- 507 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KALİTELİ YAŞAMDA "KENDİ KENDİMİZİN DOKTORU OLMAK"
KALİTELİ YAŞAMDA “KENDİ KENDİMİZİN DOKTORU OLMAK”
Günlük yaşantımızda kendimizin veya çevremizdekilerin sık sık kullandığı bir cümle vardır. “Kendi kendimizin doktoru olmalıyız”. Bu söze yerden göğe kadar katılıyorum. Ancak, nasıl olmalıyız? Sorusunun üzerinde biraz durmamız gerektiğine inanıyorum.
Bazı kişiler, kaliteli yaşamına zamanında gerekli özen, dikkat ve tedbiri gerektiği gibi göstermezler. Hastalanınca da kendi kendimizin doktoru olmalıyız cümlesine sığınarak, kendi bildiği veya duyduğu yarım yamalak bilgileri hastalığı üzerinde uygulamaya çalışırlar.
Şöyle ki:
Bazıları, hastalığına kendisi teşhisi koyar ve tedavisi için bir şeylerin yenilip içilmesi gerektiğine inanır.
Bazıları, inanç dünyasının gereklerine göre “nefesi kuvvetli” birisini bulup onun takdir ve tedavisine kendisini bırakır.
Bazıları, rahatsızlığını bütün çevresine hızla anlatarak, kendisine benzeyen rahatsızlıklarda neler yapıldığının bir envanterini çıkararak, kendisine yeni bir tedavi yöntemi bulmaya çalışır.
Bazıları, benzer rahatsızlıklarda kendisinin veya başkalarının kullandıkları ilaç vb. kimyaları kullanmaktan medet umar.
Bazıları, doktora gider ama, doktoru kendi bildikleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışır.
Bazıları, kurşun döktürür, iyi bir hasta çorbası yaptırır veya kendisine göre birtakım yararlı bitkilerin karışımından veya bileşiminden şifalı bir ilaç elde ederek ondan çare bekler. Bunu tercih eden kişiler, bu yöntemi hararetle çevrelerine de tavsiye ederler.
Bazıları, hastalıkla inatlaşarak, “nasıl geldiyse öyle gitsin” düşüncesindedir. Hiçbir müdahalede bulunmayarak, geçinceye kadar hastalıkla mücadele eder. Bu şekilde davrananların hastalıkları günden güne ilerler ise, geç kaldıklarından dolayı saçlarını başlarını yolmak zorunda kalabilirler.
Kaliteli yaşam anlayışımıza göre, yukarıdaki uygulamaların tamamı da kaliteli bir insanın uygulayacağı yaklaşımlar değildir. Söz konusu uygulamalarla, asla kendi kendimizin doktoru olmamız da mümkün değildir.
Kaliteli yaşam, kendi kendimizin doktoru olmayı benimser ve şöyle uygular:
Anne karnında başlayıp, son nefesimize kadar süren kaliteli insan olmayı sağlayan faktörleri üzerimizde taşımaya gayret ederken, kaliteli hayatımızı lime lime eden hırsızlardan da mümkün olduğu kadar uzaklaşmayı bir hayat felsefesi haline getirmeyi hedefler.
Esas amaç, hasta olmadan sağlıklı ve yüksek kaliteli yaşamaktır. Vücudumuzun sağlık-mikrop dengesini en iyi bir şekilde yürütebilmek için, yaşamımızın her anında hareketli ve dinamik bir yaşam tarzı seçilerek, sağlıklı gıdaları dengeli bir şekilde tüketmek, mideyi yormamak, pozitif düşünmek, enerji ve sinerji tiryakisi olmak asıl amaç ve hedeflerimiz olmalıdır.
Ayrıca, kendi ellerimizle stresör üretmemek, bahane bularak, mazeretler üreterek, suçlu arayarak, inatlaşarak, iddialaşarak, kibirlenerek, peşin hükümlü davranarak, tembellik ve atalet yaparak, işleri biriktirip zamanı iyi yönetemeyerek, gerekli dikkat, özen, koruyucu ve önleyici tedbirleri zamanında alamayarak, suni problemleri besleyip büyütmek, kaliteli insanın asla yapmayacağı eylemlerdir.
Kaliteli ve sağlıklı yaşamayı hayat felsefesi haline getirmiş olanlar kolay kolay hastalanmazlar. Elbette çevremizde kontrol altında tutamadığımız veya hayatımızı kolaylaştırıcı özelliklerinden dolayı uzak duramadığımız zararlılar (cep telefonu, elektrikli aletler, baz istasyonları, egsoz gazları, çevresel kirlilikler, kimyasallar, sinir ve öfkeler, negatif iletişim ve etkileşimler vb.) sebebiyle vücudumuzun sağlık dengesi zararlılar lehine bozulabilir.
