- 3461 Okunma
- 43 Yorum
- 6 Beğeni
HİÇ SEVMEDİM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yıl 1969 Ocak 24 evlendiğimiz gündü.
Birkaç gün daha kalıp Şarkışla ya evimize gideceğiz. Bizi garaja götürecek faytona içi hediye dolu kolileri ve valizimizi yerleştirip vedalara başladık. Hüzün ve sevinç iç içeydi divanda oturan babamın elini öptüm.
Sıkıca sarılıp yanaklarımdan öptü. Elimi bırakmadan gözlerimin içine bakarak hala kulaklarımda çınlayan ve yıllarca aklımdan çıkmayan vasiyet gibi öğüdünü veriyordu.
“Oğlum: evlat acısı yaşamaktan, yetim hakkı yemekten, kuru iftiraya uğramaktan, sabırlı insanın öfkesinden, korkusuz insanın cesaretinden ve kendi nefsinden kork.
Emanetinin kıymetini bil ona sakın el kaldırma çünkü emanetlerin sahibi yüce yaradandır. Zengine yüksünme fakiri hor görme. Askerlerini dövme. Dayak zayıf kişilerin işidir. Büyüğünü say. Küçüğünü sev. Bu öğüdümü sende çocuklarına söyle. Bu yaşıma kadar rabbim bana bunları ihsan etti. Sana da eder inşallah, Allah yar ve yardımcın olsun. Dualarım senin ledir oğlum.
Haydi, güle, güle git”
Arkamızdan dökülen suyun sesini duyduk. Sevdiğimiz insanları geride bırakırken kulağımıza faytonu çeken atların nal sesleri geliyordu. El ele tutuştuğum eşimle garaja kadar hiç konuşmadık. İkimizde tarifi olmayan duygular içindeyiz. Çok eski külüstür denen burunlu otobüsümüzde yerlerimizi alırken binen yolcular bize, bizde onlara bakıyorduk.
Önden çevrilerek çalışan otobüsümüz hareket etmiş. İçeride yüksek sesle konuşmalar başlamıştı. Oturan kadar ayakta yolcularda vardı. Herkes sigara içiyor en arkadaki öndekine bağırarak konuşuyordu.
Eşimin kulağına eğilerek:
“Kusura bakma gülüm, gönül ister ki seni balayına götüreyim. Elimizden gelen bu, bak şu manzarayı ölene dek unutamazsın”
Hiç cevap vermedi. Şaşkınlığı üstünde sadece tuttuğu elimi daha da çok sıkmaya başlamıştı. Seksen kilometreyi üç buçuk saatte aldık.
Her günümüz güzeldi. Gece saat yirmi üçte işaret vererek sönen elektriklerin yerini gaz lambaları alıyor, loş ışıkların verdiği sessizlik birbirimize daha çok sokulmamızı sağlıyordu. Yanan sobamızın kızarmış sacları içeriye hem sıcaklık hem de mutluluk saçıyordu.
Sesi alçalıp yükselen kısa dalga polis radyosu tek eğlencemizdi.
Peş, peşe söylenen şarkıları pür dikkat dinler, bazen de beraber eşlik ederdik. Radyoda sabah yurttan seslerle uyanır. Akşam haberlerden sonra mikrofonda tiyatro, tarihten bir yaprak Orhan Boran ve Yuki vazgeçilmezlerimiz di. Birlikte ailece görüştüğümüz kişilere gidip gelmelerin tadı doyumsuzdu. Mütevazı yaşamımızı hep hiçten saadetler süsler saatli maarif takviminin yaprağını koparıp önü ve arkasını okumak bile ayrıcalıktı. Ben sürekli kitap okur eşime anlatırdım. Tabi en heyecanlı yerinde bırakır onu meraklandırır dım.
Mesai dönüşü kaldığım yerden anlatmaya başlar. Kendi aramızda kritiğini yapardık. Belli ki gündüzde o okuyordu.
