- 3054 Okunma
- 18 Yorum
- 1 Beğeni
HIRHIZ VAR LO HIRHIZ VAAAARRRRR.
Yok yok merak etmeyin. Siyaset yapmayacağım. Ucu belki yine siyasete dokunacak ama anlatmak istediğim husus farklı biraz.
Bir anı anlatacağım sizlere ama anıdaki insanların isimlerini vermeden ve olayın nerede geçtiğini belirtmeden. ( Olay aynıyle vaki )
Anadolumuzun en ücra köşelerinden biri olmakla beraber en gelişmiş ilçelerinden biriydi yeni görev yerim. Öyle ki görev yapacağım okulu görünce oldukça şaşırmıştım. Bin iki yüz öğrenci mevcutlu kocaman bir okuldu. Elliden fazla öğretmeni, sabahçı ve öğlenci olmak üzere çift tedrisat eğitim veren kalabalık bir okula düşmüştüm. Daha önce görev yaptığım üç yüz elli öğrenci mevcutlu okulumla kıyaslanınca bu okul gözümde bir dev gibiydi adeta.
Sineklerin konup kalktığı tuvaleti, banyosu mutfağı aynı yerde olan bir ev kiralamış, çoluğu çocuğu ve eşyaları yerleştirdikten sonra elimdeki tayin yazısıyla birlikte okula varmıştım.
Okula varınca nereye gidersiniz ilk önce ? Elbette ki müdürün odasına..Ben de öyle yaptım. Kapıyı tıkladım ve içeri girdim. Girmesine girdim ama burası bir okul müdürü odası mıydı yoksa bir holding patronunun ofisi miydi şaşırdım. Daha önce böylesine şatafatlı bir okul müdürü odası görmemiştim çünkü. İçeri girdiğimde Müdür beye ’’ Günaydın ’’ Demiş ve kendimi tanıtmıştım önce.
Orta yaşlı ve oldukça ciddi görünüşlü müdür aldı evrakları elimden ve her müdürün yaptığı gibi mutad konuşmaları yaptı. Okulun büyük ve ciddi bir okul olduğunu, burada disiplinden asla taviz vermememi, öğrencileri iyi ve temiz ahlak üzere yetiştirmem gerektiğini falan filan...Bir de bundan böyle ’’ Günaydın ’’ Yerine ’’ Selamünaleyküm ’’ dememi istedi.
Neyse...Başladık göreve. Aradan bir iki ay geçti. Bir gün okulun dış kapısında nöbet tutuyordum. Hava güzel, atmışım sandalyeyi kapı dibine öylece oturuyorum.( Öğrenciler içeride olduğu için..Teneffüste olsalar oturamazsınız. ) Müdür bey önce dışarı çıktı...Bir kaç dakika sonra da içeri girdi. İçeri girdikten bir kaç saniye sonra da nöbetçi öğrenci ’’ Hocam sizi müdür bey çağırıyor ’’ Diyerek yanıma geldi.Ben hemen müdür beyin odasına yöneldim ve kapıyı çalarak içeri girdim. Müdür bey oldukça hiddetliydi.
-Sami Bey..Siz öğretmen olmuşsunuz ama adam olamamışsınız.
Kafamdan aşağı kızgın sular döküldü adeta. Acaba biri benimle ilgili bir şikayette filan mı bulundu, bir iftiraya mı kurban gidiyorum filan diye düşündüm.
-Hayırdır müdürüm. Bir kusurumuz, kabahatimiz mi oldu?
-Daha soruyorsunuz. Ben kapıdan dışarı çıkarken ayağa kalkmadınız. Girerken de kalkmadınız. Ayrıca odama geldiğinizde ceketinizin düğmelerini de iliklemediniz. Makama saygı denen şeyi öğrenmemişsiniz maalesef.
-Müdürüm..Ben stajyer öğretmen değilim. Daha önce görev yaptığım okulda bu tür teşrifatlara hiç gerek duymadık çünkü bizim saygı ve sevgimiz resmiyet üzerine değil muhabbet üzerine kuruluydu.
-Muhabbet tamam ama sen bu kapıdan böyle girersen, beni gördüğünde ayağa kalkıp düğmelerini iliklemezsen öğrenci de sana bakar aynısını yapar.
