- 1721 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KAN MAVİSİ
Öylece oturdu genç kadın, kendine çok uzak bir iklimin güneşi altında, denize karşı, kupkuru bir bankta. Bir bozkır çocuğu için denize bakmak çok zordu. Yanıyordu gözleri dalgaların beyazından, mavi yüzüne yüzüne çarpıyordu. Deniz mavi eteklerini savurdukça içinde bir yerler kesildi kadının. Aktı mavi mavi kanlar karıştı denize. Böyle mi oldu diye düşündü. Yerkabuğu bir boşluğa gebe kaldı ve doğurduğu boşluğu insanoğlunun kanı ile mi kundakladı? Yoksa bu derya mavi, umutların kundakçısı mıydı ? Böyle cevaplanmayası soruları aldı koynuna sıkıştırdı bir entari parası misali.
Boş beleş oturmuyordu o iki kişilik bankta hayır. Kendine bakıyordu mavi kanların yansımasından. Bir uykunun aynaya yansıması gibi değildi, çok güzel manzaralar değildi kıpırdayanlar. Yersiz, zamansız, arsız, sadakatsiz, cesaretsiz kendine, o aptal kıza, o riyakar kadına baktı. Sızlar sızlar dururdu hep içinde bir yerler zaten. Sızlarını topladı, biraz zaman yapıştırdı üstüne, biraz ama ile süsleyip öyle baktı.
Ellerine koşturdu gözleri bir anda. Normal kadın ellerinden biraz büyüktü elleri aynı normal kadın korkularından biraz büyük korkuları gibi. Seneye de korkulsun diye sahiplenilmiş korkuları gibi, yarım beden büyüktü sanki. Hiç ısınmazdı elleri kime dokunsa ürpertirdi.” Aynı bir yılan gibi” derdi elleri için yüzünü hatırlayamadığı birileri. Haklıydı o kimsesize onu diyen kimse. Acele yılardı kadın hep. Çabuk düşer çabuk yorulur hep kaçan, oyunbozan olurdu aynı bir yılan gibi. Gene yılmıştı nefes almaktan.
Geçmiş ile şimdi arasında ufacık bir hava kabarcığında gibiydi onun için bedeni. Geçmiş ile sevişip şimdiyi arzulamak gibi. Geçmişin sorunu geçmemiş olmasıydı. Hastaydı oysa; hasta bir ruhu yok muydu, hastalıklı ilişkiler beslememiş miydi, acık yaraları, soğuk elleri, kötürüm geceleri, ahraz kelimeleri yok muydu ? Neden kimse geçmiş olsun demiyordu ki? Geçirilmiş bir hastalık değil miydi geçmiş. Geçmişin geçmiş olsun denemez miydi sanki ?
Şimdi… Şimdi çekip alınacak bir karar olduğunda “hayırlısı olsun” derdi bir kimse de. Şimdiye koşturmak istiyordu içinde bir yerler. En güzel kıyafetlerini giyip, yüzündeki gözündeki geçmişi gazlı bezlerle silip en güzel haliyle çıkmak istiyordu şimdinin karşısına. Hastalıksız, sızısız. Hayır dedi bir diğer parça. Hesabı görmeden nereye gidiyorsun bayan dedi bir başkası. Kapat şu defterleri artık dedi öbürkü. Hayır dedi kadın. O kadar kolay değil hayır. Ne doğru demiş o kimse. Bak şimdinin hayır-lısı oldu. Oysa hayırsız değil miydi bu kadın. Bu ne tezattır : hani sızlardı kelimeleri , mevsim kış değil miydi ? Nerden çıktı bu hayırlı işler, bol güneşler. Ağlamayın balıklar. Ağlayıp da denizi taşırmayın. Sıcaksız bu elleri kana bulamayın.
Öylece oturdu kadın. İsmini bozkırda bırakıp sadece kendini alıp geldiği o iki kişilik bankta oturdu. Mavi hançerin yüreğinden yarıp, Anadolunun ahını aldığı o kente baktı. Şarkılar geçti içinden, şehirler, eller, yüzler, cümleler, dokunuşlar, gözyaşları geçti. Gelip geçene baktı. Bir karabatak mavi kanları yarıp kendini boğana kadar baktı.
YORUMLAR
bir öykü deneme yada şiire yeteneği olan "güçlü " başlayabilir ama güçlü başlamaktan daha önemli olanı "güçlü" bitirmektir.denizi izleyerek yazı'ya başlayan Kadın "mavi kanları" yani denizi yararak baktı.ironi'yi silaha imgeleri ise tetiğe çeviren öldürücü cümleler..okumaktan haz aldım.lakin bu eser bir öykü'ye dönüşebilirdi.Kız o sahil kıyısından kalkarak gözlerindeki öfkeyi karanlık sokaklardaki intikama dönüştürebilirdi.yani hikaye olarak uzayabilirdi.ve diliniz lirik bir tat veriyor.bu nedenle biraz daha keskin ve sert cümleler bekliyor insan"özellikle benim gibi sıkıntılı bir okuyucuysa"...tebrikler ve sevgiler.