- 1303 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞAKTIM DEĞİRMENDE ÖĞÜTÜLDÜM UN OLDUM 2
Dini bir sohbette hocam cehennem ateşini insanlar sırtlarında ahirete götürür demişti. Evet bende cehennem ateşimi sırtımda taşıyordum ve her günaha girdiğimde ateş birazda alevleniyor ve büyüyordu. Durmadan günah odunu atıyordum sırtımda taşıdığım cehennemime. Kalbimdeki Allah aşkının alevi ise bazen közleşiyor sönmeye yüz tuttuyordu, bazen ise küçük kıvılcımlar saçıyordu. İki ateş arasında kalmıştım sanki. Keşke sırtımdaki ateş değilde kalbimdeki ateş beni yaksaydı.
Hiçbir zaman çok açık giyinmedim. Denize mayoyla girsemde üzerine mutlaka şort giyerdim.Deniz benim için adeta bir tutkuydu. Bundan dört yıl önce mayo giymeme kararı aldım. Kendime kısa kollu ve şortlu mayo takımı aldım. Rahatlığı onunla öğrenmiştim, aslında rahatlık açık giyinmekte değil tam tersine kapalı giyinmekteydi. Giyim tarzım değişti, dirseklerimin üzerinde kısa kollu giymemeye ve eteklerim dizlerimin epey altına inmeye, pantolonlarımın paçaları bollaşmaya başladı.. Pantolan tarzım değişmişti. Babamın evinde kot pantolon giymek için can atarken, şimdi kot pantolon giymeyi kendim bırakmıştım.
Ruhumda hep bir eksiklik ve bir boşluk vardı. Ne yapsam ruhumdaki boşluğu dolduramıyor, huzursuzluğu yenemiyordum. Ruhum bir türlü huzur bulmuyordu. Ne zaman namaza başlasam işlerim ters gidiyor, maddi manevi sıkıntıya düşüyordum. Şeytan benimle hep oyun oynuyordu. Rabbiminde sınavlarının bitmediğini düşünüyor ve o zamanki aklım inancımla bu sınav bana ağır geliyordu. Namazı bırakınca sıkıntılarımın geçtiğini düşünüyordum oysa kendimi aldatmaktan başka bir şey değildi bu. Her zaman ki gibi yine şeytana yenik düşüp, nefsime hakim olamıyordum.
Ruhumdaki huzursuzluk kalbimede yansıyor ve kalbimde koca bir boşluk hissediyordum. Bu da aile hayatıma yansıyordu ve evimde huzursuzluklar baş göstermeye başladı. İnsanın kendisini suçlaması zordur ve her zaman suçu karşısındaki atar böylesi daha kolay ve suçluluk duygusundan kurtarır. Bende suçu hep başkalarına atıyordum. Aslında onlarında suçu vardı iki tarafta karşısındakini hatalı bulup kendini düzeltmeye gitmeyince uçurumlar büyüyor ve onarılması imkansız hasarlar bırakıyordu.
Kalbimdeki boşluğu, ruhumdaki huzursuzluğu doldurmak için yine yönümü şaşırıp kendimi sanata verdim. Resim kursuna gittim peşinden de tiyatro kursuna başladım. Çok güzel resimler yapıyordum. Kendi yeteneğime, yaptığım resimlere ben bile şaşırıyordum. Tiyatroda sahneye çıktım oyun sergiledik. Herkes beni alkışlıyor tebrik etmek için sıraya giriyorlardı. Resimlerim beğeniliyor ortak sergilerde tebrikler takdirler alıyordum. Boşalan kalbimi ve huzursuz ruhumu dolduracak birşeyler bulduğumu zannettim, kendimi teselli ediyordum. Sonrasında edebiyata ve müziğe merak saldım. Kendime bir ud alıp kursa başladım, birşeyler çalıyordum. Şiirler hikayeler yazmaya başladım. Mutlumuydum, huzura ermişmiydim anlayamıyordum ama içimdeki boşluk yerinde duruyordu. Ne yapsam ne etsem o kara delik büyüyor ve sanki beni içine çekiyordu.
