Bekleyişler Ve Susuşlar
Ahmet 20 yaşındaydı hayatının baharı sayılacak bir yaşta bahar gibi kokan bir kızın gözlerine vurulmuştu.En hicâzi türküleri, en ağır şiirleri onun gözlerinde bulmuştu.20 yaşında bir delikanlı için bir kızı bu kadar sevmek çok ağırdı,her gün onu düşünüyor,her gün yatakta ellerini açıp ona dua edip rüyasında görmek niyetiyle uykulara kapatıyordu gözlerini.Ahmet şiirleri çok seven bir delikanlıydı belki de bu kadar çok sevmesinin sebebiydi şiirler.En temiz en naif en özgür sevişler şiirlerde idi çünkü sanırım Ahmet’te şiir gibi seviyordu o kızı,Dilinde pelesenk oluyordu gülüşleri,tebessüm edince bal damlıyor dudaklarından diye anlatıyordu en değer verdiği arkadaşı Serkan’a
-Dostum bir gülüşü var ki cennet gibi bakıyor gülerken
-Sahi kanka aranız nasıl
-İyi dostum ama o beni arkadaş gibi görüyor onu çok sevdiğimi bilmiyor
-Abi açılsana o zaman kıza,belki o da bir şeyler hissediyor sana diyemiyordur
-Yok abi diyemem bak sen bile belki de diyorsun
-Tamam abi sen bilirsin.
Ahmet yine üniversiteye giderken onu arıyordu caddelerde belki rast gelirim de fakülteye kadar adımlarız diye.Ama gözler aradıkça yar kayboluverir sanki Azra da kayboluyordu Ahmet bakışlarıyla ararken.Derslerde onu düşünüyor molalarda onu görmek için can atıyordu.Ders bitti kantine gitti arkadaşı Serkanla çay içmek için.Ve Serkan gördü Azra’yı
-Abi bak seninki köşede oturuyor yalnız başına düşünceli biraz sanki seni düşünmesin müstakbel yengemiz
-Harbi kanka neden düşünceli ki bir derdi mi var acaba?
-Bilmiyorum kanka git bir konuş istersen
-Tamam abi sen beni bekle ben biraz konuşup geleceğim
-Eyvallah abi tamam bekliyorum seni
-Merhaba Azra nasılsın
-İyiyim Ahmet sen nasılsın
-Bende iyiyim de düşünceli gibisin
-İnsan hep düşünmeli be Ahmet düşünceler olmasa nasıl yaşarız
-Ya öyle de sanki biraz hüzünlü gibisin
-Hüzün olmadan insan hayattan tat almaz ki
-Ya Araz vallahi çok gizemlisin bugün
-Eee olsun o kadar
-Neyse ben rahatsız etmeyeyim
-Yok ne rahatsızlığı vaktin varsa oturabilirsin
-Yok ben gideyim Serkanda beni bekliyor yine konuşuruz
-Tamam sen bilirsin görüşürüz
-Görüşürüz
Ahmet Azra’yı tuhaf görmüştü bugün gizemli bir hal vardı Azra’nın üstünde.Vardır bunda da bir hayır dedi Serkan’la buluşup evin yolunu tutmaya başladılar.
Ahmet eve geldi kanepeye uzandı ellerini başının altına aldı ve tavanı seyrederken düşünmeye başladı.
Acaba ne derdi vardı diyordu acaba neden öyle gizemli kelamlar etti bana anlamadım dedi.Sonra kanepeden doğruldu.Telaşla kalem ve kağıt aramaya başladı aldı eline kalemi ve yazmaya başladı.
"Çok yoruyor beni
Ruhumu kanatan rüyalar
Bekleyişler
Eyvallah...deyişler
Susuşlar,susuşlar,susuşlar
Sinemada yanda ki boş koltuğa hüzünlü bakışlar
Yoruyor ve incitiyor beni;hiç bir şeyim yok deyişler
Gelgitler ve veda sözcükleri"
Ahmet’te gönül yorgunluğu vardı ve yazdığı mısralarda bu hayli belliydi belkide Azra’ya susması onun gönlünü daha çok yoruyordu ama açılamıyordu düşünmekten başka bir çaresi yoktu sanki.Bir an da evet ne olursa olsun yarın yanına gidip halimi söyleyeceğim ne derse desin zaten sevgiliden her ne gelirse razı olmak değil midir aşk dedi ve bir şeyler atıştırmak için mutfağa gitti.Yemeğini yedi televizyonun karşısına geçti dizilerden başka bir şey yoktu ve Ahmet dizilerden hoşlanmazdı sinirlendi televizyonu kapattı ve yatağa uzandı.
