- 1349 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
"VARLIĞINDAKİ ANNEM" ve "YOKLUĞUNDAKİ BEN"
Hali vakti yerinde denecek kadar iyi bir babanın kızlarından biridir. Okumayı çok ister istemesine diğer kardeşleri okurken, kendisi ilkokul 1. sınıfın bir dönemi sadece okula gidebilir. Dedesi uygun görmüş ailesine enişte dedirtecek birine verecektir. Okulda alınır, zira nişanlanmıştır. Oysa hala sokakta oynamayı tercih edecektir. Hayatı boyunca hep okumanın onun için önemini bilen biri olarak hep yaşayacaktır.
7 yıl nişanlı kalır evleneceği gencin ortaokulu bitirmesinin ardından evlenirler. Daha göz açıp kapatmadan çocukları olacak zamanla kendinde yaşamadıklarını onlara yaşatma arzusunda hep çabalayacaktır. Her görenin ona söyleeceği şeydir "Bak bir gün gelicek bu fakirlik ve yoksulluk bitecek çocukların okuyacak seni gül gibi yaşatacaklardır." Oysa ne bilsin okusalarda adam olsalarda dahi hep anne sevgisine ihtiyacı olucak çocukları olucak o çocuklarınsa hep anneye ihtiyaç duyacaklarını.
Öylesine çok çekilmiş bir çilenin yokluğun içindeki mutluluğun umudun vede mücadelenin hızıyla geçer zaman. Zaman insafsız ve acımasızdır. Gün gelir açlığın gözü tokluğa dönüşümüdür, gün gelir varlığın içindeki yoksunluğa dönüşündeki onca şafaklarda açar gözünü.
Sürekli çalışır çalışkanlığı çabası gayreti zamanı ede hayatının ve tamamını alır. Hayat hızlıdır çocukluğunu yaşamamış genç olamamış olsada farkında olmadan geçen zaman içinde 9 evladı olur. Birinin hastalığı onunla birlikte yaşadığı çaresizlik hekim yüzü görmeden yaşamını yitirmesi ile başlar. Giden ise anlam yükler diğer kalanlara. Artık yapılması gereken şey gitmektir imkansızların sonucunda tekrar aynı dramı yaşamamak adına. Yeni diyarınlar şehirler belki bir şans olucaktır. Bir anda rahatsızlanır, 6 aya yakın yatalak kalır sebep sual bilinmez. Ocaklara götürülür, çocukları vazgeçmez onun ihtiyaçlarını karşılarlar. İradesinin gücü inancın birleşimi ile şifa bulur bir ocakta okunan duayla. İyleşmesindeki etken içindeki çocuklarına olan bağlılığı ve yaşama gerekliliğidir aynı zamanda. İnsanların kendisine acımalarını asla istemez. Bilir çünki acımanın fayda sağlamayacağını içindeki azimle yol almanın gururunun onu hep ayakta tutacağını.
Elde avuçta olan bir evin karın doyurmadığı da malumdur. Önce çocuklar okutulmak için yatılı okulara gider, ayrılıklar mübahtır, ihtiyaçtan mütevellid sitemler içermez özlemler hasretler günü gelince kaybolucaktır. Okumak kurtuluştur. Eşi askerde olduğu sürece yol gözlemiş habersiz geçen uzun zamanda alışılmıştır. Sırtındadır çocuk, ekmekse toprakta, eker biçer savurur, kavurur bir tas çorbasında yağı olmasada tuzsuz değildir en azından.
Yıllar yılı koşuşturmacaların sonunda yol gözükür ufuk açıktır gitmek ekmek için gitmek gerekir. Zorlanmaz ilçeye gidişinde çabuk uyum sağlar zaten aza kanaatkar olarak hali vakti yerindeki babasına ve ailesine bile minnet etmemenin becerisi vardır. Hem kimsenin malında mülkünde gözüde yoktur kendine dair olanı da bırakır giderken. Tek amaç tek gaye kalıcı sorun ise okumak, onun tabiriyle cahil kalınmamasıdır. Hayatta herşeyle başa çıkılıcağını ama cehaletle kimsenin başa çıkamadığını tüm hayatında söylemiştir. Damlaya damlaya göl olur diyerek tüm yükü hayat boyu üzerinde tutacak etrafında onu geriye çekicek olanlarada aldırış etmeyecektir. Kendine olan güveni yapabilecekleri ve yapamayacaklarının farkındadır.
