20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2165
Okunma
[Ne kadar uzun bir yazı demeyin lütfen...Bu yazıyı lütfen okuyun ve iki satır da olsa yorum yapın...Belki de ben yanlış düşünüyorumdur.]
Yüce Peygamberimiz (S.A.S) ’’ Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan gibidir ’’ buyurmuş.Dolayısıyla müslüman bir haksızlık gördüğü zaman susmamalı.
Amenna...Susmamalı...Lakin haksız konuşan insan şöyle bir soluklansa, konuşmasına bir ara verse, az nefeslense, bir kaç saniye de sizin konuşmanıza müsaade etse...Ne gezer efendim. Hazret bir başladı mı konuşmaya susturabilene aşk olsun. Tam ağzınızı açacak oluyorsunuz ’’ Bir şey daha söyleyeceğim ’’ Diye bir başlıyor mümkünatı yok durdurmanın, araya girip ’’ Üstad müsaade et de iki kelam da biz edelim ’’ Demenin. Eh biraz da iyi kötü bir ünü varsa millet onun ağzından çıkan her kelamı doğruluğu red ve inkar edilemez -hâşâ- Allah kelamı sanıyor adeta.
Şiirlerin okunduğu, şiir üzerine muhabbet yapılan bir toplantıda konu bir anda darmadağın oldu. Önce bir büyük sanatçının aslında ne kadar ahlaksız biri olduğu ifade edildi. İşte o anda Üstad aldı sazı eline...Önce o ahlaksız denilen sanatçının ne kadar ahlaklı biri olduğunu anlattı bizlere...Dakikalarca...Neyse..Konuşmanın bu faslı önemli değil. Çünkü bahsi geçen sanatçıyı her birimiz ancak tv den ya da çevirdiği filmlerden tanıyoruz...Ya da basından, medyadan filan...Başkanımız arada lafa girip ’’ Arkadaşlar..Biz burada hiç kimsenin ahlakını sorgulama durumunda değiliz’’ Diyorsa da duyan, kaale alan yok.
Dedik ya üstad sazı aldı eline artık. Onu dinleyeceğiz mecburen.
Başladı ’’ Bir şey daha diyeceğim’’le başlayan ve sonu gelmeyen yeni konulara. Bizlere Barnabas ve Yuhanna İncilinde var olan bir olayı İran’da zina ile suçlanmış bir kadının başından geçen bir olay olarak anlattı. Kadını gömmüşler toprağa, sadece başı dışarıdaymış. Kadın taşlanmadan önce son bir arzusu olduğunu söylemiş . ’’Söyle son arzunu ’’ deyince de ’’ Bana ilk taşı hiç günah işlememiş biri atsın ’’ demiş.( ! )
Oysa olay Barnabas İncilinde de Yuhanna İncilinde de şöyle anlatılmıştır: ( uzun uzun yazmak yerine sadece Yuhanna İncilindeki anlatılışını alıyorum. Barnabas İncilinde de aşağı yukarı aynıdır )
Yuhanna İncili 8. Bölüm
1 İsa ise Zeytin dağına gitti.
2 Ertesi sabah erkenden yine tapınağa döndü. Bütün halk O’nun yanına geliyordu. O da oturup onlara ders vermeye başladı.
3-4 Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya, «Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı» dediler.
5 «Musa, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?»
6 Bunları İsa’yı sınamak amacıyla söylüyorlardı; O’nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı.
İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu.
7 Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, «Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!» dedi.
8 Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya koyuldu.
9 Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu.
10 İsa doğrulup ona, «Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?» diye sordu.
11 Kadın, «Hiçbiri, efendim» dedi.
İsa, «Ben de seni yargılamıyorum» dedi. «Git, artık bundan sonra günah işleme!»
Yani ne İranla, ne de İranda uygulanan recm cezası ile uzak yakın bir alakası yok.. «Aranızda günahsız olan ilk taşı atsın.» sözü de recm cezası almış biz zavallı İranlı kadına değil doğrudan doğruya Hazreti İsa’ya ait bir söz. Lakin dinleyenler yedi resmen...’’ Yahu üstad o söz Hz. İsa’ya ait ’’ Diyeceğim ama mümkün mü? Üstad ’’ Bir şey daha diyeceğim ’’ Dedikten sonra bu sefer daldı Mevlana’ya...
Daldı ama ne dalış...Mevlana ile Şems arasındaki dostluk ve muhabbeti de bir güzel gay ilişkisi yaptı çıktı. Mevlana da Şems de aslında gay imişler (!)