Evleneli on beş gün olmuş. Bu gün güzel adetlerimizden biri olan el öpmeye gideceğiz. İlk gün bizimkiler, ikinci gün kayın pederler deyiz. Sivas’a günde bir sefer yapan otobüsten biletleri aldım. Saat on ikide kalkacak. Hazırlığımız tamam oda ne saatim durmuş. Aceleyle garaja gidiyoruz.
“İnşallah yetişiriz derken, kalkmamış otobüsümüzü görünce sevindik.
Önce eşim sonra ben bindim. Bütün yolcular tamam şoför çok sinirli
“ Neredesin lan seni mi bekleyeceğiz
Şaşırdım. Özür dilerim diyordum, ensemde bir ağırlık hissettim. Gözüm karardı. Sendeledim. Olanca hızımla yüzüstü otobüsün konsoluna çarptım. Toparlanıp kalkacakken yüzümde patlayan yumrukla tamamen koptum. Arkamdan bana kalın bir sopayla muavin vurmuş. Yumruğu da şoför patlatmıştı. Koridora kapaklandım. Ağzım kan dolu. Dudağım yarılmış. Bir şoför vuruyor. Bir muavin vuruyordu.
O ara eşimin çığlığını duydum. Tekmelerin havada uçuştuğu yerde tamamen savunmasız dım. Hem vuruyorlar hem de küfür ediyorlardı. Güç bela beni ikisinin elinden alan yolcuları göremiyordum. Beynim zonkluyor sesim çıkmıyordu. Üstüm başım yırtılmış ağzım burnum kan içinde perişanım. Bir an sessizlik oldu. Artık hiçbir şey duymuyorum. Zavallı eşim çırpınıyor, olanca gücüyle bağırıyordu. Başımı iki ellerimin arasında tutarak önümdeki koltuğa dayadım. Zaman geçmiyor yollar bitmiyordu. Bana sıkıca sarılan eşimin tamam geldik dediğini güç bela duydum.
Garajda herkes indikten sonra eşim ve ben arka kapıdan indik.
O, hırsla kayın biraderimin yanına gittim. Beni görünce çok şaşırdı.
“Ne oldu? Bunu sana kim yaptı? Konuşsana oğlum?”
Sesim çıkmıyor, Titriyorum. Bu ara eşim ağlayarak:
“Abi şu otobüsün şoförü ve muavini yaptı. Neredeyse öldüreceklerdi. Zor ellerinden aldık.”
Kayın biraderler imin üçü de otobüs işletmecisiydi. Sözü dinlenen, sevilen bir o kadarda çekinilen insanlardı. Kalabalık personeli karşısında asker gibi duruyor. Bir emrin var mı abim diye gözlerinin içine bakıyorlardı. Kavganın olağan olduğu bu meslekte bileğin kuvvetli olması kaçınılmazdı.
Ailenin büyüğü ve garaj bölgesinin mutlak hâkimi idiler.
Hızla otobüsün yanına gitti. Öfkeliydi. Bağırarak
“Bakın beyler şimdi olacak şeylere sakın karışmayın.
Tacettin, sadece seyret. Eğer bu kavgaya karışır, ayırırsanız hepinizi de benzetirim geri durun”
Beni bu hale getiren kişide şafak atmıştı. Kafayı yiyen şoför sendeledi peş peşe yumrukları yerken:
“Aman Akın abi vallahi akraban olduğunu bilmiyordum.
Bağışla abi” diye yalvarıyordu.
Nereden eline geçirdiğini görmediğim
Demir levyeyle muavinin sırtına, şoförün kollarına peş, peşe olanca gücüyle vurdu. İkisi de acıdan böğürüyordu. Yere yıkıldılar.
Abim tekmeliyor. Adamları tekmeliyordu. Dövmekten yoruldular. Şoför ve muavinin hali perişandı. Yerdeki enkazı geride bırakıp çekildiler.
“Tamam, yeter artık. Bu puştlara söyleyin bu hattı bıraksınlar”
Tüm garaj seyrimize gelmişti. Polis gelip duruma el koydu. Öfkem dinmiş rahatlamıştım.