-Tamam müdürüm..Bundan sonra öyle yaparız ama ’’ Sen adam olmamışsın’’ ifadeniz ağır kaçtı...Neyse..Başka bir konu yoksa ben nöbetime döneyim.
-Var..Başka bir konu daha var.
-Buyurun sizi dinliyorum.
-Bana hiç namaz raporu vermedin sen?
-Anlamadım ne raporu?
-Namaz raporu...Namaz kılar mısın sen?
Ya herif resmen sopa istiyor ama sıkar biraz ona sopa atmak...Adamın arkasında koskoca bir aşiret ve koskoca bir cemaat var ( Cemaat deyince akla hemen Gülen cemaati geliyor ama değil..Onun cemaati farklı )
-Müdürüm namaz kılan bir insanım ben. Ama öyle her gün beş vakit kıldığımı söylersem yalan olur. Bazen kaçırdıklarım da olur.
-Olmazzzz...Yemek yemeyi ihmal ediyor musun...Etmiyorsun tabii ki...O halde namazı da ihmal edemezsin. Hem ben seni hiç cuma namazında görmedim.
-Müdürüm..Ben sizi çok gördüm cuma namazında...Her cumaya gittiğimde ille size göstermek zorunda mıyım ben cumaya geldim diye?
Bu soruma cevap vermedi ama benim de namazında niyazında bir insan olduğumu öğrenmekten memnun olmuş gibiydi. İşin doğrusu başta yaptığı o hödüklüğe rağmen böyle abdestli- namazlı hatta bu konularda oldukça hassas (!) bir müdürüm olması beni de memnun etmişti.
Bir kaç gün sonra bir baktım bizim okulun erkek öğretmen kadrosunun neredeyse yarısı takılmışlar müdür beyin arkasına Cuma namazına gidiyorlar...Adeta ona ’’Bak biz de cuma namazına geliyoruz. Yoklamada bizi yok yazma ’’ Dercesine...İğrenç bir durum. Ama o zamanlarda bu görüntü bile bana o kadar iğrenç gelmedi. Tam tersine ’’ Ne kadar müslüman bir adam bu müdür olarak geldi. Lakin her şeye rağmen ben müdür beyin ceza sahasına girmiyorum pek. Beni cumada görmesi ya da görmemesi umurumda değil...Çok mecbur kalmadıkça muhatap da olmuyorum adamla...Oldum olası arkasını bir aşirete dayayanlardan hep uzak durmuşumdur.
Aradan bir kaç ay daha geçti. Bir gün baktım okul Bakanlık Müfettişi kaynıyor...Ani baskın yaptı müfettişler.
Öğretmen olanlar bilir...Müfettiş geldimi hepimizi bir telaş ve korku sarar, hiç istemeyiz gelmelerini, hele hele de bizi zayıf bir sınıfta ders işlerken yakalamalarını hiç istemeyiz. Lakin müfettişler ders denetimi yapmıyorlar. Müdür beyin o süslü püslü odasını işgal ettiler ve önce müdür beyi aldılar ele...Günlerce onun ifadesini aldıktan sonra tek tek öğretmenleri ifadeye çektiler.
Öğrendik tabii ki geliş sebeplerini...Bizim müdür bey müthiş bir yolsuzluk yapmış. 9 Ton kapasiteli kalorifer kazanına nasıl becermişse 11 ton yakıt sığdırmış..Hem de birer hafta arayla üç kez. Yani bizim okulda normalde bir ayda 9 ton yakıt yakılırken kalorifer kazanında, müdür bey toplamda 33 ton yakıt yaktırmış. Faturalar öyle diyor. Lakin kaloriferci okula yakıt tankerinin sadece bir kez geldiğini söylüyor. Dahası hiç bir zaman kazan tamamen boşken yakıt alınmıyor..Yani kazanın kapasitesi 9 ton ama kazan tamamen boşken...Kazanın tamamen boşalması diye bir şey de mümkün değil...Kısacası tanker geldiğinde en fazla yedi, bilemedin sekiz ton yakıt basıyor.
