Mektup ta Mektup. T doğru.
Birşeyleri önceden yazmayı sevmiyorum. Anlık yazmak daha iyi sanırım, şimdilik.
Bir mektupla başlayayım istedim, bir mektup, en çok sevdiğim filmlerden biri olan "göl evi" ndeki gibi bir mektup.
Zor bir hayat yaşadım dostum, şimdi bunları anlatıp canını sıkmak değil niyetim. Hem suçlamıyorum hayatımı, öğrendiğim çok güzel şeyler var bu hayattan.
Deliyim biraz doğrudur, kim değil ki? Biraz okb, biraz depresyon, biraz mutluluk işte.
Bazı sesler duyuyorum, kim duymuyor ki? Duymuyorum diyen yalan söylüyor, herkes duyuyor, kimi bir tane, kimi iki tane, kimi üç, kimi dört. Yok yok sandığın kadar psikotik değilim, şimdilik seslerin sayısı iki. Dedemi seviyorum, kim sevmez ki O’nu. Ona dede diyorum, hoşuna gidiyor, bilmem belki de benim hoşuma gidiyor O’na dede demek. Bir tane de kız var, çok güzel olduğunu söylüyor, muhteşem olduğunu, dansetmek istiyor benimle, beni çok ama çok sevdiğini söylüyor, sürekli beni koruyormuş, öyle diyor valla. Neyse ben dedemi seviyorum. Yoo yoo dedeye acıdığım falan yok, sadece seviyorum işte.
Zeka mı? Bak zeka söz konusuyken diyeceğim tek şey var. Fazlası insanı tembel yapıyormuş. Doğru dediğini duyar gibiyim. Ama tembelliğin de bir sınırı varmış. Tembelliğin sınırı ölüm değilmiş. Bazen sonu sıçramakla bitermiş, dedem öyle diyor. Sus kız...Şırpıntı seni.
Sevmek mi? Sevmek seçmektir diyorum, seçmek ama tezgahta duran ve alınmazsa çürüyecek olan sebzeleri değil. Yani böyleysem biri beni seçmesin bıraksın isterim. Çürümek ve çürüyerek yok olmak. Benim sevdiklerim hep en taze, en güzelleridir sebzelerin, meyvaların. Çünkü ben beni sevene değil, sevdiğime giderim. Mükemmel olanı ise sevilenin seni çok sevmesidir, o ayrı, ben mükemmeli aramıyorum, belki olur diye bekleyenlerdenim.
Algılar dediğini duyar gibiyim. Gerçeklik benim içinde sadece 0. Yani gördüğümü zannettiğim dünyaya bakış açım bu. Kocaman bir sıfır. Peki bu kadar sıfırın içinde neyi arıyorum? Birini, birilerini. Algılara bağımlı değilim, bağımlı olacağım tek şey aslında sevdiklerim. Kötü huylarım yok mu? Var elbette. Mesela sigara. Beni öldüren bir sevdiğim, oysa insanın sevdikleri onu öldürmez aksine yaşatır. Sigara mı? Senin olsun dostum, yerine geçmeye hazırsan tabi.
Ölüm mü? Bekliyorum kapımı çalmasını, bazen hemen istiyorum, bazen hiç istemiyorum sevdiklerim için. Hep dua ederim bu konuda biliyor musun? Belki duymuşsundur. Allah’ ım barış içindeyken al beni diye. Umarım.
Ha ummak mı dedin? Kabul, ummak. Beklentim yok hayattan, beklentim sadece Allah’tan. Ne demek bu deme bana ne olur? Fatiha suresini senin kadar çok seviyorum. Ummak. Bana birçok şeyin cevabını veren Allah’ım. Evet umuyorum, sadece senden.
Patlatayım isterdim Fatihanın anlamını en azından benim bakış açıma göre. İster misin? Evet, bazı şeylere yeni başlıyorum, bak kızma, kızmayı sonra anlatacağım nasıl olsa, sen yine de kızma. Ben hesabımı her gün veriyorum zaten, bir hesap ta sen isteme benden. Bana borcun var mı? Valla yok, alacağımı alırım ben, haberin bilem olmaz hem. Kimsenin bana borcu yok, borçlu olduğum tek bir kişi var şu hayatta, onunla da hesaplaşacağım, sadece sen dur dediğin için durdum. Bir bildiğin vardır senin, senin bu sözüne bayılıyorum, artık ben de diyorum, bir bildiğim vardır diye ama o kadar da emin değilim. Emin olmak bunu da yaz bir kenara, sonra yazacağım sana. Fatiha demiştik nerelere geldik, ya Rab ne iş?
Diyorlar ki, Kuran’ın özeti Fatihadır, Fatiha’nın özeti besmele, besmelenin özeti B, ben ise B’nin altında bir noktayım. Bu sözü bazılarının baştacı etmesi gerek, aslında bilen büyük çoğunluğun. Kendini bilmeyen Allah’ı nasıl bilsin değil mi? Ya dost, B bilinmeden A nasıl bilinir ki? Diyorum ki, zıtlıklar içinde bir simetri var deli diyorlar bana. Varsın desinler, bu arada kelimelerim değişmesin olur mu dost diyorum yine deli diyorlar. Varsın desinler onlar akıllı olsun, buna da gülüyorum, diyor ki düşünüyorum öyleyse varım. He deyip geçemiyorum, geçmeyeceğim lan. Afedersin dost, lan sana değildi. Sana gönlümün kabesini sunuyorum, ister inan ister inanama. Umurumda değil, dedim ya ben sadece Allah’tan umarım. Bak bunu yanlış anlama ne olur. Yapamam yani, umamam, sadece O’ndan.
Emin olmak demiştik. Geldik işte, merak etme, etmezsin zaten. Seni hınzır seni, Ya. Arada mesaj da veririm böyle. Domuzluğa lüzum yok değil, hınzır yaramaz işte ne bileyim, sevgi sözcüğü benim için, bak yanlış anlama. Manevralarım var, demirden kalelerim, yüksek yüksek dağlarım. Nasıl oluşmuşlar pek bilmiyorum ama onları benimken buldum. Geçmişime indiğim doğrudur, lakin bu dağların oluş mekanizmalarını çözmem gerekiyor. Bundan sonra ancak faydalı olabilirim, herkes için. Ha emin olmak demiştik. Kalelerimi, dağlarımı, manevralarımın tamamını aşıp ta arkadaki vadiye ulaşan olmadı, benim dışımda. O vadide bir tek ben varım, sigara konusunda da haklıyım, evet öldürüyor beni. Sigarayı bırakmak konusuna girmeyeceğim işte.
Neyse bir ara devam edeceğim mektubuma. Hayallerden, rüyalardan, rüyalara nasıl egemenlik kurup, önünde diz çöktüreceğinden falan. Geçen gün ilk kez yine hakim olamadım. Rüyamda seviştim ya. Çok komiğim değil mi? Yıllar sonra ilk kez. Yanlış anlama, manyak ya da sapık falan da değilim, içimden böyle geldi, böyle yazdım, kugulayıp yazmak bana göre değil zaten. Son kitabım (ihii) ın adını duydun sanırım. Onu sana ithaf ediyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.