- 704 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
//Döngü//
//Döngü//
Korumakla görevli olduğum egzantik bir villaydı.Kıç kadar kulübesine sıkıştırdığım birkaç kitap ve kesilmiş gazete makalelerini topladım.Villa sahibi setier cinsi köpeğini taze ve pişmiş bir dana
pirzolası ile besliyordu.Kendilerine ait devasa boyutta bir hayvan çiftlkleri vardı.Besiye çekilen büyükbaşların büyük bir kısmı lord adında İngiliz setieri türünden şımarık it için/diğer kısmıda kendileri içindi.Ve özel kesicileri bir belediye müsteşarı kadar havalıydı.Gazete haricinde bakkal kullanmazlar ve peynirinden etine her türlü nevaleyi kendileri hazırlarlardı.Şarap atölyelerinde onlarca işçi çalışırdı.Rivayet o’durki/atalarından kalma 700 yıllık bir şarap yıllandırmışlardı.Hazine adı verilen gizemli ahşap bir fıçının içinde yatan tarihi bir servet.Kibirli yüzündeki ilahi mihrabı çok iyi yöneten kadın,siyah gözlerine yeşil lenslerle yalancılığı öğretirken,işaret parmağı ile baş parmağını çıtlatarak beni çağırdı.Kendine patrondan çok Tanrı edası vererek.Sigaramı ayakkabı tabanımdaki çamurları silmek için kullandığım çeşme fuarında söndürerek”geliyorum Serap Hanım “dedim.büyük olasılıkla efendim yada hanımefendi” gibi kipler kullanmamı istediği içindir’ki böbürlenmiş siması bir mahkum gibi “asıldı”..Lakin karakter-i lügatımda kendime çizdiğim tek ‘Efendi’ varlığını zaman zaman tartışmaya açtığım Tanrının ta kendisiydi.Bu dişi patronla ilk mesai diyaloğum olacaktı.Ancak konuşma sırasında karşısındakiyle arasına en az 3 metre mesafe koyduğunu bana anlatmışlardıNe hastalıklı bir prensip.Sınır ihlali yapmadan yaklaştım hudutuna.Kalın dudaklarının arasından süzülecek ilk kelimeye kilitlenmişti gözlerim.Sarı saçlarını arkaya attıktan sonra kollarıyla bağdaş kurup’sol işaret parmağı ile kirpiklerini kaşıdı önce.Siyah topuklu ayakkabıları’kürdan inceliğindeki bacaklarını taşımakta hiç zorluk çekmiyordu.İkimizde bilinçli olarak süzdük birbirimizi.Ve sordu”adınız neydi sizin yeniden öğrenebilirmiyim?”..Tabiki serap hanım dedim.Adım Kürşat..Kafasını onay verir şekilde salladı.Yapmanızı istediğim şeyler belli.Bahçeyi köpeği evi mahzeni çiftliği vs vs korumak ama özellikle hazineyi”yeniden işiniz hayırlı olsun şimdi hıdır beyi yolluycam kalacağınız yeri göstersin.Benim gibi dış unsurlara dikkat etmeyi uzun zaman önce bırakmış biri için önemli bir sorumluluk testi olacaktı.Kadın;kalçalarını tahrik ve tahrip gücü yüksek bir fahişe gibi siyasi ideolojilerin iki kutbuna sallayarak’görkemli villasının çalışma ofisine doğru yol aldı..Merdivenlerden çıktığı sırada aslında o’nun bir Tanrı olmadığını anladım.Çünkü Tanrılar becerilmekten hoşlanmazlardıHıdır adlı hizmetliyi beklerken kulübenin yanına yerleştirilen fıskiyeli damacandan bir yudum su için eğildiğimde ense kökümde yanmayla başlayan müthiş bir acı hissettim.Canımın yanmasının verdiği refleksle elimi enseme attığımda’bir yaban arısının bana karşı taarruza geçtiğini anladım.Kıldan bacaklarından yakalayıp damacananın üzerine fırlattığımda aynı hızla geri dönüp orta parmağımı soktu ahmak..Bu hamle acı katsayımın matematiksel bir kızgınlığa dönüşmesine yol açtı.Elime geçirdiğim ilk şey’kavak ağacına yaslanmış bir odun baltasıydı.Arının boş anını kollamaya başladım.İsabet almam için havada asılı kalması gerekiyordu.Çevremde zikzak çizerken baltayı savurdum.Ancak olmaması gereken bir şey olmuştu.Olamaz bu bir felaket.Sap baltadan fırlayarak balık havuzunda kefalleri izleyen Lord’un kafasına mıhlanmıştı.Zamanı geriye almak için yukardakiyle istişare ettiğim nadir anlardan birini yaşıyordum.Şoka girmek için zamanım yoktu oysa.Birileri görmeden lordun ölüp ölmediğini anlamalıydım iyice.Havuz kenarına bebek çığırtkanlığı ile düşen lord haraketsizce yatıyordu.