Bizim müslüman, namaz niyaz raporu soran müdürümüz oldu mu bir anda soyguncu, vurguncu, hırsız müdür? Ama ortada bir sorun daha var. Kim, ne cüretle bu adamı şikayet eder? Adamın arkası oldukça sağlam dolayısıyla onu şikayet edenin de arkasının bir o kadar sağlam olması lazım. Bir başka sorun da bizim müdür bey tutuklanıp hapse atıldıktan sonra ortaya çıktı. Onun peşine takılıp cuma namazına gidenlerin önemli bir kısmı namazı niyazı terk etti. Daha önce ’’ Müslüman ’’ Olan müdür için herkes artık ’’hırsız’’ demeye başlamıştı.
Evet..Müdür bey bir hırsızdı lakin ona hırsız diyenlerin en başında bir zamanlar onun odasından neredeyse hiç çıkmayan okulun hademesi geliyordu. Hepimizin ’’Amca dediği bu hademe de oraların şivesiye ’’ Hırsız var lo hırhız var ’’ deyip duruyordu müdürün arkasından ve kendisi de bir aşirete sırtını dayamış olduğundan açık açık şikayeti yapanın kendisi olduğunu söylüyordu.
Önceleri bu amca gözümüzde adeta kahraman oldu. Öyle ya o kudretli, burnundan kıl aldırmayan sahtekarı şikayet ederek onu hapse yollamak her babayiğidin yapacağı bir iş değildi. Amca ne kadar da vatansever, ne kadar da hak ve hukuktan yana bir insandı böyle. Lakin çok kısa sürede amca beyi de anladık. Meğer amca bey yapılan hırsızlığın farkına varmış ve müdüre ’’ Bizim başımız kel mi..Bize de yedir ’’ Demiş...Müdür ’’ Hadi lan oradan sen kimsin, bir şey olursa okka altına girecek olan ben olduğuma göre sana neden yedireyim demiş ’’
Amca dediğimiz bu zat bizaat kendisi itiraf ettiği halde durumu yine de müdür için ’’ Hırhız ’’ demeye devam etti. Kendisinin hiç bir şey yiyememiş olması ama müdür yedirecek olsaydı hiç de itiraz etmeden yiyecek olması onu hırsız etmiyordu (!)
Günümüze baktığmda görüyorum ki devlete vergi vermeyen, vergi kaçıran ’’ Hırsız var ’’ diye bağırıyor...Elektiriği kaçak kullanan ’’ Hırsız var ’’ diye bağırıyor. Yoksul ve fakirin hakkı olan zekatı aklının ucuna bile getirmeyen ’’ Hırsız var ’’ Diye bağırıyor....Hırsızlık sanki sadece ayakkabı kutusunda para saklamaktan, yakınlarına bir takım çıkarlar sağlamaktan ibaretmiş gibi. Ya da hırsızlık deyince ille de meblağın çok büyük olması gerekiyormuş gibi.
Bir fıkra ile bitireyim...Ne demek istediğimi anlarsınız siz.
Adamın biri Ramazan ayında, etrafta hoca olarak bilinen bir sahtekara sormuş:
’’ Hali budur Fatmanın, rakıya su katmanın, destursuz avratla yatmanın, Ramazanda karı oynatmanın var mıdır bir cezası?’’
Cevap vermiş sahte hoca:
’’ Bre hey imansız dinsiz, nasıl yaptın bensiz ?
Ben hırsızlığı anlıyorum ve lanetliyorum ama ’’Hırsız var ’’ diyenleri tam olarak anlayamıyorum. Acaba hırsıza hırsız olduğu için mi yoksa imansız dinsiz, onlarsız yaptığı için mi hırsız diyorlar?
Ve son söz: Hiç kimse ama hiç kimse ilahi adaletten kaçamayacaktır. ’’ Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil ’’
YORUMLAR
Rahmetli Bülent Ecevit hükumetin başında iken Necmettin Erbakan'a yakın olan seçmenlerin Ecevite gizliden gizliye özel bir kini vardı. Sebebi nedir o zamanlar pek bir şey anlamazdım.İstanbul'da yaşayanlar bilirler yıllar önce doğalgaz yoktu.Benzer gazlarla ve kömürle insanlar ısınıyordu.Sırf Ecevit başta diye kaçak kullanırdı bir kısım insanlar ülke kaynaklarını Neymiş ülkede gidişatın kötü görünmesine destekmiş nasıl bir düşüncedir hala aklım almıyor .
