Edebi Sancı
Sen ağlarken ben de ağladım için için. Yine o ağır abi gözlerim akıtmadı yaşlarını. Burnunu çektiğin an bir fırtına koptu içimde. Sanki atardamarımdan kan çekildi benim de. Bir baktım bir bakamadım gözlerine. Öyle zordu ki. Senin için nasıl anlayamam belki ama benim için de zordu, inan. Herşeyden, dünyadan değerli gözyaşların akarken ardı sıra benim onu kurtaramayışım içten içe ölümdü bana. Elimden birşey gelmeyen her anı başa sarıp şah damarımı söküp almak istedim. Sustum. Kelimelerim yetersizdi. Kesildi nefesim. O kesildikçe ben daha bir acıyla ve azimle çektim içime oksijen denen o lanet esrarı. Her çekişimde en güçsüz halimle döndüm hayata. Yanına geldim ya da öyle sandım. Ne olursa olsun tek kelimeni bekledim. Boğazının düğümünün çözüleceği o anı bekledim sabırsızlık ve öfkeyle. İçimde tüm dünyayı yıkabilecek bir kasırga büyüyordu. Zorlukla kontrol ettiğim ve korkumdan engellediğim ve son damlasında yine gözünün yaşıyla dizginlediğim. Henüz ne senin gücün vardı ne de benim. Bırak düzene karşı çıkmayı yerimizden kalkamıyorduk. Bağrımda yanan ateşe kor gibi geldi kalkamayışım. Ömrümün somut kavramı öylesine erirken bir şey gelmeyen ellerimi artık hissetmiyordum ve ihtiyacım da yoktu bundan ötürü. Yokoluştu, çaresizdi ve yakındı oldukça sona. Sonra bir umut ve mutluluk. Gülüşünle söndü bağrımın ateşi, bakışınla uçuştu külleri. Yeniden doğuştu kimi duygulara kimilerine ise ebedi ölüm. Her ne olacaksa olsun bitmişti bu koca zulüm...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.