- 896 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ANALİZ
Ne kadar heyecan verici aksiyonu bol bir ülkede yaşıyoruz, değme macera filmlerine taş çıkaracak olayların yaşandığı bir ülke bizim ülkemiz Osmanlının son dönemini de içine alan cumhuriyetimizin ilanından günümüze kadar yaşanan savaşlar, trajediler darbeler, suikastlar, ekonomik yolsuzluklar ve basına servis edilen kasetler şantajlar, tehditler vs… Gün geçmiyor ki, yeni bir sansasyonel olayla karşılaşmayalım, bu kadar olayların yaşanması tesadüf olabilir mi?
Bakanların istifasına neden olan kimine göre komplo kimine göre rüşvet skandalı diye adlandırılan Son yaşanan olaylarla ilgili, her siyasi görüşten insanlar, haklı ve doğal olarak durum değerlendirmesi yapıp kendince bir fikir yürütüyor.
Bu konularla ilgili farklı siyasi düşünceye sahip, dostlarla yaptığım sohbetlerde, dikkatimi çeken, bir şey oldu. Bir birini tanımayan ve ayrı zamanlarda görüştüğüm dostlarımın bir nokta’da aynı görüşe sahip olduklarını fark ettim.!!!
Mevcut hükümete oy vermemiş ve hiçbir sempatisi olmayan insanlar dahi, son yaşanan olaylarla ilgili şu yönde yorumlar yapıyorlardı.( dış güçlerin ülke içindeki işbirlikçileriyle hükümeti devirmek ve ülkeyi kaos’a sürüklemek için tertiplenmiş kurmaca bir oyun )’’ yani başka bir ifadeyle başbakanın lideri olduğu partiyi ve oluşumu seçim gibi yasal ve demokratik yolarla, deviremeyeceklerini anlayan kesimlerin, hain bir organizasyonu.
Gerçektende öylemi, Yoksa bu bir paranoyamı?
Bu duruma ilgili yakın ve uzak tarihte ülkemizde ve dünyada yaşanmış olaylara bir göz atıp durumla ilgili kısa bir analiz yapıp olan biteni inceleyelim bakalım iddialar gerçek mi, yoksa paranoyamı.
Türkiye farklı etnik kökenden gelen ve ( din birliği) içinde olan birbirlerini kardeş olarak görmüş ve kabul etmiş ülke insanının ortak mücadelesiyle, istilacı düşman devletlere karşı onurlu bir ulusal kurtuluş savaşı vermiş ve bu savaştan zaferle çıkmıştır.
Ancak savaşılan orduların ve O ülkelerin tek başına düşman olduğunu düşünmek, büyük yanılgı olur. Çünkü gerçek düşman, o devletleri kışkırtıp bizimle savaştıran (Siyonist ve masonist )gizli yapılardır.
Bu yapıları inceleyip varlığını irdeleyen belgelerle ortaya koyan onlarca kaynaktan edindiğim bilgiyi olabildiğince özet olarak kolay anlaşılır şekilde aktarmaya çalışacağım.
Bu günkü Kuzey Avrupa topraklarında M,S 1095 yılında günümüzden yaklaşık 918 yıl önce şekillenmiş, sonradan (tapınak şövalyeleri )adını alan yapı. Aslında, Hıristiyanlığı yaymak için teşkilatlanmış gönüllü Hıristiyanlardan oluşmuş istilacı bir ordudur. Papa ikinci Urban’ın orta doğudaki Hıristiyanların, Müslümanların baskısı ve şiddetine uğradıkları iftirasına ve yalanına inanan on bin kişilik öfkeli haçlı ordusu 1096 yılının mayıs ayında üç koldan ilerleyerek Kudüs’e doğru yola çıkmıştır. Bu günkü Anadolu topraklarından geçerek savaşlarla istila ettikleri Kılıç zoruyla Hıristiyanlaştırıp kendi dinlerine katmaya ve bu yöntemle Hıristiyanlığı yaymaya çalışan savaşçı, barbar ve istilacı bir ordu olan haçlı ordusu, Aylar süren sefer sonrasında Kudüs’e varmıştır.
Kudüs ve çevresinde yaşayan Müslüman ve Yahudi halklarını bir kısmını katletmiş bir kısmını da bölgeden sürmüşlerdir geri kalan Müslüman ve Yahudiler de azınlık olarak yaşamaya devam etmişlerdir. Böylelikle Önemli bir coğrafyayı Hıristiyan hâkimiyeti altına almayı başarmışlardır.
Bu bölgede kaldıkları yaklaşık yüzyıllık süre içerisinde Müslümanlardan geometri ve matematik gibi çeşitli bilimleri de öğrenmişlerdir.
