- 921 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Türkiye Şiirle Tanıtılıyor../ Hikmet OKUYAR
Büyük Hun İmparatoru Atilla ilk batı roma seferi sırasında Şebinkarahisar ile Anadolu ile tanışıyor..
Akıncı beylerinin yurt edinip vatan toprağı yapılan coğrafya Anadolu, Şebinkarahisar.
Türkiye Şiirlerle tanıtılacak dediğimiz günlerden beri; Proje çalışmalarımızı aşık ozan şair şiir yorumcusu güzel sanatlar öncüsü canlarımızın; katkılarıyla güçlendirirken Şebinkale Şiir Şenlikleri daha çok şenlensin diye Fatih, Atatürk, Bayburtlu Zihni, Namık Kemal, Yahya Kemal, Mehmet Emin Yurdakul, Rauf Denktaş, Hasan Ali Yücel, Orhan Şaik Gökyay, Aşık Veysel, Aziz Nesin Kemal Tahir, Coşkun Ertepınar, Hasan Tahsin Okutan ve Vatan Şairi Nurhayat Sakarya gibi muhteşem isimlerin iz bıraktığı mekanlarda şiirleriyle deyişleriyle duygularını yansıtmaları; Ana Dolu ya diyerek saygın bakışları; Kayabaşı Dikmentepe Dikmetaş Eğribel Tepesi eteklerinden süzülen arı duru şiirsel sözcükler ile yer isimlerini de canlandırıyor zihinlerimizde.. Övünçle belirteyim ki Beypazarlı Şanlı Şair Sinem Şanlı Şebinkarahisar’ı şereflendirdiklerinde tasarlayıp Şebinkale burçlarında oluşturup Ankara Çankaya yakınlarında şiir dünyamıza servis ettiğinde şimdiki gibi süper duygulanmıştım.. Şebinkarahisar Kelkit Vadisi Giresun Yöresi, Karadeniz Bölgesi ve Türkiye genelinden tanıtım turizm kültür sanat eseri Türkiye Sevdası muhteşemliğine ŞANLI ŞAİR Sinem Şanlı KATKILARIYLA teşekkür ediyorum.. Ve Beypazarlı Şanlı Şair deyişiyle : ANA DOLUyor gözlerim..
ANA DOLUyor gözlerim.. / Sinem Şanlı
Ana renk, kan ağlar kırmızı,
Gökyüzünden eksilmesin yıldızı,
Ay dedemin hilal kızı,
Dalgalanır bayrağım al ve ak,
Ana vatanım, yavrusuyla bu şanlı toprak,
Dalgalanır üç tarafı ana deniz,
Tanışalım bendeniz...
’Piri Reis ile denizlerin sırrı, ceylan bakışlı çözülür,
Barbaros Hayrettin denizlerde, ’Hızır’ olur yüzülür,
Orhon Yazıtları, adımız koyulur dimdik cesarete ulaşır,
Akdeniz’im, Karadeniz’im ile sevgilice zıtlaşır,
Marmara’m aramızı bulur, kalbinde martı taşır,
Ege’m on iki çocuğunu kaybetmiş, düşmanı içine döker savaşır,
Yarım ada, tam kafiye soyada yaraşır,
81 defa büyüdüm, bir defa kendimde küçülüyorum,
İlle bir zarf isem bir seferde açılıyorum,’
Bir ilçenin isminde uzun yolculukta gezgin,
Sıcak her şeyden daha çok ezgin,
içime doğuyor senin sezgin,
Bütün canlı renkleri il il toplamış soluksuz çizgin,
Alfabemde, on dört harflik sevgili bir maden,
Şapa oturmak, onu bilmek için ilk neden,
Söz kılavuz ise yolunu kendi bulur,
Kökümce kalın, dalımca ince ağaçlar yollarda durur,
Gövdesine bakıp aldanma,
İnce düşüncelidir dallarım söylemekten usanma,
Sarıçam, Göknar, Kavak,....
