- 1902 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANNE DEYİNCE AKAN SULAR DURUYOR
Anne deyince mahzun bakışlı, yüzünde çektiği tüm çilelerin izini taşıyan, bakışlarında sevgi ve şefkât pırıltısı hiç sönmeyen anneciğim aklıma gelirdi. Çocukluğumda benim annemden daha güzel anne yoktur ve hiç kimse benim kadar annesini sevemez diye düşünürdüm.
Anneciğim bana hamileyken harman zamanıymış. Sancısı gelince eve zor yetişmiş ve ninem doğumu yaptırmış. Bu kısacık olay bile onun çektiği çilelerin bir örneğidir.
Öğretmen olup köye döndüğüm günü de bir harman zamanıydı. Anneciğime ta karşıdan “Okulu bitirdim anne! “ diye seslenince o mübarek ellerini havaya açtı ve “ Şükür Allah’ıma! ” diyerek beni kucakladı. Tüm komşu harmancılar kadın erkek, çoluk çocuk bu sevgi yumağını seyre dalmıştı.
Zamanla ufkum açıldıkça, dünya benim gözümün önüne serildikçe benim annemden de nice fedakâr anneler olduğunu görüp anladım.
Bir hastanede doktor sırası bekleyen gül yüzlü, gözü yaşlı bir annecik yavrusunu bağrına basmış, yüreğindeki acı tarif edilmez.Hangi satırlar onun yasını anlatabilir ki…
Hastane önünde bir anacık,
Kucağında hasta bir bebek,
Elim kadarcık!
Anası ak kanatlı bir melek...
Sabrı dağ, sevgisi derya annem,
Olaydım yarana merhem!
Göz yaşlarını nasıl silem?
Hapishane önünde bir anne gördüm. Önünde bir azık heybesi, yere çömelmiş bekliyordu.Gelene geçene yardım dilenircesine bakıyor ve ziyaret saatini bekliyordu. Kim bilir ne acılar içindeydi…
Hapishane köşesinde bir anacık,
Kolu, kanadı kırık,
İçerde kara gözlü oğul var!
Belini bükmüş çoktan ayrılık...
Dilinde dua, gecemde rüya annem,
Olaydım yarana merhem!
Göz yaşlarını nasıl silem?
Anneler her yerde, hep yavrularının derdinde. Kuzusunu arayan bir koyun gibi melemekte… İşte adliye koridorlarında oğlunun duruşmasına gelmiş çaresiz bir annecik…Bir sarhoşun kör kurşununa heder olmuş oğulcuğunun duruşmasını beklemekte…
Mahkeme kapısında bir anacık,
Elde ne kanıt var, ne tanık,
Kim vurduya gider yavrular!
Kararı duyunca yıkılıp kaldık...
Heybede nakış, yastıkta oya annem,
Olaydım yarana merhem!
Göz yaşlarını nasıl silem?
Denizli Yenicami önünde bir şehit son yolculuğuna uğurlanmaktaydı. Bir ana ki o şanlı bayrağa yaslanmış, yüreciği bin bir parça olmuş, solgun, bitkindi…Göz yaşları solgun yanaklarından akıyordu. Onun acısını anlatmak ne mümkün…
Cami avlusunda bir anacık,
Saç,baş darmadağınık.
Önünde şanlı bir şehit yatar!
Arkası mahşeri kalabalık...
Altında toprak, üstünde bayrak annem,
Olaydım yarana merhem!
Göz yaşlarını nasıl silem…
Bir mahalle pazarının son anlarını gördünüz mü hiç..Satıcılar toplanmakta. Yerler satılmamış çürük meyve ve sebzelere dolu. Domatesler, portakallar, pırasalar saçılmış her yere… Bir anacık biraz utangaç tavırlarla çürümüş domatesleri toplamakta.”yabana gitmesin yavrum “ demekte gelene geçene…Yürek mi dayanır buna…
Pazar yerinde bir anacık,
Elinde bir küçük torbacık.
Çürümüş domates toplar!
Her beladan betermiş açlık...
Canımda can, hamurumda maya annem,
Olaydım yarana merhem!
Gözyaşlarını nasıl silem?
İşin özü, sözün kısası,gerçekten analar çekmekte her çağın ızdırabını. Onlar göğüslemekte her zorluğu. Bunu içimdir ki “Cennet anaların ayakları altındadır.” demiş yüce peygamberimiz..
Her sokak başında bir anacık,
Her ocakta başka çığlık,
Analar niye dövünür, ağlar,
Utanmaz ki insanlık...
Yoluma ışık, gönlüme ayna annem,
Olaydım yarana merhem!
Göz yaşlarını nasıl silem?
Anneler gününde hep böyle anneler canlanır gözümde. Onlardır bu memleketin direği, onlardır bu toprakların gerçek sahibi, sonsuz bekçisi.Tüm annelerin gözyaşlarının dindiği gün gerçek uygarlığa kavuşacağımız gündür deyip tüm annelerin ellerinden öpüyorum..
Veli Aykar
Denizli, 03.05.2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.