Bir arkadaş...Sadece bir arkadaş biraz tasavvufu, tasavvuftaki aşk anlayışını anlatmaya çalıştı nasıl becerdiyese üstadın ağzından sözü alarak...Lakin üstad ’’Bir şey daha diyeceğim kısaca ’’ Diyerekten tekrar daldı...Ne alakaydı, nasıl bir bağlantı vardı bir önceki konuyla bilmiyorum ama cahiliye dönemindeki Hz. Ömer ile Hz. Osman’ın daha sonra cennetle müjdelenen, hem de hayattayken cennetle müjdelenen sahabeler olduğunu anlattı. Bu son söyledikleri elbette doğruydu ama bir önceki Mevlana ve Şems’in gay olması(!) konusu ile ne bağlantısı vardı anlayamadım. Sanırım mesaj ’’ Onların gay olması çok mübarek insanlar olmalarına engel değildir’’ İdi...Ya da başka birşeyler söylemek istedi ama ben anlayamadım.
Üstadı anlayamadım vesselam..Mesajı neydi, ne anlatmaya çalışıyordu hiç anlamadım. Bir iki kelam da ben edebilseydim belki anlayacaktım ama edemedim. Ama en azından bir arkadaşım anladı (!) ’’ Benim için artık Mevlana bitmiştir ’’ Dedi. Evet...Üstad sayesinde bir arkadaşım Mevlana’nın ve Şems’in gay olduğu konusunda kesin bir inanç sahibi oldu şiir ve edebiyatın, yani edebin konuşulduğu(!) bir toplantıda. Madem ki üstad öyle diyordu o halde doğruluğu kesindi. Çünkü üstad - kaynak belirtmese de- ’’ Okuduğum pek çok kitapta onların gay oldukları söyleniyor ’’ Demişti. ( Okuduğu kitaplar artık her ne ise )
Aslında üstadı da fazla eleştirmemek lazım. Çünkü bizim ülkemizde insanlar beyinlerini ya kafatasları içinde taşırlar ya da cinsel organlarının uçlarında. Onlarca senedir Topkapı Sarayı Harem Dairesi duvarlarındaki eski yazıları yabancı turistlere ’’ Padişahların cariyeleri için yazdıkları erotik aşk şiirleri ’’ Olarak anlatan, hatta eski yazı ve kur’an okumasını bilmeyen yerlilere bile bu şekilde ifade eden bir öğretiden geliyoruz hepimiz. İşte bu yüzden günümüzde beynini tenasül organında taşıyan bir insana Mevlana ile Şems arasındaki muhabbeti anlatamazsınız. Tıpkı o harem dairesinin duvarlarında ( Mesela Hünkar Sofrası denen bölümde ) yazan yazıların Kur’an-ı Kerimin Bakara Suresinin 257, 258, 259, 260, 261, 262 ve 263. Ayetleri olduğunu anlatamadığınız gibi.
O ayetlerden sadece biri olan Bakara Suresi 258. ayetinde ’’. Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut’u) görmedin mi!’’ İfadesinin yer aldığını, padihahların her o odaya girişlerinde gözlerine çarpan bu ayetle şımarmamak, böbürlenmemek, hakka ve hukuka tecavüz etmemek konusunda kendi kendilerini uyardıklarını anlatamazsınız.
Ben de anlatamadım zaten ve soramadım da. ’’ Üstadım...Mevlana ile Şems arasında eşcinsel bir ilişkiye şahit olan var mı? Kendileri böyle bir itirafta bulunmamışlarsa siz neye dayanarak böyle bir isnatta bulunuyorsunuz? İslam Hukukunda bir kadın ile bir erkek arasındaki zinaya ya erkeğin cinsel organı kadının içinde görülerek ( Ki en az iki şahit olması lazım ) ya da zina edenlerin kendileri itiraf ederse hükmedilebildiğine göre Mevlana ile Şems arasındaki bu duruma kim şahit olmuştur? Her yazılana, her çizilene inanmak durumundaysak o zaman ben size öyle ’’ Kitaplardan okudum ’’ değil, doğrudan doğruya kitap adı vererek sayfasına varıncaya kadar söyleyerek bir eşcinsellikten bahsedeyim. Yazan : Rıza Nur...Kitabın adı: Hayatım ve Hatıratım...4. Cilt 1357. Sayfa...İşte burada - Lozan Antlaşmasında Türkiye’yi temsil eden heyetin İsmet İnönü’den sonraki ikinci adamı - Rıza Nur , Atatürk’ün eşcinsel olduğunu anlatıyor...İnanalım mı?
Anlatamadığım için yazmak zorunda kaldım maalesef...Memlekette ağzı olan konuşmasa, ah birkaç saniye de olsa konuşmak yerine susup dinlemeyi bilseler belki, bir ihtimal, bir şeyler öğrenecekler ama ne gezer...Ağzı olan konuşuyor işte...