Evimde ve ailemde bulamadığım yada bulmak istmediğim mutluluğu dışarda kurslarla arkadaşlarla bulmaya çalışıyordum. Artık kendi başıma mutlu olmaya çalışacağım diyordum ve arkadaş çevremi kurslar ve hobilerimle genişlettim. Evde durmamak için kendimi dışarıya atıp arkadaşlarımla vakit geçiriyordum. Ailemden görmediğim yada gözlerimi yumduğum takdirleri beğenileri dost dediklerimden alıyordum. Benim değerimi siz bilemesinde bilen var diye kendimi avutuyordum.
Namaz ve ibadetlerim yine gelgitlerdeydi. Kalbimdeki ilahi ateş sönmeye yüz tutmuş ama sırtımdaki ateş gitgide büyüyordu. En acı tarafı sırtımdaki ateşin farkında olmamam ve artık onun acısına ve vicdan azabına alışmış olmamdı.
Böyle seneler geçti ve geçen sene birden bire kendime çeki düzen vermem, hayatıma da bir yönmem vermem gerektiğini sonunda idrak ettim. Yeni kararlar almalı ve bunları uygulamaya geçirmeliydim. Ama bunun için cesaret ve güç gerekiyordu, çevrem değişmişti öncelikle arkadaş ve dost bildiklerimi bir bir ayıklamalıydım. Sonra kendime güvenmeli ve güçlü olmalıydım. Sonra çocuklarıma ve Allaha sarılmalıydım.
Benim için dünyadaki en değerli varlıklar evlatlarım onların gözlerinden bir damla yaş akmasın diye ömrümü verebilirdim. Evlatlarım için bu hayata katlanacak ve her şeyi sineye çekecektim. Önemli olan onların eğitimleri ve mutluluklarıydı. Ne yaparsam ne kursuna gidersem gideyim çocuklarım önceliklerimin başında oldular. Onların mutlu olması için bir çok şeyden vaz geçtim.
Bir buçuk yıl önce tesettüre girme kararı aldım. Kimsenin haberi yokken kendime şallar alıyordum sanki kötü bir şey yapıyormuşçasına bunları herkesden saklıyordum. Görmesinler diye çekmecenin en altına saklıyordum. Ben tam kapanacakken büyük kızım evlenmeye karar aldı, zaten damat namzetide hazırdı. Tamda tesettüre girip günahlarıma tövbe edip kapanacağım zaman bu olacak işmiydi. Damat tarafı tanışmaya geldiğinde çıkır çıkır olmalıydım, aslında çok fazla şıkırdaklı giyinmek tarzım değildi ama saçımı yaptırmalı makyaj yapmalı kendime güzel giysiler almalıydım. Yine nefsim beni iki seksen yere sermiş ve ben yenilmiştim. Düğünde çok şık olmalıydım. Çok güzel bir gece kıyafeti alıp kendimi göstermeliydim.
Kızımın nişanı, düğünü, koşturma, telaş derken yine yapmak istediklerimden uzaklaşıyordum. Kalbimdeki ateş alevlenmeye başlamıştı sırtımdaki ateş zaten o büyüktü ve küçülecek sönecek gibi değildi. Düzenli olarak namaz kılmaya başladım, kuranımı okuyor ve Allaha dua ediyordum. Bana yardım etmesi için, beni bana bırakmamaı için dualar ediyordum. Ama bir yandan da kızımın düğününde çokgüzel ve şık olmalıydım. Kızımın düğününe çok güzel birkıyafet aldım, saçımı başımıda yaptırdım, çok şık ve güzel olmuştum. O zamanki gözlerim ve bakışımla güzelliği şıklığı bu zannediyordum.