Geçen Zaman içerisinde Antik Yahudi inancının putperest yanı olan ve kökeni eski mısıra dayanan her türlü büyü ritüellinin, gizli ve karanlık biliminin temelini oluşturan, sapık bir öğretinin tarihi izleriyle karşılaşmış ve bu öğretiyi bilen az sayıdaki Yahudileri tanımışlardır. Ve bu Yahudilerden doğma (pagan) inancının temel prensiplerini de öğrenmişlerdir.
İşte bu karanlık mistik yapı Hıristiyan inancına sahip tapınak şövalyelerinin inanç yapısını yeniden şekillendirmiş ve ( kabala ) ögretileri olarak bilinen bu tarikatın sapık prensiplerini kısa zamanda kabullenmiş ve o tarikatın sadık mensubu olmuşlardır. Dışarıya karşı Hıristiyan gözükseler de artık kabalist öğretileri ve prensipleri, hayat görüşünü ve ideoloji olarak benimsemiş ve sıkı bir uygulayıcısı olmuşlardı.
Peki, nedir bu sapık öğretiler ve prensipler yazının ilerleyen bölümlerinde daha geniş bir özetle belirtilecek olan öğreti ve prensiplere üst başlıklarına göz atalım.
(! ) Ekonomik güç ve bu güce sahip olmak en temel birinci öncelikli prensiptir.
(! ) Yaratıcıya ve ölüm sonrası yaşama ( ahret ) olgusuna inanmaz ve tüm dinleri yok sayar inkâr ederler çünkü materyalist bir düşünceye sahip olmak yani ( kâfir)olmak temel prensiptir.
(! )Ekonomik gücü elde etmek için gelir getirecek her türlü legal ve illegal işleri insanlık için tehlikeli olsa bile yapmayı mubah sayan anlayışta önemli bir prensiptir.
(!) Önemli bir, temel prensipleri de kendilerini hiçbir ırka bağlı hissetmezler ve vatansızdırlar sadece mensubu oldukları gizli sapık tarikatlarına aidiyet duygusuyla bağlıdırlar.
Kabalist öğretilerin ve önemli prensiplerin birkaçının sıralandığı bu sapık anlayışa sahip olan ve Hıristiyan dininden kopan Tapınak şövalyeleri, orta doğuda hüküm sürdüğü yüzyıla yakın sürede, Kudüs ve çevresinde yaşayan, Müslümanlara çeşitli zulüm ve baskılar yapmış ve yapmaya devam ediyorlardı.
Ta ki Filistin üzerinden gelen Selahattin eyyubi komutasındaki Müslüman ordusuyla savaşana kadar
Bu savaşta büyük yenilgiye uğrayan Hıristiyan istilacı ordusu dağılmış ve küçük guruplar halinde orta doğuya yayılmışlardır bu gurupların önemli bir kısmı İngiliz kral Richard tarafından Kıbrıs adasına yerleştirilir. İngiliz Tarihinde (aslan yürekli Richard )olarak bilinen kral tam bir İslam düşmanıdır
Kıbrıs adasını geçici bir üst olarak gören Tapınak şövalyeleri Kıbrıs’a yerleşmelerinin ardından yeniden toplanıp örgütlenir ve sapık tarikat öğretilerine bütün hızıyla devam ederler. Sürdürdükleri sapık tarikatın öğretileri gereği çeşitli ayinler yaptıkları süre içerisinde tamamen şeytani inanışlara sahip olmuşlardır.
İyi bir denizci olan tapınakçılar tersane kurup gemiler inşa etmiş, yaptıkları gemilerle Akdeniz üzerinden sapık tarikatlarının öğretilerini uygulayacakları ve yayacakları yeni yerleşim yerlerine ulaşmak ve gelir getirecek ticaret alanlarını ele geçirmek amacıyla Avrupa ya göç edip orada yerleşik düzene geçmişlerdir. Avrupa da kaldıkları sürede gizlilik içerisinde tarikat öğretilerini olduğu gibi devam ettirmiş ve sapık ayinlerine aynen devam ettirmişlerdir. Kendilerini ( İsa’nın yoksul askerleri )adıyla tanıtarak. Başta kilise olmak üzere bütün gerçek Hıristiyanların sempatisini kazanmış ve içlerine nüfuz etmeyi başarmışlardır. Fakat masum görünüşlerinin altında hain planları gereği biryandan aklını çeldikleri diğer Hıristiyanları kendi sapık tarikatlarına dâhil etmiş ve sayıca çoğalmayı başarmış biryandan da, başta bankerlik olmak üzere legal ve illegal işler yaparak zengin olmuşlardır.
