- 670 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Oldu mu Ya?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir yol var dağlara paralel. Denizin kıyısında uzayıp gitmekte. Eski zamanlarda insanlar, kestikleri ağaçları parçalayıp bu yoldan aşağıya bırakırlarmış.
Bu yüzdenmiş yolun tümsekli çukurlu hali. Çay demli, sohbet koyu. Sakalları ağarmış, yüzü güleç bir adam anlatıyor. Vakit, öğle sonu. Hava soğumaya doğru evrilmekte. Hani bulutları ve yağmuru özlemiştik ya, kapımızın önünde öbekleşmişler.
Sorup duruyorum aralıksız. Buraların dilini bilen adam sıkılmadan cevaplıyor sorularımı. Burada bir köprü vardı diyor. Sonradan yıkıldı. Taş taşıdılar karşıya. Tekneler rahat dönebilsinler diye. Altımızdan nazlı ve sessizce akan nehirimsi su akıntısı, hemen yakınımızda denize dökülüyor. Bu eşsiz manzarayı görmeye göz lâzım değil.
Çantamdan bir kalem çıkartıp masaya bırakıyorum. Kelime oyunlarını, satır aralarını dürtüyorum kalemimin ucuyla. İstanbul’da kaç tane İstanbul daha var acaba diyorum içimden. Her karne günü ille bir yazı yazacağım tutar. Hep çocuk, hep temiz kalabilen yanımın marifeti olmalı bu. Ertesinde acı birikecek günlerin koynundayım. Parmak uçlarımda düşman ile bir ittifak. Çaresiz, çekilecek bazı ıstıraplar var. Keşke dinleseydi sözümü karanlık. Eğip bükmeseydi kolumu kanadımı. Fakat halden bilmedi neyleyim.
Çayını tazeledim diye sesleniyor boğuk sesiyle Hidayet amca. Buymuş adı. Cümle içinde kullanılmadığından pek, bilmiyordum. Genç bir delikanlı, sobayı tutuşturacak. Çıraydı gazete kâğıdıydı uğraşmıyor. Sobaya yaklaştırdığı küçük tüpün üzerindeki pürmüzü harlayınca, en yaş odunlar bile insafa gelip nar gibi kızarıyorlar.
Bulmacaları sever gibisin diyor Hidayet amca. En çetrefilli olanlarını bile diyorum başımı aşağı yukarı sallarken. O zaman söyle diyor: Nedendir gitmeleri apansızca? Kalmayı bilmediklerindendir diyorum. Peki neden dönmezler diyor hiç? Yolu bilmediklerindendir derken segara paketine uzanıyor ellerim. İki tane çıkar diyor usulca. Duymasın bizimkiler bıraktım disanıyorlar. Ben cayamadım şu meretten. Gülümsüyorum. Bu masanın başka bir büyüsü var sanki. Ellerimi yıkıyorum saflığın armonisiyle.
Pişmekte olan balığın kokusu açlığımı anımsatıyor. Bırakıyorum karalamalarımı bir kenara, mevsim salatasına batırılmış çatalı çevirmeye başlıyorum. Öyle olmaz der gibi bakıyor Hidayet amca. Fakat buz gibi yoksunluğu duyumsayınca, basbayağı da oluyor diyorum. Tam da böyle batırılıyor hançerin en keskini nazenin vücutlara. Lâmbayı söndürmeyi unutmayın sevgili anneler bu gece. Yastık altlarınızda gizleyin yarınlarınızı. Çünkü sayfaları sayıklar bu gece çocuklarınız. Uzun cümleler kuramasalar da. Esti şimdi kıran rüzgâr. Ben uyuyamam nasılsa. Beklerim güneşin aralanmasını.
Haydi abbas diyor, anason kokusuna teslim oluyorum. Oldu mu ya? Acısız rakı neye benzerdi ki zaten? Ras gele kayıkçı. Sağ bakalım denizin memesinden bereketi bizlere. Ahhh sen yok musun aşk. Bırak gitsin diyorum Hidayet amcaya. Madem erememiştir hidayetine, bırak gitsin. Hem bilmesin de dönüş yolunu. Sen varsın ve avuçların adam kokuyor. Yerleşsin yeni bir adrese. Hem aşk sevmez maddeye meftun olan gönülleri. Ona mana dili gerekli diyor, kalkıyorum oturduğum iskemleden. Beni kapıya kadar uğurlayan sadece Hidayet amca değil. Tüm kalanlarım...
YORUMLAR
Sobanın üstünde kaynayan çay, sofradaki balık bahane, paylaşılan sohbet şahane.
Güzel bir yazı, tebrik ederim
Fırat Avcı
Beni kapıya kadar uğurlayan sadece Hidayet amca değil. Tüm kalanlarım...
neden hemen kalktın ki.....daha yeni başlamıştık...etkin kalem aldı bizi içine ....doyumsuzdu... saygılarımla
Fırat Avcı
Soğuk neyse, beni hiç üzmedi ki ! ( ana düşünce buydu bence )
Aldırmam ben , yaşam burda, ben buradayım. Sürdürürüm ....
Fırtına olabilir , ruhum da daire çizebilir aşkla ya da köşeleri belli kare ama gücüm toprağın üstünü sel gibi kaplar istesem...Bir düşüncem de yeter dondurup herşeyi geride bırakmaya...
Aldırmam fırtınaya
Soğuk neyse, beni hiç üzmedi ki !
Diyordu sanki yazınız.
Güçlü bir duruş vardı.
Kutlarım
Saygım dostlukla
Fırat Avcı
İpekyildiz
Dostlukla
Fırat Avcı
İpekyildiz
Evrenin sadece insanlara ait olduğunu düşünmek bencillikti kardeş, sinyallerinizi alıyordum zaten "Fırtına" falan , buyrun çay içelim benimle derdinizi anlayalım derdim :))
Yani uzaylılarla bile şaşırmaz halde yaşarken iki şeyin denk gelmesi bizlere niye ilginç gelir ki ? Çözemedim kendimi ...:) siz de körükleyin zaten habire...
Dostlukla hep
Anlatım tarzı böyle kusursuz olunca hikayenin konusu, nerede geçtiği gibi konular çok önemsiz ayrıntılar olarak kalıyor. Tıpkı şiir okurkenki gibi... Ama bu öyküde konu da güzeldi. Tam bir Fırat Avcı yazısı... Gönlünüze sağlık :)