Delikanlı olduğum yıllar, on beş günlük evliyim. Eşimin yanında sopa yiyorum. Dayağı hak etmemişim. Onlarla hiçbir husumetim yok. İki basit kişiliğin anlamı olmayan güç gösterisiydi.
Olanları aklıselim düşününce insanın aklı başına geliyor.
Önü alınmayan çok kötü sonuçlar olabilirdi. Ölebilirdim. Ölebilirlerdi.
Eğer o zaman silahım yanımda olsaydı terettüp süz ikisini de vururdum. Ne olurdu. Şu an hiçbir şeyim olmaz yok olur yok ederdim. Dayağı bolca yemiş. Öfkeden kudurmuştum. Gözüm hiçbir şey görmüyordu. İdrak gücüm çalışmaya mola vermişti. Tek odaklandığım ne yapabilirim di? Çaresizlik beni yeyip bitirmişti. Şükür ki silahım yanımda değildi.
Ben zaten bir yılanı bir yalanı birde silahı hiç ama hiç sevmedim.
Bakın olaylara, zengin eğitimli kariyeri olan bir ailenin çocuğu Amerika da Annesinin ruhsatlı silahı ile okulda katliam yapıyor. Diğeri Norveç te yetmiş yedi kişiyi öldürüyor. Kim demiş silah dost diye bence en büyük düşman, bir anlık öfke, tetiği çek, hayatlar bitsin. Zamanımızda silah sahibi olmak çok kolaylaştı.
Allah şerrinden hepimizi korusun.
YORUMLAR
tacettin yıldırım
Evet..hüzünlü bir gerçek öykü okudum ve iyi ki elinizde silah yoktu. Ben o soğuk metallere her zaman soğuk baktım. insana cahil cesareti veriyor.
Paylaşım için teşekkürler komutan..
tacettin yıldırım
Geç uğradım sayfanıza ama o kadar çok yoğunum ki...
Geç olsada sonunda okuyabildim. Anılarınıza zaman tünelinize yolculuk yaptım . Çok keyifli ve ders alıncak bir yolculuktu.
Tebrikler, sevgiler...
tacettin yıldırım
Yİne harika bir öykü düşmüş usta kalemden gönlümüze ...
Yarısına kadar öyle güzel öyle güzeldi ki .Aynı dönemleri yaşamış kişiler olarak harika bir nostaljiye dalmıştım
Ama soNraki okuduklarım ,kara cehaletin kıllı örümceğe benzeyen eliydi sanki .
İnan komutanım size bunu yapan adamları şimdi bile görsem tükrükle boğmak geliyor içimden ...
Allahtan ki yanlarına kalmamış misliyle almışlar karşılığını .Ellerine sağlık kayın biraderinizin .
Ve her daim sağ duyuyu gösteren kocaman yüreğinizle siz çok yaşayın emi ..
;**********************************************************************
Sözlerdeki incelik güven yaratır.
Düşüncedeki incelik derinlik yaratır,
duygulardaki incelik ise sevgi yaratır.
Bunlara sahip olan insan ise her zaman kendini aratır.'
***********************************************************************
SİZİ ANCAK BU SÖZLERLE TARİF EDEBİLİRİM İŞTE SİZ BUSUNUZ KOMUTANIM .
Düşünen beyninize ,yazan dost elinize ve yüreğinize sağlık .TEBRİK VE ALKIŞLARIMLA ...
tacettin yıldırım
Bizi geçmişlere aldın götürdün değerli arkadaşım. Yazınızı zevkle okudum. Ellerine sağlık.
Saygılar...
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım
topluma kötü örnek oluşturan üzücü ve irdelenesi tavırlar hayatın utanç yüzü..:(
bu tür davranışlar sergileyen şiddet uygulayanların ruh beden sağlıklarının yerinde olmadığını muhakkak... ceza olarak hapse atılmaları da hiçbir zaman bu sorunları ortadan kaldıramamıştır maalesef..
bence kökene inip sebepleri araştırarak ona göre köklü çözüm bulmak şart..