Açılmamış masumiyette baş harfi gölgede kalmış duvak,
Yolcu bekler hep ayakta,
Kollarıyla misafirperver kucaklamakta
İğne yapraklı ağaçlar,
Söze iğneli başlar,
İpek yolundan daha yakın duygular,
Aslım da, çok bildik geliyor yüzler ve sözler,
Dilim tarifi kendi diline veriyor kardeşçe,
Toplanıyoruz, ağız ve şive bahçelerinde lehçe,
Büyük harfli il, küçük harfli ilçe,
Dallar gittiği yerde sürgün veriyor,
Nazım, serbest şiire geri dönüyor,
Gurur yapraklarıyla büyüyor,
................................................
Osmanlı da sancak,
Cumhuriyetle on yıl kalmış ilde ancak,
Ağaç gölgesini takip eden, sen görmeden görmüş deden,
Torunlara bırakamamış mirasını neden,
Yangın güvercinleri suçlu sınırı çizer,
Serçeler bildikleri sona, gözyaşı döker,
Her yangın kadar utangaç, her acıdan biraz matem,
Tarih yanan, Coğrafya eden sitem,
Tarih için dünleri biriktirdim,
Coğrafya için yarınlar lazım bana,
Saatim AĞRI ile ileri, İZMİT ile geri gidiyor,
Vakit ne çok geç ne de çok erken diyor,
Eşref saati, anlat artık kendini,
Saati bağdaş kurduk...
DENİZLİ horozu, sabahlar getirir önümüze,
RİZE adından çay tadından demli günler kaçar gözümüze,
Bu defa çökelek MERSİN den değil içimizden gelir sözümüze,
Toprak ana, kucağında emzirir,
Şairlerin piri diyarında şiiri,
Ceviz oğlum, soyulur, kırılır, dövülür, taşlanır,
Pekmez kızım, toprağın özüyle sözüyle, övülür, haşlanır,
Kürekleri deniz dolar ağlamaktan,
Koruk ve ham kalır kelimesizlikler,
Dut üzümden ayrı tek başına sallanır,
Silkelenir derinden, koparılır yerinden ikisi de toplanır,
Üzümün içi sarhoş dağılır, dışı aklanır,
Çekirdekten, kütüğe kayıtlı bahtsızlığım,
Asma üzümü yargısız salkım,
Dut yerde susar mı halkım?
Damadımız ak güvercin uçmaktan hoşlanır,
Kayısı yarım MALATYA daha çok siyasi konuşur,
AYDIN Büyük Menderes ile siyasete dökülür, sözcüklere asılır,
Şiir darbeli yüreklere kanat gerer,
Bütün altıgenler matematik dolar,
Tatlı dillim arı, çalışmayı bırakmadan ballandıra ballandıra,
Kılıçkaya Barajında sözünü tutar kalabalıklar, dolandıra dolandıra,
Kader ağlarını örmüş,
Bahçeler bağlar bizi görmüş,
Tabiat kanunları edebiyata başvurur,
Kızılcık dalları utancından şerbet olur kızarır,
Kuşburnu yalan söyler hayale uçurur,
İğde kokuları mayhoş, çocukluğuma taşınır,
Isırgan bırakmaz en baştan,
Alın teri toplarım tarlalardan,
Bostan korkuluğu özgürlükleri kanatsız kaçıran,
Çavdar, arpa, pirinç, yulaf.... İlk laf onlardan gelir,
Buğdaygiller familyası karşımda ekiliverir,
Değirmen rüzgârın ruhunda can bulur,
Tahıl dolusu umutlar içime hoş geldiniz,
İçeriye GİRESUN,
Dadduk, Telaşa, Haole, Böğün....
Üst üste çalınır kalbimin ikiz cüzdanı ’Kütküt’
Mahallelerim Biroğul, İkioğul, Akbudak.... Adaklar adamış,
Avutmuş Çayım derinliğince, kendi kendini yatağında avutmuş,
Kuşbakışı haritadan isteyene büyür canevim,
Kelkit Vadisi, Giresun Dağlarına iner çıkar efkârlı gelgitlerde,
Yankılar isyanlarla tekil başlar çoğul gelir,
Başına gelenleri DİYARBAKIR’dan Duvaklı Pilav bilir,
Keşkek, Fetir, Daştikir, Cırıhtı.... Laf lezzete yenilir,
Kına yaprakları dökülür kurumuş gecelerimde,
Avuçlarımda sıktığım kayboluşlar başlar hecelerimde,
TRABZON’a vermişler 61 demeden,
Almışlar,
SİVAS’a vermişler 58’i görmeden,
Almışlar,
.......................................................
