- 426 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANA
Öyle dalmıştı ki düşüncelere ,çevresinde olup bitenlerin farkında bile değildi. O şimdi
çıtır çıtır yanan sobanın ısıttığı bir odada yağızının tabağına çok sevdiği çorbasını koyuyordu.
_ ye oğul ye !
bak senin için pişirdim
- evimin direği oğul !
- rengin niye öyle sarı..?
- derdin bana oğul..
Çorba tabakta soğuyor..
ANA ! diyordu oğul...- ana!
- Ben gidiyorum..
Bu sözlerle yandı içi ananın. Yohsa onu damı karanlık gecenin karanlık içlerine uğurlayacaktı...
-yoğ oğul ! Komam seni !
- Bir sen kaldın elimde yoğ komam seni !
Karanlık geceye açılan kapı kapanmıştı bile..
- gitme oğul gitme..! haykırışları da tıpkı oğlu gibi gecenin karanlığında kaybolmuştu.
O geceden beri hep üşüyordu .Oğlunun yakalandığı haberi ile birlikte gelmişti bu üşüme...
Varsın kahvehaneyi kapatsınlar ne çıkar. O zaten üşüyordu. Oğluna ulaşmayan sıcaklığı neylesin artık.
Yağmur yağıyordu ince paltosunun üzerine aldırmıyordu...O çorba koyuyordu oğlunun tabağına
ve soba çıtır çıtır yanıyordu bütün soğukları ısıtırcasına...
- Haydi sıra bizde! ,sesi ile daldığı düşüncelerinden sıyrıldı. Ağır ağır çömeldiği yerden kalktı ,rüzgar esiyor
ve ıslatıyordu yağmur ince paltosunu. Ama hiç aldırmıyordu o..
Sultan Ahmet Tutuk Evinin açılan demir kapısından içeri girerken ısınmıştı yüreği...
Çünkü oğlu bekliyordu içerde.....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.