öncelikle aile çevre yapıları araştırılmalı ve mutlaka beden ve ruh sağlığı kontrolünden geçirilmeli.. ona göre hem tedavi hem terapi yapılarak topluma kazandırılmaya çalışılmalı..
eğitim hataları sevgisiz üzücü ortamlarda büyümek
ruh-beden dengemizi bozan hastalıklar (diyabet (şeker) vitamin eksikliği vb rahatsızlıklar)
çevresel toplumsal faktörler güven duygusu kaybı vs
çözüm uygulamalarında nefret duygularını körükleyecek önlemlerden kaçınmak nefreti söndürmek sevgiyi körüklemek gerek...
bu konudaki düşüncelerimi paylaşma imkanı veren anı yazısı için teşekkürler..:)
tebriklerim günün yazısına hayata kattığınız cümle güzelliklere iyi ki varsınız değerli yazar Tacettin dost..:)
sevgi saygı selamlarımla...
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım
Sevgili Abim..
Öncelikle - tam anlamıyla bileğnin yani kaleminin hakkı olan - günün seçkisini kutlayayım.
Rahmetli babanını öğütleri herkesin kulağına küpe olması gereken öğütler. Çok çok eminim ki sen de kendi evlatlarına bırakmışsındır o öğütleri.
Daha sonraki saç soba, gaz lambası, polis radyosu, Yurttan sesler, Radyo tiyatroso ve özellikle de Orhan Boran ve Yuki...Çok çok güzel bir nostalji yaşadım çünkü yazdıklarının hepsi benim dünyamda da olan güzelliklerdi.
O burunlu ve mazot kokusunu dışarı değil de içeri salan otobüsleri de çok iyi hatırlıyorum ve işin ilginç tarafı daha dokuz yaşındayken Sivas- Tokat yolunda iki tanesi sırf ben ve kardeşlerimin diğer otobüs şöförüne nanik yapması yüzünden bir yarışa başladılar ki sorma...Sonuç: Kaza yaptılar, birbirlerine tokuştular tabii ki..Allahtan ölen ya da yaralanan olmadı.
Eşinin yanında ve ortada hiç bir sebep yokken dayak yemek çok kötü bir dugu olsa gerek...Allah hiç kimseye yaşatmasın.
Silah konusuna gelince: Bu güne kadar hiç olmadı silahım ama biliyor musun pek çok kez '' Ah şimdi bir tabanca olsaydı şu belimde '' dediğim zamanlar çok olmuştur. Pek çok kez demişimdir ''Keşke şimdi bir tabancam olsa da şu herifin/ Kadının üzerine bir şarjör mermi boşaltsaydım...Ondan sonra beni ne yaparlarsa yapsınlar '' Diye...İyi ki olmamış...Her ne kadar yaşadığım hayat hayat değilse de özgür olmak her zaman için dört duvar arasında çürümekten iyidir.
Allah beni silahtan, silahı benden uzak tutsun...
Selam ve sevgilerimle Can Abim.
sami biberoğulları tarafından 1/26/2014 6:58:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
tacettin yıldırım
Abicim nasıl bir anıydı bu böyle inan nefessiz okudum.Büyük geçmiş olsun öncelikle.Rabbim korumuş evet.O an da yazdığınız gibi her şey olabilirdi.Bereket ki karşılıklı dayakla bu iş kapanmış.Onlarda cezalarını çekmişler.Oh olsun.
Bir de babanızın öğüdü harikuladeydi.Büyük puntolarla her yere asılacak ve her kesin görmesinin şart olduğu türden ne büyük değerdi.Allah razı olsun.Hem ondan hem öğrenmemize vesile olan sizden.
"Oğlum: evlat acısı yaşamaktan, yetim hakkı yemekten, kuru iftiraya uğramaktan, sabırlı insanın öfkesinden, korkusuz insanın cesaretinden ve kendi nefsinden kork.
Emanetinin kıymetini bil ona sakın el kaldırma çünkü emanetlerin sahibi yüce yaradandır. Zengine yüksünme fakiri hor görme. Askerlerini dövme. Dayak zayıf kişilerin işidir. Büyüğünü say. Küçüğünü sev. Bu öğüdümü sende çocuklarına söyle."
