- 620 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VİTRİNDEKİ ELİNLİK
VİTRİNDEKİ GELİNLİK
Altı senelik güzel bir ilişki nasıl bitebilir? Sorusunu defalarca kalbime sormama rağmen bir türlü istediğim yanıtı alamamam beni üzüyordu ve günler geçtikçe beynimin düşünen kısımlarının eridiğini hissediyor kendi kendime konuşmalar ve aynanın karşısında fısıldamalarım, dallanarak şiddetini arttırıyordu, sorun neydi, neden böyle oldu, bilemeyerek ve istemeyerek olumsuz bir davranışta mı bulunmuştum, cevapsız sorular... ? Nasip değilmiş, hayırlısı olsun gibi avuntular kanayan yarayı dindirmeye yetmiyor bilakis, iyice derine inmesine sebep oluyordu... Söz yüzüklerimizi en güzellerinden seçmiştik , seçerken de birbirimizin gözlerine bakıp ömür boyu ayrılmayacağımızı ima eden cümleler kuruyorduk , çok mutluyduk, sanki sokaktan geçenler mutluluğumuzu kıskanıyor , el ele yanımızdan geçen çiftler bize imreniyordu , hani mutluluk tarif edilmez ya işte o kadar mutluyduk ve bu mutluluk havaalanında son bulmuştu çünkü bir saate kalmaz ellerimi bırakacak mutluluktan uçma deyimi , yerini büyük bir cüssesi olan , içi küçük koltuklarla döşeli, kubbeye benzeyen ,nefes alınmakta zorluk çekilen demir yığınına bırakacaktı , kalan zamanımızı dolu dolu geçiriyorduk aldığımız yüzüklerin desenini ,yüz hareketlerimi konuşmalarımı şunu alsak daha mı iyi olurdu yoksa bunu mu alsaydık çok yakışırdı gibi sözleri ne kadar söylediğini ben bile unutmuştum , zaman ayrılık vaktiydi ve uçak kalkmaya yakın alın çizgileri ortaya çıkmış ,gözlerindeki yaş direnerek akmıyor , gözbebekleri elmas gibi parlıyordu, gitmek istemiyordu , fakat istemeyerek de olsa küçük küçük adımlarla yanımdan uzaklaşıyordu , birden koşarak yanıma geldi, “bir şey mi unuttuk ?” dediğimde ,evet seni öpmeyi unuttum dedi ve öperek hızlı bir şekilde uçağa bindi, biner binmez telefonla arayacağını bildiğim için telefonum elimde hazır bekliyordum yoksa çok kızardı, üzülürdü , canı sıkılırdı bir tanemin , beklenen telefon gelmiş uçak kalkmadan bir yere gidemezsin beni bekleyeceksin diyor sonra peşinden beklemedin demi hemen gittin diyordu , alışmıştım artık nazına onu ne kadar çok sevdiğimi , bir ömür boyu hava alanında kıpırdamadan ,yemeden içmeden bekleyeceğimi söylüyordum ki anonsun gelmesiyle aşkım kapatalım demesi bir oldu ,malum uçak havalandıktan sonra evin yolunu tutmuştum ......
Uçak İstanbul’a indikten sonra hemen beni aramış ve neden beklemedin hani bir ömür boyu bekleyecektin lafları ardı ardına gelmeye başlamıştı, benim gülmem ile onun aşkım seni öpüyorum demesi bir oldu ve babası ile evin yolunu tutmuştu , zaman hızla geçiyor özlem azar azar, sinsi bir şekilde bedenlerimize iyice yerleşiyordu söz yüzüklerinin takılmasını beklemek , ikimiz için de sabır sınavı haline gelmişti ....
