ALBERT CAMUS
7 Kasım 1913- 4 Ocak 1960
(Sosyal medyada sözleri en çok paylaşılan yazar, ama çoğunun altında ismini göremediğim yazar. Kimi sözlerin sahibinin Atatürk, kimi de peygamber hadisi olduğunu iddia etmiş sözlerin sahibi. )
Albert Camus’u tanımak için öncelik Varoluşçuluk ve Absürdizm hakkında bilgi sahibi olmamız gerekir. O, eserlerini hiçbir araştırma yapmadan okunmaya başlanacak yazarlardan değildir. Felsefi duruşunu, hayata bakış açısını, yazma amacını bilmeden bir yazarın yıllarını vererek yazdığı eserini okumaya başlamak ve sonrasında tuhaf tuhaf yorumlar yaparak haksız eleştirilerde bulunmak hiç de ahlaki değildir.
Varoluşçuluk: Psikolojik ve kültürel devinimlerin, kişisel deneyimlerle var olabileceğine inanan Felsefi akımdır. Bilimin ve ahlak yasalarının insanı tanımlamada yeterli olmadığı görüşündedir bu görüşün savunucuları. Gerçek değer yargılarına da ihtiyaç vardır. Baskın olan Sistematik Felsefeye karşı doğmuş bir akımdır. Kendini; edebiyat, sanat, drama, teoloji, psikoloji alanlarında göstermiştir.
Absürdizm: Evrende bir yaratıcı olmadığından insanın evreni ve kendini tanımlamadaki tüm uğraşlarının boşa çıkacağına inanan felsefi akım. Her yasayı bir ‘’anayasa’’ya bağlamak anlamsızdır. O yasayı da başka bir evren yasasına. Bu görüşün en önde gelen eseri: ‘’Godot’yu Beklerken’’dir (Abrüst tiyatro örneği, sinemaya uyarlanmıştır). Diğer örnekler: ‘’Yabancı’’, ‘’Düşüş’’ (Albert Camus).
Albert Camus Cezayir’de doğdu. Annesi evlere temizliğe giden bir hizmetçiydi. Babası Cihan Harbinde hayatını kaybetmiştir. Fakir bir ailenin üç çocuğundan biriydi. Cezayir Üniversite’sinde eğitim aldığı yıllarda üniversitenin futbol takımında oynadı. 1934 yılında Fransız Komünist Partisi’ne katıldı. Daha sonra Fransız ordusuna katılmak istedi ama verem olduğu için kabul edilmedi. 1940 yılında piyanist ve matematikçi olan Francine Faure ile evlendi.
İkinci Dünya Savaşının ilk dönemlerinde pasifist kaldı. Paris’in Almanlar tarafından işgaline ve Gabriel Peri idamına tanık oldu. Ve böylece bir idam mahkûmunun son günlerini anlatan ‘’Yabancı’’ eserini yazdı.
‘’Annem ölmüş bugün. Belki de dün.’’ diye başlıyor romanı. Albert Camus ile tanışmak iyidir ve özellikle bu cümlenin o çelişkili anlamıyla başlamak daha iyidir. Ülkemiz gençliği bence hakkıyla bilmiyor Albert Camus’u. Kimisi Albert Camus’u sırf imaj olsun diye okumaktadır. O ‘’absürt’’ eserleri okurken absürt bir duruma düşmektedir. Özellikle üniversite gençliği karşı cinsi etkilemek adına hoş kaplı bir Albert Camus eseri alıyor ve üniversite kantininde açıyor, okumuş gibi yapıyor. Nereden mi biliyorum? Bir süre üniversite kafeteryasında çalıştım. ‘’O, Albert Camus okuyorsunuz?’’ diye sormuşumdur çayını içtiği bir sırada. Kısa bir sohbetten sonra sığ düşüncelerin sonucu Albert Camus okuduğunu çözmüşümdür çoğu zaman. Hele bir de Jean Paul Sartre okuyorsanız, sizler filozof olmuşsunuzdur. Gitar çalan bir delikanlıdan daha çok dikkat çekiyorsunuzdur. Bu arada Jean Paul Sartre de varoluşçu bir yazardır.
Ülkemizde çok tuhaf bir durum var… Belli yazarları okuyorsanız, belli bir sinemayı takip ediyorsanız, sizler filozofsunuz, ayrıcalıklısınız. Oysa alakası yoktur. Andrei Tarkovsky izlemek, Jean Paul Sartre okumak, Fazıl Say dinlemek sizi üstün yapmaz. Sizi üstün yapan bakış açınız, yaşam biçiminiz, insani duruşunuzdur. Kimse Fazıl Say dinlediği için üstün olmaz. Tüm bu yapay alışkanlıklarının sonucu (zorlama), kendini toplumdan soyutlayarak aristokrat tavırlar takınan insanların, sıradan insanlardan cahil olduğunu kabul ediyorum. Sen de köşedeki marketteki kızdan etkilenebilirsin, evde canın sıkıldığında çıkıp ‘’serseri’’ arkadaşlarınla beraber sokaklarda boş boş geze bilirsin. Kahvehane uğrayıp bir çay içebilirsin.