GİRESUN’a vermişler 28 olmadan,
Gelincikler narin olur,
Söyledikçe açıldık renk renk rahatladık,
Seviyor ya da sevmiyor duygusunu atladık,
Denizkızı güzel İZMİR’e bakanlar,
Acılarını Karadeniz’de bırakanlar,
Kiraz küpelerini takmış Gelin Kaya, vermişler seni,
MANİSA dan Ağlayan Kaya gözümün önüne gelir,
ADANA’nın pamuk yüreği kopar ilk yola çıkar gider,
Yedi bölge yedi renk nereye gitsem gölge arkası,
Karadeniz havası, Anadolu havası,
Birbirine karışmış üzerimde,
Of, ah yerimde,
Çiftetelli, Hoş bilezik, Düz Ayak....
Duyguları benzettiğimiz ritim uyak,
Düşünmeye vakit olsa bir Aralık,
Baba Ocağı kendi zemherilerde, içimi ısıtıyor,
Abrul ya da Nisan, rengârenk gökkuşağının altında ağlatır,
Eş Kanatlı Ağustos Böceğim sıcacık çağırır,
Dilimden düşmez Eylül, şiire nazı geçer solar sararır,
Abus çehresi toplanan beyaz bulutlum,
Davul, Zurna, Tef, Kemençe, Udlum....
Sıkı sıkıya türküler tutturduk,
Heceledik dilimizle ölçüyü tutturduk,
Türküler gönüllerde saklıdır,
Anane, Atasözleri hep haklıdır,
’Meramın elinden bir şey kurtulmaz’
Ay akşamdan ışıktır,
Bir sırrımız var, bizim oğlan âşıktır,
Yaylalar söz vermiş dudaklarımızda, izleri kalmış postal,
Açık ve koyu yeşildir elbiseleri,
Manzara, Tamzara Deresi’nden yola çıkan bir kartpostal,
Acıkiraz, Asarcık, Çatak, Sarıçiçek....
Kaval çalarak Çoban Yıldızı sürüsünü bekler,
Sözden daha çok sahici çıktığımız yüksekler,
Kışla terke alıştığımız, tuttum beş ucundan,
Tüylerim diken diken içim ürperir avucundan,
Fiğ, sayarak parmaklarını yetişir,
Her duygu biraz küçük, biraz büyük gelir,
Gökyüzü ağlayınca bütün yıldızları dökülüverir,
1071 Malazgirt’te Anadolu’nun kapıları açılır,
Binbir Gece Masalları dinlenir mış, miş, MUŞ,
Anadolu’da sarpa sarar Karahisar’ı yokuş,
Karanlıktan aydınlığa düşüncede çıkarım,
Atatürk Evi ve Müzesi, 11 Ekim 1924’de ilk adım,
Atatürk ile ŞEBİNKARAHİSAR adım,
Çeşmelerde tarih yıkadım,
Çatlamış dudaklarım,
Her damlada bir söz biriktirir,
Avuçlarım taşırır, Kurtuluş başlar,
Dudaklar haykırır, çeşmeler çoşar,
İstiklal akar, marş koşar,
Şiire açılırım, ıslanırız ve uslanırız,
Güneşle mutluluğa susar, ant içerdi yüreklerimiz,
Şebinkarahisar Kalesi, yüksekten ve güneyden bakar,
Burçlarımı kendim seçer, benliğimi kuşatırım,
Kalem şehit düşer, cennet kapılarını açar,
Düşüncelerimi savunur, kaleyi içimde fethederim,
Meryem Ana Manastırı, kendi içine kapanır,
Licese Kilisesi, kendi duasını eder tapınır,
Dinler içimizde yaşanır,
Fatih’e duacıyız, ellerde bilinen ayet,
Dilek tutar, bir an önce vilayet,
Sözler de kifayet,
Fatih’de minare,
Hep aynı ibare,
Karar kılar, secde eder şiir şairene,
Tanrıya varış,
