- 941 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
RADİKAL AŞK
"RADİKAL AŞK"
Çokta çirkin sayılmam diyordu kadın ve ekliyor, söyleyin aldatılacak ve sürekli azarlanıp dayak yiyecek kadar çirkin miyim?
Başımı ister istemez yere eğdim çünkü karşımda duran elli yaşlarını aşmış ama hala genç bir kız edasına sahip ve bir o kadar da güzel ve çekici bir kadındı. Bu yaşına rağmen bu kadar güzel kalmayı başaran ender kadınlar vardır ve onlardan biriydi…
Asla dedim hiddetli bir biçimde kıskandım hatta sizi…
Şirin bir şekilde gülümsedi birazda utanarak. Evet, kıskanılacak bir asalete sahip ve bir o kadar da narindi…
Ben bunları düşünüp dururken yerinden usulca kalkıp bana eski fotoğraflarını getirdi. Üç- dört adetti ve en az on beş veya yirmi yıl önce çekilmişti. Hafif bir gururla eski halim işte diyerek iç geçirdi. Zamanın ondan götürdüğü ve yerini ince çizgilere bıraktığı aşikârdı. Elimdeki fotoğrafın arkasını çevirdiğimde “Canıma” diye bir yazı gördüm ve yazıyı okuduğumu anlayınca eşim yazmıştı dedi. Yazmıştı kelimesinin altındaki gizem ve farklı bir tatsızlık olduğunu anlamam karşımdaki bu güzel kadına daha da bir yaklaşmamı sağladı.
Evet, bu fotoyu ilk kuyumcu dükkanımızı açtığımız gün çekmişti, bak parmağımdaki tek taşlı pırlantayı fark ediyor musun? İşte bu pırlanta yıllar önce evlenirken paramız olmadığı için alamadığımız alyansın yerine takmıştı.
Bunları anlatırken, gözlerindeki sevgi ve aşkı görmemek için kör olmalıydı insan. Ya sonra diye devam ettim. Ne oldu dükkan işi, devam ediyor mu? Bu sorumun üzerine gözlerindeki o sevgi yerini puslu bir bakışa bıraktı ve.
İlk dükkanımızı açtığımızda çok az malımız vardı içeride ama yerimiz çok iyi olduğu için satışlar çok iyiydi. İki yıl aradan sonra bir cadde üstte ikinci dükkanımızı açtık ve sanki her şey peri masalı idi tabi o çıkıp gelene kadar.
Bu anlattıkları üzerine “o” kim dediğimde,
O geleceğimi, yaşantımı benden çalan, peri masalını ıstırap ve acıya bıraktıran bir kadın dedi. O yıllarda sürekli eşinin iş yerine gelip giden, arada bir altın alarak eşimi kendine aşık eden kadın. Bu durumu öğrendiğimde ilişkileri başlayalı üç ay olmuştu. Daha sonraları öğrendiğime göre dükkandan hiç çıkmaz olmuş hatta arada bir kapıyı kilitleyip arkadaki küçük odaya geçtiklerini öğrendim.
Çok şaşırmıştım, merakla ee sonra yani daha sonra ne oldu dediğimde,
Onları hastane dönüşü iş yerine uğradığımda yan yana gördüm ve durumu anladığım halde çok üstüne düşmedim ama bu durum her geçen gün içimi kemiriyordu. Bir gün tekrar ansızın iş yerine gittiğimde eşimi iş yerinin kapısını kilitlerken gördüm ve nereye gideceğini merak ederek takip ettim. Hızlı adımlarla caddenin sonuna doğru yürüdü ve beyaz bir binaya girdi, bende arkasından binaya girip yavaş adımlarla üst kata çıkıp zile basan eşimin arkasından gizlenerek baktım, kapı açılıp “aşkım” sesiyle irkildiğim de dünya başıma yıkılmıştı. Eşimin boynuna daha içeri girmeden atılan bir kadın…Kapıya ilerledim usulca zile bastım ve kapıyı açan eşimdi. Yalvarıp yakara cağına bana tokatla karşılık verdi ve ilk tokadını o zaman yedim. Sonraki günler bu tokat yerini şiddete bıraktı ve dayanamayıp boşandım.
Bunları dinlerken bir filmi izler gibi gözümde canlandırıyor, bir yandan da karşımda duran ağlamaklı bu kadının ruh halini sezinlemeye çalışıyordum. Bu hikayenin gerisini merak ediyor ama sormaktan da çekiniyordum. Sanki merakımı anlamışcasına daha sonra ne oldu biliyor musun diyerek kaldığı yerden devam etti.
Daha sonra yani boşandıktan sonra öğrendim ki, eşim dükkanın birini o kadının üzerine yapmış hatta tüm gelirini de ona bağlamıştı. Onları yakaladığım daireyi de eşim almıştı yine onun üzerine. Tabi artık beni ilgilendirmezdi, boşanmıştım her şey geride kalmıştı ve onlar beraber yaşamaya başlamışlardı. Beş yıl sonra eşim beyin kanaması sonucu felç oldu. Doktorlar düzelmesinin neredeyse imkansız olduğunu söylemişti diğer esnaf arkadaşlardan öğrendiğim kadarıyla. Çok üzülmüştüm ve tabi bir o kadar da hak ettiğini düşünüyordum.
Bu düşüncelerinde haklı olduğunu söyledim kendisine ama zamanında kadınlık yapmış bu adama da hala bir şeyler hissettiğini de anlıyordum. Sonra ya şimdi dediğim de.
Sonra mı, o kadın evi ve kendine ait iş yerini satarak eşimi ölüme terk etmişti. Komşumuz Ahmet Bey bir gün kapımı çalarak olanları anlattı.
Bunları anlatırken yan odadan garip bir ses geldi ve telaşlı bir şekilde yerinden kalktı ve bu telaşa bende kendimi kaptırarak arkasından ilerlediğimde yatakta felçli bir adamın yattığını gördüm. Yüzüme garip bir bakışla,
Onu dışarı atamazdım, o günden sonra bakımıyla ben ilgileniyorum ve boşanmış olsak ta bu yatakta yatan adamın yüzüğünü parmağımdan hiç çıkarmadım…
Dilek SOYSAL
YORUMLAR
Yazasım yoktu aslında. Öyle sadece okuyacaktım. Fakat okunup geçilecek yazı değildi bu. Yazıdaki o tokat sanki milyon kez çarptı benim de yüzüme çeşitli açılardan. Tebrikler yazıya ve anlamı taşıyıp bize gösteren kaleminize...
dilek soysal
ibretlik de, bunu anlayan hala pek az insan var maalesef,gerçekten kadınlar daha vefalı desem yeridir.buda ana olmaktanmı bilmiyorum . tebrikler beğendim yazınızı