Sokakta yürürken içi gelinliklerle dolu olan bir vitrin gözüme takılmıştı , hemen aradım telefonu açar açmaz aşkım bile demeden, dedim ki şuanda yanımda çok güzel bir manzara var ve hepsi de harika , ve birdin iyi o zaman onlarla sana mutluluk dilerim diyerek telefonu yüzüme kapatmıştı , her zamanki gibi dinlememiş kıskançlık krizine girmişti , teline beş on çaldırmadan sonra açmış sert bir şeklide ne oldu , ne yüzle arıyorsun diyordu tam bir şey diyecekken git o harika dediklerinle hoş vakit geçir demesi bir oluyordu , kahkaha attım , birden neden gülüyorsun be ,hem suçlu hem güçlü demesi bana cevap imkanı tanımıştı : şuanda gelinlik vitrinin önündeyim ve harika gelinlikler var acaba sana hangisini alsak beğenirsin ? demem beni defalarca soluksuz bir şekilde öpmesini sağlamış ,aşkım ben seni yine yanlış anladım ne kadarda kötü bir insanım deyip söylenmesi beni çok üzmüştü çünkü ne koşulda olursa olsun onun üzülmesini istemezdim , saatlerce vitrinin önündeki gelinlikleri anlattım, anlattıkça duvak boylarını , desenlerini, şekillerini soruyor ve çok mutlu oluyordu , birden ses kesildi , aşkım orda mısın dediğimde ;bağırarak ve ağlayarak : biz ne zaman evleneceğiz artık seninle olmak istiyorum deyip telefonu kapattı , ilk defa çok kötü bir şekilde moralim bozulmuştu, tekrar telefon açtım ,telefonun çalmasıyla telefonu açması bir oldu , ne oldu bir tanem neden moralini bozuyorsun dediğim de bilmiyorum sanki hiç evlenemeyeceğiz gibi yanıtlar veriyor bende saçmalamamasını söylüyordum zor bela ikna ettikten sonra ona her sene kırmızı mavi yeşil gelinlikler alacağımı söylemiş ve tebessüm dolu dudaklarının gülümsemesini sağlamıştım , ama her sene alacaksın söz ver demesiyle moralinin düzeldiğini anlayıp yemin ettim , gülüyordu .......
Sözleneceğimiz gün yaklaştıkça söz hazırlıkları başlamıştı bizim adetimizde hem oğlana hem kıza çeyiz düzülür. Çeyizde yazma, patik, işlemeli dantelli havlular ve yöresel kıyafetler bulunurdu .Çeyiz evin en nemsiz köşesinde saklanır ve güzel kokması için ve böcekler tarafından zarar vermemesi amacıyla çeyizin içine naftalin konurdu.
birden, aniden ansızın, belki de tanrı yüzünden .....
anlam veremediğim sebepten dolayı ilişkimiz sona ermişti........
bu ilişkinin bitmesini kendime yediremiyordum annemin hazırladığı , çeyizimin için de bulunan işlemeli beyaz havlular bana kefeni hatırlatıyor , örtülere vb eşyalara bakarak neden beni seçtin , başka kulun yok mu gibi kendi kendime tanrıya isyan ediyordum . Birden gözlerimin önünde hayalinin canlanması , hayali ile birlikte gözleri yaşlı bir biçimde uykuya dalmam saniyeler sürüyordu, annem ben uykuda iken yavaşça üstümü örter , başımı okşardı ,hissederdim...
annem beni çok severdi , bana bir şey olsaydı içi içini yerdi.......
arkadaşlarım neden bitti diye sorular sorarlardı, bilemezlerdi gerçeği anlatamazdım, ağzım açılmaz gözlerimden anlamak istediklerini anlarlardı : ailesi istememiş, canı sıkılmış , başka birini daha çok sevmiş , tanrı engel çıkarmış vb bir sürü susarak gözler ile söylenen söz ......
aldığımız nişan yüzüklerini boynuma asmıştım ....
boynuma parmağının ölçüsünü asmıştım ....
boynuma ayrılığı asmıştım ....
koyu sarı ayrılığı yüreğime asmıştım........
bazen evde baş başa kaldığımızda yemek yapardık ,parmağının küçük bir kenarını yakardı , ve bak ne oldu bana deyip dudaklarını büker sonra da ne olmuş bebişime dediğimde sen tahmin etmedin anlamadın beni sevmiyorsun deyip nazlanırdı
birden parmağımı yaktım, üfle geçsin derdi,
dakikalarca üflerdim öperdim sen parmağını yakmadın kalbimi yaktın derdim bak kalbim çok acıyor dediğimde kulağını göğsüme dayardı hakikatten açıyormuş özür dilerim bir tanem derdi bir daha parmaklarımı yakmayacağım, küçük kızlarıma, zarar vermeyeceğim deyip boyunu bükerdi.......
