- 1258 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
Dördün dengesi
Kristal tabanlı sabahın içinde sembolik bir işaretle aydınlandı zihnim. Nereye bakıp, nereye akacağımı kestiremedim bir süre ve sonra yavaşça akmaya başladı düşüncelerim.
Ateş, hava, su ve toprak.
Dördün dengesi!
Dört mevsim, dört yön, ayın dört haftası, masanın dört bacağı ve aklımdan savrulan onlarca düşünceden birine takılıyor zihnim. Dörde...
Düşündüğüm dördün dengesi dört mevsime sığsa veya masanın bacağında dört elementin dengesini kolayca bulsak, görebilsek...
Ki
Uçurumun dibinde körpe umutlara sarınmış acemi bir dalga üzerinde eğleşiyor yaşantı. Avucuma konan yeni bir dalga da yere seriliyor onca anlam yüklü şey. Boğuluyorum yine bir karış suda...
Ölçü ve ölçüsüzlük.... İyi ve kötü... Düzen ve düzensizlik... Anlam ve anlamsızlık... Her baktığımın karşıtı var.
Ve hepsinin içinde onlarca şeçim, hüküm vs...
- Ritm kısacası evrenin dengesi ve kendi içindeki uyumlu armoni.
Peki ya ben?
Peki ya siz?
Elimizde bir terazi yokken tartmak. Kendimizi herkesin ve her şeyin koruyucusu ilan edip başkalarının işlerine burnumuzu sokmaya çalışmakta bir denge göremiyorum.
Engin görüşümüzle tartamadığımız üzerimize vazife olmayan yüklerde yani.
Peki ya tartıp, ölçmek? Ölçmek kalıplarla sınırlara uyma ve uydurmaya çalışmak yani. Yine bir şeylere uyma veya o kalıpların içinde yer alma fikrinden hareketle sığma, sığdırılma hali...
Oysa uymak istemediğim anlardan birindeyim. Hiç bir şeye uyma veya bir şeyleri bir yerlere uydurmak telaşında değilim. Yenilik bu kendi açımdan.
(Kişisel düşüncemden çıkan sonuçtan birinin bu olabilme olasılığını çok sevdim az önce.)
Yazmak ileri adımlamaktır. Yazarken de arıyorum şimdi anında geleceği. Ve bakıyorum düşüncenin ışığında. Aradığım cevap bu olabilir mi? Denge?
Nesnellik ve uzağındaki tüm objektif bakış yere serilen ütopyamız, tonlarca gürültü çıkaran ve sonrada kaçamayıp hapsolduğumuz her şey.
Yenilikler illa bir materyalin icadına dayanmıyor. Yenilik zihnin en alt biriminde oluşuyor bir takım eklentiler ilave ederek yeni donanım sistemleri elde ediyorsun ve akış başlıyor kendi yaşam hologramında.
-Daha önce dairenin dışındaydım ve yoktum!
Veya yine öyle olduğunu sanıyordum.
Sanmak derinde bir yerde iki kapıdan hangisine gireceğini bilememekti bana göre.
Daire dışına taşmışlığım olmadığından içinde kalmanın kötü olduğunu sanıyordum ve yine sanıyordum ki özgürlükler dairenin dışında.
Yanılıyordum...
Şimdi düşünüyorum. Özgürlük herkesin gittiği yerde midir, yoksa sizin tüm ruhunuzla mutlu hissettiğiniz yerde midir? Sürekli kendimle kavgalı olduğumdan ve zıtlaştığımdan fark edemediğim bir şeydi bu sanırım.
Şu an görebildiğim tüm sınırsızlığa paralel oluşturan şeyler meğer kendimle zıtlaşmayı bıraktığım yerdeymiş.
Kim ne derse desin işte bu alan benim özgür alanım!
Hep olduğunuz yere farklı bir gözle bakmak! Bakabilmek...
Ben dairenin içindeyim ve kendimle zıtlaşmıyorum artık. Sınırsızlığın bu olduğunu söylüyorsam kendi düşüncemin dayandığı yerdeki bulgumla, beni aksine kim inandırabilir ki?