Güne yakışan yetkin kaleminizden yine anlatımı ve temasıyla çarpıcı bir yazı daha okuduk.Sağolun hocam.Varolun.Her dem sonsuz saygılarımla yüreğinize.
tacettin yıldırım
Bilmem ki ne desem...Dayakla yolcu mu götürülürmüş...cahillik bu olsa gerek... ve iyi ki silahınız yok muş...Gerçekten bir erkeğin yanında eşi varken kadın ve erkek olsun fazla ileriye gidilmemeli bence... Şeytan ayrıntılarda gizlidir..ve de silahın kabzasında ...Allah korumuş...Ha bu arada kayınbabanın da ellerine sağlık...şiddete karşıda olsam da kalleşliğe hiç tahammülüm yoktur... umarım, muavin bir daha böylesine arkadan sardırmamıştır:))
bizim sandık bavulumuz vardı sizin de var mıydı.. :))
kaleminiz daim olsun saygılarımla ..esen kalınız
tacettin yıldırım
Tacettin abim ilk okumaya başladığımda eşinle nasıl tanıştığını anlattığın geldi..Sanki bu hikayeyi o gülen yüzün mizahi ifadelerinle dinledim...
Dayak...kişiliği oturmamış insanların gücünü gösterme şekli kendini ispatlama şekli diye düşünüyorum...
İyi ki silahın yanında yokmuş . Ben hala senin gibi yumuşacık yürekli bir insanın nasıl asker olduğuna şaşırıyorum..
Gülümsetirken yine düşündürdün ve kurdale çok yakışmış...Ama en büyük kurdale bence bizlere sensin
sevgi ve hürmetle kutluyorum
tacettin yıldırım
Nasihat olarak algıladım
Alınacak çok ders vardı
yerine çok yakışan bir yazı olmuş Tacettin ağabey
kutlarım yürekten
saygı ve hürmetlerimle
tacettin yıldırım
Tacettin hocam çok uzun zaman geçmesine rağmen yine de bir iz bırkmış belleklerde çok geçmiş olsun maalesef insanımız müzakere yerine kaba kuvveti seçince olaylar bu noktaya taşınıyor eğitim şart elbete çok yüzegeldi anı kalemine sağlık hürmetlerimle bu arda sivas'lı olduğunuda öğrendim sevindim bir sivas'lı olarak
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım
"Silahın varsa bir gün elbet kullanırsın." derler. Adamlık kaba güçte değildir. Gönül yapmadadır. Bizim silahımız kalemimiz olsun ve gönülleri sevgi ile vuralım. Güzel ve doğru mesajlar veren yazınızın başarısını kutlarım.
tacettin yıldırım
Eski radyolu, radyodaki günaydın programıyla uyanmaları, radyo tiyatrosunu, Orkhan Boran'ı hepsini sevgiyle hatırladım.
Ve.. şöför ve muavinin sizi neden dözdüğünü anlayamadım. Neyseki cezalarını bulmuşlar.
İyi ki yanınızda silâh yokmuş. Sonradan pişman olacağınız şeyi yapabilirdiniz.
Tebrikler,
sizinle birlikte yaşadık olayı,
canlı bir anlatımdı..
Selâm ve saygılar..
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım
gerçekten çok acı bir olay seneler geçse de unutulmaz izi ya o anda elinizde silah olsaydı ya sizi ömür boyu sakat bıraksaydılar veya onlar da ölseydi kavga silah kaba kuvvet gerçekten insanların başvurduğu çok kötü şeyler
yazını ibretle okudum gönülden kutluyorum kalemini sevgiler saygılar edebiyat defterimizin nazar boncuğu
tacettin yıldırım
Seveni çok ülkemizde ve ne yazık ki, orta halli insanların tek eğlencesi olan televizyonlardaki dizi furyasında silahların patladığı olanlar reyting alıyor.
acı ama gerçek bir hatıra
ve eskiyi göz önüne seren film seyrediyormuş hissi veren bir yazı.