sessizce yanıma yanaşır, gözlerimi kapatırdı, ve derdi ki bil bakalım ben kimim, hafiften ellerini yana çeker aşkımsın derdim, her buluşmamızda tekrarlanırdı bu sahne çok da mutlu olurduk.. şimdi ellerin yok ,o uzun dalga dalga sarı saçların ,ve güneşte yeşile çalan gözlerin hepsi senle beraber gittiler ,kendi kendime konuşuyorum artık, şizofren diyor görenler ,belki de hiç bu kadar sevmemişlerdir onlara da hak vermek lazım.. aşkım ,biraz dolaşalım mı ,hadi üstünü çabuk giy hava soğuk üşüdüm "
hayatımda değişen bir şey yok
kışın belirgin yorgunluğunu üzerimde taşıyorum hava soğuk yerler buzlu, buğulanmış camlar , sokak çocukları gibi titreyen beden sigaradan sararmış ellerim , ve beni yerden yerlere vuran ayrılık ,kaldırımlara yapışan hayallerimi kazıyan çöpçüler ,kısacası ’yoksun
Ayrılığın üstünden bir seneye yakın bir süre geçmişti bugün doğum günüydü
şimdi; yaşadığım bütün zamanları duvarıma tek tek asıyorum, gözyaşları, ihanetler, kaybedişler , mutsuzluklar , bir tarafta; çocukluğum, boynuma astığım silgi ,annemin başımı okşaması , aşık olmam , ve zamansız yere hayattan ayrılan sevdiklerim diğer tarafta, bir yaş daha büyüdüm , kendimi ölüme biraz daha yakın sevgiye biraz daha uzak hissetmeme rağmen , insanların iyi ki doğdun lafları yüzümde tebessüm oluşturuyor, pastama dikilen mumlar, terk edip gidenlerden biraz daha az , sönen mumlarla kaybolan umutlar ve öldüğüm zaman toprağıma dikilecek tek taş, ve dualar okuyan imam iyi ki doğdun diyecek melekler eşliğinde.
SÖZ GÜNÜ
Bütün hazırlıklar tamamlanmış çeyiz arabaya yüklenmiş annem, babam ve kardeşlerim eşliğinde yola çıkılmıştı ve biz telefonla konuşuyorduk , ailene ve tabi ki de bir taneme güzel gözükmek için toka alacağım kapatalım dedi arabadaki büyüklerime aldırmayarak aşkım seni çok seviyorum dedim ve kapattık , aradan üç saate yakın bir süre geçmişti, hazırlık yapıyorlar diye bir daha arama gereği duymamıştım evlerine yaklaştığımda telefon açtım ve tel kapalıydı evlerinin önüne gittik ışıklar yanmıyordu ,zile bastım , garip bir tedirginlik bütün vücudumu sardı ,art arda zile bastım ,komşularının ziline bastım apartman sanki boşalmıştı ,bakkala sordum bir şey almaya giderken bir kız kaza geçirdi dedi adeta kanım çekilmişti soğuk soğuk terler döküyordum arabaya biner binmez babama hastaneye gitmesisin söyledim , ağzımı bıçak açmıyordu ve hastaneye vardığımızda tanıdık birkaç komşusunu gördüm hemen hangi bölümde olduğunu sordum ,o dalgınlıkla bir elime çiçek bir elimde çikolatayı almıştım sözden haberi olan komşular bana sarılarak ağlamaya başladılar tekrar bölümünü sordum , dilleri kesilmişti adeta ,ailece bizi en alt kata indirmişlerdi, ve ailesi feryat eşliğinde bana sarılarak ağlamaya başladılar, ben hala bir tanem nerde cevap neden vermiyorsunuz diyordum sadece ağlayıp sarılıyorlardı o telaşla kapıda yazan yazıyı görememiştim kafamı kaldırdığım da morg yazıyordu….
Bana ve aileme güzel görünmek için güzelim, saçına kan takmış ve istediği gelinliği giymişti bembeyaz kefen…
ÖLMEDİ Kİ! GİDİŞİNİN ARDINDAN
ŞİZOFRENİ
Çok mutluyduk aslında hep yanımdaydı …..
kimseye sinirlendiğim yok ,kimseyi de takmıyorum artık,
kendi kendime konuşuyor ,gülüyor ve ağlıyorum
görenler deli diyor ,ama insanların ne söylediği benim için hiçbir şey ifade etmiyor
neyse, şuan duvarda fil yürüyor, yelkovanı neden dönüyorsun , hadi pinokyo biraz yürüyelim ...
tıp bu halime şizofreni teşhisi koydu. Aç sevgilim kollarını uyumak istiyorum...