Bizler tekrar Albert Camus’a dönelim. Camus’a göre sanat bencil bir edebiyatçının ve sanatçının yapıtı değildir. Sanat; yaşanabilir, kullanılabilir bir durumdadır.
İnsanın şu dünyada yapacağı en iyi başkaldırı intihardır. Ama her şeye rağmen insan yaşamayı seçmelidir. Kısacası zamanını değerlendirmelidir kendine göre en iyi şekilde. Bilmiyorum benim anladığım bu Albert Camus’dan. Sizlerin farklı görüşleri olabilir bu konuda. Çünkü çoğu zaman eleştirmenler ile okuyucu, yazarı ve eserlerini kendine göre yorumlamaktadır. Yüzlerce sayfa eleştiri yazılır yazar ve eserleri hakkında. Oysa gerçekte yazar, hiç de eleştirilerdeki yazar; eser, eleştirilerdeki eser değildir.
Dikkat ederseniz ansiklopedik bilgilere fazlaca yer vermiyorum. Burada amaç tanıtmadır. Zaten isteyen kişiler ansiklopedik bilgilere bir ‘’tık’’la ulaşabilir. Yine de ufaktan biraz bilgi verelim. Yazar, felsefeci Albert Camus 1957’de Nobel Edebiyat Ödülü almıştır.
"…Her nesil, şüphesiz, kendisini dünyayı değiştirmekle yükümlü hisseder. Benim neslim bunu yapamayacağını biliyor, ama benim neslimin belki de daha büyük bir görevi var. Bu görev, dünyanın kendi kendisini yok etmesini önlemek…"
Eserlerinden bazıları:
Başkaldıran İnsan
Büyüyen Taş
Defterler 1-2-3
Doğrular
Düşüş
Veba
Yabancı
Ecinniller
İlk Adam
Mutlu Ölüm
Ruha Dokunan Düşünceler
Tersi ve Yüzü
Diye devam ediyor… Okuduklarımlar var, okumadıklarım. Umarım ileride eserleri hakkında hakkıyla bir şeyler anlatmak nasip olur. Eksiklerim ve yanlışlarım varsa bağışlayın. Son olarak nasıl öldüğünü söyleyeyim. 4 Ocak 1960 yılında genç sayılabilecek bir yaşta trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.
Vesselam.
YORUMLAR
Albert CAMUS henüz okumadım hep okumak isteyipte popüler edebiyattan sıranın bir türlü gelmediği bir yazar.Popüler edebiyat için özel bir zaman ayırmak üstüne çokca düşünmek gerekmiyor ama Camus gibi yazarların daha derin dünya görüşü, vermek istedikleri daha önemli mesajların olduğunu düşündüğüm için hep o özel zaman dilimini ayırmayı bekliyorum.Yazıda dikkatimi çeken Camus okumak veya Sartre okumayı sırf birilerini etkilemek daha entellektüel görünmek adına yapmanın yüzeysel olduğuna inanıyorum.Hatta bu kadar popüler olmayan her kimi okursanız okuyun bunu sırf kendiniz için yapmıyor birileri için yapıyorsanız bu sadece kendimizi kandırmak başka bir şey değil.Camus'un dünyasına minik bir dokunuş yaptık makale ile güzeldi yazılanlar.Teşekkürler.
"hayat hiç bir şey değildir, itina ile yaşayınız"
“Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum.”
A. Camus
“Camus, dini ve politik insanların aklımızı karışık ahlaki sistemlerle karıştırmaya çalıştığını böylece aslında basit olan şeylerin olduğundan daha komplike göründüğünü söyler. İnsanlar, politikacılar ve filozofların alanı yerine futbolun basit ahlakına bakmakla daha iyi edebilir.”
“Eğer hiçbir şeyin bir anlamı olmadığı varsayarsak, dünyanın absürt olduğu sonucuna ulaşmalıyız. Fakat gerçekten hiçbir şeyin hiçbir anlamı yok muydu? Bu noktada kalabileceğimize hiçbir zaman inanmadım."
Camus için tam anlamıyla absürdist demek pek uygun görünmüyor düşünen beyin her dem sınırları zorlamaya devam eder... edecektir..:)
yazarın ALBERT CAMUS' u irdelerken okuyucuya vermek istediği mesaj ki bence en önemli kısım burası..:)
"Ülkemizde çok tuhaf bir durum var… Belli yazarları okuyorsanız, belli bir sinemayı takip ediyorsanız, sizler filozofsunuz, ayrıcalıklısınız. Oysa alakası yoktur. Andrei Tarkovsky izlemek, Jean Paul Sartre okumak, Fazıl Say dinlemek sizi üstün yapmaz. Sizi üstün yapan bakış açınız, yaşam biçiminiz, insani duruşunuzdur." ccelayir
ne yazık ki eğitim hatalarının bir sonucu bu durumlar...
olması gereken
araştır irdele öğren ama mutlaka kendin ol..!
teşekkürler düşünce yolculuğuna çıkaran değerli yazı için tebrikler hayata kattığınız erdemli cümle güzellikler için iyi ki varsınız değerli yazar Cumali dost...:)
sevgi saygı selamlarımla..