Çatıdaki Adam (Gazi Bey ııı)
Meziyeti saymakla bitmez demiştim hatırlarsanız ilk yazımda Gazi bey için. Yeterki istesin bir, yeterki gönülden ve içten istesin halledemeyeceği iş olmaz demiştim.
Hiç boş durmaz,ilgilenmediği, uğraşmadığı, el atmadığı mesele kalmaz Gazi beyin ama her nedense durup dururken iş yerimizdeki bir lojmanı elden geçirmek istedi bir seferinde. Hiçbir anlam veremedik. Motorculuğu biliniyordu ama inşaatçılığına ilk kez şahit olacaktık. Amaç kendini sınamak,tecrübe ve deneyim kazanmaktı herhalde. Bir düşündüğü, bir bildiği vardı mutlak. İleriye dönük, geleceğe yönelik..
Lojman dediysem yıkıldı yıkılacak,tam bir harabe. Viraneye dönüşmüş neredeyse. Çatısı akıyor,sıvası badanası dökülüyor,içerisinde fareler cirit atıyor,kediler köpekler yuvalanıp mesken tutuyor, yani insan unsuru dışında her şey yaşıyor bu yerde. İşte böyle bir yeri imar etmek,oturulur hale getirmek istiyor.
İstekli ve gönüllüydü bu işe ama açıkçası teretdütlüydüm bu işin üstesinden geleceğinden.
Motorculuk mesleğiydi, okulunu okumuş,eğitimini almıştı. Eli anahtar tutmaya,civata sıkmaya alışmıştı ama inşaatçılık da nereden çıkmıştı. Bu alan farklıydı. Temel kazmak,sütun çıkmak,kiriş atmak duvar örmek maharetten öte bilgi ve birikim istiyordu. Bu öyle penseyle tornavidayla yapılan işlerden değildi. Yanlış bir adım çatının başınıza çökmesine sebep olabilirdi. Mukavemet ve statik gerektiriyordu. Öyle el yordamıyla olacak iş değildi. Şakülle teraziyle yürüyecek iş değildi. Yanlış yaptığınızda kolon çöker altında can verirdiniz.
Günlerce uğraşmış, emek ve çaba sarfetmiş, nihayetinde ortaya bir şaheser çıkmıştı. Çatısı aktarılmış,kapısı penceresi değiştirmiş,sıvanmış,boyanmış,elektrik aksamı elden geçirilmiş ve oturulur hale getirilmişti bu küçük ev. Hatta fazladan bir oda ilavesi yaparak duvarcılığını ve sıvacılığını da göstermişti Gazi bey.
Tam bir kombineydi. Her türlü meziyetin bir araya toplandığı bir kişiydi. Anlattıklarım elinden gelenler, ileriki yazılarda dilinden gelenleri de konu edeceğim. Medrese günlerini,sosyolojideki öğrencilik yıllarını,kimi zaman kuran kimi zaman gazel okuyuşunu,arada bir Mahsuni Şerif’den türkü tutturuşunu..
Bu vasıfları taşıyan insanı durdurabilir zaptedebilir misiniz hiç, mümkün mü bu? İşte o da dur durak bilmiyor kafasına estiği gibi hareket ediyordu.
………………
Sabah servisiyle erken vakitte bir muhitten geçiyoruz, başımı şöyle yana bir çevirdim çatıda tanıdık bir adam, tereddüt geçirdim önce, ne işi var bu saatte burada diye düşündüm,yanılıyor muyum yoksa dedim ama hayır, gerçekten Gazi bey..
Sabahın erken vakti sağlık ocağının çatısında. Herkes uykudayken o işte. Çatıda oradan oraya gezinip duruyor. Hani insan çekinir acaba kiremitleri falan kırar mıyım,ya da kayar dengem bozulur düşer miyim diye ama inanın hiç umurunda değil koşturup duruyor..
Bir anlam veremedim önce. Ne işi olabilir Gazi beyin orda, hem de zamansız bir saatte diye düşündüm.
