Bademler Açarken
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu yıl İstanbul’da havalar öyle güzeldi ki...
Badem ağaçları ufaktan ufaktan çiçek açmaya başlamıştı.
Bugün ne yapalım? Diye sorduk iki arkadaş. Sahile inip, yürüyüş yapalım, sonra da çiğ börek yeriz. Siz bakmayın badem ağaçlarının çiçeklerine, bizim çiğ börekçilerimiz hâlâ küçük sobalar yakıyor, biz de onların etrafında ısınıyoruz.
Bir an durup düşündük, acaba sahili başka güne mi erteleseydik. Çünkü sobada tüten dumanın kokusu burnumuza gelir gibi olmuştu.
Giyindik, sonra da çiğ börek yemeğe gittik...
Bize her zaman çiğ börek yapan o hanım yoktu ama yerine hiç tanımadığımız başka bir hanım güler yüzüyle karşılamıştı bizi. Sobamız da yanıyordu. Badem ağaçları da açmıştı.
-Ne alırsınız?
-Bir porsiyon çiğ böreği ikiye bölün de kilo yapmasın, fasulye turşusu kavurması, mısır ekmeği, iki de çay.
-Fasulye turşusu kavurması kalmadı efendim ama yan komşudan sizin için hazırlatırım isterseniz.
-Çok iyi olur.
-Hemen efendim.
"Ağzınızın tadını biliyorsunuz."
Diye yan masadan gelen sesle irkildik.
Kendi halinde bir bayandı bize laf atan. Elinde yünü ve şişleri örgüsünü örüyordu. Bir yandan da çayını içiyordu.
Çayını her yudumlayışında örgüsünü masaya bıraktığını sonradan fark ettik.
Zaten insanoğlunun aklı hep sonradan başına geliyor. O zaman da iş işten geçmiş oluyor...
Muhabbet olsun diye midir nedir, lafı uzattı da uzattı.
-Bende fasulye turşusu kavurmasını çok severim ama istemek hiç aklıma gelmez. Bari bende isteyeyim. Huu kız Malike, azıcık bana da iste de şu meretten ağzım, dilim şenlensin. Hadi bakim.
Gülümsedik hepimiz birbirimizin gözlerine bakıp.
Güzeldi gözlerinin içi... Eksik bir şeyler vardı ama saklıyor gibiydi bizden.
Örgüsünü yeniden eline aldı, fasulyeler gelene kadar.
Daha uzaktan kokusu geldi. Lapur lupur yemeye başladık.
Bu arada çiğ börekler olmuştu. Masaya geldi. Ben hayatımda öyle parmak kalınlığında çiğ börek görmemiştim. Arkadaşımla kızgın kızgın söylenmeye başlamıştık ki, yan masadaki bayan bizi susturdu.
-Susun dedi. Şu ördüğüm kaşkolü görüyor musunuz? Bunu ben on yıl önce eşim için başlamıştım. Eşime söz verdim sana bunu kar yağmadan bitireceğim diye. Soğuk bir kıştı. Sabah uyandığımızda oğlumuz çok hastaydı, kasabamız doktora 70 km. uzaklıkta dağ yolundaydı. Dönüşümüzü ise, hiç hatırlamıyorum.
Kendimi şehir hastanesinde buldum. Bir kolumu hissetmiyordum.
Bayan bize bunları anlatırken, gâyrı ihtiyari gözlerimiz kollarına gitti. İki kolu da masanın altındaydı.
-Şimdi kollarımdan biri yok. Ama eşime söz vermiştim, kaşkolunu bitirecektim. O yediğiniz çiğ böreği yapan bayan gibi. O bayan da söz verdi, ben şahidim. Buranın sahibi yokken elinden geldiği kadar müşterileri ağırlıyor. Tek kolla zor oluyor ama söz verince, sözünde durmak gerek.
İdare edin, bakın badem ağaçlarına kışın ortasında nasıl da açıyor... Onlarda güneşi görünce açmaya söz vermişlerdir.
Sustuk.
Güneş çoktan gitmişti soba yanıyordu, ısınıyorduk ya işte.
Dumanı tütüyordu...
öyküsatıcısı/Davidoff 2014 Ocak
YORUMLAR
Sâdece okuduğumu söylemek istiyorum. Ve korktuğumu.