Kızım tıpkı bir peri gibiydi ve prenseslere layık bir düğünle dünya evine girdi. Balayına giderken çok feci bir tarfik kazası geçirdiler. Hurdaya dönmüş arabanın içinden anlında küçük bir yarıkla kurtuldu. Şükürler olsun başka bir şeyleri yoktu. O zaman ölümün bize ne kadar yakın olduğunu ve ölmek için yaşlı olmanın şart olmadığını bir kez daha öğrendim. Gençlerde ölüyordu ve kızımda ölmüş olabilirdi. Rabbim sana öyle bir sınav veririmki bundan önce ağır gelip ağladığın sınavlarıma gülersin dermişçesine beni iyi silkelemişti.
Benim bu seferki dersim çok ağırdı ve Allah korusun çok daha ağır olabilirdi. Nefsime uyup sürekli ertelediğim tesettüre girmeye bir an önce gerçekleştirmeliydim. Kurban bayramının birinci günü dünürrüme yarın ona bir süprizim olduğunu söyledim. Dünürümde kapalıydı ve çok şık giyiniyordu. Bayramın birinci günü kurban kesimi iş güç derken kimseye bayramlaşmaya gitmedik.
Bayramın ikinci günü bayramlaşmaya başlama günüydü. Ben odama geçtim. Bir pantolun ve boyu dizlerimde olan kadife ceket giydim. En önemli kıyafetime sıra gelmişti. Tövbe ettim, bir daha saçımı açmayacağıma Allaha yemin ettim.Besmelemi çektim ve saçımı topladım. Uzun zaman önce aldığım ve hazırladığım bonemi taktım. Şalımı bir güzel örttüm. Kendime aynada baktım çok güzel olmuştum. Hatta düğünde bir çuval para verip aldığım elbisenin ve güzeleşmek için kuafördeharcadığım onca zamandan biledaha güzeldim. Düğünümdekinden daha şıktım. Bunu sağlayan sadece başımı örttüğüm bir şal ve üzerime yıllardır giymediğim uzun bir ceketimdi.
Oda dan çıktım ve çocuklarımın karşısına geçip nasılım diye sordum. Tesettüre gireceğimi kimseye söylememiştim, çocuklarımın bile haberi yoktu. Hepsi şok olmuşlardı, ama olumsuz tepkiyle karşılaşmadım. ‘’Sen karar verdisen bizde sana destek oluruz’’ dediler.
Sokağa çıktım herkesin beni görmesini ve fark etmesini istiyordum. Komşumla karşılaştım, bayramlaştık ama dikkat etmemişti ve hiç bir şey söylemiyordu. Sonunda dayanamadım ve bendeki değişikliği sordum. Bir değişiklik görmedim der demez başıma baktı ve sarıldı. ‘’Sanki sen hep kapalıymışsın ve hiç bana tuhaf gelmedi. Değişik gelmedi çok yakışmış, çok güzelsin’’ dedi. Söyledikleri çok hoşuma gitmişti, demek ki benim ruhum ve başım zaten kapalıymış dedim.
O gün herkes buna benzer şeyler söylediler. Kapalı halin açık halinden çok daha güzel ve şık olduğumu söyledikçe içime huzur doluyor ve kalbimdeki ateş kıvılcımlaşıyor sırtımdaki ateş azalıyordu. Sonunda ruhum huzuru bulmuş ve beni içine alacakmış gibi büyüyen kara delik küçülmeye başlamıştı.
Benim için yeni bir hayat başlıyordu. Artık ekin büyümüş ve başak vermeye başlamıştı.
Bir dahaki bölümde başak olgunlaşacak inşallah
YORUMLAR
eray hanım yazınızın iki bölümünüde okuyup sizi tebrik etmek istedim arayan bulur derler ya siz yıllardır aradığınızı bulduğunuz kanısındayım sizin aslınız buymuş ve sizbunu arayıp bulmuşsunuz ALLAH gönlünüze her daiim huzur versin mutluluk versin dileklerimle saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Sevgi ve selamlarımla
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Sevgi ve selamlarımla