Dairenin içindeyim ve her zamankinin aksine bütüne eş bir parçam olduğunu söylüyorum o bütünün bir parçası olduğumu ve bunun beni her zamankinden daha özgür ve mutlu kıldığını,kılacağını...
Varoluş kelimesinin hafif yanına yerleşiyorum şu anda.
Varım!
Bu dünya da ve burada şu anın tadını çıkarıyorum.
Öyle veya böyle! Siz de aynı şeyi yapıyorsunuz.
Mutluluk uzaklarda ve yakalanması güç bir şey değil; güzel bir seçimdir. Ona direnmediğiniz sürece...
Bizler mutluluğu seven ve ona ihtiyaç duyan, onunla daha da güzelleşen bireyleriz...
Sabaha en can alıcı, en ışıltılı tebessümümle gülümsüyorum. Dört yanımın dengesi mutlulukla aydınlanıyor.
- Günaydın tüm evren ve üzerindeki her bir can
***
Bodrum/Ocak/2014
Maide Özgüç
YORUMLAR
Doğa ve insan, özgürlük ve mutluluk...
Diyalektik kuralları doğanın da zıtlıklar içinde olduğunu gece ve gündüz, yaz ve kış gibi, iyi ve kötü,güzel çirkin zıtlar yaşamımızda gerek doğayı gerekse toplumu değerlendiriken elimizdeki verilerdir.Bizzat yaşayarak gördüklerimiz.İnsanlar doğanında toplumunda dengelerini kendi çıkarları uğruna bozuyorlar bozmaya devam ediyorlar.
Yaşam alanlarımıza müdahale edilerek yaratılan başkalarının değerleriyle yaşamak, benliğimizden uzaklaşıp başkalarına göre yaşama çabası mutsuzluğu besliyor. Mış gibi yapıyoruz yani.
Özgürlük kendin olmaktır. Özgürlük her türlü etkiden uzak kendi düşünce ve davranışlarını yapabilme serbestisi ise; konulan yasaklara başkaldırmakta özgürlüktür bana göre.
Özgürsen mutluluk daha yakındır.
Yazı çok güzel.. Her satırı farklı bir bakış ve derinlik.Katkım olur düşüncesiyle naçizane eklemeye çalıştım Maide Hanım.
Özgür ve (u)mutlu kalın.
Günün yazısı olmaya adaydır benim için.
Tebriklerimle.
hkarasahin tarafından 1/25/2014 7:25:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Maide Özgüç
gerisi ise o kuyuya atlamış bende atlayayım demenin ötesidir
değerli yorumunuzla onur duydum
saygı ve esenlik dileğimle teşekkürler
Şimdi düşünüyorum. Özgürlük herkesin gittiği yerde midir, yoksa sizin tüm ruhunuzla mutlu hissettiğiniz yerde midir? Sürekli kendimle kavgalı olduğumdan ve zıtlaştığımdan fark edemediğim bir şeydi bu sanırım.
Şu an görebildiğim tüm sınırsızlığa paralel oluşturan şeyler meğer kendimle zıtlaşmayı bıraktığım yerdeymiş.
Kim ne derse desin işte bu alan benim özgür alanım!
Hep olduğunuz yere farklı bir gözle bakmak! Bakabilmek...
..
hayata,sosyolojiye,insana ve değer yargılarına dair; mükemmel bir analiz.
teşekkürler
Dört din, dört kitap ve nice dörtler vardır ki farkında olmadığımızlar da var.
Ateş, hava, su ve toprak; bunların dengesini bozdu insan ve kendi kıyametini yarattan insan bu dengelerle mücadele etttiği için de hep kaybediyor özelikle doğa tahribatı günümüzün en büyükl sorunu olmuştur.
Her dizesi düşündürücüydü; yaşamak direnmektir bir bakıma...
Yüreği selamlıyorum
Maide Özgüç
çok teşekkür ediyorum
saygıyla...
Mutlu olmayı düşler de insanoğlu, nedense mutlu etmeyi pek düşünmez.Halbuki mutlu olmak başkasına mutlu etmek kendine kalmıştır,desem mi diyorum.
Maide Özgüç
teşekkürler çok saygılar