- 917 Okunma
- 7 Yorum
- 3 Beğeni
Anlaşılmak
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Dün bir yazı yazdım son yazı başlığıyla. Derin bir hezeyan ve baskının sonucunda. Birilerine bir şeyleri kanıtlamak hiç gerekmeseydi, anlaşılsaydı kalemim, böyle bir yazı da asla yazılmazdı. Bu türden davranışlar gerçekleştirenleri de kınamışlığım vardır üstelik. Şimdi yeniden yazıyorsam, sahiden yazmak içindir ve ihtiyaçtandır. Anlaması gereken herkes anladı sanırım. Bu saçma gerilimi uzatacak değilim ve kalemimi bırakmak istemiyorum kutusuna.
Şimdi kendimizi başkalarının yerine koyarak düşünmekten, empatiden kelimeler var aklımda. Her şeyimizle yaşamı sevmiş, ona tutunmuşken anlayamamak var. Gözleri olanın körleri, kulakları duyanın sağırları, yürüyebilenlerin yürüyemeyenleri, rahat nefes alanların bunu yapamayanları, böbrekleri çalışanların diyaliz hastalarını anlamasını bekliyorum azıcık. Çok mu zor? Evet çok zor. Hatta neredeyse imkânsız. Bu eline kalem kağıt almamış birinin yazmaya aşık bir başkasını anlayabilmesi kadar zor. Her eline kalemi kâğıdı alanın karşı cinsine itafen yazılar yazdığını düşünen birinin bunun böyle olmadığını anlaması da zor. Fakat denemekten ne çıkar?
Tutun nefesinizi içinizde. Kapatın gözlerinizi, kulaklarınızı. Bulunduğunuz binanın içinde öyle dolaşın. Aklınızı koyun bir kavanoza, onu da yok sayın. Doktorunuz size bir kâğıt uzatsın. Eğer bir aya kadar filanca organınızın yerine yenisini koyamazsak, malesef yaşamınızı yitireceksiniz yazsın o kâğıtta. Çocuklarınız var büyümelerini göreceğinizden emin olduğunuz çocuklar. Çiçekleriniz var sulanmaya muhtaç. Arabanızı henüz almıştınız. Buz dolabınız sevdiğiniz yiyeceklerle dolu. Fakat kocaman bir insanlık suskunluğa gömüldüğünden, ihtiyacınız olan organ birinin bir yerlerinde öylece dururken siz bu durumdasınız. Hatta ölen birinde var size gereken organ. Ama öyle batıl bir inanç taşıyor ki, öldüğünde yekvücut olarak cennete gitmek istiyor. Bu yüzden vasiyet etmiş organlarının bağışlanmamasını Şimdi söyleyin: Hangimizden daha çok var? Esen kalınız efendim. Tabi eğer becerebilirseniz. Gripten de uzak durun. O da öldürücü bir hastalık sonuçta... Yazılarımın sonuna noktayı üç tane koymayı özlemişim bu arada...
YORUMLAR
Hani 'Son Yazı' da demişsiniz ya,özlemek diye.
Burada hep bekliyor olacaktır sizi kaleminiz ve sayfanız.
Kırgınlıklar,yanlış anlaşılmalar...
Onlarla tükettiğimiz ömür konusunda çok haklısınız.Ah bir de akıllanabilseydik!
Kendini doğru ifade edebilmek ve doğru anlaşılmak zor iş.Onun için çok yormamak lazım belki de kendimizi.
Bırakmak lazım yerine ve zamanına göre.Belli bir noktadan sonra bizim kendimizi nasıl gördüğümüz önemli olmalı.
Hayat öyle ki!Bir bakmışsın bir gün yanında sadece sen varsın.Bu sebeple önce kendimize iyi bakmak lazım.
Neyse sanırım ben de doluyum.İyisi mi susmak:)
Anlaşılabilmeniz umuduyla...
Fırat Avcı
Merhaba Fırat, sizin kaleminizi ilk "küçük ev" olarak tanıdım ve sevdim. Rumuz değiştirdiğinden geç haberim olduğu için habersiz gittiniz sandım. Yazılarını okuduğumuz insanların yüzlerini görmesek bile onlara karşı bir bağımlılık hissediyoruz. Birden bire gittiklerinde üzülüyoruz. Kendi adıma dersem daha doğru olacak sanırım.