ALKOL
Sigara içki ve benzeri alışkanlıklar
Hiçbiri senin kadar kötü olmadı...
Artık alkolün bile uyuşturamadığı bir bünye yarattın, düşündükçe bir kez daha bitiyorum, gözlerime; yalnızlık
hüzün dert keder dolduruyorum göz torbalarıma o kadar çok şey koydun ki ara sıra taşıyor, taşanlar yere düştükçe bir kez daha ölüyorum, ne bileyim işte gel...
Tanrı birçok kişiyi, taaaaa bu kadar sevdi, bizi ise minnacık, çirkin ördek yavrusu gibi bekledik, büyüyüp güzelleşmeyi, büyüdük ama sadece kafamız güzel oldu
KAHVALTI KEYFİ
sabaha kadar ağlayıp, yüzü gözü çapaklı bir şekilde şişmiş gözlerle kahvaltı masasına oturup ekmeğinin arasına zehir zıkkım sürüp ,yiyen var mı ?.
ONSUZ GEÇEN ZAMANLAR
Seni artık çok uzaklarda aramıyorum, hep yanımdasın, gözlerime bakıp bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun, anlıyorum sevgili yorma kendini... Sen gittikten sonra saatleri, günleri ayları, yılları ve tüm zaman kavramlarını dondurdum... Bu gün doğum günün, kutlu olsun, gittiğin zamanın üstüne mumlar diktim, söndür hadi, beni söndürdüğün gibi, bir dilimle doymazsın bütün zamanları sana ayırdım...
ZEVKLE ÖLMEK İSTEMEK
"çok basit değil mi, moraran gözaltlarıyla gidişini izlemek, her yeminin, bedduaya dönüşünü duymak... İçimden konuştuğumu zannediyorum uzun bir süredir, herkes beni izliyor, sence ben deli miyim, köpekler gibi sana kuduran bir ruh ve denizler gibi sana köpüren ağzım var, tamam daha fazla konuşmayacağım, sadece gözlerime bak, bende seni seviyorum.
""başlıksız cümlelerim ve yokluğu anlatacak gözlerim var, bir elimde hüzün bir elimde, kucak dolusu yalnızlık ,
kapıya uğrayan Azrail boş dönme ,
sen emir meleğisin,
ben ise ismini bağıra bağıra can vermek isteyen bir kul ,
cay içmeye gelmedin ,
ne alacaksan al ."
SONRASI
ŞİİRLER
onsuz olacağına eminim
Bu hayatın sonsuz olmayacağını biliyorum ama onsuz olacağından eminim...
sen gidersen
Hani sürekli beklersin ya gelecek diye gelmez
,geçmiş olsun lafını duymak istemezsin
o asla geçmemiştir ,
ruhun da derin bir iz bırakarak sadece gitmiştir
BELKİ
belki , güneşin gözleri olsa ağlardı
belki , güllerin dudakları olsa bükerdi
belki de yağmur yağmazdı, sadece içini dökerdi
belki çok yalnızım
ÖLÜM
gözlerimi yumacağım
belki de gözlerim açık gideceğim ,
ne fark eder anne, öleceğim
kuş cıvıltısı , mart ayında sevişen kedilerin sesi,
yokluğunda verdiğim her nefesi
özleyeceğim
ne fark eder anne öleceğim
sigaranın tadını, içkinin mayhoşluğunu,
seni görmek için çıktığım yokuşu,
son bir kes göreceğim
ne fark eder anne , öleceğim
dur da bir kez daha bakayım sana
gözlerim fotoğrafını çeksin
en dokunaklı şiirleri yazayım
hastayım
Ne fark eder gittikten sonra nereye gideceğim
SÖYLESEYDİM HASTA OLDUĞUMU
sevdiğim bir kız vardı yanakları gamzeli
gözlerine baktığımda ,gözlerini çekerdi
annemden iyi olmasın ,annem gibi severdi
söyleseydim hasta olduğumu
içi içini yerdi
......
yalandan da olsa gözlerime gülerdi
ağlayarak giderdi...