Teşekkürler paylaşımınıza sevgili dost
Sevgi ve selamlar ile
tacettin yıldırım
hocam bende sevmedim silahı hiç bir zaman hatta doğuda görev yaparken bize de veriyorlardı almak için hiç bir zaman yanaşmadım. daha sonraları kardeş kardeşi vurunca yalnışlıkla ki almadığıma daha da sevindim.şeytan doldurmasın dediniz ya Amin.. çok güzel bir anıydı yürekten kutluyorum saygılarımla...
tacettin yıldırım
Allah şerrinden hepimizi korusun......AMİİN...
hüzün dolu bir hikaye..insanın aklından hiç bir zaman çıkmayacak bir yaşanmışlık..cahilliğe bakın ki güçlü olduğunu hissettiğin anda insanı eşi gibi kutsal bir varlığın yanında darp ediyorlar, rencide ediyorlar..eminim şoför ve muavin de artık kimseyi küçümsememeyi öğrenmiştir.İnsan böyle şeyler yaşayınca keşke hiç olmasaydı hissine kapılıyor..ama oluyor işte..dışarıda kendini bilmeyen o kadar çok insan var ki..canlarına kast edilmesini zorluyorlar..ölmek bir şey değil de vicdanı insanı rahat bırakmaz..sanırım en iyisi korkak damgası da yense bu tür insanları kaile almamak, dönüp yoluna gitmek..inanın Komutan ım ben de dışarıya çıktığım zaman beylik tabancamı yanıma almıyorum..bi şey olursa diye soranlara ya atarım, yada yerim dayağımı deyip silahla yapılan işlerin sonucunda daha vahim sonuçlar doğurduğunu anlatıyorum..neyse..yine kaleminizin hakkını fazlasıyla vermiş olduğunuz bir anınıza şahit olduk..tebrik ve saygılarımla..sağlıcakla kalınız..
tacettin yıldırım
güzel bir çalışma ile
bize yine derslik bilgiler verdin abican
ve bu yaşıma geldim hiç silah sahibi olmadım...
her dem hayata dair güzellik dolu yazılar
ikram eden kalemin susmasın abican
her dem saygı sevgi
tacettin yıldırım
Kural koymak...
Sen o saatte gideceksen, git kardeşim. Bir insanı ezmek (dövmek) , hem de eşinin ve halkın önünde ne demek.
Tut ki kötü birisine denk geldi şoför ve muavin bey efendi, o zaman ne olacaktı?
Efendilik nasıl bir suç acaba Komutan?
Bunun cezası hangi dilden, hangi elden?
Ya sonra?
Diyelim ki; siz o kişinin "vallahi akraban olduğunu bilmiyordum" dediği kimsesiniz.
Ya sonra?
Ben olsam,
Başkası olsa,
O olsa,
Bu olsa,
Şu olsa,
Saatini geciktirdi diye dövme hakkına sahip miydiler ki?
Sanırım ülkemizde DOĞU GÜREŞLERİ hep böyle başlıyor Komutan
Saygıyla.
tacettin yıldırım
oyy oyyyy dedim
kardeşimden güzel bir yazı okudum
evet Bir vardın bir yoksun gülüm
Alıştım ben buna be gülüm
Kanayan gönül yaren tenim
Tenim kanıyor, içim acıyor gülüm
le güzelliklere gölge dümüş galiba nazara gelmişsiniz
ak şu gereksiz kabadayalık yok mu şöför v mavin ne sanmış kendini
tabiki hiç bir suç cezasız kalmıyor
iyiki silahınız yokmuş oldum olas silahtan hoşlanmam insanın başını derde sokar
güzel bir anıydı paylaştığınız
saygılarımlasınız herdaim
tacettin yıldırım
Çok değişik açılardan değinilecek bir çalıma bu.
Tacettin Bey,
yazının içine bir kaç önemli konuyu sığdırmayı başarmış.
İlkin,
bu güzel aile saadeti manzarası dikkatimi çekti.
Ne hoştu, ne güzeldi.
kendimi, evliliğimin ilk yıllarını buldum yazıda.
