18
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
3101
Okunma
Yok yok merak etmeyin. Siyaset yapmayacağım. Ucu belki yine siyasete dokunacak ama anlatmak istediğim husus farklı biraz.
Bir anı anlatacağım sizlere ama anıdaki insanların isimlerini vermeden ve olayın nerede geçtiğini belirtmeden. ( Olay aynıyle vaki )
Anadolumuzun en ücra köşelerinden biri olmakla beraber en gelişmiş ilçelerinden biriydi yeni görev yerim. Öyle ki görev yapacağım okulu görünce oldukça şaşırmıştım. Bin iki yüz öğrenci mevcutlu kocaman bir okuldu. Elliden fazla öğretmeni, sabahçı ve öğlenci olmak üzere çift tedrisat eğitim veren kalabalık bir okula düşmüştüm. Daha önce görev yaptığım üç yüz elli öğrenci mevcutlu okulumla kıyaslanınca bu okul gözümde bir dev gibiydi adeta.
Sineklerin konup kalktığı tuvaleti, banyosu mutfağı aynı yerde olan bir ev kiralamış, çoluğu çocuğu ve eşyaları yerleştirdikten sonra elimdeki tayin yazısıyla birlikte okula varmıştım.
Okula varınca nereye gidersiniz ilk önce ? Elbette ki müdürün odasına..Ben de öyle yaptım. Kapıyı tıkladım ve içeri girdim. Girmesine girdim ama burası bir okul müdürü odası mıydı yoksa bir holding patronunun ofisi miydi şaşırdım. Daha önce böylesine şatafatlı bir okul müdürü odası görmemiştim çünkü. İçeri girdiğimde Müdür beye ’’ Günaydın ’’ Demiş ve kendimi tanıtmıştım önce.
Orta yaşlı ve oldukça ciddi görünüşlü müdür aldı evrakları elimden ve her müdürün yaptığı gibi mutad konuşmaları yaptı. Okulun büyük ve ciddi bir okul olduğunu, burada disiplinden asla taviz vermememi, öğrencileri iyi ve temiz ahlak üzere yetiştirmem gerektiğini falan filan...Bir de bundan böyle ’’ Günaydın ’’ Yerine ’’ Selamünaleyküm ’’ dememi istedi.
Neyse...Başladık göreve. Aradan bir iki ay geçti. Bir gün okulun dış kapısında nöbet tutuyordum. Hava güzel, atmışım sandalyeyi kapı dibine öylece oturuyorum.( Öğrenciler içeride olduğu için..Teneffüste olsalar oturamazsınız. ) Müdür bey önce dışarı çıktı...Bir kaç dakika sonra da içeri girdi. İçeri girdikten bir kaç saniye sonra da nöbetçi öğrenci ’’ Hocam sizi müdür bey çağırıyor ’’ Diyerek yanıma geldi.Ben hemen müdür beyin odasına yöneldim ve kapıyı çalarak içeri girdim. Müdür bey oldukça hiddetliydi.
-Sami Bey..Siz öğretmen olmuşsunuz ama adam olamamışsınız.
Kafamdan aşağı kızgın sular döküldü adeta. Acaba biri benimle ilgili bir şikayette filan mı bulundu, bir iftiraya mı kurban gidiyorum filan diye düşündüm.
-Hayırdır müdürüm. Bir kusurumuz, kabahatimiz mi oldu?
-Daha soruyorsunuz. Ben kapıdan dışarı çıkarken ayağa kalkmadınız. Girerken de kalkmadınız. Ayrıca odama geldiğinizde ceketinizin düğmelerini de iliklemediniz. Makama saygı denen şeyi öğrenmemişsiniz maalesef.
-Müdürüm..Ben stajyer öğretmen değilim. Daha önce görev yaptığım okulda bu tür teşrifatlara hiç gerek duymadık çünkü bizim saygı ve sevgimiz resmiyet üzerine değil muhabbet üzerine kuruluydu.