Tanıdık birisi vardı beş vakit namaz kılıyor, dedikodu günah deyip hak yemekten geri durmayan, faiz haram deyip zaruret için uyduruk fetva veren birisi .Yıllarca kömür sobasıyla evimizi ısıttık malumunuz bir oda da yanınca orada oturmak zorundasınız .Bir gün bu bahsettiğimiz zat-ı muhterem hacının evine gittik.İçeri girer girmez gözüme takılan bir şey vardı .Her oda da bir elektrik sobası ev hamam.Bu şekilde bir kullanımla faturanın çok kabarık olması lazımdı.Ben onlar adına endişelendim hani Türkiye şartlarında insanların ortalama geliri az çok bellidir Kalkıp yerimden gidip sobanın ikisini kapattım
Hacı
_ boş ver yansın ben fatura ödemiyorum dedi
_nasıl yani?
elektrik saatinin kaplolarını çıkarıyorum saat dönmüyor dedi.
Duyduklarıma inanamadım yatsı ezanı okundu abdest aldı su akıyor da akıyor.Anlayacağınız su da kaçak ..sayacı ters çevirince kullanılan su göstergesi geri sayıyormuş .Bunların yaptıklarını görünce şeytanın elinden diplomasını alıp bu hacıya veresim geldi.Namazını kıldı başladı hükumeti çekiştirmeye .
Her şey güzelde sen şimdi niçin namaz kıldın dedim
Allah rızası için dedi
Allah senin yaptıklarına rıza göstermez lütfen o namazı kılıpda İslama leke sürme Sen onca insanın hakkına girip rızasız elektriği kaçak kullanıyorsun ve senelerce ..sebebi neymiş Ecevit namazsız bir insanmış onun malını kullanmak helalmiş .Ulan beynamaz sen kul hakkına girdin onca milletin faturasına yansıdı bu kaçak kullanım ki senelerce kullandılar .Denetim yapıldığında hacının hanımı görevlilere benim kocam Rusya'da fakiriz kömür alacak durumumuz yok bu yüzden kaçak kullanıyoruzz .Eee bizin insanımız yufka yürekli
Tamam abla bak bir daha olmasın diyor ama dil ucuyla kullanabilirsin biz görmedik duymadık cinsinden.Hacının hanımı kapatıyor kapıyı açıyor bir çilingir sofrası kuş sütü eksik ..hani onuda sağacak ta kuş korkusundan onların çatıya konmuyor..Adamların evleri arabaları gelirleri o biçim....
Dünya malı insanlara çok sevgili geliyor bu yüzden hacısı ,hocası, vekili,tekili zerzevat ne varsa hepsini kapsama alanına alıyor çekim gücü çok kuvvetli bu yaramaz şey.Ne yapmalı ne etmeli kurtulmalı bu illetten .
Allah hiç kimseyi dünya malıyla imtihan etmesin.
ben ölünce tek elimi tabuttan dışarı çıkarın...Çıkarınki insanlar Padişah olan Kanuninin dünyadan eli boş gittiğini görsünler
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
saygılarımla
Melda tarafından 1/15/2014 11:58:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Öyle bir dönemden bahsediyorsun ki o dönemde camiler bile ayrılmış ve bir takım insanlar ''İmam-Hatipli hocanın arkasında namaz kılınmaz '' diyerek başka camilere gider olmuşlardı.
Yazdığın konuların neredeyse tamamına vakıfım ama bu sadece Ecevit dönemine has bir durum değildi...Demirel ya da Çiller, Özal dönemlerinde aynı kişiler '' Türkiye müslümanlar tarafından yönetilmiyor '' Bahanesinin arkasına sığınarak bu vatana ihanet ediyorlardı ve ihanetlerini de böyle dini bir maskeyle maskeliyorlardı.
Bu illettn kurtulmanın çaresine gelince: Onu da anlatayım: Taa 2005 yılında babamı hastaneye yatırmış ve acil götürdüğüm için sormadan sual etmeden bir senet imzalamıştım Antalya Tıp fakültesinde...Ertesi sene babam öldü..Ben de istanbula taşındım...İşte o imzaldığım senet bir borç senediymi...Sekiz sene sonra adresim bulunmuş ve borcum katlanarak, üzerine faizler binerek bir kaç misli artmış...Çatır çatır ödedim tabii ki...Demem o ki bu vergi kaçıranlar, kaçak su ve elektrik kullananlar şöyel haneleri tepelerine inecek cezalara çarptırılsalar bak bakalım bir daha yapabiliyorlar mı?
