Yeşil
Savaş alanındaki bir asker gibi, güçlü. Ruhu kadar yeşil bir kıyafet giyinmiş. Gizleniyor düşmanlarından. Mermiler uçuşuyor, bombalar patlıyor. Savaşıyor cesurca. Karşı koyuyor insanların kötülüğüne, karşı koyuyor Tanrı’nın ona dayattığı kadere. Kurallarını yıkıyor. “Burası Savaş Alanı” diyor. “Burada kural yok.” Canı acıyor bazen. Çamura batıyor, düşüyor; elleri kirleniyor. Ama O iyi, sorun değil hiçbir şey. Hava insanoğlunun acımasızlığıyla kirlenmiş, nefes almakta zorlanıyor ama O iyi. Zafere koştuğunu hissediyor. Damarlarındaki adrenalin azımsanamayacak derecede. Gülümsüyor çevresine, kafası dik. Saçları gözüne giriyor, rüzgar yardım ediyor önünü görmesine. Dumanlar yavaş yavaş dağılıyor. Her şey iyi gidiyor. Ve O iyi, yaşadığını hissediyor. Çığlık atıyor kendisini kaybederek. Savaş alanının ortasındaki bir asker O. Savaşmak için yaratılmış. Şikayeti yok, yapması gerekeni yapıyor.
Aniden; bam.
Her taraf duman altı. Önce nefesi kesiliyor, sonra yavaş yavaş ölüyor umudu. Dudaklarından çıkan çığlık sessizliği yırtıyor kör bir bıçak gibi. Ölümün haykırışları sağır ediyor, ölüm yok ediyor yeryüzünü. Yok olmaya yüz tutmuş toprak kızıla boyanıyor. Acı yüreğini dağlarken her nefesinde çaresizliği hissediyor. O bir asker; umutsuzluğun tam ortasında yapayalnız kalmış. O, acı kanına işlemiş bir asker.
Ruhunun güzel yeşili kirleniyor. Nefret alıp götürüyor masumiyetini. Nefret alıp götürüyor yıldızları. Nefret maviliği götürüyor, sevgiyi götürüyor, aşkı götürüyor, hayatı götürüyor. Adrenalin yerini korkuya bırakıyor yavaş yavaş. Bacakları acıyor, yere oturmak, çığlık atmak haykırmak istiyor. Fakat hiçbirini yapamayacak kadar şaşkın.
O bir kazazede. Bombalardan kurtulmuş. Mermilerden sıyrılmış. Düşmanı yenememiş, ezememiş. Eski bir asker, ruhunun yeşili nefret tarafından kirletilmiş bir asker. Gözleri yaşlı, kelimeleri puslu. Yaşıyor olmanın hüznüyle dolmuş içi.
Beyninin içinde dönüp duruyor düşünceler. İyi olduğuna inandırmaya çalışıyor kendini.”İyiyim” diyor. “Sorun yok.”
Elleri titriyor korkudan, gözyaşlarının biriktiği çukura ayın soluk ışığı vuruyor. Savaşmaktan yorulmuş. Artık yorgun bir asker O. Emirleri yerine getirememiş bir asker. Bombalar yağmış üzerine. Kurşunlar geçmiş yanı başından. Her gece ölümün hayalini kurmuş bir asker.
Ama O iyi, biraz yorgun belki. Yorgun fakat yine de iyi.
Ağlıyor bazen gökyüzündeki kaybolmuş aya bakarak ama O iyi.
Sorun değil diye fısıldıyor kendine. Elleri titrerken, yanakları ıslanırken gözyaşlarıyla “Sorun değil” diyor sürekli.
Göremediği yıldızlara doğrultuyor başını. Acıdan başka hiçbir şey göremiyor.
Fakat sorun değil, O iyi.
puslugokkusagi.blogspot.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.