- 554 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Avukat
AVUKAT
İtalyanca kökenli bir sözcük avukat. Eskiden “Dava vekili” derlerdi. Hukuki işlerde ücret karşılığı yol göstermek, hakkı savunmak için kendisine kanunla savunma hakkı tanınmış kişilere avukat denir. Bir de mecazi manası var. Üstüne vazife olmadığı halde birinin hakkını savunmaya kalkışmak,onun adına konuşmak da avukatlıktan sayılır. Böylelerine: “Sen onun avukatı mısın, ne karışıyorsun?” diye çıkışılır.
Bizim köyde avukatlık yapan dört kişi var: Emrullah ve Yusuf Kaya kardeşler, bir de amca yeğen Yavuz ve Sema Aksoy. Oğulcuklu avukatların hepsi de Ankara’da iştigal ediyor. Hatta Sema Aksoy, Ankara Barosu Başkanı. Bu, Oğulcuk için büyük onur.
Oğulcuk’ta “Avukat” namıyla maruf bir zat-ı muhterem daha vardı: Hamdi emmi. Hamdi Koçak. Orta boylu. Tıknaz. Sarışın. Geçirdiği ağır romatizma onu yürüme özürlü yaptı. Kayseri’de fırıncılık yaparken üşütmüş. Romatizmayı Kayseri’de kapmış. Yürürken iki tarafa doğru yalpalardı. Bu sebepten Topal Hamdi diye anılır oldu.
Çok çalışırdı. Güzel konuşurdu. Bir çenesi açıldı mı saatlerce susmak bilmezdi. Fırıncılık,ireşberlik (rençberlik), siyaset, hukuk, tarih, din, matematik... Bahis açıldığında her konuda söyleyecek sözü vardı. Diline kıl dolaşmazdı. Tatlı tatlı anlatırdı. Zaten avukatlığı da burdan geliyor. Yoksa hukuk mukuk okumuşluğu yoktu. Hani, çarıklı erkanı harpti canım.
Köy içinde karşılaşmalarımızda selamlaşırdık:
“Nasılsın Hamdi emmi, iyi misin?”
“Nasıl olak guzum... Mefasız(vefasız) dünyada cefa çekiyok.” derdi.
Başlardı bir muhabbet. Zaman su gibi akıp giderdi. Avukat anlatmaya berdevam. Vedalaşırdık. Daha söyleyecek bir çift sözü kalırdı. Onu da sonraya bırakırdık.
Hamdi emmi Ayşe bacıyla evliydi. Şakir’in Memet (Mehmet Karabulut)’un kızı Ayşe bacı. Maviş. Ona sebep “Çini Anşe”derler lakabına. Diğer oğulları Şakir, Ahmet, Halim. Şakir’in Memet ölünce tarlalarını Avukat ekip biçiyor. Diğer varislere az çok hisselerini veriyor. Şakir emminin kızı Zeynep Ahmet abimle, öteki kızı Sebahat Erdal’la evli. Erdal Sebahat’le harman zamanı geliyor. Tarladan hisselerine düşeni alıyor.Öteki kardeşlerin payını da. Bazen aralarında tartışıyorlar. Ağız dalaşı. Azdı,çoktu...
Yine böyle bir harman zamanı. Erdal ve Sebahat geldi köye. Hamdi emmiden hisselerine düşeni aldılar. Azımsadılar. Avukat laf söyletmiyor sözü üstüne. Ama razı oldular sonunda. Razı olmasalar ne olacak sanki?
Boğazlıyan’da Ahmet abimin evindeyiz. Erdal burnundan soluyor. Dedi ki Ahmet abime:
“Yav bacanak. Şu avukatın yaptığına bak. Bizi kandırıyor. Her şeyi ben bilirim sanıyor. Bacanak sen vekaletini ver bana.”
“Olur bacanak. Zeynep’in vekaleti sende...”
“Hah... Mustafa,Nejdet,Türkan ve Murat’la da konuşayım. Onlardan da vekalet alayım. Ondan sonra gör beni. Avukatlık nasıl olurmuş. Bu avukatla koç gibi tokuşmazsam bana da Erdal demesinler.”
Ahmet abim güldü:
“Hadi bakalım. Göreyim seni bacanak.”
Erdal vekaletleri aldı mı,bilmiyorum. Lakin Hamdi emmi birkaç ay sonra öldü. Erdal’ın avukatlık hevesi kursağında kaldı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.