- 468 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Naci'nin Gavırı
NACİ’NİN GAVIRI
Naci Şahin. Yeşil takkeli adam. Alamancı. Almanya’yı mesken tuttu. Bir Yugoslavla evlendi. Çocukları oldu bu hanımdan. Yürümedi bu evlilik. Ayrıldılar. İkinci evliliğini Gürdenli Fatma hanımla yaptı. Şimdi bir ayağı Almanya’da. Gidip geliyor. Emekli. Kayseri’de oturuyor. Gürden’e de bir ev yaptırdı. Hanım elli (köylü) oldu sizin anlayacağınız.
“Yeşil takkeli adam” Almanya’da siyasal faaliyetlerde bulundu. Yeşil takke sanki onun bir parçası. Hiç çıkarmaz başından. Tarikat ehli. Şeyh Nazım Kıbrısî’nin bağlılarından. “Yeşil takkeli adam” ünvanını da Almanlar verdi Naci abiye. Yaşadığı şehirde (Köln olması lazım) belediye seçimlerinde aday oldu. Almancası iyi. Tarzancanın çok çok üstünde. Yerel yöneticiler onu çok iyi tanır. Kayseri’de de zaman zaman Büyükşehir Belediyesi’ne gider. Gördüğü aksaklıklarla ilgili görüşlerini söyler. Çözüm önerilerinde bulunur. Laf aramızda belediye çalışanları da yılmış. Naci abiyi görünce:
“Yeşil takkeli geliyor gene...”diye söylenirler. Herbiri bir yana savuşur.
Bir tarihte bir Alman öğrenciyle geldi köye Naci abi. Yirmi yaşlarında bir genç. Adı Markos. Markos sorunlu biri. Naci abi Oğulcuk’ta bu genci yola getirecek. Eğitecek... Masrafları Alman hükümeti fondan karşılamış. Para çok.
Mevsim kış. Markos Oğulcuk’ta ne yapsın? Yemeğini kendisi yapıyor. Yumurta, sucuk, makarna...Et,ekmek...Çay yapmayı da öğrendi. Köyün gençleriyle kafası sardı. Okey oynuyorlar. Tavla partileri düzenliyorlar. Ferat’la Cengiz pat sat Almanca öğrendiler Markos’tan. “Vas, das...” gibi. Pek âlâ...Pek güzel de...Okey oynamalar. Tavla partisi düzenlemeler. Pişti,batak...Okey mokey,oyun moyun...Bunlar Naci abinin hoşuna gitmiyor. Zaman zaman azarlıyor Markos’u. Ama ona hak vermiyor da değil hani...
Markos, bir gün Hacımin’in Çeşmesi’ne gelir. Çeşmenin ayağı çamur deryası. Mal maş havta yanaşıp su içiyor. Öyle bir oynamış ki çeşmenin ayağı. Hayvanlar karnına kadar çamura batıyor. Yıkılıp ayağı kırılan mı ararsın. Çamura çöken mi?
Kolları sıvar Markos. Sağdan soldan taş toplar. Çeşmenin ayağını ıslah edecek. Çok çalışır. Görenler güler Markos’a. Markos’un çalışıp didinmesini manasız bulurlar. Öyle ya...Bugün var,yarın yok. Adam köyün çeşmesini onaracak. Akıllı işi değil? Derler ki:
“Ulan Naci’nin gavırı gafayı sıyırmış. Çişmeynen uğraşıyo... Ne üstüne vazifeyse?”
Köylünün ilgisizliği Markos’u da bıktırır. O da işi yarım bırakır.
Geçen yıl bizim Memet işe el attı. Adem’in motoruyla gittik, Garaya (Kara Kaya)’dan yumruklama taş getirdik. Memet çeşmenin ayağını bir yaptı ki gayri kalsın...Çeşmeye su almak için gelenlerin ayağına çamur değmiyor. Mal maş huzur içinde sulanıyor.
Benim gardaşım çok çalıştı. Allah gücünü kuvvetini artırsın. Çalışırken bir Allah’ın kulu gelip de yardım etmedi. Kolay gelsin, demek çok mu zor? Onu bile esirgediler. Sebebi nedir? Sebebi çekememezlik. Memet çeşmenin suyundan bahçe suluyor ya...
Memet çeşmenin ayağında kan ter içinde çalışırken Tombaklı Ayşe abla geldi:
“Nöruyon Memet?” dedi.
“Nörüyüm Ayşe abla? Çeşmenin ayağı bataklık. Burayı ıslah ediyorum. Yarın ineğiniz, dananız sulanacak. Rahat edersiniz.”
Ayşe abla güldü:
“Memet boşuna çalışıyon. Burayı Naci’nin gavırı yapamadı da sen mi yapacan?”