İstanbul güzeldi güzel olmasına ama bu güzellik hayra mı alâmettir acaba. Korkmaktan sıkıldıkça artıyor korkularım. Bâdem ağaçları ve çiğ börek, adresi alabilir miyim lûtfen.
Dediğim gibi, kısa hikâye ve..
Sözün sonu vaktini bekler dâima, akıl sonradan geldi başa olmasın vaziyet, değil mi ya..
Sevgiyle.
Davidoff
Hangi perdeyi kaldırırsan bir adres **Havin.
(İsmi biraz daha kısalttım, yanlış kişi okumaz değil mi :)
Sevgiyle kal.
önce güzel bir şiir
ardından güzel bir öykü
hayatın içinden
küçük insanların kendine has yaşamlarından kesitler
halbuki o insanlar değil midir yaşamı
hayat yapan
yazıdan çıkarma yapmak istemiyorum
çünkü
şiirden çıkardıklarımı kabullenmek zaten zaman istiyor
tebriklerim gözlemleyen gözlere
ve
bunu kaleme döken yüreğe
Davidoff
Teşekkür ederim Başeğmez.
Okurken, yaşamları da okumayı bilen gözlerinize.
Selamlarımla.
Davidoff
Beğenileriniz için Teşekkür ederim Sevgili Oya Şairim.
Selam ve sevgilerimle.
öykücüm
seni sevmeme sebep çok öykün var..
bir de yüreğin.. bir de gözlerin
seni hep hissediyorum
unutmam unutmam..
Davidoff
bunu söyleyen sensin ve senin gören öteki gözündür unutma ;)
Sevgim komacan.
Hayat hikayeleri farklı insanların,
Bademi bilirim de.
çiğ börek hiç yemedim desem.
Malike Hanım ayıplar mı bilemem.
Tebrik ederim saygılarımla.
Davidoff
Güler yüzlü insanlar ayıplamayı bilmezler Hasan Hocam.
Çiğ böreği bilmiyorsanız, öğrenirsiniz.
Yorumunuz için çok Teşekkür ederim. Sağ olun.
" Bademler Açarken."
Gerçek bir hayat hikayesinin kişilerinin isimleri verilmemiş (Malike, değiştirilmiş) öyküsüdür."
bunun üzerine daha ne söylenebilir ki hayat kaleminizden güneşler doğdururken...
tebriklerim günün düşündüren anlam dolu yazısına hayata kattığınız cümle ışıltılara iyi ki varsınız Davidoff dost sevgilerimle...:)
Davidoff
Küçüktüfekçi, dost.
Dost sözü ne güzel. Siz de iyi ki varsınız.
Teşekkürlerimle.
O masaymışım gibi olayın içinde buldum kendimi. Gerçekten o teyzeyi görseydim elini öpmek isterdim, gencecik yaşta saçma sapan istekleri olmuyor diye ölmek isteyenlere inat. Kutlarım.
Davidoff
Bizi dilimizi yutacak kadar susturan bir insanın elini öpmek hiç aklımıza gelmedi.
İnsan yaşamayı bilsin yeter ki. Ümidin adını UMUT yapar yine yaşar.
Sevgimle Sn. Pakdemir.
Ne yazık ki havalar yeniden soğudu. Hava mevsim normallerine döndü dönmesine ama erken çiçek açan ağaçlara yazık oldu...
Hayat denen bu çemberin içinden geçerken bazı hayatların omuzunda çok daha ağır yükler oluyor ve bazen bizler bunu geç fark ediyoruz. Fark ettiren güzel bir öykü okudum sayfanızdan.
Teşekkür ve tebriklerimi bıraktım güzel sayfaya.
Saygılarımla.
Davidoff
Ben Teşekkür ederim Yakamozmavisi.
Saygı ve sevgimle.
Meşhur hikayedir, bilemiyorum belki de gerçektir
Ünlü bir karateci olmak hayaliyle yanıp tutuşan küçük bir çocuk bir kaza sonucu sol kolunu kaybeder. Ama hayata küsmez, ailesinin de teşviki ile hayalinin peşinden koşmaya devam eder. Ailesi çocuğa bir de karate hocası tutar ve yıllar yılları kovalar. Geçen yıllar içinde karate hocası çocuğa sadece bir hareket öğretir, “rakibini sağ koluyla(!) tutup üstünden savurup atmak”. Hep aynı hareket hep aynı hareket
Yıllar içerisinde öğrencisinin artık piştiğine kanaat getiren hocası onu bir karate şampiyonasına sokmak için başvuruda bulunur. Çocuğun “hocam ben sadece bir hareket biliyorum, nasıl olur” şeklindeki serzenişlerine aldırmayan hoca “sen sadece bildiğin o hareketi yap yeter” der ve turnuvaya katılırlar.
