- 759 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Figüran
Figüran;hani yolsuz’duk diye yazılalım dedik yakın arkadaşımızın müdür koltuğunda oturduğu bir ajans şirketine;kayıt için gittim,baktım concon tipler,ağır abi ayağına yatan müsvetteden artistler,yönetmenlerin peşinde adımlanan üçüncü sınıf fahişeler,temiz yüzlü bir iki kişi vardı,onlarda yeterince eziktiler..Tamam dedim,kayıt olayım ne kaybederim,ahkam kesen bir ifadeyle aldı kaydımı 20’li yaşlarda bir kız,çağrılacaksınız dedi,güldüm ve gittim,onların beni aramasını beklerken,beş ekmek parasıyla bir hafta idare etmenin sancılı sanatını keşfettim..ve yokluğun ilim sanatını icra eden biri olarak,hayatın bana biçtiği role itiraz ettim,uyumakta başarısız olduğum bir gece geldi telefon,yarın çekim var gökhan bey,sakallıysanız traş olun ve gelin,beylik lafları seven ama bey bayan gibi tabirleri lügatına sindiremeyen ben,iki kebap parasına bu teklifi kabul etmenin ironisini yaşarken,sakallarıma veda edecek olmanın hüznünü irdeledim,acıydı..ve yağmurlu bir eminönü sabahında topuklandım mısır çarşısının önünde,sabahın beşinde uyanmanın verdiği sersemlik,beni bir başka ben etti yine..ancak ortada ne set ekibi vardı ve yönetmen,nede figüranlar ordusu,ne oluyor diye sormak kendime,en akıllıca suhaldi sabahın kör topal saatinde,beni gece arayan adamı arama kararı aldım kendimle yaptığım muhasebede..uykulu ve sümsük bir ses tonuyla çekimlerin yağmur dolayısıyla ertelendiğini söyleyen şahısa küfür etmek gelsede içimden,askıya aldım tüm küfürlerimi ve yol aldım eve inceden..Kendimi alkole vurmak gibi haksız bir firara yeltendi adamlığım,en çokta sinekliğimi parçalayıp odama yasa dışı geçiş yapan kediye kızdım,ama bugünlerde kedilerden başka uğrayanım yoktu sanki,yada yanıma ancak sineklikleri yırtarak,zincirleri kırarak ve gemileri yakarak gelebilirlerdi.ve göz bebeklerime uyku denen illetin bile uğramadığı bir seher endamında yine telefonum çaldı,filmciler arıyordu ve bu kez yolumuzu bulalım dedim,ancak bu kezde"gökhan bey sakalınız olmasın ama bıyığınızı kesmeyin lütfen" dediler..oysaki daha iki gün önce sakalımı ve bıyığımı bana kestiren kendisi değilmiş gibi,kafa bulma melankolisine kendine fazla kaptıran şahısa askıya astığım küfürleri saymadan önce"iki günde sakalımın ve bıyığımın uzamasını nasıl bekleyebilirsin,hani iki gün önce kestiriğin sakal ve bıyıktan bahsediyorum dedim"..
Sonra ertuğrul sitesi caddesinde yol aldım,beyin nöronlarımı rahatlatmalıydım,kaldırımda iş tutan bir hayat kadınına haleti ruhiyemi yansıtan bir selam çaktım,argo jargonumu bile çaresiz bırakan kızgınlığımla elimi cebime attım,ve iki biraya yetecek meteliğimle sahil boyunda denize karşı tüm heybetten yoksun asaletimle duraksadım..bir kadın geldi yanıma,oturabilirmiyim dedi yanınıza,hay hay dedim gözlerim kız kulesinde ve haya’yı ti’ye alan bir nezakette,müsade sizin hanımefendi hay hay..teşekkür ederim,bekleyeniniz vardır diye sordum dedi,sustum,ve suretine baktım kadının,unutulmaya yüz tutmuş bir şehir kadar güzeldi ve unutulmuş bir kadın kadar üzgün..sonra bir cigara uzattı kadın bana,bende biramı verdim serserilik zulasından çıkarıp kadına,beni yerin öte kısmına sokan bir asaletle mersi dedi kadın,senin yerin değil bu saatte bu sahil dedim,saatler hep aynı dedi,yalnızlığıma gücendim..ve gidiyorum dedi kadın,"ama sende üzülme adam,alt tarafı bir kadın"...sonra telefon etti filmciler yine,açmadım..
Gökhan Gök
25 eylül 2011
YORUMLAR
yazının ortasına doğru dedim ki yavaşça zıvanadan çıkıyor yazar. Ve yanılmadım.
'' açmadım'''
canınız cehenneme der gibi. yerinde.)