Kendini tanımlarken babasının adı ile söyler. Babasının duruşu samimiyeti onun güven kaynağı olmuştur. Babası güçlü iradeli yufka yürekli sebaatkar, sadık biridir. Kızının yapısını bildiği için çoğu kez gece yardım eder, onları rencide etmeden bir çuval getirdiği buğdayı kimseler görmemelidir. Buruk gözlerle farkedilen farkındalıklar vardır, sessiz çığlıklar vardıriyiki varsın derirten. Hayatında tüm duygularında dile gelmez cümleler söylenmemiş vede sitemkar hiç olmamıştır.
Yetinmek onu başkalaştırır, takdir edilen bir kadın olmasını sağlar. Aynı zamanda hayatı boyunca zor bulduğu ekmeğin hep kurusunu suya ıslatarak yemeyi tercih eder. Onun için varlıkta yoklukta bir anlam ifade etmez namerde muhtaç olmamak için canı pahasına çalışır eşiyle birlikte. Çokta gözü yoktur, başkalarının taptığı gibi bir dünyanın onların refah seviyelerinin yükseltmesi de değildir maksadı. Refahı var gücüye kendine rağmen oluşturan kadındır ne olduğununda önemi yoktur. Annelik sıfatı onun en kutsal yanıdır.
Toplumda hep destekleyici roller üstlenir çocuklarını okutacaklara önder ve liderdir söylemleriyle. Kınandığı dönemlerde dahi kız çocuklarının okutulması gerekliliği ile yol alır. Kendi çocukları ile örnektir. Yüzlerce ve hatta binlerce çocuğa annelik yapabilecek sevgiye ve şefkate sahip bir anadır adı. Annelerin sahiplenilmesine ihtiyacı olmadığını söyler, annlerin sahip çıkması gereklidir hep çocuklarına. Hayatı boyunca sabahın körü denilen 5’lerde ayaktadır, önceliği çocuklarını doyurarak bırakıp aç gitmiştir çalışmaya, bir soluk bir nefes almadan evine dönüşlerinde hep eli dolu gemiş, bir çok çaba ile desteği hiç dışardan almamıştır. Benliğinin gücü ona idealistliği onu çok yorsada yüzündeki ifade hep gülümsemektir. Küçük şeylerden mutlu olmuş, hayatı ve mutluluğu içindeki yaşanılmamış çocuğluğundaki kendsidir.
Giymeyi yemeyi gezmeyi de aynı çocuk gibi yaşar. Hayattan zevk alır, hayatta sundukları hep yapıcılık nasihatlerinddeki barışcıl ve idare edişte vardır. Samimidir söylemlerinde ve davranışlarında güven vericidir. Rüştünü ıspat etmiş mücadeleci bu kadın, hazır bulup hazır yememiştir. yerine göre yamasını yapmış kalan parçalardan kilimini örmüştür. Her aldığı şeyden mutlak başkasınada yaparak paylaşmanın sevincini yaşamış, yakın uzak demeden, akraba, yabancı demeden. Ruhsal yetiside hem kendine hemde başkalarına hep yansımıştır.
Kadınların mücadele gücünü gösteren evinin direği olmanın evirip çevirebilmenin derleyip toparlayarak yeniden hep yeniden başlar, evlatlarına dahi muhtaç olmamaktı annelik. Sağ olsunlar evlerinde olsunlar diyen anaçlık oysa yüz ifadelerinden dahi ne hissettiklerini anlayacak bulmacaları ise çocuklarına çözmek için bırakacaktı.
Tam 36 yıl geçti birlikteliğim, bir gün kendine haslık görmedim kendini düşünmeyide. Her akşam aynı odadan aldığımız kararlarımız vardı hepsini hemen hemen uygulayabildim. Yarı yaşında olmama rağmen danışırdı talimat verirdi ve arkasında dururdu. Hep idare etmemi haksızlıklara göz yummamı emrederdi. Ezildiğimin yok olduğumun boğulduğumu bilse dahi söylediği tek söz yeterdi sen iyi niyetli ol hepsi bir gün gelip geçicek az sabırla. Kötülük yapanların utanacakları mahçup olacaklarını yaşamındaki her karede göreceksin. İyi niyetlerinden hiçkimse için vazgeçme. Üzüntülerini benden hep saklardı, ona olan sevgimi ve o sevginin gücünü biliyordu.
