BAŞKALARINA HİKÂYELER
Bir zamanlar İsevi bir bilgin varmış putperestliğin henüz yeni ortadan kalktığı bir diyarda. Hiçbir şeyin değişmediğini insanların aynı derecede putperest olduğunu görünce üzülmüş, ama elinden bir şey gelmiyormuş. Yine böyle sıkıntılı bir gününde bir dağın tepesine kuru bir çam ağacı dikmiş, can suyunu vermiş ve yerleşim yerine dönmüş. Yanındaki hizmetçiye bundan sonra her sabah aynı saatte gidip kuru çam ağacını sulamasını söylemiş. Hizmetçi düşünmek istememiş kuru çam ağacının neden sulanması gerektiğini… İtaat etmeli ve beklemeliydi.
Her Allah’ın günü aynı saatte dağın tepesine tırmanıp kuru çam ağacının köküne bir kova su dökmüş. İnanarak dökmüş, hiç sorgulamamış. Yeşerecekti ağaç. Ne de olsa o kadar emekle her gün aynı saatte aynı eylemi yapıyordu. İnsanlar kendisiyle dalga geçtiği halde umursamıyormuş. Akıl onların, inanç benim olsun, demiş. Böylece üç yıl geçmiş… Her zaman ki gibi yine bir sabah çama su vermeye gitmiş… Birden ne görsün! Kuru çam yemyeşilmiş.
O tarihten sonra ağaca su vermeyi de ziyaret etmeyi de bırakmış artık ölmüş olan bilginin hizmetçisi. Kocaman ağaçtı zaten. Yeşillenmesi ona yeter, artık kendi kendine bakar, demiş kendi kendine.
Aradan uzun zaman geçmiş, çam ağacını ziyaret etme fikri aklına yerleşmiş. Merakla tepeye doğru tırmanırken ağacı diğer ağaçlardan ayırmayacağını düşünmüş. Gerçekten de tepedeki çamların hangisini ‘kuru çam ağacı’ olduğunu çıkaramamış.
Üzüntüyle evine geri dönerken kendi kendine ‘Yeşerttiğin şeylerle daha az ilgilenmen gerektiğini sana kim söyledi. Evet, kuru, boş olan da önemli ama yeşil, hayat dolu olan daha önemli.’ demiş.
(Andrei Tarkovky’nin ‘Kurban’ adlı sinema filminde geçen bir hikâyeden esinlenerek yeniden kurgulanmıştır. Filmdeki kuru ağacı çocuk sulamaktadır. Yönetmen de başka bir hikâyeden esinlenerek bu konuyu senaryoya dâhil etmiştir.)
Cumali Celayir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.