Geçen sürede yasak olmasına rağmen tefecilik yapıp, Avrupa’daki tüm krallıkları faizle borçlandırmış ve kendilerine bağımlı hale getirmiş etkisizleştirmişlerdir. bu sayede bütün Avrupa da istediklerini yapar hale gelmişlerdir. Öyle ki gizli yaptıkları sapık tarikat ayinlerini, kendilerine özgü geliştirdikleri gotik mimari anlayışla inşa ettikleri başta batoma adını verdikleri şeytan heykeli olmak üzere çeşitli kabalistlik sembollerle süslemiş, mabetlerinde, Hıristiyan inanışına ve ritüellerine ters düşen ayinlerini pervasızca yapar konuma gelmişlerdir. Bununla da kalmayıp eşcinsel alışkanlıklarını, zenginliklerinin simgesi olan şatolarında açıkça yaşar hale gelmişlerdir. Ta ki 1307 yılında yeni başa geçen papa beşinci flament’ tapınakçıların din dışı sapık bir tarikat ve yapılanma olduğunu anlamış, Avrupa da ki tüm krallıklara buyruğuyla tapınakçıların tutuklanıp yargılanmalarını istemiştir.
Devam edecek
Serhat BİNGÖL 27/ 01 2014
YORUMLAR
Gerçekten ilginç ve güzel bir yazı.
Devamını sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Günümüz olaylarına nasıl bağlanacak merak ettim doğrusu.
Geciktirmeyiniz, olur mu?
Serhat BİNGÖL
kıymetli dostum
yazının günümüz olaylarıyla ilgisinin dışında geçmişten günümüze gerek ülkemiz gerekse diger ülkelerlede çok ilgisi olduğunu elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım yazının diğer bölümünüde kısmet olursa kısa zamanda yayınlayacagım
ilginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
saygı sevgilerimle.
Ne demeli dersiniz bu yazdıklarınızın üzerine... Söylenecek çok şey var, eklenecek diyeyim ya da. Farklı bir pencere ve meselenin asıl özüne dokunmak bugün kimsenin aklına gelmiyor mu diye düşünüyorduk hep. Uyu ülkem uyu, demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Bugün bir savaşın ortasındayız. Bağır bağır ne söylediğini bile bilmeyenler gâlip gelmeyecek en azından buna inancımız pek. Ölümse.. Korkanlarla bugüne gelmedik değil mi, saf belli olsun kâfi.. Bedel ölümse ondan büyük Allah var..
Lades oyununu biliyor musunuz? Hani aklımda deyince yenilmiyorsunuz. Bunun için rakip her türlü oyunu tasarlar da aklınızı dağıtmaya kalkar ki âniden... nakavt diyebilsin. Bugünün tablosu böyle. İsim vermek istemiyorum, isim vererek, suçlayarak.. Derdimiz yukarıda değindiklerinize uşaklık edenlere ne olduklarını hatırlatmak değil. Herkes aynaya baksın bakmasın ne olduğunu çok iyi biliyor. Ve aklı selim herkes de bunu biliyor... Çanakkale'yi hatırlarken neyle övünür ülkem insanı? Geçmiş olsun...
Yazılarınızı önemle takip edeceğim. Pagan..sion ve daha pek çok insan aklı ürünü safsatanın bakalım daha ne oyunları varmış. Uzaktan bir meraktı benimki vaktinde, şimdi değindiğinizi görünce gözlerim kilitlendi ve okurken bazı kelimeleri kullanamayışınızı gördüğümde tebessüm ettim.. Edep terbiye kalmıyor değil mi, akıl duruyor. İnsan mı diyorsunuz. Çok şükür hepsinin iki gözü iki kulağı var. Ve sırat! Bunun bedeli...
Kâlben teşekkür ediyorum..
Serhat BİNGÖL
Sevgili arkadaşım
Yazıda anlatılmak istenen hep hayıflandığımız ( dış güçler) meselesini tarihsel süreciyle beraber tanımlamak bu dış güçler varsa ki evet vardır nasıl şekillenmiş ve nasıl insanlığın felaketi olmuştur onu anlatmak ve insanlığın kaderini etkilendiğini nasıl olumsuz yönde şekillendiğini Yazının yayımlanacak diğer bölümlerinde daha belirgin bir şekilde anlaşılacaktır.
Ne türden örgütlendiklerini ve nasıl şeytani akıl oyunlarının yaşandığını dünyada yaşanan savaşların ve insan elliyle yaşanan trajedilerin perde arkasında nasıl bir rol üstlendiklerini daha iyi kavrayacağımızı zannediyorum.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.
İçinde yaşadığımız olayları sadece dış güçlerin bir oyunu olarak görmek son derece yanlış.
Yani açık bir ifadeyle,
hırsızın hiç mi suçu yok.
O paraları ayakkabı kutularına
dış güçler mi koydu.
Ya para sayma makinaları,
para kasaları..
Bunlar sadece hükümet yanlılarının söyleyebilecekleri sözler.
Hükümet giderse kaos gelir diyenler, yaşanılan kaosu görmüyorlar sanıyorum.