Selam ve sevgilerimle.
Hırsızlığın azı çoğu olmaz ama,
büyük hırsızlar büyük götürüyor.
Yani küçük hırsız bir lokmanmızı çalıyorsa,
diğeri bir kenti,
hatta koca bir ülkeyi götürüyor da,
arlanmıyorlar.
Herhalde yüzlerini kapadıkları din maskesinden
çok kimse, özellikle yandaş kesim onları öyle aman aman suçlamıyor.
Teyzemin oğlu Halil, bana sözde bu hırsızlıkları anlayışla karşılamam için,
başka daha küçük hırsızlıklardan sözetti. Ben de saf saf dinledim,
misafir diye mi nedir.
Hiç bir hırsızlık hoş görülemez ama bu 17 Aralıkta bir bölümü açığa çıkan hırsızlık,
Türkiye'de değil, dünyada görülmemiş. Daha açığa çıkartılmasını engelledikleri çok
sahtekârlık hırsızlık var..
Sizin müdürün yaptığı küçük versiyonu bunların.
Odacı da nedense böyle durumlarda hep karışır işin içine..
tebrikler,
Ders özelliğindeydi,
ders almayı bilmeyiz ama..
selâm ve sevgilerimle..
sami biberoğulları
Fethiye'de bir çocuk intihar etti 2010 yılında..İntihar sebebi şu: Çocuğu bir dersaneye yazdırmışlar ancak çocuğun annnesi ile babası ayrılınca anne bu ı taksitleri ödeyememiş..Dersane de bunları mahkemeye vermiş ve eve haciz gelmiş...Çocuk kızımın arkadaşıydı.Borçları ise sadece bir milyar lira, yani günümüz parasıyla bin liraydı.
Oturduk yorum yaptık...Bin lira için intihar edilir mi diye...O çocuk ve annesi için bin lira çok büyük bir rakamdı..Bizim için ise ayahhabı kutusundaki paralar çok büyük rakam...Ne kadar para için öleceğinize ya da ne kadar para için hırsızlık yapabileceğinize bağlı olarak rakam değişebiliyor gördüğünüz gibi...
Selam ve sevgilerimle.
Hocam çok güzel yazıyorsunuz ancak kimki birileri birilerini hırsızlıkla suçluyosa o suçlayan kişi götüremediğ içindir fırsatını bulsa alasını yapack oysa doğru yaşayana hayat hakkı yok malesef kutlarım değerli kaleminizi saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Memlekette doğru yaşayana hayat hakkı olmadığı için oluyor ne oluyorsa...İnsan bir alıştı mı hırsızlığa küçükten başlıyor işe...Herhangi bir hırsızın daha ilk işinde trilyonları kaldırdırdığını duydun mu hiç? Duyamazsın..Önce küçük hırsızlıklarla başlamıştır mutlaka işe...
Selam ve sevgilerimle.
Ve son söz: Hiç kimse ama hiç kimse ilahi adaletten kaçamayacaktır. ’’ Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil ’ Yine kaleminizin sihiri değmiş manidar satırlara...Yüreğiniz dert görmesin yazın her daim Sami Öğretmenim yazmak size en çok yakışıyor...Çok saygı ve selamlar..
sami biberoğulları
Sadece bu hırsızlık olayı değil..Hayatta attığımız her adımda bu sözü aklımızdan çıkarmamalıyız aslında. '' Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil ''
Selam ve sevgilerimle.
Döktürmüşsünüz yine hocam.
Yorumcular da öyle.
Ben,
doğru söze ne denir diyeyim yine sadece.
Aslında çok şey var da yazılacak,
benim havam yok galiba.
Çok ilginçti anlattıklarınız.
Kim bilir ne cevherler daha vardır sizde?
sami biberoğulları
Bu hikayenin devamı da var aslında ama konuyla ne kadar ilgilidir bilemediğim için yazmadım.
Mesela bahsettiğim müdür on bir ay hapis yattıktan sonra çıkmış..Önce bir başka okula, daha sonra da benim görev yaptığım o okula müdür olmuş ve oradan da emeki olmuş deiye haberini aldım daha sonra.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam yazı güzelde küçük hırsızlıkların büyük sebeplerini de görmezden gelmeyelim bence...
