YASEMİN
Saat üçü üç dakika üç saniye geçe bir bok böceği Yasemin’in yürüdüğü caddenin üstündeki park yapılmaz levhasının en tepesine kondu, caddenin ortasında sel olup akan lağım kokulu suyun sesini dinledi, kanatlarını tekrar uçmak için birkaç sefer oynattı ama nedense uçmak için bir süre daha bekledi. Ve uçtu. Ve rüzgâr onu bu sırada tabelanın dibinden geçmekte olan Yasemin’in üstüne fırlattı. Yasemin, ‘Ooo, bu da neyin nesi?’ dedi kendi kendine ve göğsüne konmuş olan bok böceğini sağ elinin tersiyle caddeden akan lağım suyunun içine doğru fırlattı. ‘Uğur böceği konsaydı ya! Bok böceği, bok böcek!’ Kadıköy kocaman bir köydü. Ve Yasemin’in sevdiği şeyler vardı herkes gibi ama herkesten farklı. Sevmediği şeyler de vardı Yasemin’in.
Yasemin; yanan kalorifer peteğinin üstünden parmaklarını hızla sürüp çıkan sesi dinlemekten, ayakkabı bağcıklarını bağlayıp çözmekten, pantolonunun veya eteğinin cebini içinde hiçbir şey olmamasına rağmen karıştırmaktan (bazen içinden tüyler ve çöpler çıkardı), yediği bisküvilerin ambalajlarının üstündeki küçücük yazıları okumaktan (irice yazıları okumazdı), çantasının içine kullandığı kâğıt mendilleri doldurup daha sonra tek tek boşaltmaktan, pütürlü yüzeyleri tırnaklarıyla kazımaktan, portakalın kabuğunu iki parmağı arasında sıktıktan sonra çıkan suyun etrafa serpildiğini görmekten ve bu suyu ortama yaydığı kokuyu koklamaktan, uzun çoraplarını evde tek başına otururken aşağı doğru yuvarlayıp bacaklarını seyretmekten, diş macununun boşalan kısmında kalan son macun artıklarını kapağa doğru iterek boş kısmı yuvarlamaktan, ensesinde veya göğsünde veya yüzünde çıkan sivilceleri patlatırken hissettiği acının güzel olduğunu düşünmekten, telefonuna gelen bilgi mesajlarını (özel mesajlar gelmezdi) tek tek silip kaç KB boş alan açtığını kontrol etmekten hoşlanırdı. Yasemin başka şeylerden de hoşlanırdı. Boş poşetleri bir poşetin içine toplamaktan, çay bardaklarının üstündeki su lekelerini bir falcı gibi yorumlamaktan, kirli çamaşırlarını çamaşır sepetine toplamaktan, kirli bulaşıkları biriktirmeden tek tek yıkamaktan, içmek için yaktığı sigaranın yanarken çıkardığı sesi çok sessiz bir ortamda kulağına yaklaştırıp dinlemekten, bir şarkıda hep aynı kısmı dinlemekten (bu kısım genelde nakarat kısmı olmazdı), giydiği bot tipindeki kalın tabanlı ayakkabılarının bağcıklarının ayaklarına takıldığını görmekten ve bunu yolda yürürken birilerinin görmesinden, cinselliğin ötesinde bir kız olduğunu zaman zaman düşünmekten, göğüslerinden süt aktığını hayal etmekten ve çirkin bebekleri emzirdiğini düşünmekten (‘çirkin bebek yoktur,’ savından dolayı çirkin bebekleri emzirdiğini düşünürdü), patateslerin kabuğunu olabildiğince ince soymaktan ve kalın kalın doğrayıp kızarmaktan, Cumaları cumaya giden yaşlı erkeklerin gençlik dönemlerinde yedikleri haltları düşünmekten de hoşlanırdı Yasemin.
Yasemin şunlardan hoşlanmazdı; kremalı pastayı yerken ağzının kenarına bulaşmasından, oda kapılarını kapatırken çıkan sesten, kedilerin miyavlayarak bir şey istemesinden, bilgisayar klavyesinin tuşlarının arasına yerleşmiş olan pislikleri temizlemekten, banyodaki zemine düşmüş olan kılları görmekten, vatan ile ilgili klişeleşmiş olan sözleri televizyondan duymaktan, yakışıklı erkeklerin avuç içlerinin yumuşak olduğunu hatırlamaktan, üzerinde çiçek motifleri olan güzel kokulu tuvalet kâğıtlarını kullanmaktan, konserve yiyecekleri yemeden önce ısıtmaktan, günde 25 gramdan fazla plastik cinsinden olan çöpleri çöpe atmak zorunda kalmaktan, karşılıklı sohbet ettiği insanın yapay şekilde gülümsemesinden, hijyen hastası annelerin çocuklarının burnunu ıslak mendille sürekli silip kızartmasından, bir metinde tırnak içine alınan kelimelerin hangi anlamda kullandığını hemen fark etmemekten, sütün yanında ‘kalsiyum deposu’ hazır pudinglerin tüketilmesini şart koşan reklamcı hekimlerin saçmalıklarını reklamlarda tekrar tekrar izlemekten, hiçbir şeyden memnun olmayan insanların saçma denecek şeyleri sevmelerinden, cinsel konularda muhafazakar olmayan kızların bu konularda muhafazakar olduklarını kendisine hissettirmeye çalışmalarından, rüzgar olmadığı halde sigaralarını yakarken elleriyle esmeyen rüzgara karşı siper oluşturulmasından ve o andaki yüz ifadesinden. Yasemin başka şeylerden de hoşlanmazdı; güzel kızların dondurmayı parkalarda yalamasından, yerli ve yapancı filmlerde iyi adamların giriştikleri işlerde hep başarılı olmasından, Nuri Bilge Ceylan filmlerindeki başrol oyuncularının tuhaf kişilikli çıkmalarından….
Diye devam ediyor Yasemin’in sevmediği şeyler…
(Bu metni Amelie Sinema filmindeki Amelie karakterinden esinlenerek yazdım. Sanırım Yasemin Amelie’nin Türk versiyonu. İzleyenler benzetmeleri fark edecektir.)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.