Sevgili Hazel
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sevgili Hazel,
Sana bu mektubu senin şehrinden çok uzaklardan, kışın güneşin küstüğü bir şehirden yazıyorum.
Yine güneşsiz ve keskin bir soğuğun iliklerinize işleyeceği bir gündü.Genelde elimde listem olur ve seçim yapmak böylece daha kolay olurdu.Birde listeye gerek olmaksızın almak istedikleriniz vardır.Sen hep onlardan biriydin.Biliyor musun sanırım yaşlanıyorumda çünkü seni bana, seni çok seven bir dostum hediye edecekmiş ama seni aldıktan sonra hatırladım ne yazık ki.
Ne zaman başlayacaksın, hadi ama hadi diyerek seni iyice merak etmeme neden olan seni çok seven dostumun teşviğiyle elimdeki Cyranoyu (Cyranonun kim olduğunu bildiğine eminim o da en az senin kadar yüreği güzel bir insan, korkusuz bir silahşör, şair, aşık ve ve ve dış güzelliğin değil iç güzelliğin sembolü tarihin tozlu sayfalarında yitip gitmeyen bir kişilik) bitirip haftasonumun ilk sabahı, kahvaltı sonrası açtım kitabın kapağını...
Henüz 16 yaşında, tiroit kanserinin 4.evresinde olup metastaz yapan tümörlerin en son akciğerde ikamet etmesi üzerine nefes almakta güçlük çeken ve yanında bavul gibi taşımak zorunda olduğu oksijen tüpünden ayrı yaşayamayan bir genç kız.İsanın kalbinin tamda orta yerindeki kanser destek grubu ve ev arasında gidip gelen, tek en iyi kız arkadaşından başka arkadaşı olmayan, tv de anne babasıyla düzenli olarak izledikleri dizi ve yarışmalardan sonra en sevdiği uğraşın kitap okumak olduğunu söyleyebileceğimiz odasının kapısını aralayıp dünyasına adım attığınız ilk andan itibaren seveceğiniz bir insan Hazel.
Seni, sana daha fazla anlatmayacağım.Senin yaşamınla bize anlattıklarından bahsetmek istiyorum aslında...
Kanser, uzun yaşama isteğinin ya da, sanki sonsuza kadar hiç ölmeyecek gibi yaşama isteğinin bir yan etkisi diyorsun.Düşünüyoruz acaba öyle mi ? Haklı olabilirsin çünkü senin kanseri kabullenme ve onu ti ye alarak birlikte yaşama sürecin bize söylediğin her şeyde doğruluk payı olabileceğini düşündürüyor.Bizler ulaşmak istediklerimizi alınca mutlu olmak yerine, yeni bir mutsuzluk kapısını aralayan bir türlü elimizdekilerle mutlu olamayan bünyeleriz sonuçta.
Ölmekten korkmayı aşmış gibi görünüyorsun da sevdiklerini o acı gerçekle baş başa bırakmak,aileni tek çocuklarından etme fikri sana daha korkunç geliyor.Defalarca okuyup her seferinde ilk defa okuyormuşcasına seni mutlu eden görkemli ızdırap ın havada kalan sonunu senin sayende bizde çok merak ediyoruz.Görkemli ızdırap’ın asla öğrenemeyeceğimiz sonu için ne senin ne de bizim yapabileceğimiz bir şey yok.Yazarın anlaşılmaz dünyasının kararsız bir çıkmazını yaşıyoruz birlikte.Belki bitmeyen son ile yazarda kendince bir metafor yapmak istedi,kimbilir.Hazır metaforlardan bahsetmişken metaforlarada geleceğiz ama önce metaforların efendisi Augustusuda tanımamız gerek.
Augustus, kemik kanserine yakalanmış ve bir bacağını kaybetmiş yakışıklı,cool bir genç.Augustus yakın arkadaşı Iseacın sayesinde İsanın kalbinin tam orta yerindeki kanser destek grubu toplantısına gelir ve seni gördükten sonra gözlerini kaçırması imkansızlaşır.Bu bakışların ne kadarı senin için ne kadarı yanında sürekli gezdirdiğin patlamaya hazır bomba izlenimi veren oksijen tüpün nedeniyle, açıkcası bilemiyorum.Emin olduğum bir şey varsa ben berbat espri yaparım sende şaka kaldırabilen bir kişiliksin.Her neyse sende yakışıklı bir çocuğun bakışlarını rahatsız edici bulmamana rağmen yinede ilk konuşmayı birisi başlatmalı değil mi ?
’Bana niye öyle bakıyorsun ? ’ diyorsun.
Augustus hafifçe tebessüm ederek. ’ Çünkü güzelsin. Güzel insanlara bakmaktan keyif alıyorum . ’ diyor.
Augustus ile böyle başlayan arkadaşlığınız birbirinize özgü farklılıklarla dünyanızdaki boşlukları tamamlar ve arkadaşlık aşka dönüşür.Augustus’un ağzından düşürmediği ama asla yakmadığı sigarası ile yakalamaya çalıştığı metafordan belki kendi payımızada zararsız metaforlar var olabileceğini düşünürüz, 16,5 yaşında ama 33.doğum gününü kutlayacak kadar uzun bir yaşanmışlığa yakılan mumlara seninle birlikte üfleriz, ölmenin meğer ne çok yan etkisi varmış (sizin gözünüzde) hatırladıkça mutlu olduğumuz nostaljide bunlardan biriymiş ,dünya bir dilek gerçekleştirme makinesi değildi ama yinede elimizdeki son dileği sevdiğimiz birini mutlu etmek için paylaşmanın güzelliğini sizinle birlikte hissederiz( belki hesaplarımızdaki kadar mükemmel gerçekleşmemiş olsa bile) ve birbirini seven iki insanın zamanı durdurabileceğini onların sonsuz zaman diliminin diğer sonsuzlardan daha büyük olabildiğinede bizi inandırırsınız Hazel&Augustus...
Sizin hikayeniz bir farkındalık hikayesiydi.1 dakikanın 60 saniye değilde 120 saniye sürebileceğine inanarak yaşama, anın içindeki mutsuzluğu değilde mutlu detayı yakalama, dilek kutunuzdan gerçeğe dönüşen her dilek için gökyüzüne mutlu bir gülümseme uçurma, veremeyeceğin sözler,vaatler yerine basit bir “peki” ile sonsuz zaman diliminde sonsuz bir söz verme hikayesiydi.
Ben senin hikayeni sevdim, kitaplığımdaki en özel kitaplardan birisi olarak yerini şimdiden sağlamlaştırdığınıda söyleyebilirim.Bizim zamanımız sınırlı ama bazı hikayelerin zaman sorunu olduğunu düşünmüyorum.
Sınırlı bir zamanın sonsuzluğunda sınırsız mutluluklar diliyorum.
Hazel’e ve mutlu olmayı hak eden herkese...
YORUMLAR
çok iyiydi
ki
zaten güne gelmiş
gelmeseydi de fark etmezdi
siz hep iyi yazıyorsunuz
kaleminiz kuvvetli
tebriklerimle
athena
Saygı ve teşekkürlerimle,
Bu okuyucu Augustus gibi hafifçe tebessüm ederek. " Güzelll " dedi ve ekledi " Güzel insanların Güzel kaleminden dökülen Güzel yazılarını okumaktan zevk alıyorum, Güzel oluyorum, Güzelleşiyorum "
İyisin gerçekten pekiyisin ;)
AnEniGmA tarafından 2/5/2014 11:08:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
athena
athena
Saygı ve selamlarımla.