Bir iki üç derken çocuk tüm rakiplerini hep aynı hareketi yaparak yener ve şampiyon olur. Herkes gibi çocukta şaşkındır. Hocasına döner “hocam teşekkür ederim sayenizde, ama nasıl olur sadece sağ kolum var ve bir tek hareket biliyorum, hala şampiyon olduğuma inanamıyorum”
Hocası çocuğa bakıp derki; "senin yaptığın hareket karatedeki en zor hareketlerden biridir ve bir tek savunması vardır o da, rakibin sol kolunu tutmak ve senin rakiplerinin tutabileceği bir sol kolun yok".
Çiğ börekçi Malike abla ile yan masada örgü ören bayan muhtemelen bu çocukla uzaktan akraba olmalılar.Çiğ börek-tatar-çekik gözler ve karate. İpuçlarını birleştirdiğimde mantıklı geliyor kulağa :-)
Biri çiğ böreği kalın yapsa da diğeri on yıldır bir kazağı öremese de bir karate şampiyonasına katılsalar finali ikisinin oynayacağına yüzde yüz garanti veririm de, artık hangisinin şampiyon olur bilemem
Tebrikler, selamlar, saygılar
Davidoff
Ağyar, senin yorumlarını her zaman çok beğenirim.
Eminim ki, okuduğun yazıyı, şiiri daha okumaya başlarken yüreğin yoruma başlar.
Burada ne Malike Hanımı, ne de yan masada oturan bayanı daha önce görmüş değilim.
Fakat ikisi de tek kollarıyla şampiyon oldular. Bu kadar kişinin gönlüne girebilmek kolay değildir.
Teşekkür ederim.
öyküsatıcısı okuyucuyu şaşırtmayı iyi biliyor. gözlemlerini ve hislerini harmanlayıp bir öyküde sunmayı da.. seni okumak gerçekten güzel. kendine has tarzınla ve şaşıracağıma inanıp da hiç boş dönmediğim öykülerinle...
bazen düşünüyorum, gün içinde ne kadar çok şikayet ediyorum, şükürden yoksun... sonra Allah bir şey gösteriyor o anda, yolda yürürken önünden geçen ve tek ayağı olmayan bir adam veya sarı şeritli yollarda yolunu bulmaya çalışan âmâ bir kadın, kolundan tutsan hiç bir zaman kimseden görmediğin bir nezaket.. sonrası utanmak o gözleri bahşedenden, görüp şükretmeyi bilememekten...
teşekkür ederim öykü için ve hem seni hem seçkiyi kutlarım düşündürdüğünüz için bir kez daha...
sevgilerimle...
Davidoff
Ben Teşekkür ederim küsss, görmeyi bilen âmâ gözlerimize açılın, bakın etrafınıza da, şükredin diye emreden arkadaşım.
Sağ ol.
çiğ börek nasıdır, bilmiyorum... pişmeden mi yeniyor bu börek?
ilginç... ama anama soracağım nasıl bir şey olduğunu!
turşu kavurmasını sevemedim! karadenizliler çok yapıyor ve çok lezzetli buluyorlar.
ne diyeyim, herkesin ve her bölgenin damak tadı başkadır!
şimdi diyorum, bademlerin çiçekleri meyveye dönsede, kıtır kıtır yesem!
canım çok çekti!..
direnis tarafından 1/29/2014 4:20:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Yani direniş, akıl var mantık var. Çiğ börek dediğimiz sadece ismi tabi ki.
Biz Çinli miyiz, Japon muyuz yediğimiz yiyecekleri çiğ yiyelim :)
Tabi ki sadece ismi çiğ bu böreğin. Tavada kızartılıyor. İçine konulan soğanlı kıyma kavrulmadan konduğu için çiğ ismini almış.
Turşu kavurmasına gelince: Bakın bu ciddi bir konu.
Ağzınızın tadını bilseniz demişti Temel de, tam o sırada fasulye turşusunu getirmişti Fadime, unuttuk sözün diğer yarısını.
