Hatalarımı düzelten kimse uşağım bile olsa efendim olur. -- goethe
kukurikuu
kukurikuu
@kukurikuu

VAY BENİM ASLAN GAZİM (Niyazi’m)

12 Ocak 2014 Pazar
Yorum

VAY BENİM ASLAN GAZİM (Niyazi’m)

3

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

1384

Okunma

VAY BENİM ASLAN GAZİM (Niyazi’m)

VAY BENİM ASLAN GAZİM (Niyazi’m)

VAY BENİM ASLAN GAZİM (Niyazi’m)

1974 Yılının bahar aylarında henüz yeni, yani çiçeği burnunda bir teğmendim. Ağır eğitim ve sürekli tatbikatlardan bunaldığım bir sıra , “Çanakkale Zaferini kutlama haftasında görev almak isteyen teğmenler isimlerini yazdırsınlar” diye bir duyuru gelmişti. Lüleburgaz’dan dört teğmen isimlerimizi yazdırmıştık.

Çanakkale Orduevinde bizi , güler yüzlü bir kurmay albay karşılayarak görevlerimizi anlatmıştı. Görevimiz gelecek olan , İngiliz , Fransız ve Anzak’ lara, savaşın anlatımını yapmak, , onları gruplar halinde dolaştırıp, savaş alanını tanıtmak ve misafirlerimiz olarak ağırlamaktı. Trakya birliklerinden gelen teğmenler olarak 80 kişi kadar olmuştuk. Birbirimize “N’ aber teşrifatçı ?” falan diyerek takılıyor , gülüp duruyorduk.

İlk görevimi o sabah alarak , Asos yakınlarındaki bir köye Jeep ile gönderildim. O köyde yaşayan tek gaziyi alıp , Çanakkale’ ye getirmek, Anzak’ ları karşılayan kafileye dahil etmekle, işimin büyük bir kısmı bitecek zannetmiştim. Köyü haritada zor bela bularak , gaziye ulaşmıştım. Gazi dedikleri, iki büklüm , çok zayıf , 75-80 yaşlarında , kara kuru bir ihtiyardı. Erzincan’ lı olduğunu, savaştan sonra memleketine dönmeyip ,köyden evlendiğini, ilk karısının ölümünden sonra , yine aynı köyden bir kız aldığını öğrenmiştim.

Evinin duvarının dibine oturmuş, etrafındaki yüzlerce , milyonlarca çocuğa , gürültü etmemeleri için çıkışan , biz askerleri gördüğü için mutlu olduğu belli , ağzında diş kalmamış , hırçın ve sevimli ihtiyar; “Hemin yemin olsun, ahan bah , çükünüzü kesaram loo” diye çocukları daha da güldürerek bağırıyordu.

Ona çakı gibi bir selam verince, zorlanarak ayağa kalkarak , selamımı yine askerce almıştı. Törene götüreceğimi söyledim . Bizi her yıl beklediğini belirterek , “Hee babo “diyip ,evine doğru sessizce yürüyüp gitti. Döndüğünde ,üzerinde apoletleri sökülmüş , üzerine bol gelen bir subay elbisesi ,körüklü siyah çizmeler, kalpağı ve yakasına çengelli iğne ile iliştirdiği , kurdelesi solmuş madalyası vardı. Koluna dikilmiş olan iki kırmızı bant , onun iki kere yaralanmış olduğunu gösteriyordu. Elinde tuttuğu manevra kayışına , askısı kopan oyuncak tabanca kılıfını, yeniden dikerek takmaya çalışmaktaydı.

Saç , sakal karışık ve elbisesinin altına giydiği gömleği uygun değildi. Onu ilk olarak orduevinin berberine götürdüm. Tıraştan sonra zayıf kuru suratı biraz daha bakılabilir olarak ortaya çıkmıştı. “Cemal Gazim, sen de yakışıklıymışsın hani. Muhacir kızlarının seni niye Erzincan’ a salmadıkları belli “diye iltifat etmek istemiştim. Çok memnun olmuştu.
“Hee babam, o zamanlar bir yüzbaşım vardı , goç yiğit haney . Benden sonra Muş’ ta şehit olmuş , nur içinde yatsın. Netcen Cemal Çavuş Ezircan’da kimin kımsen de galmamış, gel bu yaraynan yola ney çıkma , seni everek de , kal bu diyarda deyerek ,köyün en güzel kızını almıştı bana. Haney ben de, Cemal Çavış dediğniydi , aslan gibindim haa”