Sabah olmuştu Ahmet heyecanlıydı hemen bir şeyler atıştırıp üzerini değişip okulun yolunu tuttu.Koşar adımlarla okula giderken bir taraftan da alışveriş yaptığı esnaflara selam veriyor tebessüm topluyordu güzel gönüllerden.Okula girdi gözü Azra’yı arıyordu nasılsa öğle molasında görürüm dedi ve derse gitti.
Derste hocaları dinlemiyordu başı önünde elinde kalemle oynayıp duruyordu Serkan da sınıfta onu izliyor haline hemhal olmaya çalışıyordu.
Ve dersleri bitti Ahmet hemen kantine gitti gözleri Azra’yı aramaya başladı dünkü köşede oturuyordu Azra ve yavaşça yanına gitti heyecanını belli etmeden.
-Merhaba Azra oturabilir miyim?
-Tabi Ahmet buyur otur merhaba ayrıca
-Seninle bir şey konuşmak istiyorum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum
-Ne konuşacaksın?
-Duygularımı
-Nasıl anlamadım?
-Dur anlatacağım ama önce birer bardak çay içsek?
-Tamam içelim
Ahmet hemen iki bardak çay getirdi.Çayın biri açıktı Cemal Süreyya şiirinde olduğu gibi"oradan iki çay birisi açık" açık çay Azra içindi
-Getirdim çaylarımızı
-Teşekkür ediyorum
-Rica ederim
-Evet seni dinliyorum Ahmet merakla
-Azra ben kendime söz dinletemiyorum kaç gündür düşünüp duruyorum mütefekkir oldum sanki hep aklımda senle olan fikirler ve dün akşam seninle konuşma kararı aldım
-Ahmet merak ettirme insanı hadi anlat dinliyorum
-Diyorum ki sen sussan ben gözlerine baksam,masa da 2 bardak çay ve ellerimde senin ellerin olsa gözlerin manzaram olsa
-Nasıl anlamadım Ahmet?
-Hani insan yüreğinde bir şeyler yaşar da cesaret edemez ya hani o iki kelime var ya yoğun duygularla yaşanan ama söylenemeyen
-Ahmet anlamadım ne diyorsun?
-Seni Seviyorum Azra ben...
-Ne diyeceğimi bilmiyorum
-Bir şeyler demelisin,zaten ne dersen de razıyım
-Nasıl yani
-Vereceğin cevap ne olursa olsun,bende ki yerin hep aynı kalacak
-Ama Ahmet benim bir sevdiğim var
-Böyle bir şeyi bilmiyordum özür dilerim
-Benim hatam belkide sana daha önceden demem lazımdı
-Yok senin hatan değil bende sormadım hata bende de var
-Kusura bakma rahatsız ettim
-Ahmet yine arkadaş kalsak
-İnsanın sevdiği arkadaş olmaz Azra
-Neden olmasın Ahmet
-Yok olmaz Azra güle papatya desen de gül yine gül kokar
-Anlıyorum seni gerçekten üzgünüm
-Yok üzülme benim için yerin hep ayrı olacak
-Hoşçakal
-Sende
Ahmet çok şaşırdı ama Azra’ya belli etmemişti olsun be dedi ve bir şarkının mısraları aklına geldi sevdiğim başka sevenim başka diye dudağında hüzünlü bir tebessümle kantinden çıktı eve gitti ve yine bir kalem ve kağıt aldı eline bir şeyler karalamaya başladı...
"Bugün sensizlik hali var üstümde
Aşiret dolusu yalnızlıklarım var
Sensizliğim var
Gözlerin var
Susuşların ve susuşlarım var
Hüzün kokan tebessümlerim var
Aşk var
Sen varsın
Ve sen sevdiğim kadarsın
Sana,sensizliğe,aşka,ve sensiz tüm yarınlara eyvallah"...
Yusuf Usuğ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.