Çalışma ofisindeki serap hanımda mozarttan re majör dinlediği için oğlunun sesini duyamamıştı.Lordun kafasına dokunmamla başı diğer tarafa düştü/kendime itiraf etmem gereken şeyin adı/lordun öldüğüğdü..Oysa eşim beni terk ettikten sonra’para biriktirip bu şehirden gideceğim hayalim tehlikedeydi şimdi.Ancak lordu öldürdüğüm anlaşılırsa hem kovulacak hemde İngiliz soylusu bir köpeği öldürdüğüm için hapsi boylayacaktım.O an tüm bunlara sebep olan arı’nın şarap mahzenine girdiğini gördüm.Bana ipucu veren bir gözlemleme.Zamanım yoktu ve lordu mahzene gizlemeliydim.Sabah oluncada tüymeliydim.Çünkü gece karanlığında Rumeli yolunda iz sürmek cennette bir huri’ye fahişeliği öğretmek kadar zordu.Lordu kafasındaki sapla birlikte kucağıma aldım.Ölüm gibi ağırdı.Hızlıca mahsene girdim.Bugün mahzende şarap işlenmemişti ve işçiler izinliydi.Nereye gizleyebilirdim lordu.Yeni işlenen fıçılar olmaz.Bulunması zaman almalı.Ve en sağlam yer şüphesiz hazineydi.Fıçının özenle temizlenmiş kapağını açtım ve lordu soylular cennetine sarhoş yolladım.Kapağı en sessiz volumda kapatıp arkamı döndüğümde mahzenden havuza kadar kalemle çizilmiş gibi hizalı bir kan şeridi oluşmuştu.Ve üstüm.beyaz gömleğim”kırmızı üzerindeki küçük beyaz desenler gibi durmuştu.Ne can sıkıcı bir kan banyosu.Fuardan doldurduğum bir kova dolusu su ile bu kaza cinayetinin dramatik delillerini yok etmeye başladım.Mahzene hazinedende birkaç damla damlamıştı ve bu en az lordun ölümü kadar sansasyon yaratırdı.Ben aslında iki cinayet işledim.Lord ve onu yok etmek uğruna”hazineyi” öldürerek..Delilleri geçicide olsa ortadan kaldırıp herşeyin başladığı kavak ağacına doğru ilerlediğimde’omuzuma bünyemi zorlayan bir dokunuş değdi.İri kıyım bu adam hıdırdan başkası değildi.Kasvetli kasları bir geyiği tek elle ikiye bölecek kadar ürperticiydi.”özel seçim bir bahçivan”.merhaba ben hıdır usta’muğla şivesiyle diyaloğa başlayan hıdır bana doğru bakıp karşılık vermemi bekledi.şokun etkisinden kaynaklanan kısa süreli dalgınlığımı atlatıp “hoşbulduk hıdır usta” dedim..alnımdaki oluk gibi akan ter meraklandırmıştı hıdır ustayı.”hayırdır terlemişsin dedi..önceden tahmin ettiğim soruya ezber bir yanıtla karşılık verdim..”evet sizin serap hanım beni baya strese soktu..(kahkaha hıdırdan)haklısın kardeş öyledir(gülümsemeler)haydi dedim beni kalacağım tavan arasına götür dedim ukela bir üslupla.önceden hazırldığım makale ve kitaplarımı aldım.Önden beni kalacağım yere götüren bahçivan arada lord diye elini şaplatıyor sonra serap hanımın yanında olduğunu düşünerek bu iliklerimi tedirgin eden meraktan vazgeçiyordu.Şimdilik atlatmıştım.Gün ışıdığı anda burdan kaçmalıydım.Eskiden bisiklet odası olarak kullanılan bir bölmeye getirdi beni hıdır”yeni evin diye salakça sırıtarak”Ancak benim tek düşündüğüm şey ayın güneşle devir teslim yapmasıydı.İsterse sıçan yuvası olsun diyerek hıdırın siktirip gitmesini beklemeye başladım başımdan.Ancak kazulet gibi duran herif bana evin beyi dediği kemal sönmezin birazdan teşrif edeceğini’uyumadan onu görmem gerektiğini söyledi..aşımı salladım anasına küfür eder gibi.Ve tam bu sırada o korktuğum ses can’ıma kast eden yüksek bir tonla bahçede yankılandı.”Loooooooooooorrrrd”..Bu bilinen bir eylemdi.Ve artık sabaha kadar lordun cesedinin hazinede bulunmaması için Tanrıya barış eli uzatmalıydım.Serap adlı sürtük ağlamaya başlamıştı.İçime cehennemden kazanla su boca ediliyordu sanki.Nefes tünelime besmelesiz giriyordu korku.Hıdır telaşlıca kıçından soluk alarak gelip”hanım seni çağırıyor dediğinde ise
Gökhan Gök
YORUMLAR
Konu ilginç ama senin yazım tarzın yine göstermiş kendini ki
ilgiyle okutuyor yazıyı...
Ama ne var biliyor musun.?
Olayları öyle bir anlatmışsın ki sanırsın ardımızdan atlı kovalıyor...
Olaylar çok hızlı gelişiyor ve okurken yoruluyoruz ya da ben yoruldum :)
Bir de çok aceleye gelmiş gibi yazı, yazım hatası çok fazla ve paragraflara ayrılırsa eğer
daha keyifli okunacağından eminim...
Devamını merakla bekliyorum...
Arz ederim :)
Dostça, hep...