- 431 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kıyamet
KIYAMET
Dünya sararıp solmak üzereydi. Çöllerden kalkan toz parçacıkları bulutlara yapışmıştı. Fırtına öncesi sessizlik vardı dünyada. Her şey sona ermek üzereydi. Herkes evine üşüşmüştü. Kimsecikler yoktu ortada. Bir tek ben vardım terkedilmiş dünyanın sokaklarında. Ağaçlardaki son yapraklarda kopmaya başlayıp, ayaklarımın altında toplanıyordu. Pencereler, kapılar ardına kadar açık olmalarına rağmen ses seda yoktu dünyada. Ürkmeye başlamıştım.
Yürümeye başladım toz bulutlarının altında. Kimseye görünmek istemediğim içindi belki de saklana saklana, sessiz yürüyüşüm. Fırtınanın kokusunu alabilmek için ömrümü denizlerde kaptan olarak geçirmeye gerek yoktu. Toz, dünyayı etkisi altına almıştı. Ömrüm boyunca böyle bir hadiseye tanıklık etmemiştim. Bütün bunların ne anlama geldiğini bir türlü çıkaramıyordum. Dünyanın sesi biranda kesilmişti. Hayat belirtisi sıfıra inmişti. Bir tek ben mi yaşıyorum bu dünyada? Tozların kızıllaşmaya başladığını gördü gözlerim. Yavaş yavaş kızıllaşıyorlardı bulutlara yapışmış olan sarı tozlar.
Önceleri ağır bir tempoyla yürüyen bedenim; gözlerimin, kızıllaşan tozları gördüğü anda hızlanıvermişti. Sokaklarda bir tek benim ayaklarımın sesleri yankılanıyordu. Koşmaya başladım. Hızlandım. Hızlı koşmak isterken heyecan ve korkudan ayaklarım birbirine girdi, yüzüstü düştüm. Dudaklarım patlamıştı. Öndeki dişlerim sallanmaya başlasa da, iyice kızıllaşan bulutlardan acıyı hissetmiyordum. Dudaklarımdan ve ağzımın içinden akıp yere düşen kanın sesini işitebiliyordum o sessizlikte.
Nefes nefese kalana kadar koştum. Dilim damağıma yapışmasına rağmen yine de su içmek gibi tasam olmamıştı. Yürüyerek de olsa buradan uzaklaşmak istiyordum sadece. Koşarken terlemememe rağmen yürürken bayağı bir terlemiş haldeydim. Bunun nedeni az sonra öğrenmiştim. Bir fön esiyordu dünyada. Bunu yeni fark etmiştim. Giderek daha sıcak olmaya başlamıştı rüzgâr. Üstümdekileri çıkarmaya başladım. Sıcaklıktan ve bayağı bir zamandır hareket halinde olmamdan dolayı nefes çekme zorluğu başlamıştı o anda. Oksijeni yavaş yavaş tüketiyor gibiydim.
Daha fazla dayanamadım ve oturdum bir sokağım sonunda. Nefes nefeseydim. Sıcaklıktan neredeyse bunalmak üzere idim. Gözlerime yorgunluk çökmüştü birden. Tam kalkıp uzaklaşacağım sırada, gökten bir şey düştü birkaç metre uzağımda. Küçücük ateş parçası düşmüştü. Yaklaştım ona doğru. Üzerine basıp söndürmek istedim, ama sönmedi. Sönmek yerine daha da canlanmış gibiydi. Semaya kaldırdım başımı. Göktelerdi. Yağmur gibi yağıyorlardı dünyanın üstüne belki de sadece benim üstüme. Milyarlarca küçük ateş parçaları yağıyordu. Bu etkileyici ve korkutucu manzaradan, küçük bir ateş parçasının boynuma isabet etmesiyle almıştım kendimi. Hemen çöpün kapağını kendime kalkan yaparak başımın üstüne koydum ve tekrar koşmaya başladım. Bir ses yükseldi. Hayatım boyunca duymadığım bir sesti. Kalın ıslık gibi bir şeydi. Sesin yüksekliğinden başım dönmeye başlamıştı. Yalpalayıp düştüm. Ateş parçaları üstüme yağmaya başladı. Bu cehennemden kurtulmak için hızlı bir hamle ile tekrar ayağa kalktım. Fırtınada kopmuştu. Bu ateş parçalarının durmaya niyeti yok gibiydi. Fırtına giderek sertleşmeye başlamıştı. Bir ara koşarken ayaklarım yerden kesilmişti. Fırtına beni yerden alıp semaya doğru çekmeye başladı. O sırada kalkanım yere düşmüştü korkudan. Ateş parçaları acımasız bir şekilde üzerime yapışıyorlardı. Acı dolu haykırışlarım fırtınanın içinde kaybolmuştu.
FAYECY, 6.1.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.