Dolar almış başını gidiyor. Dış ticari açıklar gitgide çoğalacak.
Gelecek günlerimizi zaten harcadılar bol keseden.
Şimdi de ellerinde kalan son kamu alanlarını özelleştirme, satıp savma,
elden çıkarıp, Türkiye'yi iyice cıscıvlak bırakma telâşındalar.
Dış güçlerin oyununa gelen,
başımızdaki yönetim.
Allah yardımcımız olsun.
Bu gidiş, bataklık,
bu gidiş,
tamamen yıkım.
Selâm ve saygılar..
Serhat BİNGÖL
Nazik hanım merhaba
Benim yazıda anlatmak istediğimde tamda buydu. O kutuların içerisine dış güçlerin paraları nasıl ( koydurduğuydu ) yazının amacı o kutuların içerisine paraları koyanları masum göstermek değil aksine onların dış güçlerle olan işbirliğini âcizane kendi bilgilerim ölçüsünde okuyucuyla paylaşmak.
Ülkenin gidişatı hakkında ki düşüncelerinize saygı duymakla beraber her şeyin çok kötü olduğunu düşünmek ve bütünüyle böyle bir algıya sahip olmakta ülkemizde olan güzel şeyleri yapılan güzel işleri de görmemek anlamına gelir ki sanırım buda çok sağlıklı bir bakış açısı olmaz. örneğin ülkemiz 52 yıl aradan sonra ilk defa ( imf)ye olan borcunu sıfırladığı, yada Türkiye tarihi boyunca her alanda yaptığı yatırımların tamamından fazlasını son on yılda 3 katını yapıldığı gerçeğini yok mu sayalım bir başka örnek her gün onlarca asker cenazesi gelirken son bir yıldır ülke insanımızdan hiç kimsenin terör nedeniyle ölüm haberini almamamız fenamı oldu ne güzel ne kadar sürer bilemiyorum ancak barış süreci gereği bir yıldan fazla bir süredir bu ülkenin evlatları ölmedi bu gerçeği yok mu sayalım.
Diyeceğim o ki sırf muhalif olmak adına ülkedeki güzellikleri de ıskalamamak gerekir.
Yorumunuz için size çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.
glenay
Şu an bir program izliyorum.AKP'Nin ülkemize verdiği zararları,
burda anlatmak yetmez. Rant uğruna kesilen ağaçlar, yolsuzluk,
adalet, hak, hukuk- kaybetmediğimiz ne kaldı siz onu söyleyin.
PKK'yı savunuyorsunuz adeta. Akmayan kanlar ülkemizi böldü, bir başka
yönetim var doğuda, bundan haberiniz yok sanıyorum. Özgür bir Türkiye ise nerdeyse hayal olmak üzere. Suriye'ye mühimmat dolu tırlar
gönderiliyor. Bunlarda arama yapmak isteyen savcı suçlanıyor. Suriye
sınırımız yol geçen hanına çevrildi. Dış güçleri ülkemize kim soktu? Siz
bunları araştırın. Fethullah'ı besleyip,hük
ümetin koynunda büyüten, iş çıkar hesabına gelince onu adeta silkeleleyip atmak isteyen- sanki önce hangi görevde olduklarını bilmez
gibi şimdi sadece onları suçlu gösteren, bu çok beğendiğiniz hükümet.
Daha tarafsız gözle bu konuyu iyice inceleyin.
O borç sıfırlanmasından önce doların neden yükseldiğini inceleyin.
Nereye el atsak elimizde kalıyor.
Allah bu milletin gözünü açsın,
En büyük dileğim bu..
Serhat BİNGÖL
Nazik hanım
Yazıma yaptığınız yorumda çok karamsar bir portre oluşturmuştunuz, ülkede güzel şeylerde oluyor diyerek âcizane size moral vermeye çalışmıştım hepsi bu eğer bu konuda bir hatam olduysa özür dilerim.
Barışın ve bu ülkenin evlatlarının ölmemesinin güzel bir şey olduğunu söylememin dışında, yorumunuza cevabımda, Yazının hangi satırında pkk yanlısı bir sözüm oldu da beni pkk yanlısı olmakla suçladığınızı doğrusu anlamadım. Bu konuda size teessüf ederim.
Bu söyleyeceklerimi lütfen hükümet ağzıyla söylenmiş sözler olarak algılamayın bu kişisel hayat görüşümdür. benim muhalefet anlayışımda salt kötüleme yoktur doğru ve güzel işler yapılmışsa yiğidi öldür hakkını ver anlayışına sahibim, benim siyasi düşünceme ters düşse bile bu ülke için taşı taşın üstüne koyanı her kim olursa olsun isterse en radikal siyasi anlayışta olsun fak etmez taktir eder hakkını teslim ederim.
Umarım sürç i lisan etmemişimdir.
Saygı selamlarımla.