Ayrıca, üzüntüleri, korkuları, öfkeleri, zamanı, stresleri, panikleri ve krizleri zamanında ve gerektiği gibi kaliteli bir şekilde yönetemediğimiz zaman, metabolizmamızın toksin üretmesinden kaynaklı hastalıklara düçar olabiliriz.
İşte o zaman kendi kendimizin doktoru olma zamanını kaçırdık demektir. Artık işi profesyonel ellere teslim etmemiz gerekir. Kalite ve sağlıkla ilgili her türlü tedbir ve koruyucu önlemi almamıza rağmen yine de hastalanırsak, yapılacak en kaliteli eylem; en kısa zamanda yetkin hastaneler ve ilgili branş doktorlarına başvurmak, kendi kendimizin doktoru olmanın ilk ayağıdır. Bu aşamada asla ve asla profesyonel ve branş hekimi olmayan, isimlerinin önünde Prof. Dr. ünvanı dahi olsa, tıp hekimleri ve son sistem tıp cihazları ve hekimlerin gözetimindeki ilaçlardan başka hiçbir eyleme başvurulmamalıdır.
Artık hastalandıktan sonra, hiçbir bitkinin kaynatılarak içilmesi, karışım ve bileşimlerinin ilaç olarak kullanılması, tıp harici ilkel yöntemlerin kullanılması, problemi büyütmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Doğal gıdalarla dengeli beslenmek, sağlıklı iken geçerlidir. Hastalanınca, nasıl olsa ilaçlar da bitkilerden yapılıyor diye, hastalığı bitki bileşim ve karışımları ile gidermeye çalışmak kelimenin tam anlamıyla cahilliktir. Elbette ilaçlar bitkilerden yapılıyor ama, 10-15 yıl üzerinde çalışılarak, ilaç haline gelip ruhsat alınıncaya kadar enva-i çeşit süreçlerden geçerek. Hem zakkum ile, mantar da bitki. Bunlar insanı anında öldürüyor.
Bu yıl gribin virusu dahi değişiklik gösterdi. İlaçlı 7 günde ilaçsız bir haftada geçen malum grip, bu sene bir ay sürmeye başladı. C vitamini falan da yeterince fayda etmiyor. Bir mikrobu alt eden bir antibiyotik, bir müddet sonra o mikroplara karşı yetersiz hale gelmekte, ruhsatlı ilaç olan antibiyotiğin karşısındaki mikroplar dirençlerini artırabilmekte.
Tıp ilgililerinin çok iyi bildiği bir söz vardır. “Tıpta hastalık yoktur, hasta vardır, her hastanın ve hastalığın kendine has, zamana, etkileyen faktörlerin durumu ve dinamizmine göre değişen bir yapısı vardır.” Tıp biliminin en hızlı ilerleyen ve değişen bir yapıya sahip olmasının, tıp hocalarımızın kongrelerde ve bilimsel ortamlarda sürekli kendilerini yenileme zorunluluğu da, bu tezimizi doğrulamaktadır.
Bir hastalıktan başarılı bir tedavi ile sağlığına kavuşan bir kişinin, bir müddet sonra aynı hastalığa yakalanması halinde, hekime görünmeden önceki tedavinin aynısını uygulaması (ki, kendi kendinin doktoru olmayı zevkle sürdürenler bu yönteme daha çok başvururlar), asla doğru bir yaklaşım değildir. İlgili mikrop dönüşüme uğramış olabilir, konu bir başka branşın ilgi alanına kaymış olabilir, o hastalıkla mücadelede daha etkin bir ilaç üretilmiş olabilir.
Kendi kendimizin doktoru olmak çok güzel ve anlamlı bir davranıştır. Amaç hastalanmadan sağlıklı ve yüksek kaliteli yaşayabilmek için, gerekli her türlü eylemi yerine getirerek, zamanında koruyucu ve önleyici tedbirleri almak olmalıdır. Her türlü önleme rağmen yine de hastalanabileceğimizi hesaba katarak, hastalığın ilk belirtisinde dahi, asla küçümsemeden, geç kalmadan, azaltmadan, abartmadan, ilgili uzman hekimlere müracaat edip, tamamen onların tavsiyelerine uymak, kaliteli bir insanın yaklaşım tarzıdır.
Asla ve asla kendi kendimizin doktoru olacağız diye, hastalandıktan sonra, profesyonellerin dışındaki sağlık tüccarlarına itibar etmemeliyiz.
Selam, sevgi ve dualarımla… Allah’a emanet olunuz…
10 Ocak 2014. Cuma: saat: 14.00 ANTALYA
Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.