* Adam esnaf. Adamın karşısına 4 tane süper market açtırılırsa o adam ya kepenki kapatır yada vergiden tırtıklamaya başlar.
* Doğalgaz bürolarında şu an itiraz kuyrukları var. Adama 400 lira fatura gelmiş maaşının yarısı. O adam faturayı görür görmez kaçak elektirik ile yanan sobanın başında çocuklarıyla gülüp oynadığını hayal etmeye başlayabilir.
* Şundan beş altı yıl önce neden kimse kaçak sigara kullanmazken şimdi herkesin cebinde kaçak sigara var ? Paketi 8 lira. Zamla alınan sağlık önleminin! neticesi bu işte.
Şimdi millet ne yapsın sokağa çıksa ( Anarşist ) , vergi kaçırsa - kaçak ürün kullansa ( Hırsız ) , sandığa gitse ( Al birini, vur ötekine )
Eskiden bir reklam vardı hatırlarsınız şöyle deniyordu reklamda " ödediğiniz vergiler size elektrik, su, yol, okul olarak geri dönecek."
Eğer ki benim ödediğim vergi bana litresi beş liradan petrol, birilerine ise ayakkabı kutularında milyon dolarlar olarak geri dönüyorsa ben o vergiden kaçırabildiğim kadarını kaçırırım.
Bence bugün vergi ödemek hırsızın cebine para koyup al sana emanet demekle aynı şey.
Saygılarımla hocam. Sevgi ile kalın...
sami biberoğulları
Aslında sorun hırsızlık...Bunun miktarını tartışıyoruz maalesef...Bir insanın cebine elinizi soksanız ve oradan sadece 25 kuruş çıkarsanız ''Arkadaş alt tarafı 25 kuruş..Bunun için mi bana hırsız diyorsunuz '' Deme hakkınız var mı?
Benzine şu kadar, doğalgaza bu kadar, sigaraya şu miktar para veriyorum diye ufaktan ufaktan başlanan bu hırsızlıklar ortam ve fırsat doğduğunda büyük hırsızlıklara dönüşüyor
Yakından bildiğim bir örnek vereyim: 1980 öncesinde İski veznedarları fatura ödemeye gelen vatandaşlara '' Bozuk para yok '' diyerek 25 kuruş- elli kuruş gibi rakamları cebe atıyor ve en azından günlük sigara paraları ile öğlen yemeklerini çıkartıyyorlardı. Ufak bir hırsızlık...Ama o kurumun başındaki Ergün Göknel çantayla götürdü paraları..Büyük hırsızlık...Küçük hırsızların hepsinin olmak istedikleri yer neresiydi peki: Büyük hırsızın makamı.
Hırsızlığa büyük ya da küçük demeden gereken ceza verilirse ne büyüğü ne küçüğü kalmayacaktır...Tabii kihırsızlığın sebeplerini de ortdan kaldırmak lazım.
Selam ve sevgilerimle.
okan KİLİT
adam eşiyle çalışsa 1700 maaş ev kirası en az 500 ısınma 250 elektrik su en az 150 1000 lira direk gitti...Çocukların kreş parası okul masrafları vs..Bu hesaptan çıkılır mı...Ben bu adamı kaçak elektrik kullandı diye suçlayamam...
Dört yanımız süpermarket doldu. Esnaf vergiyi de tam ödeyerek satış yapabilsin de göreyim...
Bu hükümet döneminde zengin daha zengin oldu, yoksul hepten yoksullaştı. Orta sınıf diye bişey kalmadı.
İnsanları bu kadar sıkarlarsa illegalite ye başvurulur...Hocam vergi ödüyorsun, fatura yatırıyorsun bakıyorsun biri gemi almış. Biri diyor ki "Milletvekilliği için vekiller bir dünya para döküyor o parayı çıkartmaya çalışıyorlar size en basit tüyo" . Birinin ayakkabı kutularından dolarlar fışkırıyor.
Yani ben neye para yatırıyorum. Siz birinin hırsız olduğunu bile bile o kişiye para yatırır mısınız ?
Özellikle 2005 den sonra iş çığrığından çıktı. Benim çevrem geniştir. O zaman hali vakti yerinde dediğimiz esnafların hepsi şu an yoksulluk sınırının altında. Şu an arabayla iş yapmak zorunda olanların sadece araba masrafı en az 1700 TL işyeri kirası algısı vergisi hesaplansın bakalım. Bu adam ne satacakta o parayı çıkartacak...
