SENİ BEKLERKEN-3
SENİ BEKLERKEN-3
Berbat monologlar değil paylaştığımız metinler. Bu yeni bir edebi akımın ilk kıvılcımları. Kimse okumuyorsa okumasın! Biz kimin için konuşuyoruz burada? Sen de çok iyi biliyorsun kendimiz için. Bizi biz ilgilendirir. O berbat dünyadan biraz kopsan diyorum. Kesinlikle öznel bir alandır, halka açık olan öznel bir alan. Yazınsal şeyler kutsal metin değildir. Kutsal ötesi metinlerdir. Saatin kaç olduğunu bilmiyorum. Niçin tartıştığımızı da. Susalım… Uyuyalım…
Gerçek nedir, diye kendime soruyorum da bir cevap bulamıyorum. İnsanoğlu gerçeği direkt görmek yerine dolambaçlı yollardan ona ulaşmaya çalışıyor. Tıpkı şu kocaman kitabın üstüne oturan adamın eline küçücük bir kitap alması gibi. Bunun adına da edebiyat demişler belki de. Sanat ve edebiyat bazen gerçekleri direkt görmemizi engeller. Kafamızı yüzlerce saçma denecek hayallerle süsleriz. Zaten gerçekleri kabul etmek yerine, onun yerine bolca hayal kurmaz mıyız? Hep bir şeylerin bizi gelip bulmasını bekleriz. Aslında o ‘’bir şeyler’’ bizi bekliyor. Edebiyat her alanda geçerlidir. Bir cami imamı bile dua ederken edebiyat yapar. Siyasetçiler de iyi edebiyatçıdır. Bazı şeyler edebiyat yapmadan sanatsal bir dille ifade edilmelidir. Bizim eksiğimiz bu. Sürekli dramatik bir dille denemeler yazan adam ahmağın önde gidenidir…
Sen sus! Fazla edebiyat yaptın. Gerçekleri gizleyen o insanların vay haline! Kuran böyle, der. Çeşitli zırvalıklarla gerçekleri gizliyorsun. Evet, sen! Bırak şimdi. İki gündür evimi işgal ediyorsun. Senin okulun yok muydu? Tamam, güle güle!
Hoş geldin sevgilim. Bugün nasılsın? Dün şeyden dolayı arayamadım seni. Şu arkadaşım var ya, az önce yanımdan ayrılan arkadaşım; o beni esir aldı evimde. Kutsi’nin konserine gittin demek? O da güzel. Kutsi kutsal şeylerden mi bahsediyor şarkılarında? Aşk kutsaldır, doğru. Sana ne ikram edeyim sevgili sevgilim? Hayır, kendimi iyi hissetmiyorum. Sana kendimi ikram edecek kıvamda değilim. Gazoz, gazoz içer misin? Saçmalama. Amerikan filmlerindeki gibi ‘’Ne içersin?’’ diye sormadım. Gazoz? İki gazoz getireyim, içelim.
‘’İlk gazozu kim üretmiştir Türkiye’de?’’ Canım gazoz sadece gazozdur… İlk gazoz, 1890 tarihinde yurdumuza getirip tanıtıldı. İkinci Abdülhamid bile içmiştir bu gazozu. Niğdeli Rum kökenli bir işadamı olan Aleksandr Mısırlıoğlu, gazoz yapma haklarını satın aldı. Böylece Karaköy’de üretildi. Hemen tüm yurda yayıldı. Hatta ilk reklam filmlerinde geleneksel Osmanlı giysileriyle hoş bir hava yaratan geleceği parlak bir genç oynadı. Öyle işte gazoz sevgilim. Reklam kısmını ben uydurdum. Yolda gelirken yağmur duasına mı katıldın? Birden göğü kara bulutlar sardı demek. Yağmur yağmazsa gazoz da içemeyiz biliyorum. Bunun için yağmur çok önemli, çok!
Yok, canım benim tarihle aram yok, seninle de… Kimya ile aram var. Hayır, kadınların kimyasından anlamam. Kötüydü tarih derslerim. Atatürk’ün niçin Samsun’a çıktığını bilmiyorum. Atatürk Samsun’a çıkmış veya gitmiştir. Bence de Samsun’un rakımı çok değildir. Tabi ki biliyorum. Hatta Atatürk karga kovalamıştır çiftlikte. Yok, bilmiyorum. Atatürk’ün amcası veya kuzeni hakkında bilgim yok. Bize sadece Zübeyde Hanım hakkında bilgi verdiler. Ben Türk değilim dediğin manada. ‘’Ben Anadolu sevdalısıyım’’ dersem yüzsüzlük olur. Başkaları Anadolu sevdalısı olmaya hak kazanmıştır. Bize de ‘’Mezopotamya sevdalısı’’ olmak kalmış gibi. Ama ben ‘’Mezopotamya sevdalısı’’ da değilim. Hayır, sen de çok iyi biliyorsun ben Atatürk ve din düşmanı değilim. ‘’Hava, su, ateş’’ ile de aram yok.