Her kapıdan girdiğimde günümün nasıl geçtiğini sorar tüm yorgunluğumu alırdı üzerimden. Tüm koşuşturmacalarım, şaklabanlıklarım birlikteliği perçinleyen özverimlerim onu mutlu ederdi, tek kızdığı şeyse yaşamamışlıklarımdı, bana tüm bunları yaptırdığından da aslında kendide rahatsızdı her ne kadar güzel şeyler yaptıysak yaşadıysakta onunla yaşanmamaşlığım onun içinde önce sonrada benim içinde bir dertti.
Bir gün fotoğraf çektirmeyi sevmediğimi farketti dile getirdi biran çekiverdik bir resim. Kendime yaptığım en büyük iyilikmiş meğer. Yaşı 70 lerde dahi kalemi tutuşu ve deftere özenerek adını yazmayı torunundan öğrenmeye çalışmış, geç kaldım kafam basmıyor deyişleri serzenişeri ilede öğrenmedeki algıyı çözememiştir. İçimdeki uktelerden bir ona gerekli zamanı ayıramamamdır kimbilir belkide ikimizdede olmayan bencillikler birbirimize yetişmemize engeldi. Başbaşa birlikte olduğumuz anlar, gidişler farkedişlerinse geç kalmışlığı ile affedecekmidir beni.
Uzun süre birlikteliğimizde artık anne olmadan da anne olduğumu söylemiş olması hatta tüm çocuklarıma annelik ettin demesine rağmen içim rahat değil. Çocuklar annelerinin sözünü dinler çünki. Gittiğinde üzerimdeki yükün arttığını oysa sadece varlığında da yaptığım şeylerin 3-5 misli yorulduğumu anladım. Aynen devam etsemde yaşadığım duyguların ağırlığından olsa gerek. Her geçen günün zorluğunu anlatmak ne mümkün. Bu yüzdendirki gördüklerime varlıkları dahi yeter demekte onlara daha çok zaman ayırmaktayım. Artık kim ve ne oldukları önemli değil, ne kadar uzak yada yakın olduklarıda. Varlığı ve yokluğu arasındaki sevinçler acılarını anlayabiliyor olmak yetiyor.
Hayatın ondan sonra ayrıntılarda gizli olduğunu gördüm, hiç kimsenin çekemeyeceği nazın niyazın kompleksin ve kaprislerin onun gidişiyle anlamsızlaştığını gördüm. Dünyanın bomboş bir kutudan ibaret olduğunu içinde oynayanların kimseye hislerinden öte başka bir şeyin kalmadığı bir yaşamın varlığını. Bir annemin cehalete karşı okuduğu meydan, onu okumadan da aydın yapabildi. Bilgisi becerisi yaşama bakış açısı herşeyi öğrenme yetisi ile onca okuttuğu tüm çocukları dahi onun üzerinde bir değer oluşturamadı.
Dayanma gücümü de yine yokluğunda dahi Annemden alıyor, yaşamımı da hayat tecrübesi olan Saygıdeğer babama borçluyum. Anneme hak ettiği değeri veren onunla hayatta her kararı birlikte alan olan babam. Hayata anlam yükleyen sevdiklerimizdir. Kim olduğumuzun ne önemi var, onlarla ne kadar gurur duysak azdır diyebileceğimiz ve hiçbir şeye değiştirmeyeceğimiz sevdiklerimizle yaşam anlam kazanıyor her daim.
"Varlığındaki ANNEM" yokluğundaki BANA hayatın tüm maneviyatlarını bırakarak nasıl insan olunacağını vede her koşulda insan kalabilmeyi de öğretmişti meğer.
Bu yazımı Sevgili Anneme ithaf ediyorum. Huzur içinde uyusun.
Yazan/ Hülya COŞKUN
Resim/ Ümit KARAKUŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.