Bu memleketten böyle bir düzenden çıkacak tablo bu olur...
Beyler zengini zengin yapmaya çalışırsa benim fakirimde kendi başının çaresine bakmaya çalışır...
Şu an benim gördüğüm tablo bu...
Sami hocam yine güzel bir konuya temas etmişsiniz. Hırsızlığın psikolojik bir boyutu da var.Okuduğumda bir anım geldi aklıma.
Bir bayan minik çocuğuyla market alışverişinden çıktı.Ufaklığı araba koltuğuna bağlarken elindeki market poşetini bir an yere bıraktı. Oradan sakin sakin geçmekte olan biri poşetin içini görmediği halde kaptığı gibi koşmaya başladı. O sırada köşeden çıkan bir araba ani frenle ve sağa manevra yaparak poşetle koşan adamı ezmekten son anda kurtuldu. Sürücü camı açıp bağırmaya başladı. Hırsız ölecektim demedi elindeki poşeti sıkı sıkı tutarak koşmaya devam etti. Bayan da bende şaşkınlıktan donduk kaldık. Bayan "Yahu isteseydi yemin ederim seve seve verirdim. İçinde sadece bir poşet bebek bezi vardı. Bunun için ölünür mü? dedi. Ne olduğu önemli değil o çalsında... SAYGILAR..
Erdem ENGİN tarafından 1/15/2014 2:04:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Erdem ENGİN tarafından 1/15/2014 2:08:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Çok doğru ve güzel bir tespitte bulunmuşsun. Hırsızlık bazen de '' Ne çıkarsa batıma kabilinden yapılıyor. Fethiyede yaşadığım yıllarda bir gün evimize hırsız girdi..Pantolonumun cebinde bulunan kırk lira parayı ve cep telefonomu alarak kaçtı...Düşün...Ben ve eşim uyurken adam askıdaki pantolona elini saldırıyor..Ne çıkarsa bahtıma kabilinden...Allahtan Kredi kartından filan anlayan biri değilmiş..Kartları fırlatıp atmış...Sağdan soldan topladık...Ya da camilerden ayakkabı çalanlar var...O ayakkabıları daha sonra bit pazarında görüyoruz...Beş liraya satıyorlar...Yani beş lira için - yakalandığı takdirde - yıllarca hapis yatmayı göze alıyor bazıları...Hastalar ise ayrı bir alem.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam, tarzınıza sözcüklerinize bir sözüm yok ama hikayenin içeriğini okuyan gerçek zannedecek..
Bu tarz yazıları anı şeklinde yazmak yanıltıcı olabilir.
sami biberoğulları
Öncelikle sayfama şeref verdiğiniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim. Lakin anı yazısı olduğunu belirttiğim bu yazının tek bir satırı bile kurmaca değildir. Yani tamamıyla gerçektir. Yazının baş tarafında da aynıyle vaki olduğunu belirtmiştim zaten...
Tekrar teşekkürlerimle selam ve saygılarımı gönderiyorum.
Sevgili Kardeşim,
Çok güzel bir yazı okuttun yine.
Eskiden hırsızı anlatan karikatürlerde hep siyah bir maske olurdu. Artık bu maskeye insanlar alıştı da neredeyse , koca bir göbek, lüks bir kıyafet veya havana purosu da aynı işi görüyor.
Çalanın olmadığı hiç bir alan kalmadı. Ben bile bulduğum parayı verdim diye kendime kızıyorum. Alsaydım hırsız olabilirdim, belki Allah'tan başkası bilemezdi ama daha çok sevilir ve sayılırdım.
Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Yorumunu okuyunca baya bir güldüm...Yanlış anlama yorumun komik olduğu için gülmedim. Meye güldüm biliyor musun: Bu yazı için resim ararken gözünde maske olan bir hırsız resmi aradım..Google amcamı altüst ettim bulamadım..Yahu düşünsene her bi haltın olduğu Google da maskeli hırsız resmi yok...