Teşekkürlerimle.
direniş
deneriz...
ama turşu kavurmasını asla yemem, sevmedim ben onu.. damak tadıma ders geldi... belkim Konya toprağı olduğum içindir! karadenizde de höşmerimi bilmezler.. ama bizim orada köylerimizde yapılır ve üzerine bal dökülüp yenir!
ha bu arada, yazın fena sayılmazdı... güzeldi yani... tebrikler bırakmayı unutmuştum :)
bu sayfa şiirleriyle, öyküleriyle hep güzel ve hep özel...
çokça tebriklerimle, nicelerine...
Davidoff
Suya Teşekkür etmek ne zor.
Ya kağıt ıslanır, ya kalem.
Sevtap Kaya Nurgönül
Davidoff
Ya sen?
Sahneyi "Laciverde boyayıp gidiyorsun."
Alkışlamak bizlere düşüyor.
Davidoff
K' AŞK' OL.
Camêr... Ben sana ne diyeyim ki?
İyisi mi bir gün buna bir ÖYKÜ ile cevap vermek.
Teşekkür ederim.
Bir çiğbörek ve badem çiçeği ayağına, hayatı yakalamışsın yine Davim...
Ve bizi de düşüncelere saldın hemen kıssadan hisse çıkartarak payımıza...
...
Bi de çiğbörek benim şehrimde Eskişehir de yenir :) bir ara beraber gidip yiyelim ...
Kutlarım ve de öperim...
Davidoff
İnşallah Denizcem.
Bir gün hep beraber toplanıp Eskişehir'e gideriz.
Hem toplantı yapar, hem de çiğ börek yeriz. :)
Sevgilerimi yolluyorum o güzel şehre ve şehrinde yaşayan bütün insanlara.
her çok güzel....ama çiy böreği ikiye böl kilo alıyoruz dedin ya keşke orada olup size inat 3 adet yeseydim...
akşam okudum tam yorum yazacağım elektrikler gidince sabaha erteledim.... neti açtım usta güne düşmüş gönüllerimize düştüğü gibi....saygılar süprizler dağıtan kalemine.......
Davidoff
Teşekkür ederim Komutan.
Asıl önemli olan da, gönüllerinize düşmesiydi. Sağ olun.
Saygı benden.
en sert ve en soğuk şubatlar bağrında ne müthiş baharlar saklar.bir görebilsek o zemheride saklanan baharları....
harikaydı
kutlarım
hayatın tam içinden bir öykü
ben dersimi aldım.
Davidoff
Minik bir badem öyküsü, gerçek bir hayat hikayesi.
Yediğiniz zaman aklınıza gelmesini istediğim.
Ben Teşekkür ederim.
ALPEREN OZAN
ben teşekkür ederim efendim.
öykü yazmak size yakışıyor.devam edin lütfen
Boğazıma düzdün
e be aşkolsun
canım nasıl da çiğ börek çektiydi....
Uf, şükretmek varken hep şikâyet ederiz, sonra çıkar David' in biri aklımızı başımıza getirir.
Çok yaşa canım, var ol... <3
Davidoff
Ah bu Davi.
Bir elime geçirsem İzmir'e kadar kovalarım.
Biraz şenlenmistim Ankara da söz falan ama şimdi icimi burktun ya sen !!!!
Eksik olmayi bilirim ve ona eagmen yasamayı...
Mevlam omrumuzde eksik birakmasin bizi jnsaallah gulum, guzeldi...
Davidoff
İnsanoğlu nankör olmayı ne çabuk öğreniyor.
Teşekkür ederim Seçilim.
Yani sevgili Davidoff, ne yazarsanız yazın, insanın içini cız ettirmeyi başarıyorsunuz :(
Çok güzellll!
Tebrik ederim, sevgimle
Davidoff
Teşekkür ederim Sevgili Emine, bir harfin yerini bile okurun beğenisi;
yazan için önemlidir.
Ne güzel LLL ler'di onlar.
Teşekkür ederim.
Emine UYSAL (EMİNE45)
. Cevapta da vurdun ya, aşkolsun :)
Tekrar sevgiler
Dışarda bir şeyler yemeyi pek sevmem nedense.
Ama dışarı çıkınca bir yere oturup,
birşeyler yemek farz oluyor.