Başlar O’na yakarış,
Seccade uzanır yere,
Tesbih çekilir kenara,
Hamamlar, tasına toprağına kadar ıslanır,
Geçmişten daha çok gelecek anlar umutlanır,
Karahisar-ı Şarki, garba yönelir,
Peygamberler şehri ŞANLIURFA, soyadım adına verilir,
KONYA, Mevlana ile başım dönmez kendi etrafımda dönerim,
EDİRNE ile Sinan, sözü ustaca keserim,
Karacaoğlan, Yunus Emre,
Âşık Veysel ve dahası şiirin her köşesinde buluşur
Özlem ayrılı hep isminde taşımaya alışır,
Gitmek için vakit hepsinden erken,
Bütün yollar ayrılıktan geçerken,
İsteyene memleket olurum, isteyene ceket tutarım,
Buz tuttu düşüncesizliğimiz, güneş kızgın hepimize de,
Örgüsü açılır saçlarım savrulur, kardan adamını eritir,
Eğribel, Harçbeli, Karabayır geçit verir,
Ayrılığa da kavuşmalara da,
Kalmadım söz altında,
Gidiyorum siyah yol asfaltında,
Dilimin döndüğünce virajları,
Kilometrelerce ağır ve uzun duyguları,
Kasketim şiir dalgalandırır uzaktan,
Elli dokuz köyümle Çağlayan, Alişar, Sipahi, Diler.... Vedalaştım çoktan,
Şiir kendince dokur ilmek ilmek kelimeleri,
Zıpka, Köynek, Fingo, Papak.... Giyinir cümleleri,
Söz imecesi bana düşer,
Yaşmağım çiçek kokar,
Yarama basma rüzgar gülüm,
Karaysarmış beni,
Gelirim az, giderim çok Hemşerim,
Güneş Ay’a tutulmuş,
Bağlarından çözülen bir demet sızısın,
Gül desem hemen kırmızısın,
AMASYA toplarım, elma yanaklarından,
Gül bülbülle inandı aşka,
Bir ’kara’ daha var senden başka,
Onun ellerinde kaderin,
Halinden anlamıyor senin,
Bozkır gecelere inatçı keçim,
Asya’dan Avrupa’ya kurduğumuz köprüleri,
Birbirimizi anlamada kuramadık,
Yeniçağ açılır sayfa sayfa tarihe,
İki kıta hiçbir zaman yetmiyor şiire,
İSTANBUL ağzıyla ANKARA ’ya ısrarım,
’Ağzımda yaş kalmadı’
Ağzım dilim ’Tutak’ durur,
Dolma kalemim tükenmez kurşun vurur,
Birinci ve ikinci çinko tutturur,
BURSA yeşile ve Osmanlı’ya ilk başkent olur,
HATAY da bize ve söze katılır,
SİNOP, ucu ucuna yetişir,
Kuruşu kuruşuna,
Nereye gitsem A’dan Z’ye kadar sen oluyorum,
ÇANAKKALE Boğazı dillere destanını okur,
SAKARYA, Akyazı ile gerçeği yazar,
Hafif duygusal eser,
Söze katılamayanlar ille de küser,
Kendimden bir şeyler buluyorum,
İsmin TÜRKİYE,
Seni kime benzetsem diyorum,
Dolunay vakitleri yakamoz büyüklüğünde çoğalıyorum,
Dertleri iki Sinem’e de atarken,
Anayollarında gurbet çekerken,
Ana doluyor, sulu gözlerim,
Ana dilden bir dilim verir sözlerim,
Ural - Altay dil ailesinin kolları sonsuza açılır, dünyalar kadar,
Herkes kucaklanır,
Altay dörtnala koşmaktan yorulur, dizginleri kopar,
Dilin sustuğu, yolun bittiği yerden yeniden başlanır DÜZCE....
Sinem ŞANLI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.