- 555 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gökyüzünün çocuklarına!
“Gökyüzünün güneşisin. Bu çölden, bu zindandan çık, yüzünü göster. Surette sen küçük bir âlemsin ama, gerçekte en büyük âlem sensin” diyerek geçirmiş hayatını ulemanın biri.. Hayat denen bedeni döngüsünü sen-ben-ona, insanın yüceliğini hakikat bilmişin sözleridir diyeceklerim..
Yüzünü dönüp hiç baktın mı sabah doğan güneşe; o sıcak yatağını bırakıp izledin mi karanlığı ışınlarıyla parçalayan güneşin doğuşunu? Ya da beyazı sevdiğin kadar siyahı da benimsemen gerektiğini her gün tembihleyen güneşin batışını? Aydınlığın yerini, karanlığa devrettiği süreci izledin mi? Ve farkına vardın mı her geçen gün güneş daha erken batarak erkesi gün daha erken doğduğunu?
Gökyüzünün çocuğu olduğunu anladığın gün fark edeceksin en büyük alemin sen olduğunu.. Sadece gözlerini biraz açman yeterli aydınlığın da karanlığın da sen olduğunu idrak etmen için…
Şimdiye kadar sana gözlerini hiç kullanmadım dersem?!!
Gördüklerin sadece ve sadece seni bedene kavuşturan bedenlerin ve onların kardeşlerinin egosu olduğunu söylesem?!!
Hakikat dediklerinin birçoğunun başkalarının doğru ve yanlış olarak benimsedikleridir desem?!!
Yaşam dediğin süreci kör,sağır ve dilsiz olarak sürdürerek bedenini toprağa vereceksin desem ne dersin bana?
“Yalan” dediğini duyar gibiyim.. O zaman soruyorum sana doğruluğuna inandığının, doğru olduğunu neye dayandırıyorsun? Doğru-yanlış nedir?
Siyahın içinde beyaz olduğunu bildiğini varsayarak, siyaha hala siyah diyebiliyorsan, kulak ver yukarıdaki ulemanın sözlerine..
Gerçeği görmek istiyorsan, aç ilk önce göz kapaklarını sonuna kadar.. Sonra yıkmaya başla etrafını çevreleyen doğru yanlışları..
Doğru bildiklerinle uyuşan ya da zıtlaşan hiçbir fikre sahip olmamayı;
Beyazı sevdiğin kadar siyaha da saygı duymayı seç..
Gel gör ki siyah ve beyaz tanımını sana bırakıyorum; hakikatini sen belirle, diğerleri değil.. Bildiğin kelimelere anlamlarını sen yükle, başkaları değil..
İlk zamanlar o kadar kolay olmayacaktır ama yürekten benimsersen, kolay yahut zor kavramı da yok olacaktır senin için.. O zaman en başa döndüğünü fark edip, zaman ve mekan kavramları olmadığını göreceksin senin için.. İçinde yaşadığına inandığın zindana yine sen isteyerek girdiğini göreceksin.. Küçüklüğünü kendin yarattığını, esasında en büyük olduğunu, eşsiz ve hatasız olduğunu fark edeceksin..
Nasıl mı diyorsun?
Çok basit can, hem de çok. Tek bir kelime “Ol” demen yeterli..
Dil ile ikrar, kalp ile tasdikle “Ol” demen yeterli..
Akmaya başladıkça içine, güneşle yarış edecek kalbinin ateşi, mutluluğu.. Yolculuk edecek ruhun ve geçecek güneşi. Aşkının sarhoşluğuyla sen senden olacak, ölmeden de arşa yükselişin harikalığını yaşayacaksın..
Tüm bunların gerçekleşmesi için, en büyük güzelliğin yani içindeki sevginin sana ve evrene akmasına izin vermekle mümkün olduğunu bilmelisin.. O sevgi ki havai fişekler misali bütün dünyayı renk renk aydınlatan bir güç, bir güzelliktir.
Sevdikçe sevilecek, sevildikçe iç güzelliğin artacak ve olgunlaşacaksın. Çünkü huzur, mutluluk, haz ve lezzet sevgidendir..
Aramana gerek yok dışarıda ya da başkasında, o da içinde; fark etmen için sadece gözlerini açman yeterli..
Korkmana da gerek yok, sokmaz seni komaya.. Hatta yüksek doz kullanımı bedenine,ruhuna ve yaşadığın evrene en iyi merhem olacaktır..
Sadece tek kelime:
“OL”