-Muhabbet tamam ama sen bu kapıdan böyle girersen, beni gördüğünde ayağa kalkıp düğmelerini iliklemezsen öğrenci de sana bakar aynısını yapar.
-Tamam müdürüm..Bundan sonra öyle yaparız ama ’’ Sen adam olmamışsın’’ ifadeniz ağır kaçtı...Neyse..Başka bir konu yoksa ben nöbetime döneyim.
-Var..Başka bir konu daha var.
-Buyurun sizi dinliyorum.
-Bana hiç namaz raporu vermedin sen?
-Anlamadım ne raporu?
-Namaz raporu...Namaz kılar mısın sen?
Ya herif resmen sopa istiyor ama sıkar biraz ona sopa atmak...Adamın arkasında koskoca bir aşiret ve koskoca bir cemaat var ( Cemaat deyince akla hemen Gülen cemaati geliyor ama değil..Onun cemaati farklı )
-Müdürüm namaz kılan bir insanım ben. Ama öyle her gün beş vakit kıldığımı söylersem yalan olur. Bazen kaçırdıklarım da olur.
-Olmazzzz...Yemek yemeyi ihmal ediyor musun...Etmiyorsun tabii ki...O halde namazı da ihmal edemezsin. Hem ben seni hiç cuma namazında görmedim.
-Müdürüm..Ben sizi çok gördüm cuma namazında...Her cumaya gittiğimde ille size göstermek zorunda mıyım ben cumaya geldim diye?
Bu soruma cevap vermedi ama benim de namazında niyazında bir insan olduğumu öğrenmekten memnun olmuş gibiydi. İşin doğrusu başta yaptığı o hödüklüğe rağmen böyle abdestli- namazlı hatta bu konularda oldukça hassas (!) bir müdürüm olması beni de memnun etmişti.
Bir kaç gün sonra bir baktım bizim okulun erkek öğretmen kadrosunun neredeyse yarısı takılmışlar müdür beyin arkasına Cuma namazına gidiyorlar...Adeta ona ’’Bak biz de cuma namazına geliyoruz. Yoklamada bizi yok yazma ’’ Dercesine...İğrenç bir durum. Ama o zamanlarda bu görüntü bile bana o kadar iğrenç gelmedi. Tam tersine ’’ Ne kadar müslüman bir adam bu müdür olarak geldi. Lakin her şeye rağmen ben müdür beyin ceza sahasına girmiyorum pek. Beni cumada görmesi ya da görmemesi umurumda değil...Çok mecbur kalmadıkça muhatap da olmuyorum adamla...Oldum olası arkasını bir aşirete dayayanlardan hep uzak durmuşumdur.
Aradan bir kaç ay daha geçti. Bir gün baktım okul Bakanlık Müfettişi kaynıyor...Ani baskın yaptı müfettişler.
Öğretmen olanlar bilir...Müfettiş geldimi hepimizi bir telaş ve korku sarar, hiç istemeyiz gelmelerini, hele hele de bizi zayıf bir sınıfta ders işlerken yakalamalarını hiç istemeyiz. Lakin müfettişler ders denetimi yapmıyorlar. Müdür beyin o süslü püslü odasını işgal ettiler ve önce müdür beyi aldılar ele...Günlerce onun ifadesini aldıktan sonra tek tek öğretmenleri ifadeye çektiler.
Öğrendik tabii ki geliş sebeplerini...Bizim müdür bey müthiş bir yolsuzluk yapmış. 9 Ton kapasiteli kalorifer kazanına nasıl becermişse 11 ton yakıt sığdırmış..Hem de birer hafta arayla üç kez. Yani bizim okulda normalde bir ayda 9 ton yakıt yakılırken kalorifer kazanında, müdür bey toplamda 33 ton yakıt yaktırmış. Faturalar öyle diyor. Lakin kaloriferci okula yakıt tankerinin sadece bir kez geldiğini söylüyor. Dahası hiç bir zaman kazan tamamen boşken yakıt alınmıyor..Yani kazanın kapasitesi 9 ton ama kazan tamamen boşken...Kazanın tamamen boşalması diye bir şey de mümkün değil...Kısacası tanker geldiğinde en fazla yedi, bilemedin sekiz ton yakıt basıyor.