Sonra da senin yorumun...Neden güldüğümü anladın sanırım...Bu kadar kanıksamak da pes doğrusu))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Abi bu yazıya ne yorum yapsak boş,inan boş.Bu kadar güzel ve objektif yazılabilirdi ancak.Geçen gün yazdığın hani 99 köye sığamadığın yazıda altını çizdiğin gibi ilk taşı atmaya hakkımız var çünkü hepimiz abdestimizden o kadar eminiz ki namazımızdan şüphemiz yok ! Ha namazımız kabul olur olmaz o kısmı bu dünyada bizi ilgillendirmediğinden daha da uzun bir yol var malum önümüzde hele dur cenneti,cehennemide hiç karıştırıp moralimizi bozmayalım öbür dünyadan bahsedipte.Biz bu dünyanın dünyalık insanlarıyız..Bize bu dünya lazım o da bugün lazım:))) Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Abdestimiz yok ki emin olalım...Abdestli olma gereği bile duymuyoruz maalesef...Biraz karışık oldu sanırım..Bir fıkra ile anlatayım.
Bektaşinin biri önce tuvalete girmiş oradan da direkt camiye dalmış..İmama uymuş, namaz kılmış çıkmış...Çıkışta bir sofu yakalamış bunu: '' Yahu erenler sen abdest almadan namaz kıldın..Abdestsiz namaz olur mu?'' Cevap vermiş baba erenler '' Valla ben kıldım oldu ''
Oluyor demek ki))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Traji-komik bir dolu olaydan biri bu sadece maalesef Öğretmenim...
Bir öğretmen olarak bu tarz idarecilerle çalıştım ben de... Adamın iflahını kesiyor sonra da her haltı yiyorlar!
Ama amirin işte, ne diyebileceksin! Bir de artık her yer aynı kafa yapısına ve fikre sahip adamlarla dolmuş durumda; gidip şikayet etsen bile bişey çıkmıyor sonuç olarak...
Dön dolaş aynı yerdesin; bir arpa boyu yol yok yani!
İbretlik bir yazıydı; hani " güleriz ağlanacak halimize" tarzında...
Eksik olmayın...
Sonsuz daygımla..
sami biberoğulları
Öncelikle sayfama şeref verdiğiniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Anladığım kadarıyla halen görevde olan bir öğretmensiniz. Herşeyden önce Allah yardımcınız olsun...Biz belki de olabilecek en güzel dönemde emekli olmuşuz. Okulların ve eğitimimizin içinde bulunduğu durumu gördükçe çok şükür diyorum...Özellikle de İstanbulda vaziyet vahim. Bu kadar zorluk üzerine bir de idareciler işleri zorlaştırıyorsa artık o meslek tam bir azaba dnüşüyor. Yapacak tek şey var: Yazımda da belirttiğim gibi o tür tiplerle fazla muhatap olmayacaksınız..Zorunlu olmadıkça hiç görünmeyeceksiniz bile.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Sayfama şeref verdiğiniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.
// Ve son söz: Hiç kimse ama hiç kimse ilahi adaletten kaçamayacaktır. ’’ Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil ’’//
Soygun,vurgun,yolsuzluk yapanlara yazıklar olsun.
Bazıları bir şeylerin arkasına sığınarak haksızlık etmeyi,
suç işlemeyi meşru göstermeye çalışıyor ne yazık ki.
İnançlar ve inançların ibadet telakkileri hoşumuza gitsin
ya da gitmesin bana göre nötr alanlardır.Dolayısiyle hiç
bir şahsın ve milletin inançları ve o yöndeki değerleri
yorum ve eleştiri yapacağım alanlar olmamalıdır diye
düşünüyorum.Hem dünyevi hem de uhrevi algılara
hitap eden,manası ve mesajı ile manidar bir anlatımdı.
Var olsun,milli ve manevi duyarlılığı dile getiren kaleminiz.
Kutluyorum.Saygı ve selamlarımla.
sami biberoğulları
Dosdoğru bir insanın evladını '' Oğlım/ Kızım şu kadar liraya kadar olan meblağlar için hırsızlık yap ama büyük meblağlar için yapma çünkü küçük meblağlar hırsızlık sayılmaz '' Diye yetiştirdiğini sanmam. Benim nazarımda asgari ücretle hayatını sürdüren bir insanın 25 kuruşunu çalmak ile çok zengin bir insanın trilyonlarını çalmak arasında hiç bir fark yoktur.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
hani cuk oturdu diye bir söylem vardır.... işte bu yazıda öyle....sağol hocam saygılar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.