''Mutluluk ayrıntıda gizlidir'' diye bir yazım vardı benim de buna benzeyen.
Çok güzelmiş anılarınız, çok sıcacık ve sevgi doluydu anlatımınız.
Şarkışla'yı severim.
Hatay'da bulunduğum beş yıl boyunca,
memlekete ulaşmak için kullandığım rotanın tam orta yerinde yer alır.
İşkembe çorbası durağımdı, hemen Sivas yönüne çıkıştaki benzin istasyonunda bulunan kamyon lokantası.
öyle ki;
çorbayı yapan ihtiyar amca ile öyle dost olmuştuk.
Çok uzun aralıklarla oradan geçmemize rağmen, hep hatırladı bizleri,
hizmetin ve muhabbetin güzelini sundu.
İkinci konu;
bu kavga olayı.
Sevimsiz bir durum.
Bizlerin de başına geliyor böyle işler ama,
en azından iş fiiliyata dökülmeden önünü almayı başarıyoruz.
keşke bu güzel yazı bu mecraya sürüklenmeseydi de,
hep güzellikleri anlatsaydı.
Ama,
sonuçta yaşanılmış bir gerçek ve
iyi bir ders verme konusuna vesile olmuş.
Üçüncüsü şu silah meselesi.
Bizim yörelerde çok meraklıdır insanlar silaha.
Sinirlenme konusunda da şöhret sahibi millet,
bu nedenle çok vurgunculuk oluyor,
hayatlar boşu boşuna kararıyor.
Silah iyi şey değil.
iyi ki silah taşımamı gerektiren bir mesleğim yok.
Yoksa, çok insan vururdum herhalde *oku *okuna...
hayatımız kararır giderdi.
Komutanım,
yine güzellikleri taşımışsınız sayfanıza.
Her bir cümleniz çok güzeldi.
sağ olun.
tacettin yıldırım
Sevgili Taco, beni eski günlerime götürdün. Taa.. o yıllara, gençliğimizin en tatlı, en güzel yıllarına ki, bir arkadaşım ve beni de kalabalık hırs dolu bir genç gurup, '' Bizim Okulun kızlarına neden bakıyorsunuz'' diye,tekme tokat dayak atmışlardı bize. Hiç unutamadığım bir olaydır. Ama, Senin böyle bir olayı hatırlayıp, yazıya döküp, bizlere akıcı bir üslupla sunman çok güzel tebrikler, teşekkürler.
tacettin yıldırım
evet abim çok güzeldi hayranlıkla okudum ...teşekür ederim paylaştığınız için yüreğinize saglık kaleminiz varolsun
saygılarımla
zaralıcan
tacettin yıldırım
Komutanım o kadar güzel anlatmışsınız ki tamamen çocukluğuma döndüm.
Babam Karabük demirçelikten emekli, ben Sarfranboluda doğup büyüdüm, her yıl babamın bir aylık izni olur, önce Konyaya amcamların yanına, orada birkaçgün kaldıktan sonra da memleketimiz olan Antalyaya giderdik tabi ki burunlu otobüslerle, Konyada faytonla gezmek çok güzeldi.
Köyde dedemin bir pilli radyosu vardı parazit yapmasın diye antenine bağlanan ve uçu duvardaki çiviye tutturulan bakır bir tel, ama yine de parazit yapardı, sanırım bir polis radyosu bir de Bayrak radyosu kanalları vardı.
Eskiden köye biri geldi mi hemen hemen herkes o eve toplanırdı, elfenerini kapan gelirdi ve idare lambasının ışığında sohbet edilirdi.
Hele Safranboludaki komşuluk ilişkilerini anlatamam, her akşam ya biz misafirliğe giderdik ya bize misafir gelirdi, hiç boş kalmazdık, televizyon yeni yeni yayılıyordu ve tv'si olanlar olmayanları dallas izlemeye davet ederdi.
Buraya kadar herşey güzel.
Ama yazının sonuna doğru o şoför ve muavine şok oldum, elleri kırılsın dedim, aslında kavga döğüşe karşıyım ama sonradan intikamınızın hakkıyla alınmasına çok sevindim.