Bizim müslüman, namaz niyaz raporu soran müdürümüz oldu mu bir anda soyguncu, vurguncu, hırsız müdür? Ama ortada bir sorun daha var. Kim, ne cüretle bu adamı şikayet eder? Adamın arkası oldukça sağlam dolayısıyla onu şikayet edenin de arkasının bir o kadar sağlam olması lazım. Bir başka sorun da bizim müdür bey tutuklanıp hapse atıldıktan sonra ortaya çıktı. Onun peşine takılıp cuma namazına gidenlerin önemli bir kısmı namazı niyazı terk etti. Daha önce ’’ Müslüman ’’ Olan müdür için herkes artık ’’hırsız’’ demeye başlamıştı.
Evet..Müdür bey bir hırsızdı lakin ona hırsız diyenlerin en başında bir zamanlar onun odasından neredeyse hiç çıkmayan okulun hademesi geliyordu. Hepimizin ’’Amca dediği bu hademe de oraların şivesiye ’’ Hırsız var lo hırhız var ’’ deyip duruyordu müdürün arkasından ve kendisi de bir aşirete sırtını dayamış olduğundan açık açık şikayeti yapanın kendisi olduğunu söylüyordu.
Önceleri bu amca gözümüzde adeta kahraman oldu. Öyle ya o kudretli, burnundan kıl aldırmayan sahtekarı şikayet ederek onu hapse yollamak her babayiğidin yapacağı bir iş değildi. Amca ne kadar da vatansever, ne kadar da hak ve hukuktan yana bir insandı böyle. Lakin çok kısa sürede amca beyi de anladık. Meğer amca bey yapılan hırsızlığın farkına varmış ve müdüre ’’ Bizim başımız kel mi..Bize de yedir ’’ Demiş...Müdür ’’ Hadi lan oradan sen kimsin, bir şey olursa okka altına girecek olan ben olduğuma göre sana neden yedireyim demiş ’’
Amca dediğimiz bu zat bizaat kendisi itiraf ettiği halde durumu yine de müdür için ’’ Hırhız ’’ demeye devam etti. Kendisinin hiç bir şey yiyememiş olması ama müdür yedirecek olsaydı hiç de itiraz etmeden yiyecek olması onu hırsız etmiyordu (!)
Günümüze baktığmda görüyorum ki devlete vergi vermeyen, vergi kaçıran ’’ Hırsız var ’’ diye bağırıyor...Elektiriği kaçak kullanan ’’ Hırsız var ’’ diye bağırıyor. Yoksul ve fakirin hakkı olan zekatı aklının ucuna bile getirmeyen ’’ Hırsız var ’’ Diye bağırıyor....Hırsızlık sanki sadece ayakkabı kutusunda para saklamaktan, yakınlarına bir takım çıkarlar sağlamaktan ibaretmiş gibi. Ya da hırsızlık deyince ille de meblağın çok büyük olması gerekiyormuş gibi.
Bir fıkra ile bitireyim...Ne demek istediğimi anlarsınız siz.
Adamın biri Ramazan ayında, etrafta hoca olarak bilinen bir sahtekara sormuş:
’’ Hali budur Fatmanın, rakıya su katmanın, destursuz avratla yatmanın, Ramazanda karı oynatmanın var mıdır bir cezası?’’
Cevap vermiş sahte hoca:
’’ Bre hey imansız dinsiz, nasıl yaptın bensiz ?
Ben hırsızlığı anlıyorum ve lanetliyorum ama ’’Hırsız var ’’ diyenleri tam olarak anlayamıyorum. Acaba hırsıza hırsız olduğu için mi yoksa imansız dinsiz, onlarsız yaptığı için mi hırsız diyorlar?
Ve son söz: Hiç kimse ama hiç kimse ilahi adaletten kaçamayacaktır. ’’ Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değil ’’