Bazen ister istemez bizi kıranlar, bizim kırdıklarımız olur. Çok fazla uzatmadan tatlıya bağlayıp yazılarımıza devam etsek olmaz mı. Müptelası olunan bir kalem özleniyor işte. Her yazıda yorumumuzun olmaması o yazıları okumuyoruz anlamına gelmez değil mi :)
selamlar...
Fırat Avcı
Ben bu ismi hatırlıyorum bir yerden ve gerçekten edebiyat-şiir adına çokça faydalı bir kalem... Mesele nedir ne değildir bilemem fakat;hepimizin olmuştur bir küslük,bir kırılma zamanı. Kırıldık diye veya üzüldük diye vazgeçmek olmaz hiçbir zaman. Kırılıp küsebiliyorsak ne güzel,insanız daha...
Kutluyorum ve sonu değil,devamını diliyorum...
Fırat Avcı
Yazınızı hakettiği yerde görmek güzel, kutlarım tekrar.
Saygılarımla ve dostlukla
Fırat Avcı
İpekyildiz
Sizle de sohbet etmek, değerli öğretileri kazanma şansını her an yaşama sevinci .Sağolun paylaşımlarınız için.
Dostlukla
bazen hayata tutunmak zordur
yazılar
bizim gibilerin sığınağıdır
okur;
sanırım bazen sığınaklarımızda bizi bulduğunu sanırken
halbuki bizim oralara bıraktığımız hayallerdir onları karşılayan
biz,
yazıda ete bürünürken okur
bazen bizi alır ummadığımız yerlere oturtur
biz inkar ettikçe onu
okur
düş'üncesinin doğru olduğunu sanır
ben kendi adıma
derim ki yazar okurun
düş'lerini
düş'lerinde bırakmalıdır yazıyı gün yüzüne çıkardıktan sonra
ki
sizin kaleminiz anlattıkça yeni anlatımları sunacağını vaat eden ve bu vaadini de her zaman gerçekleştiren kalemdir
amma da uzun yazdırdınız ama
artık susuyorum ve sizi okumaktan keyif aldığımı söylüyorum
Fırat Avcı
Yazınızın sonunda üç nokta gördüğüme sevindim...
Dün hastanede iki tane insanın can verişine ve canverişlerinden önceki çaresizliğe tanık olduğum içindir ki dediklerinize katılmamam mümkün değil organ nakli ile ilgili.
Duyarlı yüreğinize saygılarımı sunarım.
Dostlukla
Fırat Avcı
Ben de seviniyorum şu üç noktayı gördüğüme. Ayrıca sizden haber bekliyorum panele ilişkin. Bir an önce söylemek istediklerimi söylemem lâzım çünkü. Belki bir insana dahi olsa faydam dokunur diye...
İpekyildiz
Desteğiniz için çok ama çok teşekkürler .
Saygılarım dostlukla
Hımmm!...
Dünkü yazıya yorum yazmayı çok istemiştim, kapamışsınız...
Bu günkünü açık bırakmışsınız. Sağ olun.
Konuyu, biraz üstü kapalı geçmişsiniz.
Fazla karıştırmadan diyelim ki;
güzel bir kalem,
hoş bir kalem,
faydalı bir kalem,
yararlı bir kalem,
neden kendini hapseder, ya da infaz eder?
Paylaşacak güzel şeyleriniz yok mu artık?
Hep kötü şeyler mi mevcut hayatınızda?
Tebessümleriniz çoktan ölüp gittiler mi?
Paylaşacak hiç bir şeyiniz kalmadı mı insanlarla?
Basit olacak belki ama,
pireye kızıp, yorgan yakılmaz demiş atalarımız.
Bırakın pire pireliği ile kalsın.
Yorgan,
hayatımızı ısıtmaya devam etsin.
Siz,
bu gün giden,
yarın dönen basit kalemlerden değilsiniz.
iyi düşünün, güzel karar verin bence.
Gitmeyin.
Giderseniz de dönmeyin.