Sizin her yazınız hayat ve insanlık kokuyor, çok güzel bir yazıydı yine.
Emeği ve yüreği kutlarım komutanım.
tacettin yıldırım
Öykünüzde okuduğum, o garajda sana bilet sattıran kayın biraderin hatırıma geldi bir an.Ve birde o öykülerin içinde kendi tertibini vurduktan sonra parmağını hiç acımadan kesen o er...
Fazlasıyla insanlara mesaj sunan harika bir gerçek hayat hikayesi okudum. Saliseler içinde çekilen bir tetik ömrün kalanına vurulan bir pranga ve ölmekten beter bir yaşam geride kalan.Öfkenin esareti bir ömür geride geri gelmeyecek bir telafisizlik....çekilen sönük nefesler yaşayana...
Can ağabeyim (En büyük rütbesini yüreğinde taşıyan komutanım)
okuttuğun bu anlamlı satırlar için sonsuz teşekkür ederim kendi adıma...
en derin saygılarımla....
tacettin yıldırım
Hayat bir roman anlatmasını bileceksin...
Güzeldi dostum..kutladım selamlar
tacettin yıldırım
On sekiz yaşına yeni basmıştım. Seyyar sinemacı olarak gittiğim bir köyde, bir arkadaşta gördüğüm bıçağa gözüm takıldı. istedm, başkasının hediyesi olduğunu söyleyip vermedi. Aynı bıçağı o hafta İstanbul'da bir işportacı tezgâhında görüp aldım. Bir kaç gün taşımıştım ki, küçük bir gençlik husumetinde, gece yoluma çıkan, benim yaşımda birini, kendimi korumak maksadıyla çıkardığım bu bıçakla, farkında bile olmadan, tam beş yerinden bıçaklamışım. Şükür ki, on üç günlük komdan sonra kurtuldu çocuk. Tam da on sekizimde az daha katil oluyordum ben de. Ömrümde ilk ve son defa taşıdığım silah o bıçak oldu benim de.
Faydalı, çok önemli bir öğüt bence. Silâh taşımak gerçekten de çok tehlikeli bir şey.
Yıllar öncesinin o kötü olayı için de geçmiş olsun demek isterim Tacettin bey..
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım
Ah kardeş, nerelere gittim, nerelerden geldim bir bilsen. Sobanın sıcağını, lambanın kokusunu, duvara yansıyan oynaşan gölgeleri, Orhan Boran’ın ve yukinin sesini duydum. Eskilere alıp götürmesi bir yana da öyle bir ders vardı ki yazıda, altı çizilmeli defalarca. “Öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözünün hikâyesi gibiydi. Yazı tamamıyla güzeldi, özeldi çok beğendim. Ama babanızın sözlerinden şu ikisi tam bu günlerime uygundu.
Kuru iftiraya uğramaktan, sabırlı insanın öfkesinden…. Sabrımı taşıranlara....
tacettin yıldırım
Ben zaten bir yılanı bir yalanı birde silahı hiç ama hiç sevmedim. !
Selam komutanımıza hemde binlerce selam...
Sabaha sizin kaleminizin izleriyle , yazıyı okurken bayağı gerildim ve yıllar öncesine döndüm, sizin yolculukta oluşan hadise bizim binamızda tadilat ödemesi yapmayan şahısla oluştu ve eşimi levyeyle başını yaraladı kendini bilmez adam, beyin kanamasından ölebilirdi ucuz atlattı. Hastahaneye kaldırdık dikiş atıldı , ve ertesi günü bağırıyor binada iki dikiş attırdı kendini savunmak için....Allah yalancılardan ,yılan ruhlulardan bizleri korusun efendim..İyi insanlarla karşılaşmak nasip etsin...Değerli komutanımız yıllar geçse de unutulmuyor haksızca davranışlar, Kavgayı asla sevmem okurken çok kötü oldum.Orman kanunu bu efendim,cehalet ne zavallı bir durum...
Saygılarımla...