DOĞUM GÜNÜ
Bir yaş daha büyümek mi bir yıl daha yaşlanmak mı kutladığımız,
göz bebeklerine biriken yalnızlıklar için mi ,
alnımıza çizgi çizgi işlenen mutsuzluklar için mi iyi ki doğduk
bilmiyorum ,
elimde sigaram, duman karışıp kaybolan gençliğimi anıyorum
ölüme hayat vermek için bir kez daha doğuyorum
ALZHEİMER( gittiğini unutuyorum)
Sinsi bir şekilde ilerleyen ,
günlük becerileri ve vücudun işlevini unutturan hastalığa yakalanmışım
tıp buna Alzheimer diyor
ben ise o gitti diyorum ,
unutuyorum
BAŞKAYDIN...
Gece, nöbetçi eczane aramak gibiydi seni düşünmek,
mahallemde tektin ve için dert doluydu
Özleyeceğim o kadar
"kaç kere söylediğimi ben bile unuttum ,
artık gitti, unut onu, sil aklından,
yaşanması gereken güzel bir duygu
ve anılara saklanmış gözyaşı ,
özleyeceğim o kadar ,
bağlaçlarla, sıfatlar ile anlatamayacağım ,
edebiyle gitti diyeceğim...
HER GÜN AHIMSIN.
Öyle çok özlüyorum ki seni
hayatımdaki tek ’günahımsın’ ve
öyle çok arıyorum ki gözlerini
emin ol ki her ’gün ahım ’sın...
Buğulu camlara ismini yazdım
""buğulu camlara ismini yazıp,
sonrada kimse görmesin diye hemen silmekti ,
benim için aşk,
kimi zaman defterimin arasında götürürdüm seni
,kimi zaman tükenmez kalemle adını yazardım sırama
OYUNCAK
Kâğıttan uçak ve gemi yaparak yanına gelirdim,
evcilik oynardık,
sen doktor
ben de sana hasta olurdum...
Ayrılık zamanı
""Coğrafya öğretmeni ;
Türkiye’nin en kırıklı, bölgesini sorardı ,
cevap veremezdim, sadece kalbimi tutardım...
YOKSUN
Kış geldiği zaman millet grip olur ,
ben bir garip olurum ,
yoksun…
ÖLÜM KOKAN SEVGİLİM
bir parça kopart bana içindeki matemden,
hemen verem olayım kurtar beni kendinden,
öteki dünyada durak denilen yerden,
bir bilet bana da al ölüm kokan sevdiğim
kaşlarının arasından günlerim batıyordu,
uyanmamak üzere elveda derken aşka
yağmur böyle yağamaz ,gökten kan akıyordu
nehirleri çıldırtan sel yürekli sevgilim...
denizin kıyısında şeytan evi ararken,
minicik ellerini çizen dalgaya inat
,birden sus pus olurdun dururdu sanki hayat
,yosunları ağlatan tor yürekli sevgilim....
TEK SANA TUTULAYIM
Hadi konuş konuşta terk edeyim bu şehri
sabah yeni bir düne uyanayım
kollarımı açayım sensizliğe
yarabbi şükür diyeyim çayımı yudumlarken
zehir zıkkım olsun kahvaltım
gül ,yanakların kulaklarına kavuşsun
gözlerin, yaşarıncaya kadar gül
istersen alay et zil takıp oyna,
cengi desinler...
Mevsimler değişsin bakışlarınla ,
aylar dengesini kaybetsin ,
mehtaba düşsün
ocak, haziran olsun, şubat, temmuz,
anlamını yitirsin güneş
ama ne olur ağlama ,
gökkuşağı çıkmasın
dost düşman var rengin belli olmasın.
Ben mösyö olayım sen madam
hiç yemediğimiz kadar hindi yiyelim
bugün su değil şarap içelim
dünyanın olduğunu söyle kulağıma ve şimdi
ağla...
Biraz daha yakın dur ,
soluk soluğa kalalım belli etmeden
sokak köpekleri gibi ulu orta kitleneyim,
gözlerine
filmlerdeki gibi kader ayırsın bizi
evimiz olduğunu düşünelim
dört köşe olalım zevkten
yarı çıplak olalım denize girer gibi
yol alalım yekten...
Gitme, ne olur
yok olacaksak birlikte olalım...
Halimi soranlara gülerek, biraz daha kötüyüm diyeyim
her gün ölüyorum bugünde senin için öleyim ,
imamın aptes suyuyla yıkasınlar
bu bedeni...
OT(V)URUP AĞLARDIM
"ot(v)urup ağlardım her dumanda seni özler ,
her dönüşte yollar sana çıkardı...
İ.KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.