Kurmay başkanının toplantısına birlikte gittik. 80- 100 kadar gazi gelmişti. Başkan , gazilerle konuşurken oldukça üzgün olduğu yüzünden belli oluyordu. Onun karşısında, galip bir ordunun şerefler kazanmış mağrur askerleri yerine ; açlık ve sefaletten inleyen , her biri defalarca yaralanıp, ölümden dönmüş , üstün teçhizat ve para ile donanan asrın en büyük ordusuna , çelik siperler yerine , iman dolu göğüslerini kum torbaları gibi siper eden bu yiğitlerin son kalan mağdurları ları duruyor ,düşünen beyinlere sonsuz ıstıraplar veriyordu.

Biz teğmenleri yandaki salona alıp,
“Çocuklar şu anda utanç ve onları bu duruma düşürenlere kırgınlıklar içindeyim. Sizden rica ediyorum giymediğiniz harici elbiselerinizi ,gömleklerinizi getirip gazilere giydirelim. Benim onlara verilebilecek üç takım elbisem var. Size kantin parasından ne kadar katkıda bulunabilirim bilmiyorum. Acaba sizlerden rica etsem, av malzemesi satan dükkanlardan her arkadaşım, gazilerimize birer palaska ve tabanca kılıfı alabilir mi? İş ocaklarına yaptıracağım tahta tabancaları siyaha boyatıp bu kılıflara koyalım diye düşünüyorum. Bu gün benim yaşadığım meslek hayatımın en kötü günü, sizler için bir ikaz işareti olsun. Gazilik şereftir, gazilik özenilecek bir rütbedir, onu böyle rezil etmekse , en büyük ihanettir, günahtır.”

Ertesi gün o muhteşem beyaz gemi, gelin gibi süzülerek limana girdi. Güvertesi el sallayan ,selamlar gönderen yüzlerce insanla doluydu. İlk inenler savaşta sakat kalmış olan muhariplerdi. Üzerlerinde İngiliz kumaşından yapılma takım elbiseleri, beyaz gömlekleri ve kravatları ile gelenler sanki Anzak gazileri değil, dünya turuna çıkmış zengin iş adamları gibiydi. Önden çıkan her özürlü arabasını , bembeyaz formalarının içinde , fıstık gibi sarışın hemşireler itiyordu. Hepsinin gülen gözlerinde başarmış olmanın mutluluk tebessümleri vardı.

Gözlerimi kısarak savaşta da , barışta da bulgur pilavı ile üzüm hoşafına talim eden bu aç insanlara ve sanki zaferi kazanmış gibi, naralar atarak şakalaşan Anzak ‘ lara dalıp gitmiştim. Bizimkilerden en az yirmi yaş daha genç görünüyorlardı. Bana verilen kafileyi alıp, onları selamlarken, karnımı içeri çekip, göğsümü dışarı çıkartarak , kolumu kaldırmak ne zor gelmişti bana. Bu hissi bir kalem , bin kağıt asla anlatamaz.


Bu gün , yılların zalimliğine boyun eğerek o genç teğmene hiç benzemeyen, Harp Malulü Gazi sıfatı taşıyan , köşeye atılmış , hayat mücadelesini yabancı branşlarda vermeye çalışan biriyim. Gözlerim neden hala görüyor, kulaklarım neden duyuyor, neden hala göz yaşlarım her askere ,her dalgalanan al bayrağa yaşarıyor? Bilmiyorum . Ben , normal değilim galiba bu zamanda.

O kahraman gazilerimin, vatanım için vermiş oldukları kollar, bacaklar, gözler, dökülen kanlar hep mi boşuna, hep mi manasız? 20 Yaşında vazife malulü olan bir er , hayatını devletin verdiği üç kuruşla mı geçirecek? Onun geride kaldığı bu hayat yarışının bedeli, ömrü billah verilene hamd etmek, kaymakamlık yardımlarını bekleyerek ,hala onurlu kalmaya çalışarak mı olacaktır. Onun da diğer gençler gibi daha güzel yaşamaya , daha iyi kadınlarla evlenmeye, daha iyi evlerde oturarak daha iyi arabalar kullanmaya hakları yok mudur? Hepimizin ücretsiz taşıma kartları var. Teşekkürler, çok teşekkürler. Ama bir yere ücretsiz de olsa,gidecek, orada yiyecek ,kalacak , uygun giyinecek hallerimiz yok.

