okuyamadığım ve yorum yazamadığım için özür dilerim
Selam ve sevgilerimle