Bademler keşke böyle erken açmasaydı.
İstanbul'daysanız sorun olmaz belki.
Kaşkol ören bayanın durumu odak noktası olmuş öykünün.
Börek varsı azcık kalın olsun.
Tek kolla uğraş vermek önemli..
tebrikler,
anlamlıydı öykü,
sevgilerimle..
Davidoff
Güzel yorumun için sağ ol Sevgili glenay.
Teşekkür ederim.
Öyküsatıcısı....
Şimdi,
nasıl yorum getireceğiz bu hikayeye?
Neresine dokunsak, neresini koklasak, neresinden bir bukle tatsak?
Her bir köşesi ayrı bir lezzet çünkü...
Şu çiğ börekten başlayalım önce.
Ne olduğunu anlayamadım, çok da merak ettim sözün doğrusu.
Acaba su böreğinden mi bahsediliyor diye düşündüm ama,
saçmalamış olmamak için internete baş vurdum.
Çokça yediğimiz bir börekmiş.
Adını bilmiyormuşuz sadece.
Soba olayı da enteresan geldi.
Yanılıyor muyum bilmiyorum ama,
açık havaya mı kuruluyor bu sobalar?
Eğer öyleyse, değişik bir börek sunumu demektir.
O ortamda bulunmak isterdim.
Bayanın durumuna üzüldüm.
Hayatla ve kendisi ile barışık biri gibi geldi bana.
Üzüntümü bu düşünce hafifletti biraz.
Gelelim asıl meseleye.
Yahu arkadaş,
zaten yemek sıkıntısı çekmekteyiz burada,
damak zevkimiz buraya çok yabancı,
oldu mu sizin bu yaptığınız şimdi?
''-Bir porsiyon çiğ böreği ikiye bölün ki kilo yapmasın, fasulye turşusu kavurması, mısır ekmeği, iki de çay.''
Çiğ börek onuşunda sözümüz olmaz.
Yemesek de olur hani. Sonuçta Karadeniz yemek kültüründe ağırlıklı bir yeri yok.
Amma,
fasulye turşusu kavurması ve mısır ekmeği dedin mi,
akan sular durur arkadaş.
Oy oy oy!...
Ne olacak şimdi?
Zaman akşama yollandı Azerbaycan'da,
yemek saati ufuktan kendini gösterdi.
Fasulye turşusu kavurması ha?
Of!...
Eşimi aramalıyım hemen.
15 Şubat'ta ziyarete geliyor beni.
Muhakkak fasulye turşusu getirsin.
Ne yaparsa yapsın,
nasıl dil dökecekse döksün,
geçirsin gümrüklerden artık.
Fasulye turşusu krizimiz tuttu zira.
Suçlu da,
insafsız yazarlarımızdır.
Nefis bir yazıydı...
Davidoff
Bulunduğum yerdeki kafelerde kış bahçeleri olur Bir tutam hayat.
Küçük sobalarla ısıtılır kimileri, kimileri de modern ısıtıcılarla. Biz nedense o küçük sobalarla ısıtılan yerleri hep tercih ederiz.
Bazen elimize kestane bile alır öyle gideriz.
Bazı kafelerin sigara içilen bölümleri dışarı doğru yapılır ama sobalarımız yine de vardır.
Çiğ böreklerimiz ve fasulye turşularımıza gelince;
İkisi de ayrı kültürlerin yemekleridir.
Sevmek için illaki aynı kültür mü olması gerekir.
Ben hayatımda ilk defa fasulye turşusunu elinden tattığım kişi bir Karadeniz insanıydı. O gün, bu gündür çok severim.
Çiğ böreği ise, bir Tatar'ın elinden yemiştim. O zaman çocuktum.
Ne mutlu ki bizim ülkemizde her kültürün insanının mutfağı bulunmakta.
Sizin yorumunuzu okuyunca insan ülkesinin değerini daha çok anlıyor.
Teşekkür ederim.
Kışın ortasında açan badem ağacını güneş kandırdı, güneşi ise biz. Hiç kış ortasında badem açar mı? Açar işte. Allah sonumuzu hayırlı etsin. Daha neler göreceğiz bakalım. Yaz ortasında kar yağacak, bizler vay anasına ne güzel kar yağıyor diyeceğiz. :) Durumlar kötü.
Davidoff
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim Cumali Yazar.
Saygımla.