Sosyal Güvenlik Kurumu Destek Pirimi kesiyorsunuz, kime destek olalım diye? İşçisinin sigortalarını tam ödemeyip kurumu işlemez hale getirenlere mi , yoksa kaçak işçi çalıştıranlara mı? O vazife malulü iş kurmuş, birkaç insanı da yanında çalıştırıyor ve milyonlarca işsizin arasından birkaç kişiyi de, kurtarabiliyorsa , onu böyle mi cezalandırmak gerekir, takdir etmek yerine? Gazi olduğu gün o insan devlete olan bütün vergisini, bütün borçlarını ödemişti sanırım . Sizler gazi olmayacak kadar güvende ve şehit olamayacak kadar uzakta mısınız?
Bir insan vatanı için görev yaparken çalışamayacak duruma gelirse , onun istikbalini garantiye almak, onun kaldığı yerden çok uzaklara çıkması gerektiğini düşünmek , diğerlerinden aşağıda bırakmamak için tedbirler almak , kimin görevidir?
Bir millet, vatanı için fedakarlık yapanların yerine, milliyetini tanımayanların , fırsatçıların , hırsızların peşinde , onları ilahlaştırarak gidiyorsa, yeni nesiller görev için canlarıyla, kanlarıyla kendilerini nasıl feda edebilirler , vatanı , vatandaşları için? Takma bacağını artık dayanamayarak fırlatan gazime de , binlerce gönülden selam olsun.

“Senin neren gazi dayı? Kolun bacağın yerinde” diye soran otobüs şoförü yüzünden belediye otobüslerine hiç binmiyorum. Haklı davalarını yasal gösterileri ile duyurmaya çalışan insanlara cop vurduranlar yüzünden devletime küskünüm. Yorum yapamayarak gaziliğini yaltaklanma ile karıştıran kalpaklılara kırgınım ,devletimin bizler için verdiğini az bularak hepimizin dertlerini dile getirdiğim için ise utanıyorum.
Yeni çıkan kanunumuzun yönetmeliği hala hazırlanamadı. Gaziler bölmek aralarına ayırımlar sokmak, bence günümüze yakışan olmuyor. Mağdur olan her gazimin hakkının verilmesi , onların vatan hizmetinde yaptıkları fedakarlıklara değin hiçbir tereddüt geçirilmemesi için ,lütfen daha bonkör olunuz sayın komisyon üyeleri. Unutmayınız ki kaybedilen bir uzuv, yaşanan psikolojik bir darbe ,geleceğe küsmüş bir haleti ruhiye , telafi edilemez kayıplardır.
Kayıpların telafisini , kendim ve bana destek veren yiğit gazi dostlarım adına , saygılarımla arz ederim.

E. Yaşar Ovalı 13 .01.2014

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Vay benim aslan gazim (niyazi’m) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Vay benim aslan gazim (niyazi’m) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
VAY BENİM ASLAN GAZİM (Niyazi’m) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
19.1.2014 22:52:06
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
12.1.2014 19:57:45
Çok güzel başlayan ama,
güzel tamamlanamayan bir yazı.
Üzücü...
Düşündürücü.
Yazılan her kelimesinde haklıdır gazim.
Sitemlerinde, isyanlarında., küskünlüklerinde.
Kafama takılan iki konu oldu ancak bu güzel yazıyı bitirdiğimde.

Koskoca Oyak vat ülkede.
Özel kanunla yaşayan, yaşatılan.
Ülkenin en büyük kuruluşlarından biri.
Ordu üyeleri,
devletten aldıkları emekli maaşlarının bilmem kaç katını buradan alıyorlar diye söylentiler var.
Gazi olmuş bir subay emeklisine,
Oyak'ın hiç bir katkısı olmuyor mu?

Ben 30 yıl ülkesine hizmet etmiş ve sonra da emekli olmuş bir mühendisim.
Emekli maaşım 1450 Tl dir.
Gazi olmuş bir subay emeklimizin ne maaş aldığını gerçekten merak ettim.

Bir de şu cümle takıldı aklıma:
''Daha iyi kadınlarla evlenmek''
Ne demektir bu?
Paranız olmadı mı, kötü kadınlarla mı evlenmek zorunda kalıyorsunuz?
Ülkenin fakir kızları hep kötü müdür?

Garip bir durum.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
12.1.2014 19:49:46
hüznle okudum yazınızı
ah dedim gazilerimize kıymet verilmiyor ne yazıkki
unutuldular
ne diyelim ki
yine güzel di anlatımınız saygılarımlasınız
kandiliniz mübarek olsun
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.