- 1075 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Usul usul kanayan bir yer var gecenin içinde. Dokunamadığım...
Beklemek olgusu gölgelerle yaşamayı öğretiyor insana. Yalnızlığın tiradını sahnelerken, gün boyu gölgeler uzayıp, kısalarak sessiz sessiz eşlik ediyor insana. Bir bakıyorsun ıssız yolda gölgen toza toprağa karışmış önünde yürümekte. Bir bakmışsın ardın sıra gelmekte. Düşünüp duruyorum hayat mı bizi yanıltıyor, yoksa biz mi kanıyoruz yansıyan görüntüye. Işığın bir oyunuydu gölge. Yüreğimde sevgin varken böylesi aşina değildim gölgelere... Sen gittin gideli tıpkı bir sinema perdesinde yansıyan ışığın etkisiyle yanıltıcı görüntülerin derinliğine hayran hayran bakıp, gerçek dünyanın kör eden ışığıyla karşılaşınca ne yapacağını şaşıran bir çocuk gibi yüreğim. Hayat denen bu yolda değişmeyen tek şey zaman. Akrep yolunu hiç şaşırmadan, ağır aksak adımlarla her saat başı gelip zehirliyor umudu. Zaman dişli çarkın içinde akışını hiç bozmadan, özlemleri, beklentileri umursamadan yoluna devam ediyor.
Akşamın karanlığı ağır ağır çökerken şehrin üzerine, bütün adımlar evin yolunu buluyor. Karşı pencerelerde perdeler kapanıyor. Bir bir yanıyor evlerin ışıkları. Her insan kendi karanlığında, kendi gölgesiyle yaşıyor. Her köşe başında beni bekleyen gerçekleri gün boyu görmezden geliyorum. Karanlığın içinde kaçamıyor, yüzleşiyorum gölgelerle. Nedense gündüzü gece gibi, gerçeği düş gibi tutkulu yaşayamıyor insan... Yarını hayal etmeye çabaladıkça, düşsel, düşünsel tüm beklentilerim geçmişin gölgesinde kalıyor. Dünüm, günümü zehirliyor. Karamsar düşünceler yar(ın)sız bırakıyor yüreğimi. Usul usul kanayan bir yer var gecenin içinde. Dokunamadığım...
Ben seni tanımıyordum. Sen de beni tanımıyordun. İlerleyen zaman içinde tekrar yabancılaşabilir miyiz dersin. Hani dalgın dalgın sokakta yürürken boş gözlerle bakarsın etrafına. Geçici bir bakışın başka bir bakışa tesadüf eder. Sebepsiz yere tebessüm edersin. Sorgusuz, sualsiz gülümser karşındaki bir an. Kısa bir andır o unutulmaya hazır. Kimse sorgulamaz kendini, neden gülümsediğini. Sonra titrek gölgen usulca tutar elinden, şehrin ışıklarında kaybolursun. Birbirini fark etmeden, aynı kaldırımda yan yana yürüyen iki ürkek gölge gibi sessizce akıp gidebilir miyiz şimdi yine zamanın içinde.
Bazen bilmediğin bir şehrin sokağında kaybolmuşluk hissidir yaşamak. Hayat alıkoyar seni ileriye adım atmaktan, irkilirsin. Gecenin içinde tanıdık bir nota çağırır yüreğini ötelerden. Farkında olmadan eşlik edersin dizelere. Hatırlarsın o ezginin hüznünde kaç kez günüllü kaybolduğunu, her kelimenin ruhuna hala aynı acıyla dokunduğunu. Aynı hayal kırıklıklarının arasından bir kez daha geçersin. En çok kaçarken vuruluyor insan, en olmadık yerinden. Yüreğinin sessiz çığlıklarını duymaktan sağırlaşıyor dört duvar. Birden hatırlıyorsun bu melodinin nereden geldiğini. Kulağında çınlıyor sevgilinin sesi. Perdelere nakşoluyor yan yana duran gölgeler. Susuyor iflah olmaz çığlıklar, pusuya yatmış sorular. O an içe kapanık duygular gibi susmak nasıl da yakıyor geceye.
19 Ocak 2014 - Zeynep Özmen
imaginery
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.