‘’Recep Tayyip Erdoğan?’’ O, İkinci Cumhuriyetin kurucusudur bir anlamda. RTE Erzurum’a çıkmamış! Belki ileride tarih kitaplarında RTE Erzurum’a çıkar, yöre halkıyla buluşmasını anlatan bir tablo çizilir ve bu çalışma tarih kitaplarının her tarafına saçılır. Gevrek bir simidin ortasına oturtulmuş fotoğrafı devlet dairelerine asılır. Heykelleri dikilmez, heykeller ucubedir. Belki derinliği olmayan minyatürleri filan da sanat tarihi kitaplarındaki yerini alır.
Nerden çıkarıyorsun bunları küçük sevgilim? İnsan parasını sayabilir elektronik cihazlarla. Evet, kolayı varken neden elle saysın ki? Herkes bizim düşmanımız. Anadolu gibisi yok tabi ki! Düşmanlarımız güzel vatanımızı ele geçirmek istiyor, para sayma makinelerimize de almak istiyorlar. ABD’de de dört mevsim yaşanıyor olabilir aynı zaman diliminde. İrlandalılar da İrlanda için ‘’cennet vatan’’ sözünü kullanıyor bildiğim kadarıyla.
‘’Dediklerim genel ahlak kurallarına, medeni hukuk kurallarına, çağdaş ötesi kanunlarımıza, dinin özüne aykırı ise Allah benim belamı vermesin!’’ Bu cümleyi neden kurdun şimdi dalga geçer gibi? ‘’Siyonistler, satanistler, İsrailliler, Amerikalılar, Urfalılar veya Batumlular bizi bölmek isti! Bu cennet vatanımıza yönelik bir plandır bu!’’ Seni seviyorum, evet seni. Siyaset ayırmasın bizi…
YORUMLAR
ccelayir
memak23
Herkes kendine göre haklı ve tabiki özelikle müslüman insanlar çok alıngan ve çok tüketicidirler çünkü üretmekten çok tüketici olmalarının tek sebebi elbete ki bizim sevmedğimiz dindarlar( yahudi-Hristiyan) aşırı öfkemizden dolayı onların üretikleri her şeyini kullanır fakat üstüne üstlük bir de Gavur malı diye de eleştiririz.
Siyaset denen olgu maalesef tüm insanlığı ayırmış durumdadır ve arkadaşın verdiği örneklerde Her devletten ve her ilden veya uluslardan herkes şikayetcidir siyasetçilerden:
"Bizi, birbirimize düşüren siyaset değil mi? bizi birbirimizden bölen de gene onlardır çünkü onlar tahtları için ülkesini bile satarlar ki, Esad tahtı için yüzbinlerce insanın ölümüne neden olurken kimsenin bir çıtı bile çıkmamıştır.
Velhasıl her ülkenin kendi cenneti vardır; biz kendi cennetimizin değerini bilelim ve aynı sınırlar içinde yaşayanlar olarak bir birimize sarılmayı öğrenelim yeter ki... Anlamak da bir sanattır kanımca ve çoğunluğa uyma, milletçi tutumlardan ve ucube önyargılardan olmayalım.
Başka ülkeleri samimi olarak sevmiyorsak onların endüstrilerini kalkındırmayalım. Ne yazık ki aşırı bir özenti mağdurları olarak onlara da bağlıyız ve kim ne derse desin o sevmediğimiz ülkeler Çağ atlamaya devam ediyorlar.
ccelayir
hayatın sorgu sarmalında duygu dalgalanımları
farklı ve güzeldi tebriklerimle çalışmalarınızda başarılar Cumali dost..:)
not
"Urfalılar(!) veya Batumlular(!) bizi bölmek isti" şeklinde düşünülebilir belki hassasiyetlere önlem farklı algıları önlemek adına..
ccelayir
''Seni Beklerken-3'' başlıklı absürt örneği monologda yine arkadaşın biri bir yorum yaptı. Söz konusu metinde satanistlerle, Urfalıları aynı kefeye koyduğumu söyledi. Oysa alakası yok. Demek istediğim orada Yahudi ne kadar insansa, ne kadar bu ülkeye bağlı ise Urfalı da o kadar bağlı. Veya bağlı olmalı. Diğer taraftan ABD'liler bizi istemiyorlar tezini çürütmek için söylüyor bunu metinde geçen kişi. Bizi istemeyen biziz. Rock dinleyene şeytana tapan, Yahudiye misyoner diyoruz. Aynı parantez içinde adlarının bulunmasını istemiyorlar. Bu cevabı bile yazmadım yorum yapan arkadaşa. Ön yargılarının olduğunu fark ettim. Kaldı ki o metinlerdeki duyguların çoğu benim düşüncem değildir. Herkes düşman bize...
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ
ırklar dini inançlar adresleri belirler ki hepsinin çıkış noktası ise aynı insan...:)
ayrıştırmalarsa silah tüccarlarının bunlardan nemalanan sistemlerin bayram hazırlıkları..:(
muhakeme akıl fikir devre dışına çıktıkça köleler kuklalar... insanlık k/ayıpta
bilinçlenmemiz insanlık noktasında bir olmak dileğiyle..:)
ccelayir
Davidoff
Bir satanistle, Urfa insanını aynı katagoriye koymayın. Önce bir tanıyın lütfen. Sizden özellikle rica ediyorum gidin ve tanıyın.