Biraz derin düşündüğünüzde çözüyorsunuz meseleyi. Dedim ya hastaysanız,doktora gidecekseniz,ilaç yazdıracak ya da rapor alacaksanız adres Gazi beydir diye. İşte onun alt yapısını oluşturuyor o saatte çatıda.
Kendisi için değil, eş dost ve arkadaş için. Onların ihtiyacı için, zor zamanda yardımlarına koşmak için.
Sordum ne yapıyordun o vakit çatıda dedim. Kemal bey ha bizimki ha onlarınki ne fark eder.İkisi de devletin değil mi?Kamu hizmeti yapıyordum akıyormuş,çatısını aktarıyordum dedi.
………………
Bir başka gün birlikte oturduğumuz bir vakit telefonla iş bilen bir iki kişi isteniyor dairemizden. Hemen dikkat kesildi,konuşulanlara kulak kabarttı Gazi bey. Neymiş mesele diye sordu ve aldığı cevapla harekete geçti hemen.
Çilesiz’deki okulun bahçesinde iki ağaç devrilecekmiş. Kritik yerdelermiş, binanın üzerine yıkılabilirmiş.
Oturduğu yerden hemen hareketlendi Gazi bey. Tam bana göre bir iş,derhal el atmalıyım,kazasız belasız halletmeliyim dedi ve hazırlığa başlayıverdi bir anda.
Hızar,bıçkı,balta,nacak,ip,urgan,halat ne varsa alıverdi ve Çilesiz’in yolunu tutuverdi.
Bu iş ayrı bir uzmanlık gerektiriyor dedi. Yoksa Allah muhafaza ya okulun,ya lojmanların,ya da öğrencilerin üzerine devrilir bir arıza çıkarır diye de ekledi.
Ağaç devirme sıradan bir iş değilmiş farklı bir teknik gerektirirmiş meğerse. Devrilmesini istemediğiniz yerin tam aksi istikametine çalışılmalıymış. Sezgilerinizi kullanarak ağırlık merkezinin istikametini baştan belirlemeniz gerekirmiş..
Öğreneceklerim yarıda kaldı daha fazla şey konuşamadık Gazi beyle. Bunları söylemekle yetindi. Malzemeleri ayarladığıyla okulun yolunu tutuğu bir oldu.
Bir kamu hizmeti için yine seferber olmuştu.
Boşuna değildi bu gayret bu çaba,bunca emek ve zahmetin karşılığında tasarladığı şeyler mutlaka olacaktı. Hele bir okullar açılsın kayıt ve nakil dönemi gelsin, kimler sıraya girecekti. Kim bilir, piyango kimlere vuracaktı. Hangi yakın dostunun çocuğunu okulun en gözde öğretmenine düşürmenin mücadelesini verecekti.
Şimdi yaptığı bir amme hizmetiydi, ilerde bunu halka hizmete dönüştürürdü mutlaka.
Daha dün çatıdaydı, bugünse ağaçta.
Elinden kurtulmazdı çatıyı da aktarır, ağaçları da istediği yere yatırıverirdi sorunsuz bir şekilde..
Elbet eli boş dönecek değildi bu işlerden.
Hizmet, kimi zaman rapor,ilaç ve reçeteye;kime zaman da kayıt ve nakile dönüşecekti. Bunda şüphe yoktu. Onun adı Gazi’ydi, Abdulvahap Gazi..Kurtuluşu yoktu..
Kemal GÜL
10.01.2014
YORUMLAR
Çok hoş bir çalışma.
Merak ettim,
sizlerin çalıştığınız devlet hizmeti nedir?
Gazi Bey,
nasıl oluyor da,
böyle hizmetlere anında yetişebiliyor?
ya da, alet edevata sahip olabiliyor.
Sevdim yazının kahramanını.
Devlet dairesinde görevli olsun ve hayata bu pencereden bakabilsin bu insan.
Gerçekten güzel.
Yazı da harikaydı.
=kunasıydı...
Akıcıydı.
elbistan
Bir tutam hayat
Gökhan diyebilirsiniz.
Trabzonluyum.
Neden sordunuz, merak ettim doğrusu?
Bu güne kadar hiç soran olmamıştı.